Çocukların ve gençlerin cep telefonu, tablet ve bilgisayarı başıboş halde uzun süre kullanması ürkükten sonuçlar doğurabiliyor. Ticari kaygılarla yapılan ve hiçbir toplum kaygısı taşımayan, şiddet içeren simülasyon oyunları da ortaokul ve lise çağındaki çocukları hedef alarak körpe hayatları karartabiliyor.
Teknoloji kullanımının kaçınılmaz olduğunu, bu nedenle kontrollü ve denetlenebilir bir şekilde kullanılması gerektiğini söyleyen Davranış Bilimleri Uzmanı ve Eğitimci Korkut Daban, İLKHA muhabirine önemli değerlendirmelerde bulundu.
"Empati kuramadığınız durumda iletişim kuramazsınız"
Teknolojik cihazları kullanmamanın ve hayattan çıkarmanın bir çözüm olmayacağını söyleyen Daban, "Ebeveynler teknolojiyi kullanırken, kendilerini çocuklarının yerine koyması gerekiyor. Peki, bu ne demektir? Kuşak çatışması adı altında karşılaştığımız husus şudur: 'Biz çocuklarımıza şunu söylüyoruz; 'benim zamanımda' bu cümle ve bu giriş yanlıştır. ‘Ben’ dilini bırakmalıyız. Çünkü empati kuramadığınız durumda iletişim kuramazsınız, iletişim kuramadığınız zaman da gençlere kullandıkları teknolojinin getirisini-götürüsünü anlatamazsınız." şeklinde konuştu.
"Teknoloji gerek eğitim gerek sanat gerek bilim gerekse de kültürde ciddi bir yardımcı kaynaktır"
Teknolojinin amacına uygun şekilde kullanılması durumunda, bir nimet olduğunun bilinmesi gerektiğini ifade eden Daban, boş zaman geçirilmesi gereken bir mecra olarak görülmesi durumunda ise teknolojinin bir külfete dönüşeceğini belirtti.
Daban,"Bugün yoğun yaşamın olduğu dünyada, teknoloji gerek eğitim gerek sanat gerek bilim gerekse de kültürde ciddi bir yardımcı kaynaktır. Geçmişin yardımcı ders kitaplarının yerini artık teknoloji aldı. Video kanalları ve bilgi kaynakları var ki bunlar çok ciddi kaynaklar, bu kaynakları kullanarak eksik ve geride kaldığınız birçok konuda kendinizi yetiştirebilir, geliştirebilirsiniz. Veya bunu bilimsel, sanatsal ve kültürel anlamda kendinizi bulunduğunuz seviyeden çok daha ileri noktalara taşımada kullanabilirsiniz. Ancak teknolojiyi sadece zaman geçirme ve tırnak içerisinde zihni uyuşturma aparatı olarak kullanırsanız, boş zamanlarınızı buraya yoğunlaştırırsanız, o vakit teknoloji külfet olur." diye konuştu.
Son zamanlarda, çocuklarda şiddetten kaynaklı şikayetlerin arttığını söyleyen Daban, bunun şiddet içeren simülasyon oyunlarından kaynaklı olduğuna dikkat çekti.
"Şiddet içerikli oyunların, oyun kategorisinde yer almaması lazım"
'Simülasyon oyunlarının temelinde 'vurdulu kırdılı' dediğimiz oyun içerikleri var' diyen Daban, "Bugün normal şartlarda gözümüzü kaçırdığımız, buzlanması gereken, kanın, insana şiddetin yoğun bir şekilde yaşandığı sahneleri çocuklar normal oyun gibi görüyor. Hani zaman zaman kızıyoruz ya çocukların akran zorbalığı yaptığına; 'Ya nasıl yapar, arkadaşının kafasına nasıl vurur? Allah korusun nasıl canına kasteder? Bu oyunların bilinçaltına yansıması bu oluyor. Çocuk bu oyunları izlerken gülüyor fakat bu sahneler beynin bilinçaltında kayıt altına alınıyor bu tür içerikli oyunların artık oyun kategorisinde yer almaması lazım." ifadelerini kullandı.
Şiddet içeren simülasyon oyunlarının çocuklarda farklı psikolojik yansımalarının olduğunu ifade eden Daban, ebeveynlerin şiddet uygulamış çocuğu yine şiddetle terbiye etmemeleri konusunda uyardı.
