Açık öğretime başvuru oranı örgün eğitimi geçti

Millî Eğitim Bakanlığı’nın 2021-2022 istatistiklerine göre açık öğretim liselerine başvuru oranı 1,5 milyonu geçerek örgün öğretimdeki artış oranını geride bıraktı.

Ekleme: 09.12.2022 16:20:03 / Güncelleme: 09.12.2022 16:20:03 / Eğitim / Diyarbakır Haberleri
Destek için 

Millî Eğitim Bakanlığı öğretim yıllarına ilişkin yayımladığı istatistiklerde 2020-2021 öğretim yılında lise düzeyinde örgün öğretime başvuran öğrenci sayısı 4 milyon 330 bin 307 iken bu sayı 2021-2022 öğretim yılında yüzde 1,92 artışla 4 milyon 412 bin 610'a ulaştı. Aynı eğitim yılında açık öğretime başvuru sayısı ise 1 milyon 452 bin 331'den 1 milyon 566 bin 255'e yükselerek yüzde 7 oranında artış olduğu gözlemlendi.

Eğitimci Murat Özer

Öğrencilerin örgün öğretimden açık öğretime geçiş sebeplerini aktaran Eğitimci Murat Özer, bunun eğitim kalitesine etkisini ve öğrenci üzerinde psikolojik ve sosyolojik yönlerinin yansımalarını anlattı.

Önümüzdeki günlerde açık öğretim sınavları başlayacağını hatırlatan Özer, son zamanlarda bu eğitim sistemine yoğun talebin olduğunu belirterek kişileri açık öğretime yönlendiren birtakım kolaylıkların olduğunu ifade ederek en basit örneklerden birinin cezaevlerinde yarım kalan eğitimlerini tamamlamak isteyen mahkumların faydalanması olduğunu söyledi.

"Öğrenciler pandemiden süregelen bir alışkanlıkla ezbere dayalı bir düzene geçiş sağlamakta"

Örgün öğretimdeki öğrencilerin sonradan açıköğretimi tercih etme nedenlerine değinen Özer, "Bunun yanında 9, 10 ve 11'inci sınıfta yeterli öğrenci başarı puanı olmadığından son sınıfta OBP'yi yüksek tutmak için öğrencilerin sınava hazırlık sürecinde olmalarıdır. Öğrencilerimiz maalesef pandemiden süregelen bir alışkanlıkla ders çalışmama, soru-cevap şeklinde klasik sorulardan uzaklaşarak ezbere dayalı bir düzene geçiş sağlamaktadır. Bu yüzden açık öğretim liseleri daha fazla kolaylık sağlamış oluyor." dedi.

Özer, "Veli ve öğrenci muhataplarından işitiyoruz. Bizzat öğrencilerin kullandıkları cümle: 'Derse giriyoruz, ancak hoca ders işlemeyip açın bir şeyler yapın' diyor. Bu durum başarılı olmak isteyen veya hedefi yüksek olan öğrenciler bu durumdan şikâyet ederken ders çalışma eğiliminde olmayan öğrencilerimizin ise işine gelmektedir. Öğrenci ve veliler bu durumdan şikayetçi olduğundan bundan sonraki eğitimini evde veya özel okulda sürdürerek açık öğretim liseleriyle tamamlamaya çalışıyor. Bu da öğrenciyi bir açıdan haklı çıkarıyor." ifadelerini kullandı.

Bu tür olumsuz tepkilerin yanında bazı öğrencilerin 'matematikçimiz veya kimyacımız çok güzel anlatıyor, anlıyoruz.' şeklindeki olumlu tepkilere de şahit olduklarının altını çizdi.

"Son sınıflarda alan dışı derslere ağırlık verilmesi öğrencileri olumsuz etkiliyor"

Bazı eğitimcilerin dayattığı yanlış uygulamalara da aktarımında yer veren Özer, "Son sınıflarda alan dışı derslere ağırlık verilmesi öğrencileri olumsuz etkiliyor. Mesela öğrencinin 'Sayısalcıyım, edebiyat dersini neden yoğun bir şekilde görüyorum. Fizik, kimya, biyoloji ve matematiği ağırlıklı olarak sürdürmem gerekiyor ama okul bu konuda yardımcı olmuyor.' Okuldan kasıt branş öğretmenlerinin bir dayatmaya gitmesidir." şeklinde konuştu.

Dönem başında DYK dersleri adı altında bir çalışma yürütüldüğünü duyduklarını ve olumlu dönüşler aldıklarına vurgu yapan Özer, şunları söyledi:

"Pandemiden kaynaklı tahribatı toparlamak kolay olmasa da öğrencilerimizi okulu sevdirerek kazanmanın yollarına gidilmeli. Bu da sınava hazırlık aşamasında bölümlerin ön planda tutulması, öğrencilerin alanlarına yönelik çalışma sürdürülmesi, müfredatın iyileştirilmesi ve hocalarımızın dersleri güzel bir şekilde değerlendirerek empati modunda geçirmeleriyle olur. Bunu zamana yaymamız gerekiyor. Çünkü salgın sürecinde daha önce çocuklarımızdan esirgediğimiz tablet ve telefonları ellerine verdik. Maalesef bu kimi çocuklarımızda bağımlılık oldu, bunu aşmamız lazım." (İLKHA)