Asgari Ücretliler aile geçindiriyor ASGARİ ÜCRET AÇLIK SINIRININ ALTINDA OLMAMALI

Gündemin değişmeyen maddelerinden bir tanesinin hayat pahalılığı olduğunu vurgulayan HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, aralık ayında Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun toplanacağına işaret ederek, “Asgari ücret hiçbir şartta, açlık sınırını altında olmamalı. Mevcut düzenlemeye göre asgari ücretlinin ailesi yok. Bu tanım değişmeli ve işçinin ailesi de asgari ücretin tanımına dahil edilmeli.” değerlendirmesinde bulundu.

Ekleme: 18.11.2022 05:30:16 / Güncelleme: 18.11.2022 05:31:01 / manşetler
Destek için 

MEVLİT AKKILIÇ / DOĞRUHABER

HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Gaziantep’te temaslarda bulundu.

Ziyaret kapsamında Şahinbey Belediyesi Kültür Merkezi'nde partililerle bir araya gelen Yapıcıoğlu daha sonra yerel ve ulusal basının temsilcileriyle bir araya gelerek gündeme dair önemli değerlendirmelerde bulundu.

Yapıcıoğlu, 19 Aralık'ta HÜDA PAR'ın 10'uncu yıl dönümünü kutlayacaklarını belirterek, 10 yıl içerisinde yaptıkları çalışmalar, kurdukları temaslardan yola çıkarak memleketin dürüst, adil hür kadrolara ihtiyacının olduğunu gördüklerini belirtti.

Yıl sonunun yaklaşmasıyla beraber gündemdeki yerini tekrar alan asgari ücret konusuna değinen Yapıcıoğlu, son dönemlerin önemli gündem maddesi, başörtüsü ve aileyle ilgili anayasa değişikliği teklifi hakkında da önemli açıklamalarda bulundu.

"ASGARİ ÜCRET AÇLIK SINIRININ EPEY ALTINDA"

Gündemdeki neredeyse değişmeyen maddelerden bir tanesinin hayat pahalılığı olduğunu vurgulayan Yapıcıoğlu, “Yılbaşı yaklaşıyor. Aralık ayı başında Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplanıyor. Önümüzdeki yılın ocak ayında uygulanacak asgari ücreti tespit etmeye çalışacaklar.

Bu işi takip edenler iyi bilirler ki son üç yıl hariç, çok uzun bir dönem asgari ücret, açlık sınırının bile altındaydı. 2019’dan itibaren çok cüzi bir miktar açlık sınırın üstüne çıkmaya başladı ama ocak ayında. Takip eden aylarda ki zamlar nedeniyle, asgari ücret yeniden erimeye başladı ve açlık sınırını altına düştü. Şu an da 2022 yılında iki kez asgari ücret düzenlemesi yapılamasına rağmen, asgari ücret açlık sınırının epey altında. Ekim ayı rakamlarına göre Türkiye’de 4 kişilik bir ailenin sadece gıda için harcaması gereken para 7425 lira. Yani 4 kişilik bir ailenin sağlıklı beslene bilmesi için yemeğe içmeye ayırması gereken miktardır bu.

"ASGARİ ÜCRETİN TANIMINA, AİLE DE DAHİL EDİLMELİ"

Yapıcıoğlu, mevcut asgari ücret düzenlemesine göre, asgari ücretlinin ailesi olmadığını hatırlatarak, “Asgari ücret sadece işçinin, beslenme, giyim, barınma, sağlık, eğitim, kültür gibi zorunlu harcamalarını, günün fiyatları üzerinden karşılamaya yetecek ücret diye tarif ediliyor. Biz öncelikle bu tanımın değiştirilmesini istiyoruz. Çünkü bu memlekette çocukların çalışması, çalıştırılması yasaktır. Yasak olmasa bile eğitim çağında ki çocukların para kazanmak için sokağa gönderilmesi ya da bir iş yerinde çalıştırılması o çocuğa zulümdür.

Öyle ise çocuk çalışamayacağına göre, çocuğun geçimini devlet karşılamadığına göre, o zaman asgari ücretin tanımına çalışan kişinin bakmakla yükümlü olduğu ailesini dahil etmek zorundasınız. On yıldır söylüyoruz ama asgari ücretin tanımı değişmedi.” şeklinde konuştu.

