NORMALLEŞME MEŞRU GÖRÜLEMEZ

Bu yıl dördüncüsü düzenlenen ve çok sayıda yerli-yabancı katılımcının iştirak ettiği Uluslararası Selahaddin-i Eyyübi Sempozyumu, okunan sonuç bildirgesi ile sona erdi. Bölge devletlerine Müslümanların yanında olması için yapılan çağrıda, “İslam alimleri ve kurumları, bir asır boyunca verdikleri fetvalarla Filistin toprağının bir karışından dahi vazgeçmenin haram olduğunu ifade etmişlerdir. Filistin’deki istilanın devam etmesine yol açacak hiçbir adım şer’an caiz değildir. Bu mahiyette normalleşme girişimleri hiçbir mazeretle meşru görülemez.” ifadelerine yer verildi.

Ekleme: 04.10.2022 06:36:43 / Güncelleme: 04.10.2022 06:37:02 / manşetler
Destek için 

Ömer Yazgil - Ramazan Zeren

Alimler ve Medreseler Birliği (İTTİHADUL ULEMA) ile Selahaddin-i Eyyubi Enstitüsü tarafından bu yıl dördüncüsü düzenlenen Uluslararası Selahaddin-i Eyyübi Sempozyumu, İTTİHADUL ULEMA Genel Merkezinde düzenlendi. Sunuculuğunu Yusuf Yalçınkaya'nın yaptığı sempozyum Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başladı. İTTİHADUL ULEMA Genel Sekreteri Molla Muhammed Özer'in moderatörlüğünde gerçekleştirilen sempozyumda Selahaddin-i Eyyubi Enstitüsü (SALAH) Genel Başkanı Mehmet Eşin selamlama konuşması yaptı. Eşin, "Bu kutlu yola çıkarken görev ve sorumluluğumuzu da Aksa davasının destekçisi ve yardımcısı olarak görmenin yanında kendimizi Aksa davasının bir tarafı olarak gördük ve görmeye devam edeceğiz. Kudüs ve Mescid-i Aksa davası bizim davamızdır. Bugün Ceddimiz ve Önderimiz Selahaddin, Kudüs’ü 88 yıllık haçlı işgalinden kurtardığı kutlu gündür.  Bugün imanın küfre ve hakkın batıla, mazlumların zalime galip geldiği gündür. Allah'ın yardımının müminlerin üzerine sağanak sağanak yağdığı gündür. Selahaddin konuşuldukça Kudüs, Kudüs konuşuldukça Selahaddin de konuşulacaktır. Bunlar birbirinden ayrılmaz ikili ve birbirleriyle adeta özdeşleşmiştir." diye konuştu.

Dr. Abdulkadir Turan:  Kudüs, Müslümanların ihtilafı  dolayısıyla istila edilebildi

Sempozyumda ilk olarak söz alan Strateji Düşünce ve Analiz Merkezi (SDAM) başkanı Dr. Abdulkadir Turan, Müslümanlar arasındaki ihtilafın Kudus'ün Haçlılar tarafından istilasına nasıl yol açtığını anlattı. Dr. Turan, "Haçlı istilaları konusunda daha kapsamlı araştırmalar yapan İngiliz diplomat Runciman da aynı görüştedir. 'Frankların işine en ziyade yarayan husus, Müslüman dünyası içindeki ayrılıklardı.' diyen Runciman’a göre Müslümanlar parçalı olduklarından Haçlılara yenilmişlerdir. Runciman, Haçlıların Kudüs’ün istilasından sonra İslam dünyasında varlıklarını sürdürmelerini de Müslümanların ihtilafı ile ilişkilendirir. Ona göre Haçlılar da bunun farkındaydılar. Bu noktayı, '(Haçlılar) İslam dünyası içinde birlik tesis etmediği müddetçe krallıklarının yaşayabileceğini idrak etmişlerdi ve bu birliği baltalamak gayesiyle siyasi elçi heyetleri durmadan hareket halinde bulunuyorlardı.' cümlesiyle aktarır. Dolayısıyla Kudüs’ün 492/1099’da istilasına, İslam dünyası açısından yol açan ana etken Müslümanların ihtilaf ve bölünmüşlüğü olduğu konusunda ortak bir görüş vardır. Kendim de yaptığım tetkikler de bu görüşlerden bağımsız olarak net bir şekilde bu kanaate vardım. " diye konuştu.

