Allah(cc) Muhafaza.. BÜYÜK BİR DEPREME HAZIRLIKLI MIYIZ?

Merkez üssü Düzce'nin Gölyaka ilçesi olan 5,9 büyüklüğünde meydana gelen depremin yankıları devam ediyor. 11 ilde hissedilen deprem büyük bir korkuya neden olmuştu. Peki Allah korusun ama büyük İstanbul depremini tetikleyeceği iddia edilen bu depremden hangi dersleri çıkarıyoruz? Fay hatlarıyla örülü ülkemizin bir gerçeği olan depreme ne kadar hazırız? Daha hazırlıklı olabilmek için neler yapmalıyız? Uzmanlar cevapladı.

Ekleme: 25.11.2022 05:45:41 / Güncelleme: 25.11.2022 08:26:37 / manşetler
Destek için 

Merkez üssü Düzce'nin Gölyaka ilçesinde 2 gün önce 5,9 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının (AFAD) internet sitesinde yer alan bilgiye göre, saat 04.08'de merkez üssü Düzce'nin Gölyaka ilçesi olan 5,9 büyüklüğünde sarsıntı kaydedildi. En büyüğü 4,3 olmak üzere toplam 138 artçı sarsıntı meydana geldi. Depremde 80 kişi yaralandı. Kandilli Rasathanesi ise 5,9 olarak açıkladığı depremin büyüklüğünü daha sonra 6 olarak revize etti. İstanbul, Bolu, Sakarya, Ankara, Kocaeli, Kütahya, Bilecik, Bursa, Zonguldak, Bartın ve İzmir'e kadar geniş bir alanda hissedilen deprem büyük bir korkuya neden oldu. Fay hatlarıyla örülü ülkemizin bir gerçeği olan depremle sık sık yüzleşsek de gereken tedbirleri aldığımız konusu biraz tartışılır. Peki İstanbul depremini tetikleyeceği iddia edilen bu depremden hangi dersleri çıkarabiliriz? Daha hazırlıklı olabilmek için neler yapmalıyız? Bu sorular başta olmak üzere konuyla ilgili birçok soruyu uzmanlar cevapladı.

“AFET YÖNETİMİNİN 4 AŞAMASI VAR”

Rehber TV yayınına katılan Arama Kurtarma ve Acil Yardım Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Alpaslan Hamdi Kuzucuoğlu, önemli açıklamalarda bulundu. Afet yönetiminin 4 aşaması olduğunu kaydeden Kuzucuoğlu, “Hazırlık, zarar azaltma, müdahale ve iyileştirme. Olası bir afetten acil durumdan önce biz bu hazırlık çalışmalarımızı, zarar azaltma çalışmalarımızı yapabilirsek afet anında da çok az müdahale ile olayı atlatabiliriz. Afetler de olayın bir şeklidir. Toplumun tamamını ya da belli bir kesimini etkileyen, aniden gelişen, yıkıcı etkisi çok büyük olan, fiziksel, ekonomik ve sosyal kayıplar doğuran büyük etkiler olarak nitelendirebiliriz. Ama afetlerde insanların normal hayat akışı var ve faaliyetleri var, onları kesintiye uğratıp durduruyor. Ve burada toplumun büyük bir kesimi etkileniyor. Hani olay acil durum-afet ilişkisinde gittiği zaman, düşündüğümüz zaman; mesela bugün Marmaray’da bir problem var. Ne yapıyor bu toplumun bir kesiminin hayat akışını durduruyor bir acil durum olarak nitelendirebiliriz. Ama afette çok geniş kitleler olumsuz yönde etkileniyor. Ve burada da fiziksel, ekonomik ve sosyal kayıplar, hayatlar kaybedilebiliyor. Maddi kayıplar çoğalabiliyor. Ve bunlar insan kaynaklı maalesef ihmallerle birleşince çok daha boyutları büyük oluyor. Yani burada insan faktörü çok çok önemli.” şeklinde konuştu.

“EĞER NE YAPACAĞIMIZI BİLİRSEK KESİNLİKLE PANİK YAPMAYIZ”

Deprem anından yapılacak çök-kapan-tutun hareketinin önemine değinen Kuzucuoğlu, şöyle devam etti:

