Müslümanların ortak davası olan Beytülmakdis'i tanımak ve tanıdıktan sonra başka kişilere doğru ve kalıcı bilgilerle aktarabilmek maksadıyla 6 üniversite, vakıf ve dernekler tarafından 22. Uluslararası Beytülmakdis Akademik Sempozyumu başkent Ankara’da düzenlendi.
Mardin Artuklu Üniversitesi, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, Karadeniz Teknik Üniversitesi, OSTİM Teknik Üniversitesi, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi, Beytülmakdis Çalışmaları Vakfı ile birçok STK’nın ortaklaşa düzenlediği 22. Uluslararası Beytülmakdis Akademik Sempozyumu MEB Şura Salonu’nda yapıldı.
Genç Hafız Talha Çuhadar’ın okuduğu Kur’an-ı Kerim tilavetiyle sempozyum başladı.
Törende Beytülmakdis Çalışmaları Vakfı Başkanı Prof. Dr. Abdulfettah El-Awaısı, MUSİAD Genel Başkan Yardımcısı Osman Çalışkan, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prf. Dr. Muhsin Akkuş ve Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Alim Yıldız birer konuşma yaptı.
“Kudüs, mukaddes bir bilinçtir, kutsal bir şehir ve kutsal bir şuurdur”
Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan, “Kudüs mukaddes bir bilinçtir, kutsal bir şehirdir bu nedenle kutsal bir şuurdur. El-Kuddus olan Rabbimizin aslında bize emanet ettiği şuur ve bilinçtir, tevhid, ümmet ve insanlık bilincidir. Kudüs üzerine aslında çok sözler söyleyebiliriz ve söylenebilir. Tabi ülkemizin Kudüs ve Filistin hassasiyeti biliniyor. Bu hassasiyet hep görüldü. Herkesin STK'larımız, akademi alanlarımız ve siyasetimiz Kudüs'e hep destek verdi. Bu şuur ve bilinç hamdolsun ülkemizde hep sürdürüldü.” dedi.
“Siyonizm bütün bilim dünyasını baskı altına almış durumda”
Herkesin ama özellikle gençlerin Kudüs ve Mescid-i Aksay’ı gidip ziyaret etmeleri gerektiğini tavsiye eden Mardin Artuklu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İbrahim Özcoşar, şunları söyledi:
“Siyonizm bütün bilim dünyasını baskı altına almış ve kendi aleyhinde olabilecek bütün cümleler karşısında onlarda travmatik bir psikoza dönüşebilecek bir hal oluşturmuş. Anti siyonizme dair her şey antisemitizm ile eşleştirmiş ve bir suç haline getirilmiş. Biliyorsunuz, Fransa 2010 yılında bütün anti siyonist söylemlerin antisemitizmle eş olacağına dair yasa tasarısını kabul etti. Ve çok bilindik bir isim olan, akademisyen Edward Wadie Said, Kolombiya Üniversitesi 2003 yılında vefat etti. Edward Wadie Said Filistinli bir Hristiyan akademisyen olarak, aslında Filistin davasına sahip çıkan anti siyonist bir insandı. Ve ömrünün son demlerini tabiri caizse zehir ettiler. Anti siyonist tavırları yüzünden üniversiteden kovulması için ellerinden geleni yaptılar. Mevcut halde akademik dünyada siyonizme karşı olabilecek tek bir cümle ve kelimenin kullanılmadığı bir ortam kullanılmadığı oluşturdular. Aslında bugün bu durum Kudüs'ün işgalinin altyapısının ve stratejinin temelini oluşturuyor. Bütün bir akademik dünyayı kendi çıkarlarını meşrulaştıracak söylemleri ve teorileri oluşturmaya ya da kendi oluşturdukları söylemleri ve teorileri meşrulaştırmaya yönelik bir hava içine sokmuş durumdalar. Geldiğimiz noktada sadece israil üniversiteleri ve akademisyenleri değil dünyada geniş bir network oluşturmuş. Aslında Kudüs'ü ve Filistin'i işgalini meşrulaştırabilecek bir stratejinin meşrulaşmasına yönelik bir tarz akademik çalışmasıdır. Aslında bu sempozyumda tam olarak yapmak istediğimiz bunu kurabilecek cesur bir camiayı oluşturmaktır.”
“Kudüs'ün İslamiyet açısından önemi herkes için malumudur”
Sempozyumda konuşan YÖK Başkan Vekili Prof. Dr. Haldun Göktaş, “Kadim bir geçmişe sahip olan, hafızası çok eksiye dayanan, Kudüs tevhidi geleneğin merkezi olduğu gibi Yahudilik, Hristiyanlık ve İslamiyet için aynı zaman kutsal özelliklere halis mukaddes bir beldedir. Tarih boyunca uluslararası dini ve politik çalışmaların sömürgeci emellere karşı hakikatin savunma olarak sembol haline Kudüs'ün İslamiyet açısından önemi herkes için malumudur. Hazreti Ömer, Selahaddin Eyyüb-i dönemi ve Osmanlı dönemi gibi Müslümanların yönetimdeki Kudüs'e baktığımız zaman tüm dinlerin beraberce yaşadığını görebiliyoruz. Hazreti Peygamberin Medine'si gibi beraberce yaşamanın bir timsalidir. Bunu da görünüyoruz. Özellikle Avrupa'daki göz hareketlerinde aslında beraberce yaşamın üzerinde uzun teorik sözler eden aslında bazı ülkelerin kendilerinden olmayanlar sadece Müslümanlar değil nüfustaki oranı yüzde 5-10'lara geldiği zaman nimetlerini ve gerçek yüzlerini nasıl ortaya çıktığını da görüyoruz.” ifadelerine yer verdi. (İLKHA)