RUHULLAH ŞAYIK / DOĞRUHABER
Son yıllarda sürekli gündeme gelen "Avrupa'daki kayıp mülteci çocuklar meselesi", Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat)’ın yayımladığı temmuz ayı raporuyla yine dikkatleri üzerine çekti.
Temmuz ayına ait verilerin de paylaşıldığı rapora göre, Avrupa genelinde 2 bin çocuk sığınmacı daha ortadan kayboldu.
Bulgaristan ve Avusturya’nın başı çektiği kayıp çocuk vakalarında öne çıkan bir diğer ülke ise Hollanda.
Raporda, bu yıl içerisinde çoğu Afganistan vatandaşı 5 bin çocuğun Avusturya'daki kamplardan ayrılarak kaybolduğu, Hollanda’da da ağustos ayına kadar 85 çocuğun, haber vermeden sığınma merkezlerini terk ettiği iddia edildi.
SAYI ÇOK DAHA KORKUNÇ
Kayıt altına alınan ‘kayıp çocuk’ vakalarının açıklanan rakamlardan çok daha fazla olduğu ve yüzbinlerle ifade edilmesi gereken korkunç rakamlara kadar ulaştığı tahmin ediliyor.
Avrupa'daki kayıp mülteci çocuklarla ilgili çalışma yürüten medya kuruluşlarından Lost in Europe’nın 2018-2020 yılları arasında yaptığı bir çalışmada 18 binden fazla çocuk sığınmacının Avrupa'da kaybolduğu açıklanırken, BM'nin çeşitli dönemlerde yayımladığı raporlara göre ise bazı Avrupa ülkelerinin her birinin ‘kayıp çocuk’ rakamları, 1500 - 2000, 3500 ve 4000 şeklinde gösteriliyor.
2020 yılında "Wayfair isimli internet sitesinde, Avrupa ülkelerinde kaybolan mülteci çocukların çocuk ticaretinde kullanıldığına dair iddialar ortaya atılmış ve paylaşılan verilerde sadece 2017-2019 yılları arasında Fransa’da 6 bin, Almanya’da 11 bin, İspanya’da 9 bin, İtalya’da ise 20 bine yakın göçmen çocuğun ortadan kaybolduğu rapor edilmişti.
Missing Children Europe adlı kuruluşun internet sitesinde yer verilen bilgilerde de, şiddet, istismar veya sömürü kaynaklı olarak, Avrupa Birliği ülkelerinde her yıl iki yüz elli binden fazla çocuğun kaybolduğu belirtiliyor.
Farklı kurumların, çeşitli zamanlarda yayımladığı bu raporlara bakıldığında belirtilen rakamlar kurumlara göre değişiklik gösterse de, resmi olarak açıklanan ‘kayıp çocuk’ rakamlarının çok daha korkunç boyutlarda olduğunu gözler önüne seriyor.
ALMANYA ‘KAYIP ÇOCUKLAR’ HAKKINDA CEVAP VERMEDİ
Alman Federal Kriminal Dairesi, 25 Mayıs Uluslararası Kayıp Çocuklar Günü dolayısıyla ülkedeki kayıp çocuklara ilişkin verileri paylaşmış, ülkede büyük çoğunluğu refakatsiz mültecilerden oluşan 14 yaşından küçük, 1600'den fazla çocuğun kayıp olduğu açıklanmıştı.
Almanya’da 2016 yılında patlak veren diğer bir olayda da 8991 mülteci çocuğun kaybolduğu ortaya çıkmıştı. Dönemin Alman hükümeti 2016 yılındaki bu iddialara cevap verememiş, bu durum kaçırılan çocukların öldürülmüş ya da organlarının alınmış olma endişelerini beraberinde getirmişti.
Ülke medyasında yer alan haberlerde, kayıp sığınmacı çocukların ağırlıklı olarak Afganistan, Suriye, Somali, Eritre, Fas ve Cezayir’den geldikleri belirtilmişti.
KAYIP ÇOCUKLAR KÖTÜ AMAÇLAR İÇİN KULLANILIYOR
Kaçırılan kimsesiz çocuklar; dini ve kültürel asimilasyonun yanı sıra, zorbalık ve her türlü insanlık dışı muameleye maruz kaldığı gibi, eğitim ve sağlık hizmetleri başta olmak üzere her türlü insani haktan mahrum kalıyor.
İnsan kaçakçıları başta olmak üzere, uyuşturucu tacirleri, organ mafyaları ve suç çeteleri gibi kirli yapıların çocukları kaçırdığı düşünülürken, özellikle kız çocuklarının ise daha çok ‘ahlaksız’ amaçlar için sapkın çeteler tarafından kaçırıldığı bazı çocukların ise, farklı araştırmalar için denek olarak kullanıldığı ifade ediliyor.
AB’NİN GELİŞMİŞ GÜVENLİK AĞINA RAĞMEN YETERİNCE ARAŞTIRILMADI
Uluslararası kuruluşların yayımladığı raporlar ve dünya kamuoyunun bütün baskılarına rağmen, sözde gelişmiş güvenlik ağlarına sahip AB ülkelerinin, kayıp çocukların bulunması ile ilgili bir irade ortaya koymaması kafalarda soru işaretleri bırakıyor.
AB ülkeleri ve yetkili uluslararası kuruluşların bir an evvel konuyu derinlemesine soruşturması ve aydınlatması gerektiğini ifade eden çocuk kuruluşları ve dünya kamuoyu, göçmen çocuklara yönelik geniş kapsamlı yeni programlar başlatılmasını ve çocuklar için; ‘Kaçırma, asimilasyon ve zorbalığa maruz bırakılmadan her türlü eğitim ve sağlık hizmetlerinden yararlanabilecekleri güvenli alanların oluşturulması’ çağrısında bulunuyor.