Mültecilerin yaşadığı zorluklar, hayat şartları ve beklentileri hakkında neler olabileceğini dile getiren Uluslararası İlişkiler Uzmanı ve Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Veysel Ayhan, yaşanan göçmen sorunları ile ilgili İLKHA'ya değerlendirmelerde bulundu.
Rusya-Ukrayna Savaşıyla birlikte AB ülkelerinin kendilerine yakın gördükleri göçmenlere sınırları kapatmadıklarını belirten Ayhan, "Rusya-Ukrayna savaşı ile birlikte AB'nin göçmen politikasına dönük dünyada şöyle bir tartışma oldu. Avrupa'nın göçmen politikası yalnızca Ortadoğu veya Afrika kökenlilere yönelik mi izlendi ve Ukraynalılar bu göçmen politikasının dışında mı? Maalesef şunu söyleyebiliriz; elbette Avrupa'nın izlediği politika Ukrayna krizinde görmüş olduğumuz gibi göçmenler arasında bir ayrımcılık politikasını ortaya koyuyor. AB ülkeleri kendilerine yakın gördükleri, kültürel olarak veya dinsel olarak göçmenlere sınırları kapatmadılar. Daha ayrıcalıklı bir şekilde kabul ettikleri ve onlara destek sunduklarını görmekteyiz. Bu insani açıdan doğal bir politika olmasına karşın, Suriyeli ve Afganistan kökenlilerle karşılaştırıldığında ayrımcılık içerdiği açıktır. Oysa bu tartışma ciddi boyutlarda AB'nin öne sürmüş olduğu göçmen politikasında aslında yalnızca belli bir gruba ve belli bir hedefe yönelik olduğunu da ortaya koymaktadır." dedi.
"Türkiye'de göçmenler zorla geri gönderilebilir mi?"
Son zamanlarda Türkiye'deki göçmen tartışmalarına de değinen Ayhan, "Türkiye'deki bir diğer tartışma, göçmenlerin zorla geri gönderilip gönderilemeyeceği tartışmasıdır. Tabi burada belli bir şeyler var. Yani göçmenler zorla geri gönderilebilir mi? veya göçmenler gönüllü geri döner mi? Bunların tümü de teorik de olasıdır. Yani göçmenler de zorla geri gönderilebilir, ya da göçmenler de kendi iradeleriyle geri dönebilir. Ancak pratikte her ikisinin kendi içinde zorlukları ve uygulama alanın zorluğuna dikkat çekmemiz gerekir. Yani siz göçmenleri zorla göndermeye kalktığınız vakit bunun yaratacağı çok ciddi insani, vicdani, ahlaki, dini ve hukuki, ticari ve toplumsal zorlukları da dikkate almanız gerekir. Örneğin, Esad rejiminin zorla gönderilen göçmenlere yönelik haksız yere cezalandırma veya daha ötesinde öldürme girişiminde bulunmayacağına dönük teminatların uluslararası düzeyde alınması gerekiyor. Dolayısıyla geri dönüşü kabul edilebilir bir çerçeveyle, bir mekanizmayla dizayn etmek gerekiyor. Mekanizma içerisinde birçok aktörün de yer alması gerekiyor. Yani en başta Türkiye içerisindeki göçmenlerin Suriye'ye geri gönderilmesi dönük olarak Suriye'deki merkezi hükümetin de bir şekilde örtülü de olsa açık da olsa bir onay süreci içerisinden geçmesi gerekir." ifadelerine yer verdi.
"Gidecek olan göçmenlerin buradaki güvenliklerinin bir şekilde Suriye rejimi tarafından sağlanabilir olması gerekir"
Ayhan konuşmasının devamında şunları aktardı:
"İkincisi gidecek olan göçmenlerin buradaki güvenliklerinin bir şekilde Suriye rejimi tarafından sağlanabilir olması gerekir. Yani göçmenlere karşı haksız şiddet veya öldürme veyahut tutuklanma veya benzeri bir şekilde bunların tekrar göç etmelerine yol açacak tasarruflardan sakınması gerekir. Üçüncüsü bunların geri gönderilmesine dönük entegrasyon politikalarının hayata geçmesi gerekiyor ki bu entegrasyon politikaları bunların kendi yaşam tarzlarının ve koşullarının kısmi de olsa sağlanmasını beraberinde getirmesi gerekiyor. Geri dönen göçmenlerin yerleşim yerlerinin imar edilmesi ve bunlara tekrar buraya iskan iznin veya iskanın sağlanabilir olması gerekiyor. Ekonomik anlamda hayatının devam edebilecek koşulların sağlanması noktasında burada da özellikle de Birleşmiş Milletler başta olmak üzere göçmenlerle ilgili kurum ve kuruluşların aktif bir şekilde süreç içerisinde rol oynaması gerekiyor."