“Tabi insan kaynaklı afetler var. Mesela nükleer kazalar, kimyasal kazalar, çok büyük yangınlar, çevre kirlenmeleri, terör olayları; bunlar insan kaynaklı afetler. Afetlerde de insan faaliyetleri yüzünden, yani insanların ihmalleri, daha önce yapmaları gereken çalışmaları yapmamaları, evini güçlendirmemesi, işte senaryolar kapsamında tatbikatlar yapmaması nedeni ile maalesef bu kazalarda, afetlerde olayın zincirleme etkilerle çok çok daha büyüdüğünü görüyoruz. Yani burada tabi ki zarar azaltma çalışmalarına çok çok önem verilmesi lazım. En az kayıp ve zararla atlatabilmemiz için önceden test etme dediğimiz tatbikat çalışmaları çok önemli. Eğer ne yapacağımızı bilirsek kesinlikle panik yapmayız. Bu depremde de gördük herkes bir panikle dışarı fırladı. En güzel hareket; çök-kapan-tutun hareketi. Kesinlikle koşmamamız lazım. Balkonlara gitmememiz lazım. Çünkü evin en zayıf yerleri; balkon, merdiven ve asansörlerdir. Yani bu bir yangın değil. Yangın olsa tabi hızlı bir şekilde tahliye etmemiz gerekir. Ama depremde en güzel hareket; çök-kapan-tutun hareketi. Bu şekilde hızlı ve etkili olarak bu çalışmayı yaparsak daha sonrasında tabi deprem çantalarımız hazır olursa ve toplanma alanlarına gidersek tabi ki panik yapmadan bu olayı atlatırız.”

“HERKES TEMEL YANGIN VE İLKYARDIM BİLGİSİNE SAHİP OLMALI”

Düşecek devrilecek eşyaların sabitlenmesinin önemine vurgu yapan Kuzucuoğlu, Tabi kamu kurumları da mümkün olan en kısa zamanda normal hayata dönülmesi için çalışmalar yapması lazım. Mesela su, elektrik ve doğalgaz kesildiyse -bunları tedbiren de kesebiliyorlar Bunu Düzce depreminde gördük- normal hayata dönülebilmesi için bunların hayata geçirilmesi lazım. Zaten depreme dayanıklı olan evlerde bir sorun teşkil etmiyor. Burada depreme dayanıklı olan evlerde sadece bizim yapacağımız yapısal olmayan tedbirler. Yani dolaplarımızı ve raflarımızı sabitlemek. Düşecek devrilecek eşyalarımızı sağlama almak. Aile olarak çök-kapan-tutun hareketleriyle nerede buluşacağımızı, nerede tahliye olacağımızı belirlemek. İlkyardım eğitimi eğer alabilirsek bunlar çok çok önemli. Her aile ferdinin aslında bu temel yangın ve ilkyardım bilgisine sahip olması gerekiyor. Bu çalışmaları yaparsak daha soğuk kanlı bir şekilde üstesinden gelebiliriz.” ifadelerini kullandı.

DÜZCE DEPREMİ BÜYÜK İSTANBUL DEPREMİNİ TETİKLER Mİ?

Aynı yayına katılan Prof. Dr. Ali Osman Öncel ise, depremlerin yeryüzünün bir gerçeği olduğuna, insanların bu tür afetlere her zaman hazırlıklı olmaları gerektiğini kaydetti. Bu depremin bir uyarıcı niteliği taşıdığını ifade eden Öncel, “Şuanda Düzce’de olan deprem 400 kilometrelik bir alanda binası ya da zemini direnç olarak düşük insanların yaşamış olduğu alanda büyük bir tetikleme, büyük bir endişe büyük bir korku meydana getirmiştir. Ve insanlar bu korku esnasında ne çökebilmişlerdir ne kapanabilmişlerdir  ne de tutunabilmişlerdir. Çünkü uyku vakti bu deprem meydana gelmiştir. Bakın bu deprem aslında Marmara’da yaşayan başta İstanbul olmak üzere tüm insanlar için büyük bir uyarıdır. İnsanlar uyandırılmıştır.” ifadelerini kullanarak acil tedbirlerin hayata geçirilmesi gerektiğini belirtti.

Türkiye ve çevresi 122 yılda, 226 BÜYÜK DEPREMLE SARSILDI

Türkiye ve çevresi, aletsel ölçümlemeyle deprem kaydı yapılmaya başlanan 1900'den itibaren çeşitli zamanlarda 6 ve üzeri büyüklüğündeki 226 depremle sarsıldı.

Kuzey Anadolu, Doğu Anadolu ve Batı Anadolu fay hatları kuşağında bulunan Türkiye, Düzce'nin Gölyaka ilçesinde 2 gün önce saat 04.08'te meydana gelen 5,9 büyüklüğündeki sarsıntı sonucu bir kez daha deprem gerçeğiyle karşı karşıya kaldı. Afet riski nedeniyle deprem öncesi, deprem anı ve sonrasına yönelik çalışmalar yürüten Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), 2020'de "Afet Farkındalık Yılı", 2021'de "Afet Eğitim Yılı", bu yıl da "Afet Tatbikat Yılı" uygulamalarına yönelik bilgilendirmeler yaptı. 12 Kasım 1999 Düzce depreminin 23. yılı nedeniyle ülke genelinde yapılan "çök kapan tutun" tatbikatı ile depremle mücadeleye yönelik çalışmalar bir adım daha öteye taşındı. Tatbikatın üzerinden 11 gün geçtikten sonra Düzce'nin Gölyaka ilçesinde depremin yaşanması, Türkiye'nin deprem kuşağında olduğu gerçeğini tekrar hatırlattı.

