Akran zorbalığının türleri, uygulayan veya maruz kalan çocukların fiziki ve ruhsal durumları hakkında bilgi veren Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Masum Öztürk, özellikle okul çağındaki çocuklar üzerinde oluşan psikolojik ve fiziksel belirtilere dikkat çekti.
Akran zorbalığı ile ilgili çeşitli tanımların olduğunu ama en sık kullanılanın bilerek ya da isteyerek birinin başka bir kimseye zarar verme davranışı sergilemesi olduğunu belirten Öztürk, bu davranışların sürekli olmasında taraflar arasında güç dengesizliğinin mevcut olduğunu söyledi.
Dr. Masum Öztürk
Yapılan çalışmalarda 18 yaş öncesi çocuk ve ergenlerin yüzde 50'sinin en az bir kez ve yaklaşık yüzde 5 veya 10'ununda tekrarlayıcı şekilde akran zorbalığına uğradığını gösterdiğini ifade eden Öztürk, akran zorbalığına daha çok maruz kalan çocukların özelliklerini belirterek, "Özellikle daha pasif, çekingen, utangaç, sosyal alanda arkadaş ilişkisi kurmakta zorlanan, kendisini yetersiz ve çaresiz hisseden; çok uzun veya çok kısa boylu, çok zayıf veya gözlük takmak gibi fiziksel bir sorunu olan ile engelli çocuklar maalesef akran zorbalığına uğrama riski daha fazla olan çocuklardır." dedi.
"İhmalkâr aile ortamında büyüyen çocukların akran zorbalığı yapma ihtimalleri daha yüksektir"
Akran zorbalığı uygulayan çocukların özelliklerine de değinen Öztürk, "Genel olarak bulundukları ortamı yönetmeyi, karşıdakine egemenlik kurmayı seven; vicdan, utanç ve suçluluk duygusu biraz daha az olan, öfke kontrolü güç olan, çok düşünmeden hareket eden, şiddetin bir çözüm yolu olarak uygulandığı bir aileden ya da şiddetin görmezden gelindiği bir toplumda büyüyen çocuklardır. Bunların yanında bazen çok otoriter ya da izin verici veya ihmalkâr aile ortamında büyüyen çocukların akran zorbalığı yapma ihtimalleri daha yüksektir." ifadelerini kullandı.
Akran zorbalığının çeşitli alt türlerinin olduğunu söyleyen Öztürk, bunları fiziksel, sözlü, ilişkisel ve siber olmak üzere 4 kategoride ele aldı.
Öztürk, "Birincisi fiziksel zorbalıktır. Bu, fiziksel şiddetin genellikle eşlik ettiği zorbalıktır. Bunlar; vurma, tükürme, çelme takma, daha küçük çocuklarda oyuncak fırlatma ve şakalaşma gibi görünen bazı rahatsız edici vücuda dokunmalar fiziksel zorbalık türüdür. İkincisi; alay etme, lakap takma, küçük düşürme ve dalga geçme gibi davranışların olduğu sözel zorbalıktır. Aslında çok sık görülen bir zorbalık türü olsa da maalesef gözden kaçıyor. Üçüncüsü ilişkisel zorbalıktır. Bu da arkadaş ortamından dışlama, çeşitli dedikodular ve söylentiler yayma, istenmediğini veya sevilmediğini belli etme, kıskandırma, küsme ve arkadaş ortamından soğutma şeklindeki davranışlardır."
"Akran zorbalığı depresif bozukluklar, kendine zarar verme ve intihar girişimlerine yol açabilir"
Günümüzde çok sık artan bir durum olan siber zorbalık başlığına da açıklık getiren Öztürk, "Siber zorbalık genelde internet ortamında ya da sosyal medya aracılığıyla başkasına zorbalık yapma veya zarar verici davranışlar sergileyerek izinsiz fotoğraf ve video paylaşma, paylaşımların altına hakaret içerikli yorumlar yazma ve sosyal medya gruplarından dışlama şeklindeki zorbalık çeşididir." dedi.
Akran zorbalığı çok ciddi ruhsal ve fiziksel sorunlara yol açabildiğine vurgu yapan Öztürk, "Özellikle çocuk ve ergen psikiyatrisine başvuran gençler ya da çocuklarda akran zorbalığının çok sık olduğu yapılan çalışmalarla saptanmış. Mesela depresyonu olan çocuklarla ilgili yapılan çalışmada, bu çocukların yüzde 75'inin akran zorbalığına uğradığı saptanmış. Onun dışında akran zorbalığına uğrayan çocukta çaresizlik, yetersizlik ve kendisine olan saygısının düşmesi, çeşitli kaygı ve korkular gibi duygulara yol açabilir." ifadelerini kullandı.
Zorbalığa uğrayan çocuklarda özellikle okula gitmeyi reddetme, akademik başarısızlık, okula gitmede isteksizlik gibi okul ortamına yönelik tavırların baş gösterebildiğine dikkat çeken Öztürk, uyku sorunları, nedeni açıklanamayan baş veya karın ağrısı, mide bulantısı gibi fiziksel semptomlar ortaya çıkabildiğini; depresif bozukluklar, kendine zarar verme ve intihar girişimlerine yol açabildiğinin altını çizdi.
Zorbalığa uğrayan bazı çocukların bununla nasıl baş edeceklerini ve bildireceklerini bilemedikleri gibi zorbalığın her zaman devam edeceğini ve çözümün olmayacağını düşündüklerinden kendilerini çaresiz hissedebildiğini sözlerine ekleyen Öztürk, "Hiçbir çocuk akran zorbalığını hak etmediği gibi zorbalığına uğramak hiçbir çocuğun suçu değildir. Öncelikle bunu bilmek, çocuklarda bu farkındalığı oluşturmak gerekiyor. Özellikle okul ortamında akran zorbalığının ne olduğu ne gibi sonuçlara yol açtığı, çözüm yollarının ne olabileceği, zorbaya karşı nasıl davranabileceğini ve kimden yardım isteyebileceği ile ilgili mutlaka eğitimler ve farkındalıkların verilmesi gerekiyor." şeklinde konuştu.
"Güvenliğin daha az olduğu alanlarda gerekli önlemler alınmalı"
Akran zorbalığının tespit edilmesi durumunda müdahale edilmesi gerektiğinin altını çizen Öztürk, şunları söyledi:
"Genellikle akran zorbalığı okul ortamında olduğundan özellikle öğretmenlerin, idarecilerin ve çalışan personellerin bu konuda farkında olması, akran zorbalığını görür görmez mutlaka müdahale etmesi ve engellemelidir. Özellikle çocuk ve gençlerin akran zorbalığı hakkında mutlaka farkındalığının arttırılması gerekiyor. Çünkü bazı çocuk ve ergenler zorbalığa uğradıklarının farkında bile olmayabilir. Bu tip durumlarda zorbalığa uğradıklarında kimden ne şekilde nasıl yardım alacakları konusunda mutlaka yönlendirilmeli, seminerler ve konferanslar düzenlenerek farkındalık arttırılabilir, okullarda akran zorbalığı belirleme komisyonu oluşturulabilir. Nitekim Millî Eğitim Bakanlığının akran zorbalığıyla ilgili broşürleri de var."
Öztürk, "Aklına zorbalığı okulun her ortamında oluşsa da özellikle güvenliğin daha az olduğu koridorlar, lavabolar ve spor salonları gibi alanlarda bu zorbalık oluştuğundan bu yerlerde güvenliğin daha çok arttırılması gerekmektedir." diye belirtti. (İLKHA)