Doğu Türkistan'da yıllardır sürdürdüğü asimilasyon politikalarına her gün bir yenisini ekleyen Komünist Çin yönetimi, bu kez Covid-19 bahanesiyle Uygurların yaşadığı bölgelerde sokağa çıkma yasağı ilan ederek insanların evlerinden marketlere gidip alışveriş yapmalarına dahi izin vermiyor.
Sosyal medyaya yansıyan ve tepkilere neden olan görüntülerde ise Çinlilerin Doğu Türkistanlılara ait evlerin kapılarına kaynak yaptığı, böylelikle Uygur halkının açlığa mahkûm edildiği görülüyor.
Yaşanan uygulamaların son bulması adına uluslararası kamuoyuna seslenmek için Fatih Saraçhane Parkı'nda toplanan yüzlerce Doğu Türkistanlı, düzenledikleri basın toplantısında yaşananlara tepki gösterdi.
"2016'daan beri Doğu Türkistan'da soykırım yapan Çin'in yeni politikası Uygurları karantina bahanesiyle evlerine hapsederek aç bırakmasıdır "
Grup adına basın açıklamasını okuyan Doğu Türkistan Milli Meclis Başkanı Seyit Tümtürk, "Çin, vatanımız Doğu Türkistan'ı işgal ettiğinden beri Uygur halkına baskı uygulamaya devam ediyor. Totaliter Çin rejimi altında haklarımızı korumak ve hayatta kalmak amacıyla gerçekleştirdiğimiz birçok eylem katliamlarla sonuçlanmıştır. Bunlara 1990 Barın katliamı, 1997 Gulca Katliamı, 2009 Urumçi Katliamı ve birbirinden acı hatıralar bırakmıştır. Bunlarla da yetinmeye Çin, 2016'dan itibaren resmi olarak Uygur halkına karşı soykırım uygulamaktadır. Çin'in şimdiki yeni soykırım politikası ise Uygurları karantina bahanesiyle evlerine hapsederek aç bırakmasıdır. Çin Komünist partisi tarafından zorunlu olarak kapatılmaya çalışılan sosyal medya ve benzeri platformlar çalışır durumda olmasa bile zor yollarla sızdırılan bilgiler vasıtasıyla eşleri Nazi Kamplarında olan kadınlar çocuklarını doyuramadıkları için intihara teşebbüs ettiklerini duyuyoruz." dedi.
Çin, Doğu Türkistan'da her yönüyle soykırım suçu işliyor
Çin'in Doğu Türkistan'da uyguladığı soykırımı maddeler halinde sıralayan Tümtürk, şunları kaydetti:
1. Sıkıyönetimden bu yana din ve etnik kökene dayalı toplu hapsetme ve soykırım.
2. Normal İslami uygulamaların, namaz, nikâh, cenaze, günlük yaşam uygulamaları dâhil tam ölçekli olarak yasaklanmıştır.
3. Uygur dilinin eğitim sisteminden ve kamu kurumlarından silinmesi.
4. Uygur kadınlarının Han kökenli Çinli erkeklerle evliliğe zorlanması.
5. Uygur çocukların asimile edilmesi.
6. Sipariş üzerine kamplardaki mahkûmlardan alınan ve organ ticaretine nakledilen organ bankalarının soruşturulmasını talep ediyoruz.
7. Türkçesi ile yazılan kitaplar, geleneksel ev eşyaları ve dini semboller dâhil olmak üzere Uygurların camileri ve diğer kültürel miraslarının sistematik olarak yok edildiği dünya kamuoyunca bilinen bir gerçektir.
8. Mezarlıkların yıkılması ve Müslümanların cenazelerinin defnedilmesi yerine yakılması emrinin verilerek baskıyla emir verilerek Müslümanların cenazelerinin yakılması.
9. Nüfusun neredeyse yüz binlercesi zaten gözaltı kamplarında öldürüldü. Geri kalan nüfus artık açlıktan ölecekleri karantina kamplarında kilitlenmiş, hapsedilmiş bulunmaktadır.
