Bakan Kurum: Meteorolojik bir kuraklık yaşıyoruz

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, "Şu anda yaşadığımız kuraklık meteorolojik bir kuraklık, en son 2008 yılında böyle bir kuraklıkla karşı karşıya kaldık ve su kaynaklarında ciddi oranda azalma yaşandı." dedi.

Ekleme: 26.01.2023 00:25:05 / Güncelleme: 26.01.2023 06:49:47 / Güncel / Ankara Haberleri
Destek için 

Bakan Kurum, Ankara Genç İş İnsanları Derneği’nin (ANGİAD) düzenlediği "Sanayide Yeşil Dönüşüm ve Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi Semineri"ne katılarak bir konuşma yaptı.

Bakan Kurum, insanlık olarak zor zamanlardan geçildiğini ve iklim değişikliğinden kaynaklanan afetlerin her geçen gün dünyayı daha yaşanmaz hale getirdiğini söyledi.  

Çevresel, sosyal ve ekonomik soruna yol açan iklim değişikliğinin çok yönlü ve küresel bir sorun olduğunu belirten Bakan Kurum, "Kuraklık ve susuzluk tehlikesi adeta kapımıza dayandı. Doğal alanlarımızda, göllerimizde, akarsularımızda, şehirlerimizde kuraklığı net bir şekilde hissediyoruz." şeklinde konuştu.

Kuraklığın meteorolojik, tarımsal ve hidrolojik kuraklık olarak üçe ayrıldığını belirten Bakan Kurum, "Şu anda yaşadığımız kuraklık meteorolojik bir kuraklık. En son 2008 yılında böyle bir kuraklıkla karşı karşıya kaldık ve bu kuraklık neticesinde su kaynaklarında ciddi oranda azalma yaşandı. Yine tarım faaliyetlerinde ve üretimde hem girdileri hem de maliyetleri artıran, belki önümüzdeki süreçte bu suları dahi bulamayacağımız bir endişeye de hepimizi sevk ediyor. Kuraklıkla birlikte doğal dengemiz bozuluyor. Bitki ve hayvan türleri de yok olma tehdidiyle karşı karşıya kalmakta ve insanoğlu kendisine ve doğaya da yabancılaşmaktadır. Bu sürece baktığımızda sanayi devrimiyle başlayan ve insanların bu noktadaki isteklerini merkeze alan bir üretim, yaşam tarzı ve hoyratça yaşama anlayışı insanlığın da, ‘Ortak Evimiz Dünyamız’ın da sonunu hazırlamaktadır." dedi.

Son 200 yıldır insanoğlunun doğaya karşı başlatmış olduğu savaşın aslında kendisine karşı bir savaş olduğunun yeni farkına varmaya başladığını ifade eden Bakan Kurum, "Sanayileşmeyle, üretimle birlikte daha iyi şartlarda yaşayalım ama eğer yaşayabilecek bir dünya bulabilirsek. Şimdi tüm dünya bunun farkına vardı. Kyoto Protokolü ile ortaya konan ancak istenen sonucun alınamadığı ve en son Paris Antlaşması çerçevesinde de daha somut, ciddi adımların yeni atılmaya başlandığı bir süreci tüm dünya olarak yaşıyoruz." diye konuştu.  

"Ülkemizin dünyanın kirletilmesi noktasında tarihi hiçbir sorumluluğu yok"

Türkiye’nin, dünyanın kirletilmesinde hiçbir sorumluluğunun olmadığına dikkati çeken Bakan Kurum, "Tarihe baktığınızda gelişmekte olan ülkelerin dünyanın kirletilmesi noktasında bir sorumluluğu yok. Gelişmiş ülkeler sanayi devrimi ile birlikte bu alanlarımızı, doğamızı hoyratça kullanmışlar. Ham maddelerimizi hiç bitmeyecekmiş gibi kullandılar ve bugün dünyamız 1.2 santigrat derece ısınmış. Tüm çaba 1,5 santigrat derecede bu gidişatı durdurabilmek adına. 1,5 santigrat derece ve civarındaki bir sıcaklık ortalaması yaşanabilir bir dünyayı tarif ediyor. Bunun üzerindeki bir artışta ise birçok ülke yok olma tehdidiyle karşı karşıya kalacak. Buzullar eriyecek, ada ülkeleri sular altında kalacak. Bu süreçle birlikte insanlık bilimde, sanayide, teknolojide çok büyük devrimler gerçekleştirdi. Ama ne yazık ki doğa, çevre ile arasındaki dengenin korunması için gereken hassasiyeti ve özeni gösteremedi. Ve şu hakikati de unutmamak gerekir. Ülkemiz, insan ile doğa arasındaki dengenin kaybolmasında sorumlu değildir, olmamıştır." ifadelerine yer verdi.

"Ülkemiz yenilenebilir enerjide dünyada 12, Avrupa’da 5’inci sırada yer alan güçlü bir ülke"

"Enerji Bakanlığımız yapmış olduğu yatırımlarla Sayın Cumhurbaşkanımızın ortaya koymuş olduğu irade ile birlikte bugün dünyada 12. Avrupa'da 5. ülke konumundadır. Biz de yenilenebilir enerjinin yatırımlarının arttırılması adına Bakanlık olarak atıl durumda duran arazilerimizi tarıma elverişli olmayan 300 milyon metrekare araziyi yenilenebilir enerji yatırımlarını gerçekleştirmek için sanayicilerimize, üreticilerimize tahsis ediyoruz. Burada üreticilerimiz, sanayicilerimiz gidecekler, rüzgâr ve güneş enerjisi santralleri kuracaklar. Bu çerçevede de 20 bin megavat gücünde yeni yenilenebilir enerji kaynağına ülke olarak sahip olacağız. Ankara'daki emisyonun yüzde 11'i yapı sektöründen kaynaklı. Aslında tüm Türkiye'de baktığınızda emisyonların yüzde 70'i enerji yatırımlarından, enerji ihtiyacından kaynaklı. Biz tüm bu alanlarda bir vizyon ortaya koyduk ve bu vizyon çerçevesinde çalışmalarımızı yürütüyor, adımlarımızı atıyoruz. Yapı sektörü ile ilgili hem sanayicilerimize hem de konut inşaatlarını ilgilendiren bir düzenleme yaptık." (İLKHA)