Haber Merkezi
Filistin Âlimleri Birliği Başkanı ve Dünya Kudüs Haftası Hazırlık Komisyonu Başkanı Dr. Nevaf Tekruri, Filistin Enformasyon Merkezi’ne verdiği röportajda şunları söyledi: “Âlimlerden pratik istenen husus, imkânları ölçüsünde ve dairede pratik olarak harekete geçmeleridir. Yönetici ve halk olarak, cemaat, kurum, kuruluş ve birey olarak bütün renkleriyle ümmete, Kudüs ve Mescidi Aksa’ya yönelik şeri görevlerini hatırlamaları, sorumluluğu onlara tebliğ etmeleri ve onlara yüklemeleri gerekir. Aynı şekilde işgalciyle ilişkileri normalleştiren ve bu konuda geri duranlarla ilgili fetva yayınlamaları gerekir.”
Ümmetin Filistin için çalışmasının en önemli görevlerden olduğunu ifade eden Tekruri, sözlerine şöyle devam etti: “O nedenle şunu söylemek durumunda kalıyoruz. Bu konudaki faaliyeti, hâlâ istenen düzeyde değildir. Bu kusur resmi ve sivil düzeye göre değişmektedir. Resmi düzeyde bu daha da kendini göstermektedir. Bazen ilişkileri normalleştiren çevrelerin yaptığı gibi hıyanet düzeyine bile ulaşıyor. Bazılarının kusuru ise hiç ilgilenmemek ve oralı olmamak şeklindedir. Daha önce yaptıkları kınama ve eleştiriyi şimdilerde duymaz olduk.
Âlimler düzeyinde ise durum biraz daha iyidir. Biraz daha hareketlilik var. Ancak bu da istenen düzeyde değildir. Zira âlimlerin rolü ve görevi şu anda yaptıklarından daha fazladır. Âlimler halkların gerçek liderleridir. Her düzeyde etkili olan insanlardır. Yaptıkları bazı görev ve yerine getirdikleri kimi sorumlulukları yapmaları gerekenin tümü değildir.
Halk düzeyinde de durum aynıdır. İşgalcinin Mescidi Aksa’ya yönelik baskın ve saldırıları karşısında Müslüman halkların gösterdiği tepki istenen düzeyde ve bu halkların sorumluluğu düzeyinde değildir. Çünkü bu durumda ümmetin bünyesindeki halkların meydanlara inmesi, basını iyi kullanması ve mali destekte bulunması gerekir.
“MESCİD-İ AKSA’YI İHMAL MESCİD-İ NEBEVİ’YE KARŞI İHMALDEN AŞAĞI DEĞİLDİR”
Kudüs’ü korumanın öneminden söz eden Tekruri, şunları söyledi: “Ümmetin hem âlimleri hem de ümmetin bünyesindeki halkların şunu anlaması hem de iyi idrak etmesi gerekir. Kudüs ve Mescidi Aksa her Müslümanın davasıdır. Mescid-i Aksa'ya karşı bir ihmal, Mescid-i Haram veya Mescid-i Nebevi’ye karşı ihmalden daha aşağıda değildir. O nedenle şuna inanıyorum. Âlimlerden pratikte istenen husus, hareket edebilecekleri dairede gerekli olan her yolla harekete geçmeleridir. Yönetici ve halk olarak, cemaat, kurum, kuruluş ve birey olarak bütün renkleriyle ümmete, Kudüs ve Mescidi Aksa’ya yönelik şeri görevlerini hatırlatmaları, sorumluluğu onlara tebliğ etmeleri ve onlara yüklemeleri gerekir. Aynı şekilde işgalciyle ilişkileri normalleştiren ve bu konuda geri duranlarla ilgili fetva yayınlamaları gerekir. Bu aşağılık projelere karşı Müslüman halkları uyarmaları ve harekete geçirmeleri gerekir. O nedenle âlimlerin sadece Filistin âlimlerinden değil bütün ülkelerden ortak bir komisyon kurmaları, ülke ülke gezip halkları görevlerini yerine getirmeye teşvik etmeleri, imkânları ölçüsünde infakta bulunmaya özendirmeleri, sorumluluklarını yerine getirmeleri için idarecilerini harekete geçirmek amacıyla gösteri ve yürüyüşler yapmaya çağırmaları gerektiğini düşünüyorum. Yine heyetler kurup kendileriyle çalışan yöneticileriyle çalışmaları, işgal rejimiyle ilişkileri normalleştirenlere baskı yapmalarına olanak sağlamaları gerekir. Yine halkların da harekete geçmesi gerekir. Daha önce Mescidi Aksa’ya saldırı yapıldığında Pakistan, Endonezya, Türkiye gibi İslam dünyasının doğusunda ve batısındaki ülkelerde halkların meydanlara indiğini görüyorduk. Ama ne oldu bize? Bugün meydanlarda halkları göremiyoruz. Halbuki saldırılar dünden daha fazla yapılıyor. Halkların tekrar meydanlara inmesi gerekir.