Uluslararası kamuoyuna Çin'i boykot etme çağrısı
Uluslararası toplumu, batılı değerlere, demokrasiye ve insan haklarına saygı duyarak Çin hükûmetine karşı somut adımlar atmaya çağıran Tümtürk, uluslararası toplumdan beklentilerini ise şu şekilde sıraladı:
1. Çinin gücünü durdurmak için siyasi ve ekonomik yaptırımlar uygulanmalı.
2. Çinin ekonomik gücünü zayıflatmak için boykot uygulanmalı.
3. Uygur tutsakların ürettiği zorla çalıştırılma ve kamplarda üretilen ürünlere karşı boykot uygulanmalı.
4. Doğu Türkistan'da kadın ve çocuk istismarı konusunda kadın ve çocuk hakları kuruluşları harekete geçmeli.
"Çeşitli bahanelerle tutuklananlar serbest bırakılsın"
Çinin acilen uygulaması gerekenleri de sıralayan Tümtürk, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
1. Karantina bahanesiyle evlere kapatılarak aç bırakılan anne ve çocukları, çadırlara götürülen aile üyeleri acilen serbest bırakılmalı.
2. 2016 senesinden bu yana Nazi Kamplarına kapatılan Uygurları serbest bıraksın ve kamplarda işkenceye maruz bırakılarak ölenlerin hesabını versin.
3. Çeşitli bahanelerle hapsedilen milletimizi serbest bıraksın ve yurt dışında olan akrabaları ile iletişimleri sağlansın.
4. Karantina ve hapse atılarak fikri ıslahat ve ideolojik arındırma adı altında aylarca ve yıllarca bekletilen kardeşlerimiz serbest bırakıldıktan 1-2 ay sonra hayatını kaybetmekte. Bunu Dünya Sağlık Örgütü de bilmektedir. Bu soykırımın önüne geçilmelidir. Yine uluslararası gazetecilerin vatanımızın istediği yerine gidip serbestçe gözlem yapmalarına, bilgi almalarına ve inceleme yapmalarına izin verilsin.
Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan da istekte bulunan Tümtürk, "Mazlum milletlerin yanında olduğunuzu biliyoruz. Çünkü Sayın Cumhurbaşkanım! Sizin 'dünya beşten büyüktür. Biz mazlumun sahibi zalimin hasmıyız' sözünüzü takdirle karşılıyoruz. Bu mazlumların içine Doğu Türkistanlılar da mutlaka dâhil edilmelidir." diye konuştu.
"Çin, Doğu Türkistan'da Coronavirus'u bahane ederek 35 milyon Müslümanı ev hapsine aldı"
Tümtürk, "Bugün Doğu Türkistan'da Çin virüsü, Wuhan'daki askeri biyolojik laboratuvarlarda üretilen ve dünyaya adeta bir nükleer silah gibi tehdit oluşturmak için üretilen bu virüs, dünyada 1 milyondan fazla insanın hayatını kaybetmesine sebep oldu. Trilyonlarca zarar verdi ve dünya ekonomisini çökme noktasına getirdi. Bunun sorumlusu Çin'dir. Neden dünya bunun hesabını Çin'den sormuyor? Yine aynı Çin, Doğu Türkistan'da Coronavirus'u bahane ederek 35 milyon Müslümanı ev hapsine almış, kapıları mühürlemiş, kaynak makinaları ile zincirlemiş, adeta Müslümanlara gündüz cehennem hayatı yaşatmaktadır. Bir millet topyekûn katliama tabi tutulmaktadır. Dünyada adalet var mı? İnsanlık var mı? Vicdan var mı? Elinde demir parçası olmayan bu milleti terörist, daeş, el kaide diye iftiralarla katleden Çin'e dur diyecek bir devlet yok mu? İslam dünyası nerede? İnsanlık nerede? Anlatacağımız çok şey var. Milletimiz imkânsızlıklara rağmen sosyal medyadan gönderdikleri 1-2 dakikalık görüntülerle yüreğimizi parçalıyor. Yürek dayanmıyor? Vicdan dayanmıyor? İmanımız buna sessiz kalmaya müsaade etmiyor. Allah'tan korkmuyoruz. Yardımcımız Allah'tır. Allah'ın bize yardım edeceğinden hiç şüphemiz yoktur." şeklinde konuştu. (İLKHA)