Muhterem Müslümanlar!
Mülkün yegâne sahibi olan Yüce Rabbimiz, en küçük zerreden uçsuz bucaksız kâinata varıncaya kadar her şeyi bir ahenk ve düzen içerisinde yaratmıştır.
Yaratılıştaki bu muhteşem uyum, “Sünnetullah”a yani Allah’ın hükmüne ve kanunlarına göre işlemektedir.
Bizlere düşen, bu ilahi düzen ve yasalara göre hareket etmek, evrende var olan sebep-sonuç ilişkisine uygun davranmaktır.
Aziz Müminler!
Sebepler dairesinde cereyan eden hadiselerden biri de afetlerdir.
Deprem gibi afetlere engel olmak elbette mümkün değildir.
Ancak akıl, bilim ve tecrübe ışığında afetlere karşı tedbir almak ve bunların yol açacağı tahribatı en aza indirmek öncelikli görevimizdir.
İslam’ın emrettiği tevekkül anlayışının gereği de budur.
Dinimiz, önce bütün tedbirleri almamızı, üzerimize düşen bütün sorumlulukları yerine getirmemizi emreder.
Ondan sonra Allah’a tevekkül etmeye, O’na güvenip teslim olmaya davet eder.
Nitekim bir adam Peygamber Efendimiz (s.a.s)’e gelerek, “Ya Resûlallah! Devemi bağlayıp da mı Allah’a tevekkül edeyim, yoksa bağlamadan mı tevekkül edeyim.” diye sorduğunda Allah Resûlü (s.a.s), ona şöyle cevap vermiştir: “Önce deveni bağla, sonra Allah’atevekkül et!”
Kıymetli Müslümanlar!
Aldığımız bütün tedbirlere rağmen acı bir hadiseyle karşılaştığımızda ise biz müminlere düşen sabırlı ve metanetli olmak, Allah’ın takdirine rıza göstermektir.
İçinde bulunduğumuz durumu akl-ı selim ile değerlendirmek, ihmal, yanlış ve hatalardan gerekli dersleri çıkarmaktır.
Cenâb-ı Hakk’atazarruda bulunmak; tevbe ve istiğfarla, dua ve niyazla O’na sığınmak, rahmet ve yardımını istemektir.
Değerli Müminler!
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır:
“İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu; böylece Allah yanlış yoldan dönsünler diye işlediklerinin bir kısmını onlara tattırıyor.”2 Evet, afetlerin kötü neticelerinin bir kısmı kendi hata ve ihmallerimiz sebebiyledir.
O halde geliniz!
Afetlere karşı bilinçli, tedbirli ve hazırlıklı olalım. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in “Allah Teâlâ, birinizin yaptığı işi en sağlam şekilde yapmasından memnun olur.” hadisini kendimize rehber edinelim.
Deprem kuşağı üzerinde yer alan ülkemizin gerçeklerine uygun adımlar atalım.
Evlerimizi en doğru yere, en sağlam malzemeyle ve en güzel şekilde inşa etmenin gayretinde olalım. Heyelan ve sel riski bulunan bölgelerde, dere yataklarında bina yapmaktan kaçınalım.
Kendi elimizle kendimizi tehlikeye atmayalım.
Aziz Müslümanlar!
Yüzlerce vatandaşımızın vefatına, binlercesinin etkilenmesine sebep olan 12 Kasım 1999 Düzce depreminin sene-i devriyesi olan yarın saat 18.57’de depremlere karşı toplumumuzda farkındalık oluşturmak amacıyla ülke genelinde “Çök, Kapan, Tutun” hareketleriyle deprem tatbikatı yapılacaktır.
Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de, ْ kim bir canı kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur.” buyurmaktadır.
Bir canı kurtarmak, bir insanın hayata tutunmasına katkıda bulunmak, bu amaca yönelik faaliyetlerin içerisinde olmak, son derece saygın ve değerlidir.
Bu vesileyle siz kıymetli kardeşlerimizi bulunduğunuz yerdeki en güvenli noktada hem bu tatbikatta yer almaya hem de AFAD tarafından verilen eğitimlere katılmaya davet ediyorum.
Hutbemi bitirirken geçmişten günümüze afetlerde vefat eden bütün kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Cenâb-ı Hak, ülkemizi, milletimizi ve tüm insanlığı her türlü afetten muhafaza buyursun.
1 Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 60.
2 Rûm, 30/41.
3 Taberânî, el-Mu’cemü’l-evsat, 1/275.
4 Mâide, 5/32.
Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü