Çin'in 1949 yılında işgal ettiği Doğu Türkistan'da zulüm ve asimilasyon politikaları devam ediyor. Uygur halkının etnik ve inanç bakımından asimile edilmesi için çeşitli yollara başvuran Çin, Doğu Türkistanın demografik yapısının değiştirilmesi, dil, din yasağı, seyahat yasağı, doğum yasağı gibi yasaklarının yanı sıra, tarihi eserleri, camileri ve Doğu Türkistan medeniyetine ait özgün sembolleri tahrip etmeye devam ediyor.
73 yıldır sürdürdüğü zulüm politikaları sebebiyle milyonlarca insanın hayatını kaybettiği Doğu Türkistan'da son dönemde ise "Sıfır Covid" adıyla uygulamaya konulan sokağa çıkma yasağı ile halk evlerine hapsedilmekte, alışveriş yapmalarına izin verilmemekte, bu şekilde evlerinde açlığa mahkum edilerek ölüme terk ediliyor.
Yaşanan zulümlerin son bulması adına yazılı açıklama yapan Doğu Türkistan STK'lar Birliği, birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na zulmün son bulması için harekete geçme çağrısında bulundu.
"Son 9 senede 20 binden fazla cami yıkıldı"
1949'dan bu yana Çin hükümetinin asıl toprak sahipleri olan Uygur ve diğer halkları doğrudan öldürme, yargısız infaz, müebbet hapis gibi yollarla soykırıma tabi tuttuğu belirtilen açıklamada, "2013 yılında başlayan Çin'in yeni soykırım politikası sonucu, Doğu Türkistan'da Çin tarafından inşa edilen 1200’dan fazla toplama kamplarında milyonlarca insan beyin yıkama, toplu tecavüz, Çinlileştirme, tıbbi deneyler, organ çalma ve çeşitli işkencelere maruz kalmaktadır. Bunun yanı sıra aileleri parçalama, çocuk kampları, ebeveynleri kendi çocuklarını eğitme ve dil kültürlerini tanıtma haklarından mahrum bırakma, ebeveynleri öldürülen yahut kamplara kapatılan çocukları Çinlilere zorla evlat olarak verme gibi vahşi cinayetlerle evrensel insan hakları beyannamesindeki tüm maddeleri hatta daha fazlasını ihlal ederek soykırım cinayeti işlenmektedir. Son 9 senede 20 binden fazla cami yıkılmış, din adamları ve aydınlar tutuklanmıştır ya da işkence edilerek öldürülmüştür." denildi.
Birleşmiş Milletlere soykırımı durdurma çağrısı
Son günlerde Çin rejiminin Doğu Türkistan'da "Sıfır Covid" politikası kapsamında çok sert karantina tedbirleri uyguladığı hatırlatınan açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi:
"Bölgeden gelen sosyal medyada paylaşılan görüntülerde Ghulja şehrinde insanların evlerinden çıkmaların tamamen yasaklandığını, halkın temel gıda ihtiyaçlarının karşılanmadığı, kentte üretim ve günlük yaşamın tamamen durduğu, halkın açlığa terk edildiği ve bundan dolayı onlarca insanların evlerinde açlıktan vefat ettiği bilinmektedir. Aynı zamanda karantina adı altında uygulana politikalar sonucu hastaneye veya herhangi bir tedavi yöntemine ulaşımı kesilerek, yaşlılar, hasta olanlar ve doğum yapacak kadınların sağlık sorunları yaşadığı ve Kovid’ten enfekte olanların hayatını kaybetmiş olasılığı olduğunu sosyal medya paylaşımlarına yansımaktadır. Son olarak, Biz Uluslararası Doğu Türkistan STK'lar Birliği, BM Genel Kurulunun yeni döneminde, BM Genel Sekreteri António Guterres'i ve BM Insan Hakları Komitesini Doğu Türkistan'da gerçekleşmekte olan bu soykırımın durdurulması için acilen harekete geçmesini çağırıyoruz. Ayrıca BM genel sekreteri António Guterres'ten Doğu Türkistan için bir özel temsilci atamasını talep ediyoruz. Bu minvalde yeniden seçilmiş BM İnsan Hakları yüksek konseyi başkanı Volker Türk Bey efendini eski Başkan Michelle Bachelet ofisi tarafından yayınlanan raporda belirtilen Doğu Türkistan'daki insan hakları ihlallerini durdurmaya yönelik verin tesviyelerin yerine getirilmesi için gerekli tüm çabalarını göstermesini arz ediyoruz. BM İnsan Hakları Yüksek Konseyi'nin yayınladığı raporun Doğu Türkistan'daki insan hakları ihlallerini nitelendirmekte eksik olduğu kanaatindeyiz ve yeni yönetim ofisinin Doğu Türkistan soykırım hakkında kapsamlı rapor yayınlamaya çağırıyoruz." (İLKHA)