HÜDA PAR Sözcüsü Serkan Ramanlı, partisinin iç ve dış gündeme dair değerlendirmesini paylaştı.
Gelir dağılımındaki adaletsizliğin, Türkiye’nin en temel meselelerinin başında geldiğini belirten Ramanlı, yoksulun gittikçe yoksullaştığı, orta sınıfın dahi pek çok zorlukla karşılaştığı, zenginlerin ise servetlerine servet kattığı bir ekonomik sistemde adaletten bahsetmenin mümkün olmadığını söyledi.
Ramanlı, “Türkiye’de devletin gelirlerinin önemli bir bölümü dolaylı vergilerden oluşmaktadır. Bu sebeple özellikle yoksulların ve düşük gelirli vatandaşların ülkenin vergi yükünü taşıyor olması, köklü bir sistem değişikliğini kaçınılmaz kılmaktadır.” dedi.
Hükümetlerin her fırsatta vergi düzenlemesi adı altında yüksek meblağlı devlet alacağını faizleriyle birlikte affetme yoluna gittiğini hatırlatan Ramanlı, “Pek çok büyük şirketin ve tacirin yararlandığı bu fırsatlar düşük gelirli vatandaşa ek vergiler olarak yansımaktadır. Zenginin affedilen borcu dolaylı vergilerle yoksullara yükletilmektedir. Zenginin zenginliğini, yoksulun da yoksulluğunu artırmak adalet değildir. İnsanların hayatlarını idame ettirmek için temel gıda maddelerine dahi ulaşırken vergi ödemek zorunda bırakılması adalet değildir. Adalet, yoksulu ve orta sınıfı koruyarak gelir ve zenginlik oranında vergi almaktır. Zor günlerin daha kolay atlatılabilmesi için yoksulları rahatlatacak bir vergi düzenlemesi mutlaka yapılmalıdır.” ifadelerini kullandı.
Borsa manipülasyonları ve küçük yatırımcıların mağduriyetleri
Son dönemde yükselişe geçen Borsa İstanbul endeksinin, yoğun haberlerin de etkisiyle önemli oranda küçük yatırımcının ilgi odağı haline geldiğine işaret eden Ramanlı, çoğu kişisel yatırımcının tepeden daldığı endekslerdeki düşüşler sonrası bu kez mağduriyet haberlerinin gündeme gelmeye başladığını söyledi.
Gerek spekülasyon iddiaları gerekse de çoğu yatırımcının mahiyetine tam aşina olamadığı kumardan farksız kaldıraçlı işlemler neticesinde çoğu kişinin varlıklarının önemli oranda eridiğine dikkat çeken Ramanlı, “Her yükseliş dönemi sonrasında olduğu gibi borsada dönen hileler ve para babalarının spekülatif manevra iddiaları özellikle son süreçte ayyuka çıkmıştır. Mevcut mevzuatta suç teşkil eden bu durumun çeşitli müeyyideleri olmasına karşın bir türlü borsa spekülasyonlarının önüne geçilememesi, suistimale açık bu alanda daha fazla tedbir ve daha caydırıcı cezaların yürürlüğe konmasını gerekli kılmaktadır. Ayrıca küçük yatırımcıların da bu alanda dikkatli olması gerekmektedir. İşin temel, teknik ve psikolojik yönünden habersiz şekilde, yapılan propagandaların da etkisiyle en tepeden aldıkları şişmiş hisselerle kısa sürede zenginlik hayali kurmanın hüsranla neticeleneceğini unutmamalıdırlar. Özellikle kumar mantığıyla işleyen kaldıraçlı işlemlerden uzak durulmalı, bu tür suistimallere yönelik önleyici tedbirler alınmalıdır.” diye konuştu.
Kredilerin amaç dışı kullanımı önlenmeli
Yatırımlarda kullanılmak üzere cumhuriyet tarihinin en kapsamlı kredi paketi oluşturulduğunu belirten Ramanlı, son zamanlarda yatırım amaçlı verilen kredilerin, bizzat yetkililerin açıklamasına göre amaç dışı kullanıma gitttiğini; altın, döviz ve emlak gibi alanlarda kullanıldığını hatırlattı.
