Diyabet danışmanı Eda Aman, diyabet hastası çocukların durumunu özellikle okudukları okullarda idareci, öğretmen ve yakın arkadaşlarıyla paylaşmak gerektiğini söyledi. Aman, Milli Eğitim Müdürlüklerinin okullarda diyabet farkındalığı ve eğitiminin verilmesi noktasında çalışmalarda bulunması gerektiğini altını çizdi.
Diyabette tip 1’in tedavisinin hayat boyu insülin olduğunu tip 2’de ise egzersiz, düzenli ve dengeli beslenme ile aşılabileceğini kaydetti.
“Tip 1 diyabet özellikle okul çağı çocuklarında daha sık görülmekte”
Eda Aman yaptığı açıklamada, “Çocuklarda ve gençlerimizde özellikle de okul çağı çocuklarında Tip 1 diyabet daha çabuk çıkıyor. Genetik yatkınlık veya düzensiz beslenme şekilleriyle ortaya çıkabilmektedir. Tip 1 diyabetin tek tedavisi insülindir. Vücutta insülin salgılanmadığı için dışardan insülin takviyesi ile tedavi edilebiliyor. Fakat obezliğe veya çok yanlış beslenmeye bağlı olarak çocukluk çağında Tip 2 diyabet de görülebilmektedir. Bunun tedavisi de egzersiz, düzenli beslenme ve uygun bir diyetisyen veya diyabet hemşiresiyle entegre olarak önlenebilir. Çok dikkat edilirse gerileyebilir ve hastalık tamamen bitebilir. Ama tip 1 diyabetin tedavisi yok sadece insülin şeklinde devam etmekte." dedi.
“Okullarda öğretmenlerin tip 1 diyabet konusunda bilinçli olması gerekmektedir”
Tip 1 diyabet özellikle okul çağında ortaya çıktığı için bu konuda bütün okulların ve öğretmenlerin bilinçli olması gerektiğini söyleyen Aman, "Örneğin tip 1 diyabetli bir çocuk okula gidiyor, aile zaten bilinçli ve bütün eğitimleri almış oluyor. Çocukta sensör olabilir veya kendisi parmaktan ölçebilir. Özellikle ilkokul çağında ise öğretmeni tarafından kontrolü yapılması gerekir ve bu daha kolaydır. Diyabet hastasının okulda öğretmenlerine ve yakın arkadaşlarına hasta hakkında bilgi verilerek bir bilinç oluşturulmalıdır. Aslında milli eğitimin de bu konuda haberdar olması lazım. Bu durum çocuk için önemli çünkü çocukta herhangi bir belirti olduğu zaman öğretmen bunu gözlemleyebilir. 6-7 yaşlarında tanı alan çocuklarımız var, bunlar henüz çocuk ve belki bazen anlamayabilir. Bu çocuklarda en tehlikeli olan hipoglisemi veya hiperglisemi durumlarında çocuk bilincini kaybettiği zaman bu konuda anında müdahale için okul yönetiminin bilgisi olması gerekiyor. Bu yüzden okullarda diyabet eğitimi verilmesi konusuna öncelik verilmesi gerekmektedir. Bu şekilde çocukları daha çok gözlem altında tutabiliriz.” İfadelerine yer verdi.
“Gelişen teknolojiyle beraber sensörlerle kolaylık sağlanmış oldu”
Sensörler hakkında da bilgilendirmelerde bulunan Aman, “Sensörler aslında iğneyle delmektense çok çok daha kolaydır. Ölçüm konusunda da sürekli parmak delmektense bir cihazla ölçüm yapmak daha kolaydır. Sensör takan kişilerin cep telefonlarında bir aplikasyon var ve bu uygulamayı indirerek sensörleri oturdukları yerden telefonlarına uygulayacakları ufak bir hareketle okutabiliyor. İşte okullardaki diyabet konusunda bu anlamda da eğitim verilirse yine kolay olur. Öğretmeni çocuğun kan şekerini ölçtüğünde aynı anda uygulama ile aileye de bilgi veriliyor. Bu uygulama ile gözetim ve kontrolü kolaylaşmış oluyor. Gelişen teknolojiyle beraber diyabet konusunda da hızla ayak uydurmaktayız.“ ifadelerini kaydetti.
“Diyabetli kişilere ayrıcalıklı muamelesi yapmamak gerekiyor”
Diyabet hastalarının beslenme şekilleri hakkında da açıklamalarda bulunan Aman, beslenme şekilleri olarak gerek tip 1 gerekse de tip 2 diyabet tanısı alan çocuklar, hamileler ve yaşlılar her şekilde diyetisyenlerle organize olarak artık belirli bir yaşam şeklini aldıklarını belirterek diyabetli kişilere ayrıcalık tanınmaması gerektiğinin altını çizdi. Aman, “Özellikle okul çağındaki çocuklarda ilk tanı koyulduğunda aileler de bir stres altında kalıyor. Eğer bu kişi çocuksa ergen psikiyatristiyle ve diyetisyenle beraber belirli kurumlarla çeşitli şekillerde entegre olarak bu durumun üstesinden gelinebilir." diye belirtti.. (İLKHA)