BAĞDAT’IN DURUMU DA MISIR’IN DURUMUNDAN ÇOK FARKLI DEĞİLDİ

Dr. Turan, “İç ihtilaf, daima düşman için müdahale koridoru oluşturur. Haçlılar tam olarak Selçuklu-Fatımiler arasındaki sınırdan Kudüs’e doğru yol aldılar, güzergahları üzerindeki şehir devletleri Şeyzer ve Trablusşam onlara karşı direnmek bir yana onlara kılavuzluk bile etti ve onlara lojistik destek sağladı. Haçlılar, Kudüs’ün etrafına vardığında şehre hükmeden Fâtımîler iç ihtilaf içinde şehre yardım göndermediler. Neticede Kudüs Fatımi valisi, ailesini alıp Mısır’a kaçtı, şehirdeki bütün Müslümanlar kılıçtan geçirildi. Şam Müslümanları, şehrin istilası üzerine Kadı Ebû Sa’d el- Herevî başkanlığında Abbasî Halifesine başvurdular. Ama Bağdat’ın durumu da Mısır’ın durumundan çok farklı değildi. Halife, Kudüs’ü kurtarmak üzere bir grup askeri görevlendirdiyse de askerlerin dikkati Bağdat’taki iç ihtilaflar üzerinde olduğundan şehirden ayrıldıktan bir sonra geri döndüler. Sonuç olarak; Kudüs, Müslümanların ihtilafı dolayısıyla istila edilebildi."

Dr. Atawna:  İslam ümmetinin gelişmesinin  önündeki en büyük engel işgaldir

Siyasi Kalkınma Vizyonu Merkezi Genel Müdürü Dr. Ahmed Atawna, Filistin'in işgal edilmesinin İslam ümmetinin gelişmesinin önündeki en büyük engel olduğuna vurgu yaptı. Filistin meselesinin, bütün Müslümanları ilgilendiren ortak bir dava olduğunun altını çizen Dr. Atawna, "Filistin'in işgal edilmesi, maalesef İslam ümmetinin gelişmesinin önüne geçmiş en büyük sorundur. Gerek Birleşmiş Milletler gerekse de Batı ülkeleri, İslam ümmetinin gelişmesini durdurmak için siyonist işgal rejiminin Filistin'i ele geçirmesi projesini uzun zamandır hayata geçirmiş durumdalar. Onlar İslam hilafetinin tekrar geri gelmemesi için şu anda bu proje üzerinde ciddi şekilde duruyorlar." dedi. Kudüs özgür olmadıkça İslam ümmetinin rahata ermeyeceği konusunda tarihçilerin ve İslam alimlerinin neredeyse ittifak içerisinde olduğunu aktaran Dr. Atawna, Kudüs tutsak olduğu müddetçe de İslam ümmetinin huzura kavuşamayacağını belirtti.

"NORMALLEŞME" ADIMLARININ FİLİSTİN DAVASINA ETKİLERİ

Sözde "Normalleşme" adımlarının Filistinliler ve Filistin davası üzerindeki olumsuz yansımaları hakkında konuşan Dr. Atawna, şu ifadeleri kullandı: Siyonist işgalcilerin Arap ülkelerine dayatmış olduğu maddelerden ilki, 'Bu mesele Filistinlilerin meselesidir, sadece onları ilgilendiren bir meseledir, sizin meseleniz değildir' fikrini yaymak oldu. Arap ülkelerinin israille normalleşmesi, ilişkiler geliştirmesi maalesef Filistin'deki kardeşlerimizin gücünü zayıflatıyor. Arapların siyonizmle normalleşmesi, ırkçı ve dini bir yapı olan siyonizmi resmi bir hüviyete büründürüyor. Maalesef normalleşme, şu anda israili siyasi alanda güçlü gösterirken İslami hareketlerin de zayıf olduğu algısını oluşturuyor. israil ile normalleşme, şu anda Arap ülkelerinin, kendi topraklarındaki İslami hareketlere destek vermesinin önüne geçerken bir yanda da halkı, İslami hareketlerden uzak tutmaya sebep oluyor. Öyle ki normalleşmeye giden bazı ülkeler, şu ana kadar Filistin'e yapmış oldukları yardımları kesmiş durumda. Bu normalleşme girişimlerinden sonra Filistin üzerindeki ekonomik, siyasi ve diğer alandaki baskıların arttığını görüyoruz.