Bundan dolayı kredi sağlamada hükümetin kısıtlamalara gittiğini, iş dünyasının da kredilere ulaşamadıkları için zor durumda kaldıklarını defaatle açıkladıklarını aktaran Ramanlı, “Son açıklanan kredi paketi hacim olarak oldukça yüksektir. Bu kez amaç dışı kullanıma karşı daha sıkı tedbirlerin alınması gerekmektedir. Aksi halde milletin parasıyla ödenen krediler üretim ve yeni iş imkânları oluşturmada kullanılmak yerine bir avuç zenginin servetlerini katlamasından öte bir işlev görmeyecektir.” değerlendirmesinde bulundu.
Kira artışları ve kiracılık sorunu
Türkiye’de birkaç yıldır zirvede olan konut sorununun, beraberinde yeni sorunlar getirdiğini ifade eden Ramanlı, bunlardan en önemlisinin konut kiralarının hızla yükselmesi olduğunu kaydetti.
Ancak konut fiyatlarının yükselmesini önleyemeyen hükümetin, resmî rakamlara göre yüzde 64 olan enflasyona rağmen çareyi kira artış oranlarına yüzde 25 sınırlaması getirmekte bulduğu belirten Ramanlı, “Konut kiralarının yüzde 25 ile sınırlanması süresi 2023 Temmuz ayında sona erecektir. Türkiye’deki hane sayısının yaklaşık yarısını kiracılar oluşturmaktadır. Gelir düzeyinin iyice düştüğü bu dönemde kira bedeli, hanelerin gelir-gider dengesini alt üst etmektedir. Ekonomide yaşanan kaotik durum karşısında ev sahibi olmayan ve gelirleri giderlerini karşılayamayan vatandaşlar için kira desteği verilmesi bir zorunluluktur.” şeklinde konuştu.
Ramanlı, “Kapitalist sistem insanlara sınırsız kazancı ve krizleri fırsata dönüştürerek daha çok kâr etmeyi telkin etmektedir. Kapitalizm, kardeşinin kaybetmesi pahasına kendisinin daha fazla kazanmasına odaklanmış bir sitemdir. Buna mukabil İslam, hayatı maddi kazançtan ibaret görmez, kriz zamanlarında fırsatçılık yapmayı yasaklar, sınırsız kâr yerine yardımlaşma ve dayanışmayı esas alır. Bir taraftan hükümete yönelik eleştiri ve önerilerde bulunurken diğer taraftan de tüm ev sahiplerine de kiracıların gelir durumunu gözeterek kira artışlarını mümkün olduğu kadar asgari bir düzeyde tutmalarını tavsiye ediyoruz.” dedi.
Hayvancılık politikalarında köklü revizyona ihtiyaç vardır
Tarım ve hayvancılığın ehemmiyeti ve özellikle de pandemi sonrasında stratejik bir öneme sahip olacağı bilinmesine rağmen bu süreçte yerinde ve zamanında; doğru ve yeterli adımlar atılmadığını ifade eden Ramanlı, “Et, süt ve süt ürünlerinde meydana gelen yüksek fiyat artışları hayvancılık sektöründeki sorunları tekrar gündeme getirdi. Destekleme, düzenleme ve denetleme pozisyonundaki Tarım Bakanlığı son bir yılda ekonomik alanda meydana gelen değişim ve dönüşüme uygun projeler geliştirmede geç kaldı. Bıçak kemiğe dayanınca da ithalat gündeme geldi.” diye belirtti.
“Her şeyden önce hayvancılığın cazibesi artırılmalı ve mutlaka üretimi ve iç piyasaya arzı artırıcı temel projeler hayata geçirilmelidir.” diyen Ramanlı, şöyle devam etti:
“Tarımda ve hayvancılıkta yapılan ve oldukça yetersiz kalan desteklemeler, sektörün son bir yılda yaşanan ekonomik krizden gördüğü zararı bertaraf etmeye yetmemektedir. Özellikle yem fiyatlarında destekler artırılmalı, hayvan yetiştiriciliğine ilişkin faizsiz ve uzun vadeli krediler ve çeşitli hibeler verilmelidir. İthalata ihtiyaç bırakmayacak kısa, orta ve uzun vadeli plan ve projeler hayata geçirilmelidir.”
