Mehmet Tahir Özsoy/Doğruhaber Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) geçtiğimiz günlerde yayımladığı verilere göre, son 20 yılda ülkemizdeki evlenme oranları yüzde 20 azalırken, boşanmalar da yüzde 47 arttı. Buna göre, 2021’de 562 bin evlilik yapıldı, 174 bin de boşanma kayda geçti. 2001-2021 yılları arasını kapsayan son 20 yılda bin kişilik nüfus başına düşen evlenme sayısını ifade eden “kaba evlenme hızı” yüzde 20 düşerken “kaba boşanma hızı” ise yüzde 47 arttı. Artış gösteren bu rakamlar, aile ve toplum yapımızın büyük bir tehditle karşı karşıya olduğunu ortaya koyuyor. Aile içi sorunların çözülüp boşanmaların önüne geçmek, geleceğimiz için hayati önem taşıyor. Bu bağlamda, ailenin korunması için en büyük sorumluluğun eşlere düştüğünü kaydeden Tesettür Seferberliği ve Erdemli Kadınlar Derneği (TESSEP) Genel Başkanı Bildane Kurtaran, çözümün aile içerisindeki saygı, sevgi ve sadakatte olduğunun altını çizdi.
“AİLE TOPLUMUN MİHENK TAŞIDIR”
Artan boşanma oranları ve azalan evlilik oranlarının oldukça kaygı verici olduğunu belirten Kurtaran, “İstatistiki verilere göre ve bilhassa beş yıllık periyotta bu oranların kendilerini katlaması bu konudaki kaygıları arttıracak bir seviyededir. Ancak bu istatistiki veriler üzerinden salt rakamsal manada çıkarımlar yapmak, oranlar üzerinden afaki analizlerle yol almak var olan derde derman olamamaktadır. İnsanoğlunun fıtratındaki en büyük ihtiyaçlardan olan, evlenmek, aile kurmak, anne- baba olmak gibi erdemlerin de sıradanlaştırılması, gereksiz görülmesi, olmasa da olur mantığı gibi etkenlerle beraber bu dert büyüdükçe büyümektedir. Bu sorun hem ferdi hem içtimai/ toplumsal anlamda beraberinde pek çok sorunu da getirmektedir. Zira aile toplumun mihenk taşıdır, aile olmak, huzurlu bir ailenin ferdi olmak, insanın biyolojik, psikolojik, maddi, manevi, özel ve sosyal her alanda saadetli olmasını sağlar.” şeklinde konuştu.
“MEVCUT SİSTEM GENÇLERİ EVLENMEKTEN UZAKLAŞTIRIYOR”
Evliliğe yönelik medya ve toplum içerisindeki olumsuz söylem ve eylemlerin bekârların evlilikten kaçınmalarına sebep olduğunun altını çizen Kurtaran, “Özellikle mevcut sistemin insanları kısır bir bireysel anlayışa zorluyor olması, insanları ‘biz’ olmaktan imtina edip ‘ben’ olmaya güdülüyor olması, günümüz insanını ve bilhassa gençleri evlenmenin, aile olmanın, anne-baba olmanın erdemlerinden, faziletlerinden ve huzurundan büsbütün uzaklaşmaya itmektedir. ‘Ben bana yeterim’ veya ‘bekârlık sultanlıktır’ gibi klişeleşmiş cümle kalıplarının modern versiyonları gençleri bu anlamda olumsuz etkileyen, hayatlarına yön veren mottolar haline gelmiştir. Bu konuda sosyal medya mecralarının, ahlaksız programların, yozlaşmış toplum dilinin de etkisini muhakkak görmek gerekir. Zira tüm bu etmenler Allah korkusu olan bekârları evlilikten uzak, fıtrata aykırı ruhban bir hayata iterken, Allah korkusu olmayan bekârları ise, evlilik dışı diyaloglara, zinaya ve günaha sürüklemektedir. Bu durumu tüm yönleriyle değerlendirdiğimizde, evliliğe, aile kurmaya dair bu olumsuz söylem ve eylemlerin sadece kişinin kendi şahsını bağlamadığını, bilakis toplumun iffet ve huzur ayarlarını da bozduğunu, toplumsal huzurun, refahın altına dinamit yerleştirmek olduğunu da söyleyebiliriz.” ifadelerini kullandı.
“ARTAN BOŞANMA VE AZALAN EVLİLİK ORANLARININ NEDENLERİ İYİ ARAŞTIRILMALI”
Artan boşanma ve azalan evlilik oranlarının nedenlerinin iyi bir şekilde araştırılmasının çözüm noktasında reçete görevi göreceğini ifade eden Kurtaran, şöyle devam etti: “Allah’ın emrettiği, Peygamberin (s.a.v.) bizatihi uyguladığı ve şiddetle tavsiye ettiği evliliği, aile olmayı küçük görmek, alay etmek, hakaret etmek, gereksiz ve basit görmek fitnedir, fesattır, küfürdür. Bu konudaki yanlış örnekler, olması muhtemel ve ümit edilen doğru örnekleri de gölgelememelidir. Bu bağlamda özellikle artan boşanma ve azalan evlilik oranlarının nedenlerini de iyi tespit ve teşhis etmek gerekir. Çünkü bunları tespit etmek aynı zamanda sorunun çözümünü, bu konudaki hastalıkların da reçetesini sunacaktır.”