"BİRLİKTELİĞİMİZ FİLİSTİN VE KUDÜS'ÜN TEKRAR ÖZGÜR OLMASINA VESİLE OLACAKTIR"

Şu anda bu "normalleşme" adımlarının bir proje dahilinde gerçekleştiğine dikkat çeken Dr. Atawna, "Tabi siyonist işgalciler, kısa zamanda kendi amaçlarına ulaşabileceklerini zannediyorlar ama bu asla olmayacak. Siyonizmin şunu bilmesi istiyoruz ki; siyonizm çok basit, içi boş bir yapıdır. Biz Filistinliler ve Müslümanlar olarak biliyoruz ki onlar asla amaçlarına ulaşamayacak. Ancak siyonizm, bugün gücünden dolayı değil, biz Müslümanların zayıflığından dolayı güçlü gibi görünüyor. Biz, uzun bir süredir bunun farkına varmışız ve inşallah birlikteliğimiz Filistin'in tekrar özgür olmasına, Kudüs'ün özgür olmasına vesile olacaktır." dedi.

Molla Remzi Uçar: İşgalcilerle normalleşmede Filistinli Müslümanlar için bir menfaat yoktur

İTTİHADUL ULEMA Yönetim Kurulu Üyesi Molla Remzi Uçar, "İşgalci rejimle normalleşme için atılan adımlarda Filistinli Müslümanlar için bir menfaat söz konusu değildir." diyerek bu adımların şer'an haram olduğuna dikkat çekti. Üzerinde ittifak edilen şeriattaki 'sulhun', Müslümanların maslahatına uygun olarak kafirlerle belli bir müddete kadar yapılan ve iptal edilebilir bir anlaşma şeklinde olması gerektiğini aktaran Uçar, şöyle konuştu: Fakat bizler bugüne kadar işgalci siyonist rejimle yapılan anlaşmalarda Müslümanların menfaatine olan bir anlaşma göremedik. Ve normalleşme için atılan adımlarda Filistinli Müslümanlar için bir menfaat söz konusu değildir. Bu nedenle işgalci siyonist rejimle normalleşmenin haram olduğu kanaatindeyiz. Ve bunu şöyle delillendiriyoruz: İlk olarak Allah'ın şu ayetini sizlere delil olarak sunmak istiyorum:

'Kendilerine kitap verilenlerden Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, Allah ve Resulü'nün haram kıldığını haram saymayan ve hak dini kendine din edinmeyen kimselerle, küçülerek elleriyle cizye verinceye kadar savaşın.' (Tevbe-29)

Şu an yapılmaya çalışılan bu 'Normalleşme' bu ayetin gerektirdiği hükmü iptal etmekte ve Allah'ın şu ayetiyle de zıtlaşmaktadır;

'Size ne oluyor da Allah yolunda ve 'Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zalim olan şu memleketten çıkar, katından bize bir dost ver, bize katından bir yardımcı ver' diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz?' (Nisa-75)

Yüce Allah bu ayette zulme uğrayanları kurtarmak için savaşı vacip kılmıştır. Eğer siyonistlerle normalleşirsek zulme uğrayanları nasıl kurtarabiliriz. Diğer bir ayette de şöyle buyuruyor Rabbimiz:

'Eğer antlaşmalarından sonra yeminlerini bozup dininize dil uzatırlarsa, küfrün elebaşlarıyla savaşın. Çünkü onlar yeminlerine riayet etmeyen kimselerdir. Umulur ki, vazgeçerler.' (Tevbe-12)

Bu ayette dinimize saldıran ve anlaşmaları bozanlara karşı savaş emredilmektedir. Ve kendileriyle anlaşmanın haram olduğu kimselerle nasıl normalleşir, nasıl anlaşabiliriz!”