Kuraklık tehlikesine karşı şimdiden tedbir alınmalı
Türkiye’nin ciddi bir kuraklık tehlikesi ile karşı karşıya bulunduğunu vurgulayan Ramanlı, “Doluluk oranları her geçen gün biraz daha düşen barajlar ve çekilen yeraltı suları durumun aciliyetini göstermektedir. Bu durum karşısında geç kalınmadan gereken tüm tedbirler alınmalıdır. İçinde olduğumuz seçim atmosferi yaklaşmakta olan tehlikeleri görmemize engel teşkil etmemelidir. Sulama yatırımları ve gıda arzı güvenliği ikinci plana itilmemelidir. Suyun bilinçli tüketimi ve verimli kullanımı konusunda ülke genelinde bir hassasiyetin oluşmasına öncülük edilmelidir. GAP gibi yıllardan beri bitirilemeyen ya da yarım yamalak biten ancak çeşitli idari zayıflıklar yüzünden faaliyete geçmemiş projeler bir an önce bitirilmelidir. Modern sulama destek ve teşvikleri ivedilikle uygulamaya konulmalı, uzun vadede sulanabilecek bütün tarım alanları suyla buluşturulmalıdır.” ifadelerini kullandı.
RTÜK denetlemiyor, yasalar mağdur ediyor
TV programları ve toplumun değerleriyle uyuşmayan yasaların, toplumu ciddi şekilde yozlaştırdığına dikkat çeken Ramanlı, “Ahlâkî erdemlere ters düşen gündüz kuşağı programları, toplumsal değerleri hiçe sayarak ahlâksızlığı ve çarpık ilişkileri normalleştirmektedir. Kamuoyunun tüm tepkisine rağmen söz konusu programlar her geçen gün daha büyük rezaletlere sahne olmaktadır. TV programlarının yeterince denetlenmemesi, RTÜK’ün söz konusu yayınlara caydırıcı cezalar vermemesi ve sosyal medyanın filtresiz kullanılması yaşanan tahribatı artırmaktadır.” değerlendirmesinde bulundu.
Ramanlı, “RTÜK, TV programlarının denetimini sürekli ve etkili hâle getirmelidir. Toplumun değerlerine aykırı yayınlara son vermeli, tekrarlanan ahlâksız yayınlara caydırıcı cezalar vermelidir. Yozlaşmaya sebebiyet veren nedenler tespit edilerek, ahlâkî çöküntüye karşı tedbirler ivedilikle alınmalıdır.” diye ekledi.
Öte yandan ispat şartı aranmadan kadının beyanının tek başına esas alınmasının bazı mecralarda tehdit aracına dönüşmekte ve bu durumun yeni mağduriyetlere yol açmakta olduğuna işaret eden Ramanlı, oysa iddianın ne olduğuna bakılmaksızın iki tarafın da dinlenmesinin insani ve İslamî bir hak olduğunu kaydetti.
Bu bağlamda 6284 sayılı yasanın sorunun kaynağı haline geldiğini belirten Ramanlı, “Gelinen noktada, daha fazla tahribata ve zaman kaybına yol açmadan toplumu yeniden ihya ve inşa edecek düzenlemeler yapılmalıdır. Yapılacak düzenlemeler İslamî, insani ve adil olmalıdır. Kadını da erkeği de mağdur etmemelidir.” çağrısında bulundu.
Pedagojik formasyon sorunu
Yükseköğretim Kurulunun (YÖK) geçtiğimiz günlerde pedagojik formasyon eğitimine ilişkin yeni bir karar aldığını; buna göre öğretmen yetiştiren fakülteler dışında formasyon eğitimi alınabilen alanlarda örgün eğitim ve öğretim süresi içinde pedagojik formasyon eğitiminin verilmesinin önünün açıldığını hatırlatan Ramanlı, ancak öğretmen yetiştirme sistemindeki kalite sorunu ve istihdamda yaşanan zorlukların süreç içerisinde bu meseleyi içinden çıkılmaz hale getirdiğini söyledi.
Ramanlı, “Eğitim sistemindeki plansızlık, ataması yapılmayan öğretmen sayısının artmasına neden olmaktadır. Hâlihazırda atama bekleyen öğretmen adayı sayısı yüz binlerle ifade edilmektedir. Bugün yaşanan sorunların ana sebebi eğitim sisteminin bizatihi kendisidir. Başından beri sağlam bir temele oturtulamayan mevcut sistem yaklaşık yüz yıldır yapılan müdahalelerle adeta yamalı bohçaya dönmüştür. Özellikle eğitim ve fen-edebiyat fakültelerinin işlevleri ile ilgili belirsizlik ve fen-edebiyat fakültelerinden mezun olanların istihdamındaki yetersizlik ciddi bir sorun olmaya devam etmektedir.” dedi.