ARTAN BOŞANMA VE AZALAN EVLİLİK ORANLARININ ARKASINDA YATAN SEBEPLER
Konuyla ilgili yapılan araştırmalara ve toplum içerisinde bizzat tanık olunan sorunlara yönelik gözlemlerini aktaran TESSEP Genel Başkanı Kurtaran, artan boşanma ve azalan evlilik oranlarının arkasında yatan sebepleri şu şekilde özetledi:
“Liyakatsizlik: Evliliğin asıl gayesini, kıymetini ne olduğunu bilmemek, evlilikteki hak ve sorumluluklarını anlamamak ve gereğini yerine getirmemek.
Saygısızlık: Aile hayatı içinde eşine, çocuklarına, büyüklerine karşı hürmetsizlik, değer vermemek, hassasiyetlerini, çizgilerini yok saymak, ben merkezli hareket edip, karşıdakinin haklarını, şahsiyetini saymamak.
İlgisizlik: Evlilik hayatı içinde sevgide, muhabbette, duyarlılık, farkındalık ve sorumluluklar konusunda hem söylemde hem eylemde pasif, sönük ve lakayt kalmak.
Merhametsizlik: Allah Resulü'nün (s.a.v) buyurduğu gibi, “Merhamet etmeyene merhamet edilmez.” Merhametten yoksun bir evliliğin ve ailenin durumu, yakıtı olmayan aracın durumu gibidir. Ne kadar güzel ve konforlu olursa olsun, iç ve dış desteklerle itekleye itekleye ne kadar giderse gitsin, yol almaz. Eninde sonunda istop eder. Yılların tecrübesine sahip nice büyüklerimiz şunu söylerler; aşk, sevgi, nefsi istekler bir yere kadar. Evliliği asıl ihya eden merhamettir. Merhamet ve şefkat ailenin çimentosu gibidir. Ancak elbette meşhur bir sözde geçtiği üzere “Merhamet acımak değil, acıtmamaktır”.
Sadakatsizlik: Bunun farklı nedenleri olsa da günümüzde özellikle cep telefonlarının yaygın kullanımı ve internet dünyasının sınırsızlığıyla beraber aldatma ve zina oranlarının da buna paralel bir şekilde artış gösterdiğini görmekteyiz. Bu durum birçok boşanmanın birebir nedenidir hali hazırda.
Özenti kültürü: Batı dünyasına özenti ister istemez bu dünyanın insanlarının yaşam biçimlerini de pratikte uygulayan insanları arttırmaktadır. Yine batı dünyasındaki boşanma ve evliliğe bakış konusundaki kanaatleri, toplumumuzun icraatları olmuş durumda. Bunun yanı sıra dizilerde, sosyal medyada, yazılı ve görsel yayınlarda görülen yanlış örneklerin olumsuz etkisi de söz konusu.
İsraf ve gösteriş: Özellikle dünyanın ekonomik kriz yaşadığı son yıllarda, evlenirken, ev düzerken, çocuk yetiştirirken yapılan israf ve gösterişe kaçan harcamalar henüz evlenmemiş gençleri evlilikten soğutuyor, korkutuyor. Hatta yıllarca aile bağıyla bağlı çiftler bile özenti kültürünün etkisiyle israf ve gösteriş tuzağına düşerek bir mobilya, ev, araba, tatil vb. Nedenlerle boşanmaya kadar gidecek sorunlar yaşayabilmektedir.
Vefasızlık ve cüretkârlık: Daha evlenmeden önce bile, deneyelim olmazsa boşanırız, başkalarıyla deneriz mantığı da evlilik boyunca hep aba altından gösterilen bir sopa gibi aile kuran çiftlerin tepesinde durmakta ve en ufak bir problemde kafalarını karıştırabilmektedir. Oysa maddi manevi onca emek, onca duygu ve mahremiyet bağı bu kadar mı değersizdir? Eşya değiştirir gibi eş değiştirmek veya zihnen, kalben bile olsa buna tevessül etmek, çok büyük bir ahlâk ve vicdan sorunudur.
Kibir, gurur, kin, inat: İnsan hata edicidir ve bu hataları karşılıklı olarak aile çatısı altında da yapabilir. Ancak bu hataları büyütmek, affetmemek, kin gütmek, kibir ve gururla hareket etmek, inatlaşmakta çoğu aileyi boşanma aşamasına getirebilmektedir.”
“BU SORUNLARLA YÜZLEŞMEK VE ÇÖZMEK ZORUNDAYIZ”
Yukarıda belirtilen sorunlarla mücadelede TESSEP’in önemli görevler üstlendiğini kaydeden Kurtaran, son olarak şunları kaydetti: “Sonuç olarak toplum olarak bu tüm bu sorunlarla, hastalıklarla yüzleşmek, çözmek ve tedavi etmek zorundayız. Ta ki bu yangının kıvılcımları, sevdiklerimizin ve kendi hanemizin de içine düşmesin. Bana necilik, lakaytlık ve umarsızlık ne insanlıkla ve ne de İslam ahlâkıyla bağdaşmaz. Bu sebeple TESSEP olarak biz; elimizden geldiğince, dilimiz döndüğünce, öncelikle toplumun mihenk taşı olan ailenin, mihenk taşı olan kadınlara, ulaşabileceğimiz her yerden ulaşmaya çalışıyoruz. Toplumumuzda oluşan zafiyetleri erdemli kadınlar eliyle izale edip, yerinden oynatan taşları yeniden yerine yerleştirmeye gayret ediyoruz yıllardır. Ancak bu aynı zamanda erdemli erkeklerin de en birinci vazifesidir. Bu konuda hem ümmet ailesi içinde hem de insanlık ailesi içinde yer alan her kadının ve erkeğin bu konuda seferber olması gerekmektedir. Zira ailenin selametiyle ilgili çalan tüm tehlike çanları, insanlığın selameti için de çalmaktadır.”