SONUÇ BİLDİRGESİ…

Sonuç bildirgesinde şu hususlar vurgulandı:

"1. Kudüs’ün istilasının arka planında yatan en önemli etken, Müslümanların ihtilafıdır. Kudüs’ün Selâhaddin tarafından fethedilmesini sağlayan ise Müslümanların birliğinin az çok sağlanmış olmasıdır.

  1. Haçlılar, Müslümanların ihtilafından yararlanarak Kudüs’ü istila ettiler. Nûreddin ve Selâhaddin, Müslümanları bütünleştirerek Kudüs’ün fethini sağladılar. Bundan bizim için alınacak çok ders vardır.
  2. Kudüs’ün Haçlılarca istilası sırasında onlarla mücadele edenler olduğu gibi onlarla uzlaşmaya çalışanlar da olmuştur. Kudüs için cihad eden devletler, muzaffer oldular. Dünyalarını kurtarma talebiyle Haçlılarla işbirliği yapan Müslümanlar, dünyalarını kaybettiler, devletlerinden oldular. Bundan alınacak çok ders vardır.
  3. Selâhaddin’in Kudüs’ü fethi sadece asker ve silahla, yani fiil cihadla olmamıştır. O Müslümanları çok yönlü olarak ihya etmiştir. Onun etrafında komutan ve alimlerden güçlü bir kadro bulunmuştur. 
  4. Fakih İsa el-Hakkâri, alimlerin Selâhaddin’e verdiği destek bakımından çok önemli bir misaldir. Üzerinde askeri kıyafet, başında ulema sarığı bulunan bu Hakkarili alimin, Selâhaddin’in sultan olmasında onun büyük katkısı vardır.
  5. Bugünün dünyasında Mescid-i Aksa’nın iştial altında olduğu bir süreçte Filistin sorunu, tarihi, medeni ve siyasi anlamda bölge ülkelerini n etkileyen en önemli vakadır.
  6. Siyonist istila karşısında bugün sorunlarımızdan biri, bazı bölge devletlerinin Siyonist rejimle normalleşmeye gitmesidir. Bir sorunumuz, Müslüman ülkelerin ihtilaf hâlinde olmasıdır. Üçüncü bir sorunumuz bölge devletlerinin halklarıyla sorunlu olmalarıdır. Onların halklarından duyduğu endişeler bile onları Siyonistlerle işbirliğine götürebilmektedir.
  7. Ne yazık ki kimi devletler, halklarına rağmen, Filistin’in içinde bulunduğu durumu, salt bir Filistinli sorunu olarak görmektedir. Onların bu bakışı Filistinlilerin mağduriyetlerinin artmasına ve devam etmesine sebep olmaktadır.
  8. İslam alimleri ve kurumları, bir asır boyunca verdikleri fetvalarla Filistin toprağının bir karışından dahi vazgeçmenin haram olduğunu ifade etmişlerdir. Filistin’deki istilanın devam etmesine yol açacak hiçbir adım şer’en caiz değildir. Bu mahiyette normalleşme girişimleri hiçbir mazeretle meşru görülemez.
  9. Tarihsel süreç bize göstermiştir ki İslam topraklarını istila edenlerle işbirliği yapanlar kaybetmişler. İstila edenlere karşı mücadele edenler sonuçta mutlaka kazanmışlardır.

Bölge ülkeleri bu mahiyette güncel çıkarlar peşinde koşup kazanımlar elde ettiklerini düşünüyorlarsa yanılıyorlar. Onların bu tutumu, bugün Filistinlileri mağdur etmekte, bütün Müslümanları üzmektedir; yarın ise kendilerini kaybetmelerine yol açacaktır. Zira Siyonistler, kim kendileri ile işbirliği yapmışsa ilk fırsatta ona zarar vermişlerdir. Bu mahiyette, bölge devletlerini Filistinleri mağdur ve Müslümanları rencide eden sözde normalleşme gerçekte, boyun eğme, teslim olma girişimlerinden vazgeçmeye; Kudüs davasında başta Filistin halkı olmak üzere Müslümanların yanında yer almaya çağırıyoruz." (İLKHA)

 

 

HÜDA PAR Gençlik Politikaları Başkanı İmir:  Kudüs, ümmetin ortak davasıdır

HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve Gençlik Politikaları Başkanı Hüseyin İmir, "Kudüs, sadece Arapların değil bütün ümmetin ortak davasıdır. Bütün Müslümanlar burada taraftır ve üzerine düşeni yapmalıdır." dedi.

