Prof. Dr. Gündoğar: Hoşgörü sınırsız bir tutum değildir

"16 Kasım Dünya Hoşgörü Günü" nedeniyle açıklamada bulunan Adıyaman İslami ilimler Fakültesi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hamdi Gündoğar, hoşgörünün sınırsız bir tutum olmadığını, yasa ihlâlleri, inançlara saygısızlık ve kişiliklere hakaretin hoşgörü kapsamının dışında olduğunu kaydetti.

Ekleme: 16.11.2022 10:35:16 / Güncelleme: 16.11.2022 10:36:26 / Röportaj / Adıyaman Haberleri
Destek için 

Hazreti Peygamberin hoşgörüsünün insanlık için örnek olması gerektiğini dile getiren Prof. Dr. Hamdi Gündoğar, Hazreti Peygamberin 'Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.' hadisini hatırlatarak zulme sesiz kalınmasının hoşgörü olmadığını belirtti.

"Hoşgörü, bireylere başkalarından nefret etmeme bilincini kazandıran bir erdemdir"

Gündoğar yaptığı açıklamada, "Hoşgörü, söz, tutum ve davranışları anlayışla karşılayarak hoş görme, insanlar arası ilişkilerde orta yolu takip etme, sosyal ilişkilerde dengeli olma, tolerans gösterme, müsamahalı bir tavır sergileme, beğenilmeyen söz ve davranışlar karşısında sabır gösterip tahammül etme gibi anlamlara gelmektedir. Yani insanlarla ilişkilerde biraz daha sabırla hareket etmektir. Eğitimde hoşgörü ise karşılaşılan olayların ve düşüncelerin çeşitli yönleriyle ele alınarak kuralların daha esnek ve toleranslı bir biçimde uygulanmasını ifade eder. İnsanlar arası ilişkilerde dengeyi koruyan ve onları birbirlerine yakınlaştıran hoşgörü, duygusal bir tavır olarak her konuda hemfikir olma, aldırış etmeme ve kayıtsız kalma durumu değil; farklılıkların bilincine varmadır. Bir başka ifadeyle hoşgörü, bireylere başkalarından nefret etmeme bilincini kazandıran bir erdemdir. Ahlâkî sistemlerin en temel unsuru ve diğer unsurlara da kaynaklık edebilecek önemli bir ruh disiplinidir." ifadelerini kullandı.

"Hoşgörü sınırsız bir tutum değildir"

Hoşgörünün de bir sınırının olduğunun altını çizen Gündoğar, "Örneğin yasa ihlâlleri, inançlara saygısızlık ve kişiliklere hakaret hoşgörü kapsamının dışındadır. Çünkü hoşgörüde, toplumun diğer bireylerinin zarar görmemesi esastır. Bireyin benimsemediği düşünce ve davranışlar karşısındaki tutumu ile yanlış, zulüm, adaletsizlik ve haksızlık karşısındaki tutumu bir değildir. Bireye ve topluma karşı işlenen öylesine ağır suçlar vardır ki bunları hoş görmek, suça ve haksızlığa rıza gösterme anlamı taşımaktadır. Dolayısıyla haksızlık, kötülük, çirkinlik ve adaletsizlik karşısında susmak, bilerek yanlışlıklara göz yummak hoşgörü olarak değerlendirilemez. Bir Hadis-i şerifte Hazreti Peygamber buyurur ki, 'Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.' Yani Müslüman böyle bir duruma düşmez ve düşmemelidir." dedi.

"Hoşgörü, bireyin kendi inançlarından ve öz benliğinden taviz vermesi de değildir"

Hoşgörünün inancından taviz vermek olmadığını dile getiren Gündoğar, "Aksine hoşgörü, bireyin farklı düşünce ve kimliklere anlayışla bakabilmesi, farklılıklarla birlikte yaşamayı öğrenmesi, bir hakkın ihlâli söz konusu olmadığı sürece insani ilişkilerde anlayış göstermesidir. Hoşgörünün temelinde, toplumda farklı inanç ve düşüncelerin de bulunabileceğini kabul etme duygusu yatmaktadır. Hoşgörü, bizim uygun görmediğimiz bir durumla karşılaştığımızda söz konusu olur ve asıl bu yüzden önemlidir. Herhangi bir nedenden ya da kişisel yetenek ve özelliklerden kaynaklanan farklı düşünce ve davranışlara hoşgörüyle bakmak, değişik fikirlere değer vermek ve onları toleransla karşılamak toplum bireylerinin birbirleriyle yakınlaşmalarını sağlamaktadır." şeklinde konuştu.

"İnsanlar, fıtrat itibariyle hoşgörülü yaklaşımlardan daha fazla etkilenirler"

Hoşgörülü insanların daha çabuk kabul edildiğine değinen Gündoğar, "Eğitim sırasında hoşgörülü bir üslup kullanma, en katı insanlar üzerinde bile etkili olmakta ve onların yumuşamalarını sağlamaktadır. Hoşgörülü söz ve davranışlar karşısında muhatabın kalbi yumuşayınca taassup duyguları zayıflayacak, bireyin etkili mesajlar karşısında ikna olup verilen bilgileri içselleştirmesi kolaylaşacaktır. Bu yüzden hoşgörü ilkesini gözeten eğitimciler hedeflerine daha kısa yoldan ulaşabilirler. Hoşgörünün temeli, hangi din, ırk ve sınıftan olursa olsun, insana değer verme esasına dayanmaktadır.  Biz eleştiriye açık olduğumuzda kendi hatalarımızı görme imkânımız var. Karşımızdaki muhatapta bu bilinci elde ettiğinde bu karşılıklı hoşgörüyle insanlar arasında ilişkiler daha iyi bir düzlemde devam edecektir. Özetle hoşgörü İslam'ın Hazreti Peygamber Efendimizin de bazı örnek davranışlarıyla Müslümana getirmiş olduğu önemli bir haslettir." dedi.

"Ona güzelce nasihat edebilmeliyiz"

Eşref-i mahlûkat olarak yaratılan insanın çok büyük kusurları yoksa ona hoşgörüyle yaklaşılması gerektiğini dil getiren Gündoğar şöyle devam etti:

"Kur'an-ı Kerim'de Allahu Teâlâ insan için 'Biz onu mükerrem bir varlık kıldık.' buyuruyor. Dolayısıyla Müslümanlar olarak Allah'ın değer verdiği insana eğer çok büyük bir hatası yoksa onu affedebilmeli, hoşgörüyle karşılamalı ve ona güzelce nasihat edebilmeliyiz. Allah'u Teâlâ başka ayeti kerimede de belirttiği üzere insanı en güzel şekilde yaratmıştır. Yani Yunus Emre'nin dediği gibi yaradan da dolayı eğer çok büyük bir hatası yoksa insanı hoş görebilmeli, tolerans tanıyabilmeliyiz. Hoş görünün gereği olarak olumsuz alışkanlıkları kızmadan, öfkelenmeden düzeltmeliyiz. İnsan beşer olması hasebiyle şaşabilir. Bazen hatalı davranışlara düşebilmektedir. Olgun bir mümine düşense onun hatasını hakaret etmeden, kızmadan bir daha o hataya düşmesini engelleyecek şekilde uyarmaktır. Yaratandan ötürü yaratılanı sevmek, Allah’a olan imanın kemâl noktasını oluşturmaktadır. 'Andolsun biz insanı şerefli kıldık.' (İsrâ 17/ 70) ayetiyle de ifade edildiği gibi, her birey, insan olması nedeniyle değerlidir. Hoşgörü, her şeyden önce bu değere saygının bir ifadesidir." 

 

(İLKHA)