Öğrenciler bu yıl yarıyıl tatilini 23 Ocak-3 Şubat 2023 tarihleri arasında yapacak.
Çocukların sömestr tatilini nasıl değerlendirmesi gerektiğini İLKHA'ya konuşan ÖĞ-DER Genel Başkanı Sürücü, anne babaların “tatile girdik ne yapacağız” telaşına girmelerine gerek olmadığını söyledi.
Öğrenci ve öğretmenlerin birkaç gün sonra tatile gireceklerini ve tatilde velilerin yapması gereken hususlar hakkında uyarılarda bulunan Sürücü, “Öğrenciler iki haftalık tatilde ne yapmalı? Bu çok konuşulur. Tatile girerken herkes bunun üzerinde konuşur. Öğretmenler, rehberler, psikologlar, doktorlar konuşur. Hepimiz öğrencilik yaptık. Ne yaptık, nasıl yaptık, o günden bugüne nasıl geldik? Bizim öğrenciliğimizde ve çocukluğumuzda yaşadıklarımızı bugüne getirmek mümkün değil. Bugünün öğrencisini de bizim çocukluğumuza götürmek mümkün değil. Bugün öğrencilerimiz için anne babanın 'Ne yapacağız' derdine düşmesine gerek yok. Anne babaları bugün öğrencilerle ilgili en çok zorlayan şey şu: Anne, baba çalışıyor. Öğrenci okula gitmeyip evde kaldığı zaman 'ne olacak?' telaşı başlıyor. Biraz da bugün şehirleşmenin getirdiği sıkıntıdan dolayı bu sorular daha çok soruluyor. Çünkü öğrenci okula gitmeyip evde kalınca akşama kadar evde tek başına ya da 2 kişi ne yapacak? Biz öğrencilerimizin kendilerine ve çevrelerine zarar vermemeleri için tedbir almak mecburiyetindeyiz. Anne babanın bu tedbiri alması gerekir. Bu da kendisinin içinde yaşadığı şartlara göre düşünmesi ve çözüm üretmesi gereken bir meseledir. O zaman herkes kendi çevresine ve kendi çocuğunun yapısına göre bu konuda bir tedbir alacak. Sonra çocukları çok fazla 'ders çalış ya da ders yapacaksın' sıkıntısına düşürmek yerine önce çocukları biraz serbest bırakalım.” dedi.
“Çocuğun oynamaya zamanı olması lazım”
Çocukların biraz dinlenmeye zamanı bulması gerektiğini vurgulayan Sürücü, “Çocuklar çocukluğunu yaşamak için bir fırsat bulsun. Bugün öyle bir durumdayız ki daha 5 yaşından belki daha erken yaşta çocuklar okula gidiyor. Anne babanın çalıştığı için çocuğa bakacak kimse olmadığından dolayı daha 3 yaşından itibaren çocuk kreşe başlatılıyor. Bir yerlere gönderilmiş standart bir hayata girdiriliyor ve standart hayatın içerisinde büyütülüyor. Çocukların biraz çocukluğunu yaşamasına fırsat vermek gerekir. Çünkü çocuk oynayarak öğrenir. Büyüdükçe oyun azalır. Belki oyunun durumu değişir, çeşidi değişir ama oynamak çocuk için fıtri bir ihtiyaçtır ve çocuğun oynamaya zamanı olması lazım. Arkadaşlarıyla geçirecek zamanı olması lazım. Çocuk her zaman büyüklerle muhatap olmamalı. Kendi arkadaşlarıyla, kendi yaşıtları ile beraber olmalı. Buna fırsat vermemiz gerekiyor. Yani çocuğun oyuna ihtiyacı var.” ifadelerine yer verdi.