Gençlik Politikaları Başkanı İmir, HÜDA PAR Diyarbakır Gençlik Kolları Başkanlığının 15 Temmuz Şehitler Parkı'nda düzenlediği "Kudüs'ün Fethi" programına katılarak bir konuşma yaptı. HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve Gençlik Politikaları Başkanı Hüseyin İmir, HÜDA PAR Diyarbakır Gençlik Kolları Başkanlığının 15 Temmuz Şehitler Parkı'nda düzenlediği "Kudüs'ün Fethi" programına katılarak bir konuşma yaptı. Selahaddin-i Eyyubi'nin Aksa ve Kudüs’te 88 yıllık Haçlı işgalini sonlandırmasının yıldönümü olduğunu hatırlatan İmir, "Bugün imanın küfre galebe çaldığı gündür. Bugün adaletin zulme galebe çaldığı gündür. Kudüs, ‘Allah’ın etrafını bereketlendirdiği mekândır.’ Kudüs, Müslümanların ilk kıblesidir. Kudüs, Hazreti Muhammed’in İsra’sının sonu, Miracının başlangıcıdır. Kudüs, Hazreti Muhammed’in peygamberlere imamlık ettiği mekanın adıdır. Kudüs, Hazreti Ömer tarafından tek damla kan dökülmeden fethedilen ve 1200 yıl Müslümanların barış ve huzur içerisinde yaşadığı beldedir." dedi.

"SELAHADDİN HASSASİYETİYLE HAREKET ETMEK ZORUNDAYIZ"

İmir, "Biz Selahaddin-i Eyyubi'nin torunlarına soruyorlar: Neden Kudüs’ü bu kadar gündeminize alıyorsunuz? Biz de Hür Gençlik olarak diyoruz ki, Kudüs bizim için itikattır, izzettir, onurdur, şereftir, imandır. Kudüs bizim için en önemlisi bir akide meselesidir. Ceddimiz Selahaddin, ‘Kudüs işgal altında iken ben nasıl gülerim, nasıl uyurum’ diyerek yola koyuldu. Bugün onun yolunun takipçileri olarak aynı anlayış ve hassasiyetle hareket etmek zorundayız." ifadelerini kullandı. Selahaddin-i Eyyubi 'nin, başta Haçlılar olmak üzere Kudüs’ün özgürlüğünün önündeki engelleri ortadan kaldırmak için çalıştığını belirten İmir, onun kendisine yapılan iftiralara ve karalamalara aldırmadan mücadele ettiğini ve Kudüs’ü Haçlı işgalinden kurtararak Müslümanlara emanet ettiğini söyledi.