TÜRKİYE'DE 1900'DEN BUGÜNE DEPREMİN TARİHİ

AFAD verilerinden derlenen bilgilere göre, ülke genelindeki 1443 istasyonda deprem ölçümlemesi ve analizi yapılıyor. Deprem gözlem istasyonları tarafından bu yıl 15 Kasım'a kadar 17 bin 212 deprem kaydedildi. Türkiye ve çevresi, aletsel ölçümlemeyle deprem kaydı yapılmaya başlanan 1900'den bugüne kadar çeşitli zamanlarda 6 ve üzeri büyüklüğündeki 226 depremle sarsıldı. Bunların 85'ini 6,5 ve üzeri büyüklüğündeki depremler oluşturdu. Türkiye'de özellikle 6,5 ve üzeri büyüklüğünde meydana gelen yaklaşık 20 deprem çok sayıda can ve mal kaybıyla sonuçlandı.

Buna göre, 9 Ağustos 1912'de 7,3 büyüklüğünde "Mürefte", 7 Mayıs 1930'da 7,6 büyüklüğünde "Hakkari", 27 Aralık 1939'da 7,9 büyüklüğünde "Erzincan", 1942'de 7 büyüklüğünde "Erbaa-Niksar", 26 Kasım 1943'te 7,2 büyüklüğünde "Kastamonu Ladik", 1944'te 7,5 büyüklüğünde "Bolu Gerede", 1949'da 6,7 büyüklüğünde "Bingöl Karlıova", 1951'de 6,9 büyüklüğünde "Çankırı Kurşunlu", 1957'de 7,1 büyüklüğünde "Bolu Abant", 19 Ağustos 1966'da 6,9 büyüklüğünde "Muş Varto", 1967'de 7,2 büyüklüğünde "Mudurnu", 1970'te 7,2 büyüklüğünde "Gediz", 24 Kasım 1976'da 7,5 büyüklüğünde "Van Çaldıran", 13 Mart 1992'de 6,6 büyüklüğünde "Erzincan", 17 Ağustos 1999'da 7,4 büyüklüğünde "Gölcük", 12 Kasım 1999'da 7,2 büyüklüğünde "Düzce" ve 23 Ekim 2011'de 7,2 büyüklüğünde "Van" depremleri oldu. 1 Mayıs 2003'te 6,4 büyüklüğünde "Bingöl", 24 Ocak 2020'de 6,8 büyüklüğünde "Elazığ" ve 30 Ekim 2020'de 6,6 büyüklüğünde "İzmir" depremleri de 6 ve üzeri büyüklüklerdeki depremler olarak kaydedildi.

ERZİNCAN DEPREMİ DÜNYADA MEYDANA GELEN BÜYÜK DEPREMLERDEN BİRİ SAYILIYOR

Erzincan'da 27 Aralık 1939'daki 7,9 büyüklüğünde meydana gelen büyük depremde, yaklaşık 33 bin kişi hayatını kaybetti, 100 bin kişi yaralandı ve 116 bin civarında bina yıkıldı. Erzincan depremi, dünyada meydana gelen büyük depremlerden biri sayılıyor. Kocaeli Gölcük'te 17 Ağustos 1999'da meydana gelen 7,4 büyüklüğündeki depremde 17 bin 840 kişi öldü, 43 bin 953 kişi yaralandı. Gölcük depremi yaklaşık 45 saniye sürdü ve Türkiye'nin deprem geçmişinde "en uzun deprem" olarak biliniyor. Düzce'de 12 Kasım 1999'da 7,2 büyüklüğündeki deprem 30 saniye sürdü. Birçok ilde etkili olan deprem, Ukrayna'dan bile hissedildi. Söz konusu depremde 894 kişi hayatını kaybetti, 2 bin 679 kişi yaralandı ve binlerce kişi evsiz kaldı.

VAN, ELAZIĞ VE İZMİR DEPREMLERİ

Van'ın Tabanlı ilçesi merkezli 23 Ekim 2011'de 7,2 büyüklüğündeki deprem 25 saniye sürdü ve 601 kişi öldü. Son yıllarda meydana gelen sarsıntılar arasında yer alan 2020'deki Elazığ depreminde 44 kişi hayatını kaybetti, yüzlerce kişi yaralandı. 30 Ekim 2020'de İzmir'in Seferihisar ilçesi açıklarında 6,6 büyüklüğündeki depremde 117 kişi hayatını kaybetti, 1034 kişi yaralandı. Düzce'nin Gölyaka ilçesinde 2 gün önce gece saat 04.08'te meydana gelen 5,9 büyüklüğündeki deprem 6'ya yakın büyüklükteki son deprem olarak kaydedildi.  AA