"Şiddete, şiddetle çözüm üretmemeliyiz"
‘Şiddet, çocuğu her halükarda haklı gösteriyor. Çocuk filmde veya simülasyon oyununda o sahneleri görüyor ve gördüğünü yapabilmenin yetkisinin kendisinde olduğunu düşünüyor’ diyen Daban, şunları kaydetti:
"Çocuk, bunu ben neden yapmayabilirim ki? Diyor ve yapıyor. Haklı ve haksız olmak muhakkak önemlidir. Ama bu tür durumlarda çocuklarımıza karşı şunu yapmamalıyız; 'Şiddete, şiddetle çözüm üretmemeliyiz.' Yani akran zorbalığına karşılık, şiddet içeren disiplin uygulamaları olmamalı. Konuşarak ve anlaşarak halletmeliyiz. Peki, bunu nasıl yapacağız? Aile içerisinde iletişim kurarak yapacağız. Bizim şu an nesillerle ilgili en büyük kaybımız, anne babaların çocuklarına ayırması gerektiği özel ve kaliteli zamandır. Duygusal ve manevi anlamda paylaşım, çocuğun empati kurmasına yol açar. Küçük çocuklarınızla evin içinde saklambaç, mendil kapmaca ve kovalamaca oynayın. Çocuklarımıza sorumluluk vermek ve gerçek hayattan izole etmemek gerekmektedir. Çocuklarımıza bir poşet taşıtmıyoruz, çocuğumuzu pazara götürmüyoruz. Bu nedenle çocuk, semt pazarında bir alışverişin nasıl yapıldığını görmüyor ve bilmiyor. Çocuklarımızı 18 yaşlara kadar sıfır sorumlulukla yetiştiriyoruz. Kış akşamları, uzun gecelerde çocuklarınızla verimli bir zaman geçirseniz o çocuğu geleceğe hazırlayabilirsiniz. Bu tür ortamlar ciddi bir akademik ve eğitim ortamıdır. Çok basit bir şekilde, bir A4 kâğıdında, çocuklarımızla 'isim-şehir oyunu' oynayarak çocuğun ülkesindeki ve dünyadaki şehirleri, nesneyi, bitkiyi, insanı ve insan dışındaki varlıkları öğrenmesi sağlayabilirsiniz."
"Kısa video mecralarından ilk olarak anne ve babalar imtina etmeli"
Teknoloji kullanımının çocuklarda 3 -6 yaş sonrası, sınırlı, kontrollü ve denetimli bir şekilde istifade ettirilebileceğini kaydeden Daban, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kısa video mecralarından ilk olarak anne ve babalar kendileri imtina etmeleri gerekiyor. Dolayısıyla henüz bilinç çağı oluşmamış 2-3 yaş çocuklarına özellikle teknolojik aparatları, akıllı telefonu, tableti ve bilgisayarı önüne koymamak gerekiyor. 3-6 yaş grubunda da çocukların oyun aşamasına geldiğinde, teknolojiyle tanışması gerekebilir. Burada da mutlaka kısıt olmalı. 6 yaş öncesi yani okul öncesi çocuklar diyelim, burada da teknoloji kullanımı 30-40 dakikayı geçmemeli. Neden? Çocuğun bilinçaltının en temiz ve en hızlı kaydettiği dönemdir. Tıpkı şu an bizim kullandığımız kamera kayıtları gibi. Bu anlamda biz çocuklara ne kadar çok doğru yüklemede bulunursak doğru metot ve tekniklerle yaklaşırsak çocuğun da algısı ve bilinçaltı bu yönde şekillenir. Çocuk şunu bilecektir; 'ben bu teknolojiyi kullanacağım ama sınırlı, ben bu teknolojiyi kullanacağım ama her zaman değil, ben bu teknolojiyi kullanacağın ama bu teknoloji benim bir parçam, vücudumun bir uzvu değil."
"Çocukların ilk öğretmeni, rol-model aldığı ilk aktör sizsiniz"
Anne ve babaların çocukların ilk örneği oldukları bilinciyle hareket etmeleri gerektiğini ifade eden Daban, "Çocukların ilk öğretmeni, örnek rol model aldığı ilk aktör sizsiniz. Dolayısıyla çocukların sadece maddi, akademik ve teknolojik değil manevi eğitimlerinde de lütfen inisiyatif alalım. Bu manevi eğitim için günde 5 veya 10 dakika zamanımızı ayıralım." dedi. (İLKHA)