BİR DAHA KUDÜS’Ü İŞGAL EDEMEYEN HAÇLILAR BU SEFER KUDÜS’Ü SİYONİST TERÖR REJİMİNE TESLİM ETTİLER

İmir, "Selahaddin, bir Kürt komutandı ama ordusunda Türk, Arap ve ümmetin bütün dilleri ve renkleri vardı. Selahaddin, hiçbir Müslümanı dışlamadı, ötekileştirmedi, kavmiyetçilik yapmadı. Ümmet bir olursa Kudüs’ün özgürlüğüne kavuşacağını çok iyi biliyordu. Çünkü Kudüs, ümmetin ortak davasıdır. Selahaddin, bu bayrağı Nureddin Mahmud Zengi’den devraldı ve Kudüs’ü özgürlüğüne kavuşturarak bu mücadeleyi başarıyla tamamladı. Bir daha Kudüs’ü işgal edemeyen haçlılar bu sefer Kudüs’ü siyonist terör rejimine teslim ettiler. Ve o günden beri kan gözyaşı, muhaceret eksilmedi." diye konuştu. Bugün de Kudüs ve Aksa'nın siyonist terör rejiminin ve siyonist haçlıların işgali altında olduğunu söyleyen İmir, "Aksa’nın mahremiyeti çiğneniyor, kardeşlerimiz şehit ediliyor ve oradan sürülüyorlar.  Aksa’nın komşusu olan ve şu an siyonistlerin boşaltmak istedikleri Şeyh Cerrah Mahallesi Kürtlerin oturduğu mahalledir." dedi. İmir, "Tüm ümmet coğrafyası feryadu figan ederken işgal rejimini tanımak, ilişki kurmak, siyonizmin yaptığı katliam ve işgalleri tanımaktır. Bunu isteyerek ve severek yapmanın dünyada ve ahirette vebali büyük olacaktır." değerlendirmesinde bulundu. "Peki, küçücük bir işgal rejimi bu cüreti kimden alıyor?" diye soran İmir,  "Bu gücü arkasındaki siyonist haçlıların başı olan İngiltere ve ABD’den alıyor. En önemlisi de Müslümanların bölük pörçük olması, aralarındaki ihtilaf ve çatışmalarla enerjilerini heba etmelerinden alıyor." dedi.

 

HAMAS yetkilisi Hamdan:  Ümmet zorluklara rağmen Kudüs'ü  özgürlüğüne kavuşturmaya muktedirdir

HAMAS Dış İlişkiler Temsilcisi Usame Hamdan, tüm zorluklara rağmen İslam ümmetinin Mescid-i Aksa'yı özgürlüğüne kavuşturmaya muktedir olduğuna dikkat çekerek bunun en büyük örneğinin Selahaddin-i Eyyubi olduğuna işaret etti. Filistin halkının, Allah'a iman ettiklerini ve bu imanla çalışıp çabaladıklarını, zafere ulaşacaklarına inandıklarını belirten Hamdan, etkinliğe katılanların da inşallah bu zaferin ortağı olacağını söyledi. Hamdan, "İlk olarak ümmet, ne kadar zayıf olarak gözükse de inşallah zafere ulaşmaya muktedirdir. Haçlı orduları Kudüs'ü 100 yıl boyunca işgal ettiler ve ümmetimiz paramparçaydı, hatta bir kısım Müslüman, onlarla anlaşma içerisindeydi. Öte yandan Mücahitler Kudüs'ün fethine başladıkları zaman orada bazı münafıklar vardı ve şöyle diyorlardı: Sizler Kudüs'ü fethedemeyeceksiniz zafere ulaşamayacaksınız! Bazıları da Selahaddin-i Eyyubi'ye entrikalar yapıyor, bazıları da kafirlerle beraber çalışıyor ve ihanet ediyorlardı. Hatta bazı komutanlar vardı ki kafirlerle iş birliği yapıp Selahaddin-i Eyyubi'nin Kudüs'ü fethetmesine mani olmaya çalışıyordular." dedi.

"ALLAH'IN KUVVETİ KARŞISINDA HİÇBİR KUVVET ZAFERE ULAŞAMAZ"

Tüm bunlara rağmen Selahaddin-i Eyyubi'nin, Kudüs'ü özgürlüğüne kavuşturmada başarılı olduğuna dikkat çeken Hamdan, "Bu açık bir mesajdır ki bizlere ümmetimiz zafer ümmetidir, ümmetimiz izzet ve keramet ümmetidir. O zaman ilk meselemiz şudur; Biz öyle bir ümmetiz ki ne kadar zorluk olursa olsun Mescid-i Aksa'yı özgürlüğüne kavuşturmaya muktediriz. Selahaddin-i Eyyubi nasıl bu zafere ulaştı? Öncelikle Allah ile arasını iyi yaptı. Allah'ın kuvveti karşısında hiçbir kuvvet zafere ulaşamaz. Allah'tır bizlere zaferi veren." diye konuştu. Hamdan, "Selahaddin, ümmeti Allah'a bağlı kılıp birleştirdi ve onlara cihadı tanıttı. Selahaddin, ümmeti sadece tek bir mesele üzerine topladı; o da Filistin'in hürriyeti Aksa'nın hürriyeti idi. Selahaddin bu şekilde zafere ulaştı." ifadelerini kullandı.

