Kur’an Nesli Platformu: KUR’AN MÜMİNLERE ŞİFADIR

Allah celle celaluhu İsra Suresi'nin 82’inci Ayet-i Kerimesinde, “Biz Kur'an'ı mü'minlere şifa ve rahmet olarak indiriyoruz.” buyuruyor. Ruhsal, bedensel ve toplumsal sorun ve hastalıkların zirvede olduğu günümüzde Kur’an-ı Kerim’den daha fazla istifa etmemiz hayati önem taşıyor. Toplumsal ve bireysel olarak yaşanan buhranların çözümünün Kur’an’da olduğunu belirten Kur'an Nesli Platformu Sözcüsü Mehmet Emin Sütçü, gazetemize yaptığı açıklamada, toplumu sarsan her olaydan sonra çıkarılan yeni yasaların çözüm olmadığının altını çizdi. Sütçü,  “En gür sesimizle haykırmalıyız ki; yegane çare, hidayet güneşi ve müminlere şifa kaynağı olan Kur’an’dır.” dedi.

Ekleme: 12.11.2022 05:00:25 / Güncelleme: 12.11.2022 06:53:04 / manşetler
Destek için 

Mehmet Tahir Özsoy/Doğruhaber

İnsanlığın tüm sorunlarına çare olan Kur’an-ı Kerim, kurtuluş reçetesi olarak önümüzde duruyor. Ancak biz uygulayıp-yaşamadığımız, okumadığımız ve tatbik etmediğimiz için İslam ümmeti ve dünya mevcut sorunlarla boğuşmaya devam ediyor. Kurtuluşun sadece ona dönüşte olduğu Kur’an-ı Kerim’de; Allah celle celaluhu şöyle buyuruyor: “Gerçekten size Allah’tan bir nur, apaçık bir kitap geldi. Rızasını arayanı Allah onunla kurtuluş yollarına götürür ve onları iradesiyle karanlıklardan aydınlığa çıkarır, dosdoğru bir yola iletir.” (Maide-15/16) Başka bir Ayet-i Kerimede, “O kitap (Kur’an); onda asla şüphe yoktur. O muttakiler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir.” (Bakara-2) buyuruluyor. İsra Suresi'nin 82’inci Ayet-i Kerimesinde ise, “Biz Kur'an'ı mü'minlere şifa ve rahmet olarak indiriyoruz.” diye buyuruyor Allah celle celaluhu. Kur’an-ı Kerim’in insanlık için bir hidayet rehberi olduğu, özellikle inananlar için ise şifa kaynağı olduğu daha birçok ayet ve hadis-i şerifte vurgulanıyor. Ruhsal, bedensel ve toplumsal sorun ve hastalıkların zirvede olduğu günümüzde Kur’an-ı Kerim’den daha fazla istifade etmemiz hayati önem taşıyor. Konuyla ilgili gazetemize konuşan Kur'an Nesli Platformu Sözcüsü Mehmet Emin Sütçü, toplumsal ve bireysel olarak yaşanan buhranların çözümünün Kur’an’da olduğunu belirterek, “En gür sesimizle haykırmalıyız ki; yegane çare, hidayet güneşi ve müminlere şifa kaynağı olan Kur’an’dır.” dedi.

İNSANLIK; SORUNLARINA ÇÖZÜM ARIYOR

Konuşmasına, “Bu Kur’an, Allah kelâmı olup O’ndan başkası tarafından ortaya konulabilecek bir kitap değildir. O, kendinden önceki ilâhî kitapları doğrulayan, Allah’ın hükümlerini açıklayan, kendisinde hiçbir şüphe bulunmayan ve Âlemlerin Rabbinden gelen bir kitaptır.” (Yûnus-37) ayetiyle başlayan Sütçü, “İçinde bulunduğumuz ahir zamanda insanı meşgul edip gaflete düşüren sayısız sebepler arasında debelenen insan, daralan ruhuna bir ferahlık ve dağ gibi biriken ferdi ve içtimai sorunlara bir çare arayışındadır. Özellikle de İslam toplumlarında, ana babalar evlatlarından, evlatlar ebeveynlerinden memnun değilse, ailelerin temeli sarsıntıdaysa, iffet haya terkedilmiş ve her türlü ahlaksızlık medeniyet ve modernizm adına açıkça işleniyorsa, yönetenler adaleti gözetmiyor ve helal haram demeden hırsla kazanç elde etmeye çalışıyorsa, adeta nereye dokunsan bin ah işitecek hale gelinmişse; işte orada Kur’an terkedilmeye yüz tutmuş demektir. (Kıyamet günü Allah’ın gönderdiği) Resul de şöyle diyecektir: ‘Ya Rabbi; gerçekten kavmim, şu Kur'an'ı ihmal etti, terkedilmiş bir hale getirdi.’ (Furkan-30) İslam ümmeti olarak tam da böylesi bir şikayete müstehak olduğumuz bir haldeyiz.” şeklinde konuştu.

