Anne yoksunluğu otizme dönüşebilir!

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bazı çocuklarda ortaya çıkan anne yoksunluğu sendromunda çocuğun sürekli ağladığını, çocuğun yanına biri yaklaştığında annesi zannederek sustuğunu, kişi annesi değilse ağlamaya devam ettiğini belirterek, "Annesi ise kabullenir. Bu uzun zaman devam ederse anne yoksunluğu, çocukta otizme dönüşüyor. Onun için anne -çocuk ilişkisinde 2-3 yaş çok önemli." ifadelerini kullandı.

Ekleme: 07.01.2023 12:06:04 / Güncelleme: 07.01.2023 12:10:46 / Sağlık
Destek için 

Tarhan, Hastane tarafından paylaşılan yazılı açıklamasında bağlanma olgusunun bebeğin gelişiminde ve yaşamın ilerleyen yıllarındaki etkisi ve önemine ilişkin değerlendirmede bulundu.

Bağlanmak temel bir ihtiyaç

Bağlanma olgusunun çocuğun gelişiminde mutlaka ele alınması gerektiğini belirten Nevzat Tarhan, "Bağlanmanın nöropsikolojik boyutu var. Hormonlarda bağlanma hormonu tespit edildi. Oksitosin hormonu, bu hormon en yüksek emziren annelerde salgılanıyor. Oksitosin hormonuyla ilgili maymunlarda deney yapılıyor. Oksitosin hormonu verilen erkek maymunlar, türlü şeylerle daha çok ilgileniyor, yavruları ile daha çok ilgileniyor, eşi ile daha çok ilgileniyor. Bağlanma ile ilgili olarak beyinde doğuştan genetik bir kodlarımız var. Bağlanma, yemek, içmek ve barınmak gibi temel bir ihtiyaç." ifadelerini kullandı.

"Anne yoksunluğu otizme dönüşebilir"

Bazı çocuklarda ortaya çıkan anne yoksunluğu sendromunda çocuğun sürekli ağladığını, çocuğun yanına biri yaklaştığında annesi zannederek sustuğunu, kişi annesi değilse ağlamaya devam ettiğini belirten Tarhan, "Annesi ise kabullenir. Bu uzun zaman devam ederse anne yoksunluğu, çocukta otizme dönüşüyor. Onun için anne -çocuk ilişkisinde 2-3 yaş çok önemli. Anne veya anne yerine geçen kişilerle çocuk arasında kalıcı, tutarlı ve devamlı ilişki gerekiyor. Kaçıngan bağlanmaya neden olan bazı anneler tutarsız davranırlar. Sabah çocuğu şapur şupur öperler. Öğleden sonra seni niye doğurdum diye azarlarlar. Çocuk böyle olunca seviliyor mu, sevilmiyor mu anlayamaz, duygu durum bozukluğu olan kişilikler gelişir. Bu öğrenilen bir davranıştır." açıklamasını yaptı.

"Bağlanma ihtiyacı, Harlow'un deneyiyle kanıtlandı"

Bağlanma ihtiyacının yapılan bilimsel çalışmalarla da ortaya konulduğunu aktaran Tarhan, Amerikalı psikolog Harry Harlow'un gerçekleştirdiği deneye ilişkin şunları kaydetti:

"Harlow 1960'larda yürüttüğü deneyler serisi ile sevginin ve özellikle de sevginin yokluğunun ne kadar güçlü etkilerinin olduğunu gösterdi. Harlow en çok bilinen bu deneyinde, genç rhesus maymunlarına iki ayrı sahte anne verdi. Bir tanesi yumuşak bir kumaşla sarılıdır ve herhangi bir yemek vermemektedir, diğeri ise telden yapılmıştır ancak yiyecek veren bir biberon taşımaktadır. Harlow, yavru maymunları doğduklarından birkaç saat sonra gerçek annelerinden ayırır ve büyütmeleri için bu vekil annelere verir.

Deneyde bebek maymunların yemek vermediği halde yumuşak kumaştan olan anne ile telden olan anneye kıyasla daha çok zaman geçirdikleri ortaya çıkar. Sonuç olarak şöyle bir şey ortaya çıkıyor. Yavru maymunlar besin salgısı pasif olan bir maymuna bağlanabiliyor. Bu yavruların güvenli bir alana duyduğu ihtiyacı ortaya koyuyor."

Bağlanma ihtiyacının biyolojik olduğunu, bağlanma davranışının kültürel ve öğrenme ile olduğunu bildiren Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şu ifadeleri kullandı:

"Onun için aile çok önemlidir. Bağlanma sorunlarına en çok parçalanmış ailelerde rastlıyoruz. Anne ve baba çocuğun iyiliği için bir araya gelirler. Çocuk bunu görünce bağlanma ile ilgili korkusu gider. Çocuğun gülüp rahatlayabilmesi, bu bağlanma ihtiyacının karşılandığını gösterir. Mesela anne sabah işe giderken sabah çocuğun başını okşayarak 'İşe gidiyorum ama akşam geleceğim' diyecek ve gelecek sözünü tutacak. Eğer hiçbir şey söylemeden bakıcıya bırakıp sessizce giderse çocukta bu durum kaygılı bağlanmaya dönüşüyor ve anneye güven zayıflıyor. Onun için kararlı, tutarlı ve devamlı ilişki bağlanmanın temelidir yani sihirli kavramıdır aslında."