"MÜMKÜN MERTEBEDE TÜM YOLLARI KULLANIP KUDÜS'Ü HÜRRİYETİNE KAVUŞTURMAMIZ GEREKİYOR"

Selahaddin-i Eyyubi isminin kıyamet gününe kadar bir sembol olarak ümmet içinde yer edineceğini kaydeden Hamdan, "Bütün dünyanın şunu bilmesi gerekiyor ki Kudüs tüm Müslümanlarındır; sadece Filistinlilerin değildir. Eğer Kudüs bizim de meselemiz ise onu nasıl özgürlüğüne kavuşturacağımızı düşünmeliyiz. Mümkün mertebede tüm yolları kullanıp Kudüs'ü hürriyetine kavuşturmamız gerekiyor. Bu da Filistin'deki mücahitleri desteklemek, onlara yardım etmek, siyasi yollarla Kudüs direnişini desteklemek ve işgalci rejimin medyasına karşı durmakla olabilir." şeklinde konuştu. Geniş bir katılımın olduğu programda ezgi ve ilahiler seslendirildi, sık sık tekbir getirildi, işgalci rejim telin edildi. Program HÜDA PAR Sur İlçe Başkanı Ercan Şenol'un okuduğu dua ile son buldu.

İslami Cihad yetkilisi Fuad Kasım:  Selahaddin-i Eyyubi'nin  çizdiği yoldan gidiniz

İslami Cihad yetkilisi Fuad Kasım Arafat da Selahaddin-i Eyyubi'nin ümmeti birleştirip Kur'an ve sünnet üzerine yetişmiş bir nesille Kudüs'ü fethettiğine dikkat çekerek Kudüs'ün yeniden bu yollarla özgürlüğüne kavuşabileceğini söyledi. Mescid-i Aksa'dan Diyarbakır'a geldikleri bu anlamlı günün Kudüs'ün yeniden özgürleşmesine vesile olmasını temenni eden Arafat, "Selahaddin-i Eyyubi Kudüs'ü fethetmeden önce ilk olarak Arap ve tüm Müslümanları birleştirdi. Onun ilk adımı Müslümanları birliğine kavuşturmaktı. Ve inşallah bugün de Müslümanlar eğer birliğe kavuşurlarsa tekrardan Selahaddin-i Eyyubi'nin Kudüs'ü özgürleştirdiği gibi tekrardan Kudüs'ü özgürleştireceklerdir. Selahaddin-i Eyyubi'nin Kudüs'ü özgürlüğüne kavuşturmak için attığı ikinci adım ise Kur'an ve sünnet üzerine yetişmiş bir nesil ortaya çıkarmaktı. Ve Allah bu nesil ile Kudüs'ü özgürlüğüne kavuşturdu." dedi.

KUDÜS'TEKİ KARDEŞLERİMİZ İŞGALCİLER TARAFINDAN ŞEHİT EDİLİYOR

Arafat, "Kudüs, bugün tüm Müslümanlara şöyle sesleniyor: Haydi Müslümanlar! Kudüs'ün özgürlüğüne… Kudüs'teki kardeşlerimiz işgalciler tarafından şehit ediliyor, hapsediliyor, evleri yıkılıyor fakat onlar yine cihadın en başında şunu söylüyorlar: İnşallah zafere kadar, zafere kadar, zafere kadar…" diye konuştu. Programa katılanlara hitaben, "Selahaddin-i Eyyubi'nin çizdiği yoldan gidiniz. Kudüs'ü hürriyetine kavuşturma şerefine sizler nail olunuz." çağrısında bulunan Arafat, "Meselemiz uzundur. Mescid-i Aksa, Kudüs meselesi, Filistin meselesi tüm Müslümanlarındır. Kudüs bizim ilk kıblemiz. Onu korumamız, hürriyetine kavuşturmamız bizim mesuliyetimizdedir. Tüm Müslümanların akidevi bir meselesidir. Bizleri bu meydana toplayan Rabbimizden, hürriyetine kavuşmuş ve Yahudilerin pisliklerinden arındırılmış bir şekilde Mescid-i- Aksa'da bir araya getirmesini niyaz ediyoruz." şeklinde konuştu.