GERÇEK SAADET KAYNAĞI KUR’AN’DIR

“Kur’an’ı okuyor ama manasını anlayıp, uygulamaya yanaşmıyoruz” diyen sözcü Sütçü, şöyle devam etti: “Hükümlerini hakkıyla araştırmıyor ve onu temel başvuru kaynağı yapmıyoruz. Bir hayat nizamı olarak gönderilen bu kitabı Ramazanlara, mezarlıklara hasrediyor ve layık olduğu üzere hayatımızın merkezine, toplumun ana gündemine yerleştiremiyoruz. Oysa sahabelerin hayatındaki her an, Kur’an’a endeksliydi, her hal ve tavrın ölçüsü Kur’an’dı. Gündemlerini belirleyen vahiydi ve aklen, kalben ve ruhen vahiyle besleniyorlardı. İşte tam da bu yüzden onlar asr-ı saadeti yaşadılar ve yaşattılar. O halde şunu çok iyi bilmeliyiz ki gerçek saadet kaynağı Kur’an’dır. Bireysel ve toplumsal bütün hayatlar, küçük büyük bütün müesseseler Kur’an nizamına göre şekillenmedikçe gerçek manada bir huzurdan ve emniyetten söz edilemez.”

ALLAH'IN HÜKÜMLERİ HAKİM KILINMADIKÇA; İNSANLIK HUZURA ERMEZ

Toplumu sarsan her olaydan sonra çıkarılan yeni yasaların çözüm üretmediğini kaydeden Sütçü, “Üstad Bediüzzaman’ın tarifiyle Kur’an; ‘şu âlem-i insaniyetin mürebbîsi,  insaniyet-i kübrâ olan İslâmiyetin mâ ve ziyası, nev-i beşerin hikmet-i hakikiyesi, ve insaniyeti saadete sevk eden hakikî mürşidi ve hâdîsi, hem bütün insanın bütün hâcât-ı mâneviyesine merci olacak çok kitapları tazammun eden tek, câmi bir kitab-ı mukaddestir.’ Demek ki, toplumu sarsan her olaydan sonra yeni yasalar çıkarıp durmaya çalışmanın, kendi putunu yer gibi daha önce çıkarılan kanunların yerine yenilerini getirip durmanın toplumsal yaralara merhem olacağını, yaşanan sıkıntılara çözüm getireceğini beklemek safdillik olur. Şüphesiz yarattığını en iyi bilenin hükümleri benimsenip hakim kılınmadıkça, yaratılanlar huzura ermeyecektir.” ifadelerine yer verdi.

YEGANE ÇARE; HİDAYET GÜNEŞİ VE MÜMİNLERE ŞİFA KAYNAĞI OLAN KUR’AN’DIR

Kur’an-ı Kerim’in bir hidayet güneşi ve Müminlere şifa kaynağı olduğunun altını çizen Kur'an Nesli Platformu Sözcüsü Sütçü, “Bu yüzden en gür sesimizle haykırmalıyız ki; yegane çare, tüm zamanlara ve çağlara bir hidayet güneşi ve müminlere şifa kaynağı olan Kur’an’dır. Bütün yaralarımızın merhemi onda, bütün dertlerimizin dermanı onda iken hala ona karşı kayıtsız kalmak, onu anlamak için çaba sarf etmemek ve de en önemlisi; adil hükümleriyle mutlak manada beşerin nizamına ve terakki etmesine vesile olacak Kur’an’ın hakimiyet alanını ve zamanını daraltmak kabul edilemez. Nasıl ki beşeri yasalarda dahi mülk sahibi mülkünde dilediği gibi tasarruf yetkisine sahipse bütün mülkün gerçek manada sahibi Allah değil midir? O halde O’nun mülkünde O’na ait olan tasarruf yetkisini gasp etmeye çalışmaya kimin haddi olabilir? İşte ne zaman ki insanoğlu haddi aşıp bu yola tevessül etmişse yeryüzünde düzen bozulmuş ve toplumun huzuru kaçmıştır.” cümlelerini kullandı.

YERYÜZÜNE ÇÖKMÜŞ OLAN KARANLIĞI KUR’AN’IN NURU İLE AYDINLATALIM

Yeryüzüne hakim olan zulüm ve küfür karanlığının Kur’an’ın nuru ile ortadan kaldırılması için Müminlerin gecesini gündüzüne katması gerektiğini belirten Sütçü, “O halde yeryüzüne çökmüş olan şu gecenin karanlığını zaman ilerledikçe gençleşen Kur’an’ın nuru ile aydınlatalım artık. İnsanlığı yeniden huzura ve adalete kavuşturmanın önündeki engelleri kaldıralım. Kur’an’ı, okunan, anlaşılan ve hayatımızın her anına ve her alanına hakim bir hüküm mercii kılalım. Şüphesiz Rabbimizin razı olacağı hayat, Kur’an’a ve onun pratiği olan sünnete uygun olan bir hayattır. Yüce Allah, bizlere razı olacağı bir hayat nasip etsin ve Alem-i İslamı yeniden diriltip bütün insanlığı bu nur ile aydınlatsın.” şeklinde konuştu.