Millî Eğitim Bakanlığınca okul yöneticilerine yönelik seminerler kapsamında İstanbul'da 5'incisi düzenlenen Tarih, Kültür ve Medeniyet Bilinci Semineri'ne 81 ilden 500 ilkokul ve ortaokul yöneticisi katıldı.
Seminerin açılışında konuşan Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, İstanbul'da Tarih, Kültür ve Medeniyet Bilinci Semineri kapsamında 5'inci buluşmanın düzenlendiğini hatırlatarak üç dört ay önce başlattıkları bu yolculuğun başarılı ve istikrarlı bir şekilde devam ettiğini görmekten büyük mutluluk duyduğunu söyledi.
Son 20 yılda başörtüsü yasağından katsayı uygulamasına kadar eğitimin önündeki tüm antidemokratik uygulamaların da kaldırıldığını vurgulayan Bakan Özer şunları söyledi: "Eğitimin önünde bariyer oluşturan antidemokratik uygulamalar ortadan kaldırılarak eğitim sistemimiz çok daha demokratik bir hâle getirildi ama bu sürecin en önemli başarı hikâyesi, eğitim sistemi kitleselleştirilip öğrenci sayısı artırılırken kaliteden taviz verilmemesidir. Ortaöğretimde 2,3 milyon öğrenciden 6 buçuk milyonluk rakamlara ulaşılıp okul öncesinde 200-250 bin çocuğumuzdan 2 milyonlara yaklaşırken uluslararası öğrenci başarı araştırmalarında görüyoruz ki Türkiye her girdiği araştırma döngüsünde puanını ve sıralamasını bir önceki döngüye göre artırarak, iyileştirerek çıktı. Bu, neyi gösteriyor? Bu dönemde sadece eğitim sistemi evrenselleşmedi, kitleselleşmedi, aynı zamanda kalite odaklı bir şekilde bir büyüme gerçekleşti. Derslik başına düşen öğrenci sayısı 2000'li yıllardan öncesinden çok daha iyi noktaya getirildi. Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı çok daha iyi noktaya getirildi. Normalde tam tersinin olmasını beklenir ama son 20 yılda eğitim sistemine giren yeni okullar, yeni öğretmenler sayesinde ilk kez OECD ortalaması yakalandı. 500 bin civarında öğretmen varken şu anda 1.2 milyon öğretmenin olduğu bir eğitim sistemimiz var. Eğitimin tüm kademelerinde öğretmen başına düşen öğrenci sayıları 20'lerin altına düşmeye başladı. İşte bu son yirmi yıl, beşeri sermayenin niteliğinin devasa yatırımın yapıldığı bir döneme tekabül ediyor. Millî Eğitim Bakanlığının bütçesi sürekli artıyor. Bu seneki bütçe 300 milyarın üzerine çıktı ek bütçeyle birlikte. Her zaman diğer bakanlıklara göre en fazla payın verildiği bakanlık, Millî Eğitim Bakanlığı oldu."
Öğretmenlerin mesleki ve kişisel gelişimlerinin desteklenmesi konusuna çok daha önem verdiklerini vurgulayan Özer, konuşmasına şöyle devam etti: "Çünkü bir eğitim sistemi öğretmeni kadar güçlüdür. Bir toplum öğretmeni kadar güçlüdür. Bu bağlamda Millî Eğitim Bakanlığı olarak bizim yapmamız gereken öğretmenlerimize, okul yöneticilerimize her türlü desteği vermek ve onların kişisel ve mesleki gelişimlerini sürekli desteklemek. Bu konuda iki önemli adım attık. Birincisi; öğretmenlerinizin kişisel ve mesleki gelişimlerine destek olmak... Bunun için öncelikle mevcut durumu inceledik. Bu durumu iyileştirmek için baktık ki en fazla şikâyet edilen konu, eğitim planlamasının eğitimlerin merkezi olarak Bakanlık düzeyinde gerçekleşmesi. O zaman dedik ki biz artık politikamızı değiştireceğiz ve okul temelli mesleki gelişim eğitimine geçiş yapacağız. Bu ne demektir? Her okul kendi hedeflerine göre okulda bulunan öğretmenlerimizin hangi talepleri varsa eğitimle ilgili, kişisel gelişimleriyle ilgili o talepleri toparlaması, Millî Eğitim Bakanlığının da gerekli bütçeyi okullara göndermesi. İkinci adımımızda Türk eğitim sisteminde olağanüstü güzel uygulamalar var. Okul öncesinde, ilkokulda, ortaokulda, lisede, mesleki eğitimde, fen lisesinde, sosyal bilimler liselerinde... Bunların yaygınlaşmasını sağlamak... Bunun için de 'Ne yapabiliriz?' dedik. Bunun için de öğretmenlerimiz ve yöneticilerimizin iyi uygulanmaları görmeleri için hareketlilik programını başlatmak. Okul yöneticilerimiz, öğretmenlerimiz ve oradaki iyi uygulamayı yerinde görsünler ve kendi okuluna devşirsinler. Üçüncüsü de mesleki gelişim programları."
Yakın zamanda bir dijital platformu hayata geçeceklerini bildiren Bakan Özer, "Orada da öğrenci ve öğretmenin eğitim süreçlerinde özellikle öğrencilerin bireysel kazanımlarını değerlendirmeyle ilgili yeni bir mekanizmaya geçeceğiz. Şu anda kazanımlarla ilişkisi ne olursa olsun tüm öğrencilere aynı yardımcı kaynaklar gidiyor. Ama yeni geliştirdiğimiz sistemde öğrenci, derslerden hangi seviyede olduğunu kendisi ölçecek. Öğretmen de öğrencisinin o gelişimini elektronik ortamda sürekli izleyebilecek." bilgisini paylaştı.
10 ay gibi kısa sürede, 5 yaştaki okullaşma oranlarının yüzde 78'den yüzde 94'e çıktığını kaydeden Özer, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Göreve başladığımız zaman tüm Türkiye'deki bağımsız anaokulu sayısı 2 bin 782 idi, 2022'nin sonuna kadar 3 bin yeni anaokulu yapıyoruz, 3 bini de geçeceğiz. Bunu, bu ülkenin beşeri sermayesinin verimli bir şekilde niteliğinin arttırılması için yaptık. Eğitimde fırsat eşitliğinin güçlendirilmesi, herkesin en nitelikli eğitim erişiminin sağlanması için yapıyoruz. Sadece bilişsel beceriler olarak değil, bilişsel olmayan becerilerden de psikolojik, sosyal, duygusal becerileri anlamında da farklar ortaya çıkmasın diye okul öncesi eğitime devasa yatırımlar yapıyoruz çünkü okul öncesi eğitim; uzun vadeli getirisi maksimum, yatırım maliyeti minimum olan bir eğitim politikasıdır. Ben inanıyorum ki bu devasa yatırımlarla ülkemizin geleceğe çok daha müreffeh olacak. Ülkemizin bölgesindeki ve dünyadaki duruşu çok daha sağlam temeller üzerinde yükselecek, rekabet gücü çok daha iyi noktalara gelecek. Yıllardan beri eğitim sisteminin sorunlarının çözülmesi için yapmış olduğunuz tüm fedakârlıklar, emekler ve katılımlarınız için hepinize çok teşekkür ediyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum." (İLKHA)