Mustafa Karakaş/Doğruhaber
Liberalizmin -İslam Dünyasındaki devletler dahil- bütün dünyaya ezberlettiği bir klişe var: Ulusal çıkarlar.
Bir politika ulusal çıkarlarınıza uygunsa dünyanın diğer ülkelerinde yaşananlar sizi ilgilendirmez.
Saddam’a elma kokulu zehirli gazlar satabilirsiniz.
Çünkü ulusal çıkarlara uygundur. O gazlarla kundaklı bebelerin öldürülmesi hiç ama hiç ırgalamaz kapitalist sömürgeci felsefe ile beyni şekillenmiş devlet adamını.
Yüzlerce hatta binlerce örnek verebiliriz.
Çeçen cihadının onlarca yıllık yetimliği ulusal çıkarların kurbanı değil midir?
İslam dünyası Rus sömürgeciliğine tek bir defa karşı çıkabildi mi?
Kudüs ve Filistin meselesi ulusal çıkarlar ile krallık ailelerinin çıkarlarına kurban edilmedi mi?
Suriye’de yaşananlar yine ulusal çıkarlar merkezli politikaların getirdiği felaketin bir sonucu değil mi?
Ulusal çıkarlar dokunulamaz eleştirilemez bir klişedir, bir ezberdir.
Kapitalist akla göre “bizim ekmek yememiz için başka halkların kurşun yemesinin bir önemi yoktur”
İşte bu rezil bu sefil diyalektiği yerle bir eden bir gelişme yaşandı.
İnsanın tüylerini diken diken eden bir gerçeklikle.
Afganistan İslam Emirliği kendilerine sığınan Müslüman Uygurları Çin Faşist rejimine teslim etmediği için Çin, Afganistan’a yapacağı yatırımları erteliyor.
Yiyecek ekmeği olmayan adamlar dünyaya özellikle de İslam Dünyasına ahlakilik desi veriyor
O İslam dünyası ki Keşmir’i ulusal çıkarlarına kurban etti.
Daha birkaç yıl önce Myanmar Hükümetinin Arakan katliamı oylanırken rezil bir şekilde “Arakan'da katliam yaşanmamış oyu bile verdi” İslam ülkeleri!
Evet ayaklarındaki çarıklarla dünya Müslümanlarına, devlet adamlarına sabah akşam slogandan başka icraati olmayan herkese nasıl ahlaklı Müslüman olunur’un dersini verdiler.
Oysa Afganistan İslam Emirliği’ne dünyada hiçbir ülke yatırımda bulunmuyor.
Hiçbir ülke resmen tanımıyor ve buna yaklaşmıyor bile.
Sadece Çin yatırım yapma kararı almıştı.
Afganistan İslam Emirliği liderliği dünyada kendisine yatırım yapmaya hazırlanan tek bir ülke olduğu halde Uygur Müslümanları teslim etmiyor ve belki de yatırım olma imkanı kalmayacak.
Biliyoruz hiç kimse pek çok kişi Emirlik Yöneticilerini politika bilmemekle suçlayacak.
Bu devirde “ahlak ile ülke yönetilmez” diyecek.
Çünkü herkes kendi ezberi ile yaşar.
Oysa İslam Emirliği gücünün çok çok üzerinde bir ahlaki yaklaşım ile diğer İslam ülkelerine “biraz da siz ahlaklı olun” mesajı veriyor.
Onların aşa, ekmeğe, işe ihtiyacı vardı ve Çin bunun için önemli bir kapıydı. Ekmeğe ihtiyaçları oldukları halde onlar ahlakı tercih etti.
Peki ekmeği olduğu halde ahlaksızlığı, ilkesizliği politik bir yöntem olarak tercih eden Müslümanlara ne demeli?