ASGARİ ÜCRET AÇLIK SINIRININ ALTINDA OLMAMALI

Şu an da sadece tek başına yaşayan bir kişinin, yaşama maliyeti dedikleri rakamın mevcut asgari ücretin neredeyse iki katı olduğunu söyleyen Yapıcıoğlu sözlerini şöyle sürdürdü:

Ekim ayı rakamlarına göre bir kişinin; aylık barınma, beslenme, giyim ve diğer harcamalarına yetecek ücretin, 9705 lire olduğu belirtiliyor. Bu da neredeyse asgari ücretin iki katına yakın. Dolayısıyla bizim hükümete çağrımız şudur:

“Fiyatların bir süre daha yükseleceği, yükselmeye devam edeceği, enflasyonun artış hızının düşmesine rağmen, enflasyonun durmayacak. Ve asgari ücret yeniden tespit edilirken, bu da maliyetlere ek bir yük getirecek. Yani üretim maliyetleri işçi ücretlerinden dolayı artacak. Başka hiçbir şey olmazsa bile, hemen hemen tükettiğimiz her şeyin fiyatına bu sebepten ötürü yeni zamlar gelecek. Bunu küresel şartlarla birlikte değerlendirdiğimizde ‘kısa vadede fiyatların durdurulamayacağı’ şeklinde okumamız mümkündür. Öyle ise yapılacak bir şey kalıyor, tek bir yol var.  Vatandaşın ihtiyaç duyduğu maddeleri almaya yetecek bir gelir seviyesine çıkması.

Dar gelirliler, asgari ücretliler, emekliler başta olmak üzere gelir seviyesinin yukarı çıkarılmasına yönelik tedbirler alınmalı. Asgari ücret hiçbir şartta, açlık sınırını altında olmamalı ve işçinin ailesi de asgari ücretin tanımına dahil edilmeli. Emekli maaşları içinde aynı şeyi söylemek gerekir. Belli bir yaşa gelmiş ve çalışamayacak durumda oldukları için, aldıkları maaşın en azından, onları hayatta tutmaya yetecek, mutfak masraflarını ve diğer zorunlu ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir seviyeye çıkarılmalı.”

"NORMAL ŞARTLARDA DİNİ VECİBELERİ OYLAYAMAZSINIZ"

Gündemdeki başörtüsü ve aileyle ilgili anayasa değişikliği teklifine değinen Yapıcıoğlu, şöyle devam etti:

“Başını örtüp örtemeyeceğine dair herhangi bir hukuki düzenlemeye yapılmasını biz doğru bulmuyoruz. Normal şartlarda bir memlekette bir insan hangi inanca mensup olursa olsun, hangi dine mensup olursa olsun, kendi dininin kendine yüklediği bir vecibeyi yerine getiriyorum diye bir harekette bulunuyorsa, bir ibadetini yerine getiriyorsa siz bunu oylayamazsınız. Parlamentoda yasal düzenleme konusu ya da Anayasal düzenleme konusu yapamazsınız, yapmamalısınız. Daha iyi anlaşılsın diye şöyle söyleyeyim; mesela, namaz kılmak İslam’ın beş temel şartından birisidir. Müslümanların önemli bir kısmı namaz kılar. Bazıları kılmayabilir. Bazıları, zaman yetiremiyorum, tembellik ediyorum diyerek kılmayabilir ama bu namazın İslam’ın beş temel şartından biri olduğu gerçeğini değiştirmez. Tıpkı örtü gibi. Örtünen var, örtünmeyen var. Siz herhangi bir kanunla ya da anayasa maddesiyle namaz kılmanın sınırlarını, çerçevesini zamanlamasını, vakit sayısını, rekât sayısını ya da kılınıp kılınmayacağını düzenleyemezsiniz, yapmamalısınız.

"BAŞÖRTÜSÜNE, ANAYASAL GÜVENCE GETİRİLMELİDİR"

2007 yılında Meclis'te yaşanan "367 krizi"ne dikkat çeken Yapıcıoğlu, Türkiye normal bir ülke olmadığını belirterek, “Daha önce örtüyle ilgili çok ciddi sıkıntılar yaşandı. Başını örttüğü için insanlar okullarından atıldı, memuriyete alınmadı. Hatta, hatırlayalım 2007 yılında Hayrünnisa hanımın başı kapalıdır diye, sayın Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olarak seçildiği Meclis toplantısında 367 kişi yoktur diye bu seçim iptal edildi Anaya Mahkemesi tarafından. O tartışmaları hatırlayalım, sözde mi, özde mi laik diye. Kimlerin Cumhurbaşkanı olup olamayacağına kadar götürüldü iş. Öyle ise, böyle bir yerde, bir daha kimse mağdur edilmesin diye sağlam bir güvenceye ihtiyaç var mı? Evet var. Ama biraz önce söylediğim işin felsefi temelini ıskalamadan. Yani Anayasa ile, anayasal düzenleme ile bu hakkı oluşturmak, inşai bir düzenleme sureti ile böyle bir hakkı tespit etmek değil, ama zaten var olan, fıtri olan, doğal olan ve korunması gereken bir hakkı güvenceye almak için böyle bir adıma ihtiyaç olduğu düşüncesindeyiz. Ve bu adım bize göre güvencenin sağlam olması için yasal değil, Anayasal bir güvence getirmek şeklinde olması bizim tercihimizdir.” açıklamasında bulundu.