“Çocuğu oyunundan koparıp okumaya göndermeye kalkışırsak o çocuk okumaz”
Konuşmanın devamında Sürücü, şu ifadelere yer verdi:
“Bunun yanında çocuklara çok kitap okumak gibi. Sürekli tekrar ederek çocuğu zorlamamak gerekir. Çocuklar zaten 3 ay okula gidiyor. Ders kitabı da olsa, başka bir kitap da olsa, yardımcı kitap da olsa sürekli okumakla meşgul, yazmakla meşgul. O zaman bu çocuğu biraz dinlendirelim. Dinlendirir iken okumayı bırakmalı mı? Hayır, okumayı bırakmamalı, okumaya devam etmeli ama çocuğu oyunundan koparıp okumaya göndermeye kalkışırsak buna böyle bir program yaparsak o zaman o çocuk okumaz, okusa da isteyerek okumaz. O zaman çocuk, önce olarak oynasın, fiziki olarak yorulsun. Yorulup yarım saat dinlendikten sonra o çocuk evde zaten kitap okuma ihtiyacı hisseder. Ama gözü dışarıda olan, kulağı dışarıdaki seslerde olan çocuğa 'evde otur, kitap oku' dersek bu o çocuğa ceza olur. Ceza verdiğimiz çocuk da okumaz.”
“Çocuk yaptığı her hareketi kendine göre doğru olduğu için yapar”
Anne babaların yanlışa düştükleri bazı konular olduğunun altını çizen Sürücü, “Çocuk kendilerine göre yaramazlık yapıyor. Aslında bu insanın fıtratında olan şeydir. Çocuk yaptığı işi kendince doğru bildiği için, olması gereken kabul ettiği için yapar. Yanlışsa anne babanın o yanlışı ona anlatması gerekir. Sonra ısrarla devam ediyorsa hak mahrumiyeti ile bir ceza verilir. Ondan sonra başka bir iş yaptırılır. Yani o çocuğu o yaramazlıktan kurtarmak için tedbir almak gerekir. Tedbir almadan çocuğa doğrusunu öğretmeden doğrusunu anlatmadan yapması gerekeni öğretmeden ceza, sınır ve yasak olmaz. Yasaktan önce gerekli olan şey doğruyu ve iyiyi öğretmek ve rehber olmak. Anne baba çocuğa iyilikte, doğrulukta, güzellikte rehber olduktan sonra yanlış yaparsa ona göre tedbirini alır. Anne babalar çocuğa kesinlikle ceza olarak kitap okutmamalı. Kitaptan koparmanın en önemli adımıdır. Ona bir yaptırım uygulamamız gerektiği zaman o yaptırımı ders çalışmak ya da kitap okumak olarak uygulamamalıyız.” şeklinde belirtti.
“Kitap okumayı sevdirmek için yapmamız gereken şey önce anne babaların ellerindeki telefondan kendilerini kurtulmasıdır”
Son olarak Sürücü, “Kitap okumayı sevdirmek için yapmamız gereken şey önce anne babaların ellerindeki telefondan, kumandadan kendilerinin kurtulmasıdır. Eğer çocuğun kitap okumasını istiyorsak, davranışlarını iyiye yönlendirmesini istiyorsak bizim ona davranışlarımızla ve konuşmamızla iyi örnek olmamız gerekir. Kitap okuması gerekiyorsa da bizim okuduğumuzu görmesi gerekir. En azından, eğer alıp bir kitap okumuyorsak bile gazete okuduğumuzu görsün, dergi okuduğumuzu görsün. Yani bizim bir şey okuduğumuzu görsün. Anne baba olarak biz bir şey okuyorsak çocukta bir şey okur, bizi örnek alır. Çünkü çocuk görerek öğrenir. Karşıdakinin gördüğünü taklit ederek öğrenir. O zaman biz bir şey okuyorsak, bizim masamızda kitabımız varsa, bizim sehpamızın üzerine günlük gazetemiz varsa, dergimiz varsa oturup okuyorsak ve karıştırıyor isek çocuk da bunu yapar. Ama biz bunu yapmıyorsa, çocuğa oku diyorsak o cezadır. O zaman biz tatilde çocuklarımıza önce çocukluklarını yaşamaları için fırsat vereceğiz. Sonra onlara örnek olup iyilikte onları yönlendireceğiz.” şeklinde konuştu.
(İLKHA)