HÜDA PAR Sözcüsü Serkan Ramanlı, şöyle devam etti: “İhtiyaç duyulan öğretmen sayısı ile ilgili gerçekçi bir planlama yapılmalı ve eğitim programları da ona göre düzenlenmelidir. Bu sorunun çözümü için ihtiyaç fazlası eğitim fakültelerinin kapatılması, öğretmen yetiştiren bölümlerin kontenjanlarının düşürülmesi veya pedagojik formasyon eğitimi veren bölüm sayısının azaltılması gibi seçenekler değerlendirilmelidir. Öğretmen yetiştiren bölümlerden mezun olanların veya eğitimleri devam edenlerin istihdam edilmesi için imkânlar zorlanmalı ve atama bekleyenler için makul çözümler getirilmelidir. Atılacak adımlar yeni mağduriyetlere neden olmamalı ve bu sorunun çözümü için eğitim sistemi ıslah edilmelidir.”
Siyonistler işgal ve soykırımın dozunu artırmıştır
Sözde başbakanlığı döneminde Filistinlilere karşı sayısız katliam gerçekleştiren siyonist Netanyahu’nun ve ortaklarının yeni dönemde saldırıların dozunu arttırdığına dikkat çeken Ramanlı, İlk olarak Batı Şeria’nın ‘sessiz ve kademeli olarak ilhak edilmesine’ izin veren işgal yasası sözde meclisten geçirilmiş, Filistin bayrağı Filistin topraklarında yasaklanmıştır. Zorbalığın, soykırımın boyutu her geçen gün artarken Müslümanların suskunluğu da derinleşmekte, Filistin meselesi gündeme dahi gelmemektedir.” şeklinde konuştu.
Ramanlı, “Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa’nın kutsiyetine saldıran siyonistler bölge ülkelerinin desteği sayesinde ne yazık ki en güçlü dönmelerini yaşamaktadır. Yönetimlerin bu utanç verici sessizliği ve siyonistlerle ittifak yarışına girmesine karşı Müslüman kamuoyu artık harekete geçmelidir. Yönetimler Siyonistlerle ilişkileri kesmeye zorlanmalı, direniş fiili olarak desteklenmelidir. İslam topraklarının ortasında türeyen bu virüse son verilmedikçe bölgenin kaostan kurtulması mümkün değildir. Türkiye başta olmak üzere bölge ülkeleri Siyonistlerle tüm ilişkilerini sonlandırmalı, işgali legalleştirmekten vazgeçmelidir.” ifadelerini kullandı.
Afganistan’daki patlama ve âlimlerin ziyareti
Geçen hafta Afganistan'ın başkenti Kabil’de, Dışişleri Bakanlığı ve büyükelçilik binalarının yakınında 20 kişinin katledildiği menfur bir saldırının gerçekleştiğini hatırlatan Ramanlı, saldırıyı kınayarak vefat edenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diledi. Ramanlı, “Vefat edenlerin ailelerine ve Afganistan halkına başsağlığı ve taziyelerimizi iletiyoruz. Temennimiz bu saldırıların son bulması, 40 yıldır savaşın ve çatışmanın sürdüğü Afganistan’da huzur ve barışın hâkim olmasıdır.” diye ekledi.
Bu saldırının yapıldığı günlerde Dünya Müslüman Âlimler Birliği’nden bir heyetin Afganistan’a bir ziyaret gerçekleştirdiğini ifade eden Ramanlı, “İslam Emirliği'nin birçok üst düzey yetkilisiyle görüşen âlimler, İslam ülkelerine Afganistan İslam Emirliği’ni tanıma ve destekleme çağrısı yaptılar. 500 bin çocuğun yetim, 80 bin kadının dul, 150 bin kişinin engelli ve 10 milyona yakın kişinin de göç etmek zorunda kaldığı Afganistan’da sorunların kısa sürede bitmesi, huzur ve istikrarın bir an önce sağlanması, bölgesel iş birliğiyle mümkündür. İslam ülkelerini, Afganistan’ın kendi ayakları üzerinde durabilecek seviyeye gelmesi için harekete geçmeye çağırıyoruz.” dedi. (İLKHA)