Göçmenlerin geri gönderilmesi tartışmasını öncelikli olarak siyasi alandan çıkartmak ve insani bir alana kaydırarak işe başlamak gerekir"
Konuşmasında göçmenler konusunda yapılabileceklere de yer veren Ayhan, "Dolayısıyla burada şöyle bir mekanizma kurulabilir. Yani yerelde Türkiye'de göçmenlerin gönüllü geri dönüşlerini organize edecek ve talepleri toplayacak gönüllü geri gönderme ofisleri açılabilir. Bu ofislerde göçmenlerin gönüllü başvurusu alınabilir. Bu gönüllü başvurular BM kuruluşuyla birlikte Ankara-Şam ortak koordinasyonu kapsamında bunların gönüllü geri dönüşleri noktasında ilk çalışmalar ortaya konulabilir. Nitekim Türkiye'de kalan göçmenlerin bir kısmı ciddi şekilde dezavantajlı gruplar içerisinde değerlendiriliyor. Bunların içerisinde yetim çocuklar, tek ebeveynli aileler vardır. Göçmenler içerisinde ailesinin önemli kısmı Suriye'de olan ve tek başına Türkiye'de yaşayan aileler vardır. Eşi ve çocuklarının bir kısmını Suriye'de bırakan ailelerin sayısı da oldukça önemli orandadır. Dolayısıyla göçmenlerin geri gönderilmesi tartışmasını öncelikli olarak siyasi alandan çıkartmak ve insani bir alana kaydırarak işe başlamak gerekir. Siyasi tartışmanın ötesine geçip insani bir bakış açısıyla, insani bir çerçeveyle, bir mekanizmayla geri dönmek isteyen insanların orada daha mutlu olacağını öngören, orada akrabasıyla birlikte yaşamak isteyen, orada akrabasıyla birlikte hem ekonomik hem de güvenlik alanında kendisini daha iyi hissedecek olan kesimlerin gönüllü geri gönderilmesine dönük olarak bazı mekanizmaların ve adımları atmak gerekir." şeklinde konuştu.
"Kendi ülkesine dönüp daha mutlu ve huzurlu yaşayabilecek olan göçmenlere, öncelik vermek gerekir"
Ayhan, "Dolayısıyla da Türkiye'de yaşam koşulları çok ağır gelen, aile birleşiminden yararlanmak isteyen, yaşlılığını Suriye'de kalan aile bireyleriyle geçirmek isteyen dezavantajlı birey veya gruplara dönük olarak da bunların gönüllü geri dönüşünü sağlayacak mekanizmaların oluşturmanın vakti geldi aslında. Dolayısıyla bu mekanizmaları sivil inisiyatifler ve Birleşmiş Milletler kuruluşu ile ortak dizayn edip hayata geçirilmesinde fayda var. Çünkü dediğimiz gibi, sonuç itibarıyla kendi ülkesine dönüp daha mutlu ve huzurlu yaşayabilecek olan, Türkiye'de daha dezavantajlı koşullarda yaşayan kesimlerin olduğunu da not etmemiz gerekir ise önceliği onlara vermek gerekir. Öte yandan gönüllü geri dönüş süreci güvenli ve uluslararası bir mekanizmayla başladığı takdirde kısa vadede değil belki ancak orta ve uzun dönemde geri dönüşlerin normalleşmesi amacına da ulaşmış olunur." dedi.
"Türkiye'nin göçmen politikası insani yönü öne çıkan bir yaklaşım sergiliyor"
Ayhan son olarak , "Türkiye'nin göçmen politikası geçmişte de ve günümüz de insani yönü öne çıkan bir yaklaşım sergiliyor. Yani Suriye'den gelenler biliyorsunuz ilk başlarda kamplarda misafir edildi. Dolayısıyla da Türkiye'ye ilk etapta giren göçmenlerin en azından güvenliklerini sağlamak ve temel ihtiyaçlarını giderebilecek noktalarda bunların bir arada yaşamasını sağlayacak kamplar kuruldu. Hala kamplar var ve dolayısıyla bu kamplarda kalan insanların da olduğunu görmekteyiz. Dolayısıyla da yalnızca Ukrayna'ya yönelik bir pozitif ayrımcılık politikası izlemedi. Türkiye aslında kendisine sığınan dünyanın neresinden gelirse gelsin bütün göçmenlere insani anlamda, ahlaki, vicdani anlamda gerekli olan insani yardımları sağlama gayreti içerisinde oldu. Nitekim en son 88 kişilik Ahıska Türklerinin de Türkiye'ye getirilmesi ve Türkiye'de barınması ve güvenliklerinin sağlanması noktasında bir politika izledi. Öte yandan Ukraynalı göçmenlerin büyük çoğunluğunun zaten kendilerine önemli olanaklar ve imkanlar sağlayan AB ülkelerine göç ettiğini de not etmemiz gerekir." değerlendirmesinde bulundu. (İLKHA)