“ALİMLER GENÇLERDE AKSA BİLİNCİ OLUŞTURMALI”
Nevvaf Tekruri, Mescid-i Aksa baskınları ve Kudüs’ün Yahudileştirilmesi konusundaki soruya da şöyle cevap verdi: “Allah Teâlâ âlimlere Allah’ın mesajını tebliğ etmelerini ve bu konuda kınayıcının kınamasından korkmamalarını emretmektedir. Şöyle buyurmaktadır: “Onlar, Allah'ın gönderdiklerini tebliğ ederler ve O'ndan korkarlar, Allah'tan başka kimseden korkmazlardı. Hesap görücü olarak da Allah yeter.” Âlimlerin bugünkü görevi, ümmetin rolünü etkin hale getirmede kendini gösteriyor. Aksa için yapılacak faaliyetlerin en üst düzeyde olması gerekir. Kudüs halkımızla iletişim kurmaları gerekir. Halkları harekete geçirmek, onları teşvik etmek az önce de ifade ettiğimiz gibi halkımızın sebatına güç katacaktır. Âlimlerden oluşacak heyetlerin İslam ülkelerine gönderilmesini önemsiyorum. Buralara gidip zaferi müjdelemeleri, zafere teşvik etmeleri gerekir. İşte bugün yapılması gereken budur.
Âlimlerin bir görevi de gençlerde bir bilinç oluşturmak, Filistin düşmanlarıyla hainlerin Filistin davasını bölgesel yapma ve bu davanın sadece Filistinlileri ilgilendirdiğiyle ilgili propagandalarını yerle yeksan etmeleri gerekir. Farklı uyruktaki âlimlerin ülke ülke gezip bu ortak söze çağırmaları, bu davanın sadece Filistinlilerin değil, bütün Müslümanların olduğunu söylemeleri, ümmeti bilinçlendirmede, hain bazı idarecilerin gençlerin zihinlerinde bıraktıkları olumsuz izlenimi yıkmada ve Kudüs davasıyla Mescidi Aksa davasını Müslümanların baş gündem yapmalarında etkili olacaktır.”
“SİYONİSTLE NORMALLEŞENLER ÜMMETİN ARIZALI KESİMLERİDİR”
İşgal varlığının Allah’ın izniyle şimdiye kadar başarılı olamadığını, bundan sonra da başarılı olamayacağını ifade eden Tekruri sözlerini şöyle sürdürdü: “Siyonist varlıkla ilişkileri normalleştirme yoluna gidenler ümmetin arızalı kesimidir. Bunlar ümmetlerine ihanet eden kesimdir. Allah’ın izniyle bu ümmet onlara tabi olmayacaktır. Zafer sabrın sonucudur. Bu düşmanla savaşımız yoğun bir şekilde devam ediyor. Allah’ın izniyle zafer ve olumlu sonuç bizim olacaktır. Düşman yenilecektir. Tabii bu bir aşama ve rauntlar meselesidir. Düşman bazı rauntlarda bize üstün gelebilir. Bu bizim için bir sınav ve denemedir. Kanaatimce bu düşman varlığında bile tereddüt içindedir. İstikrar sağlamasının hâlâ imkânsız ve son derece zor olduğunu düşünüyor. Bu, Aksa’nın çok zor bir aşamadan geçmediği, Siyonist tehdidin sürmediği, Yahudileştirme aşamasının en kritik ve riskli döneminde olmadığı anlamına gelmiyor. Bu durum bizim Aksa’da nöbetimizi yoğunlaştırmamızı, sabır göstermemizi ve daha fazla çalışmamızı zorunlu kılıyor.
Aynı şekilde Kudüs halkının maddi ve manevi olarak desteklenmesini, bu yöndeki çabalarımızı yoğunlaştırmamızı zorunlu kılıyor. Düşman, Kudüs halkını yalnız bırakamayacaktır. Onun asıl istediği budur. Bazen ümmetin gafletinden ve yeterince sahip çıkmamasından düşman yararlanıyor tabii. Ancak hiçbir zaman tamamıyla burayı ele geçiremeyecek ve buraya hâkim olamayacaktır. Allah’ın izniyle Mescidi Aksa’yı yalnızlaştıramayacaktır. Aksa her türlü bedel ve fedakârlığı hak ediyor. Düşmanın korkak olduğunu biliyoruz. Çatışmayı sürdüremeyeceğini çok iyi biliyoruz. Fakat bizim de sabırla bezenmemiz, sebat etmemiz, ribata devam etmemiz, Filistin içinde ve dışında destek vermemiz gerekir. Bana göre Mescidi Aksa için daha fazla faaliyet yapmamız gerekir.”