"Doğu Türkistan'a Ses Ver!" başlığıyla İHH Genel Merkezi'nde düzenlenen basın açıklamasına, yangında vefat edenlerin akrabaları ve STK temsilcileri katıldı.
Basın açıklaması öncesinde kısa bir konuşma yapan İHH Genel Başkanı Bülent Yıldırım, böyle bir basın açıklaması yapmaktan üzüntü duyduklarını dile getirdi.
"Doğu Türkistan'da yaşananlar tüm İslam dünyasının ayıbıdır"
Yıldırım, "Çin'i anlamak istiyorsak bir cümle ile şunu söyleyebilirim. Çin, dünyayı yakacak. Akıl yok, izan yok, merhamet yok. Bütün İslam dünyasında büyük bir utanç yaşanıyor. Tüm İslam devletleri, İslam hükümetleri, İslam hükümetlerinin içerisindeki tüm siyasi partiler! Bu ayıp hepimizin ayıbıdır. Çin'e karşı ekonomik, siyasi, kültürel ve askeri ambargo uygulamadığınız müddetçe Çin, önce kendi içerisindeki mazlumları yakacak sonra da tüm dünyayı yakacak. Hiçbir şeyi dinlemiyor. O nedenle özelde İslam dünyası Çin'in ticari hamlelerinden nemalanmaktansa bunu Çin'e karşı bir kalkan olarak kullanmalı ve 'eğer Doğu Türkistan coğrafyasında bu zulümlere son vermezsen, Çin'in içerisindeki hak ihlallerini bitirmezsen seninle hiçbir ticari anlaşma yapmayacağız' demesi lazım." diye konuştu.
"4 saat süren yangına çok geç müdahale edildi"
STK'lar adına hazırlanan ortak basın açıklamasını okuyan Uluslararası Mülteci hakları Derneği Başkanı Av. Abdullah Resul Demir, "Doğu Türkistan'da 21 katlı binada çıkan yangın sonrasında Çin'in tam kapanma politikası nedeniyle kaldıkları binadan çıkamayan 44 kişi hayatını kaybetti. Ölenler arasında çocuklar da bulunuyor. Çin'in kuzeybatısında bulunan Doğu Türkistan bir etnik gruba karşı girişilmiş en yaygın ve sistematik baskı rejimlerinden birine sahne olmakta. 2016 yılından bu yana 1 ila 3 milyon Uygur, toplama kamplarıyla hürriyetlerinden yoksun bırakıldı, işçi kölelere dönüştürüldü ve kısırlaştırma programlarının hedefi oldu. Bugün ise soykırımla beslenen Çin lideri Şi Cinping, 'Sıfır Covid' politikası adı altında birçok insanı evlere kilitleyerek ölüme terk etti. Çin'in covid zulmü Doğu Türkistanlıları da vurdu. Yaklaşık 4 aydır evlerinde kilitli kalan Uygur Türkleri, açlıkla yaşam mücadelesi verirken bu kez 24 Kasım günü gece yarısı ölümlere sebep olan yangının tam ortasında arasında kaldı. Elektrikten kaynaklı meydana gelen yangında 21 katlı bir apartmanın 5 katı yandı. 4 saat süren yangına, Çinli itfaiye ekipleri çok geç müdahalede bulundu. Bölgedeki yerel kaynaklara göre ekipler facianın önlenmesi için yeterince çaba sarf etmedi. Öyle ki Çin medyası, vefat edenlerin sayısını 10 olarak basına servis etmişti. Fakat yerel kaynaklar Çin'in yanlış bilgi verdiğini ifade ederek ölü sayısını çocuklar dâhil 44 olarak açıkladı." dedi.
"Birleşmiş Milletler'deki Çin'in veto engeli nedeniyle uluslar üstü bir yaptırım uygulanamıyor"
Uygurların temel insani haklarının ellerinden alınarak kitlesel bir cezalandırma ile karşı karşıya bulunduklarını hatırlatan Demir, "Uygur bölgesi, Hong Kong ve Tibet gibi devletin üniter yapısını tehdit eden bir iç mesele olarak değerlendirilmekte ve Uygur halkının varoluşu Çin hükümeti tarafından ülkenin Han merkezli ulusal vizyonuna doğrudan bir tehdit olarak kabul edilmektedir. Çin'in Uygur bölgesinde uyguladığı terörle savaş ve güvenlik merkezli politikaları, Uygur toplumunu kültürel kimliklerinden, dini inançlarından sıyrılmış ve 'terbiye edilmiş' makul vatandaşlar haline getirecek kitlesel bir sosyal mühendislik projesi olarak görülmüştür. Bugün geldiğimiz noktada, Uygur bölgesinde, Uygurca tüm eğitim kurumlarından kaldırılmış, din eğitimi ve öğretimi yasaklanmış, Kur'an-ı Kerim dâhil dini kitapları bulundurmak ve okumak, ibadet etmek, sakal bırakmak, başörtü, uzun etek gibi dini kisveler kullanmak yasaklanmıştır. Şimdi bir de bu zulümlere Çin hükümetinin irrasyonel 'Sıfır Covid' nedeniyle eve kapatılma zorunluluğu eklendi. Çin, Coronavirus salgınını Doğu Türkistan soykırımını derinleştirmek için araçsallaştırıyor. Tecrit önlemleri adı altında, 22 milyon nüfuslu bölgeye tren ve otobüs seferleri çift yönlü askıya alınıyor. Uçuşlardaki yolcu sayısı yüzde 75 kapasiteye düşürülüyor. Hükümet, kısıtlamaları ne zaman kaldırmayı planladıklarına dair bir açıklama hala yapmıyor. Birleşmiş Milletler'deki Çin'in veto engeli nedeniyle uluslar üstü bir yaptırım uygulanamıyor, BM kurumları nezdinde saha araştırmaları gerçekleştirilemiyor. İslam dünyası ve bu coğrafyada bulunan medya kuruluşları, Doğu Türkistan toplama kamplarına gereken ilgiyi göstermenin çok uzağındadır." şeklinde konuştu.
"Çin'in Doğu Türkistan'daki uygulamaları son 6 yılda soykırıma dönüştü"
Basın açıklamasının ardından söz alan Doğu Türkistan STK'lar Birliği Başkanı Hidayet Oğuzhan, Çin'in soykırımı ve bariz siyasetinin sadece bu yangından ibaret olmadığını, Çin'in 73 yıldır Doğu Türkistan'da sürdürdüğü zulmü son 6 yılda topyekûn olarak her alanda uygulayarak bir soykırıma dönüştürdüğünü ifade etti.
"4 saat süren yangın neden söndürülmedi?
İstanbul'da üniversite öğrencisi olan ve yaşanan yangında annesi ile birlikte 4 kardeşi vefat eden Muhammed Memetali (22), 6 yıldır ailesiyle herhangi bir irtibat kuramadığını, irtibat kurmaya çalışırken annesi ve 4 kardeşinin vefat haberini aldığını söyledi.
Memetali, "2017 yılının başında ablam ile birlikte Türkiye'ye geldik. Geldikten sonra babamı ve büyük ağabeyimi hapse atmışlar. 6 yıl sonra ailemle görüşmek, seslerini duymak isterken ölüm haberlerini aldım. Bu yangında 4 kardeşim ve annem vefat etti. Doğu Türkistan'daki babamın, 2 ağabeyimin ve kardeşimin sesini duymak istiyorum. 4 saat süren yangını söndürebilirken neden söndürmediklerine ilişkin Çin hükümetinden açıklama bekliyorum." dedi.
"Onları görmek, seslerini duymayı beklerken ölüm haberlerini aldık"
Yaşadığı acıyı gözyaşları içerisinde anlatmaya çalışan Şerafet Memetali de duygularını şu şekilde ifade etti:
"Bu yangında ailemi kaybettim. Kardeşimin dediği gibi Türkiye'ye geldiğimizden bu yana ailemizden hiç haber alamamıştık. Onları görmek, seslerini duymayı beklerken ölüm haberlerini aldık. Vefat eden en küçük kardeşimi daha görmemiştim. Vefat haberlerinden sonra ölü gibiyim, hiçbir şey hissetmiyorum." (İLKHA)