Trakya gezisini sürdüren HÜDA PAR Genel Başkanı Yapıcıoğlu ve beraberindeki heyet, geldiği Çanakkale'de yerel ve ulusal basın mensuplarıyla bir araya geldi.
Basın toplantısında konuşan Yapıcıoğlu, iç gündeme ilişkin olarak kira artışları, öğrencilerin burs ve kredi miktarları, icraya düşmüş vatandaşların borçlarının hazine tarafından ödenmesi; dış gündeme ilişkin olarak da siyonist işgal rejimi ile yakınlaşma, Ukrayna-Rusya savaşı, Azerbaycan-Ermenistan arasındaki sorunlar, devam eden Suriye'deki savaşla ilgili görüşmelerin yeniden başlaması ve mülteci sorunu konusunu ele aldı.
Konuşmasına iç gündeme ilişkin konulara değinerek başlayan Yapıcıoğlu, eylül ayında okulların açılacak olması nedeniyle özellikle memleketi dışında üniversite okuyacak öğrencilerin kira sorunuyla karşı karşıya bulunduğunu söyleyerek hükümetin bu konuda çözüm üretmesi gerektiğini dile getirdi.
"Öğrencilerin burs ve kredi miktarlarına en azından zamlar oranında bir artış yapılması gerekir"
Yapıcıoğlu, "Memleketin uzun süredir gündemini meşgul eden ekonomik sıkıntılardan bir tanesi de kira oranlarındaki aşırı artışlar. Malumunuz son dönemde sosyal konut projeleri hükümet tarafından açıklandı. Dar gelirlilere düşük taksitli uzun vadeli ödemeler planlanarak konut yapılacağı kararlaştırıldı ama kısa vadede de bazı çözümler gerekiyor. Bu sene açıklanan üniversite sınavı sonuçlarına göre açık öğretim okuyacak öğrenciler hariç bir milyona yakın yeni üniversite öğrencisi, üniversite hayatına başlayacak. Bunlardan bir kısmı belki kendi şehirlerinde okuyacak ama yüz binlerce öğrenci ailelerinden uzağa, başka şehirlere okumaya gidecekler. Kredi Yurtlar Kurumunun yurtlarında yeterince yer olmadığı, bütün öğrencilerin buralara yerleşemeyeceği gerçeğini göz önünde bulundurduğumuzda, kiralardaki yüksek artışların öğrencileri de çok ciddi etkileyeceğini söylemek herhalde yanlış olmasa gerek. Bu yüzden hem kira artışları hem de diğer öğrencilerin ihtiyaç hissettiği diğer beslenme, giyim, ulaşım gibi kalemlerdeki yüksek artışların göz önünde bulundurularak öğrencilerin burs ve kredi miktarlarına hatırı sayılır, en azından bu harcama kalemlerine gelen zamlar oranında bir artış yapılması gerekir." diye konuştu.
"Sadece icraya düşmüş kişilerin borçlarının tasfiyesi çok adil bir uygulama değildir"
Geçtiğimiz günlerde, hükümetin, icraya düşmüş yaklaşık 9 milyon kişinin borçlarının tasfiyesi kararına ilişkin değerlendirmede bulunan Yapıcıoğlu, şöyle konuştu:
Hükümet, yaklaşık 9 milyon vatandaşın 30 milyar lira civarındaki icralık borçlarının tasfiyesine ilişkin bir paket hazırladığını duyurdu. Bu pakette özellikle de elektrik, gaz, su ve telefon faturalarının ödenmemesi nedeniyle icraya düşen vatandaşların borçlarının hazine tarafından karşılanması, alacaklı şirketlerin bunları gider olarak yazıp vergiden düşürülmesi planlanıyor. Bu aslında icraya düşmüş vatandaşlar için iyi bir haber ama bir de bu işin şöyle bir yönü var: Kıt kanaat geçindiği halde borç bırakmayan, bu faturalarını ödeyen vatandaşlara herhangi bir ödeme yapılmadan, sadece icraya düşmüş kişilerin borçlarının tasfiyesi bize göre çok adil bir uygulama değildir. Keşke daha önce yaptığımız çağrılara kulak verilseydi de, 'dar gelirli vatandaşların zorunlu ihtiyaç maddelerinden olan elektrik, su ve gaz gibi giderlerinin en azından hane başına belli bir miktarı hazine tarafından karşılansın' çağrımız mâkes bulsaydı ve bu şekilde bir düzenlemeye gidilmiş olsaydı. 2012 yılında yazmış olduğumuz parti programımızdaki hususlardan bir tanesi budur. Bu çağrımızı buradan bir kez daha yineliyoruz: Borcunu zamanında ödeyen dar gelirli dürüst vatandaşlar cezalandırılmasın! Sadece borcunu ödemekte acze düşenleri değil, borcunu zorlanarak da olsa ödeyen dar gelirliler de gözetilsin. Bunun için; her bir haneye, hanedeki kişi sayısına göre belli miktarda su, gaz ve elektrik ücretsiz olarak verilsin.
"siyonizmle ilişkilerin geliştirilmesi Filistin davasına zarar veriyor"
Türkiye'nin siyonist rejim ile ilişkilerin güçlendirilmesi maksadıyla attığı adımları doğru bulmadıklarına işaret eden Yapıcıoğlu, Türkiye'nin Filistin meselesine sahip çıkmasının önemli olduğunu ancak siyonizmle ilişkilerin geliştirilmesinin Filistin davasına zarar verdiğini söyledi.
Yapıcıoğlu, "Sayın Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanlığı tarafından, israille ilişkilerin geliştirilmesinin Filistin davasına yaklaşımda bir değişiklik getirmeyeceği ve buna sahip çıkılmaya devam edileceği yönünde açıklamalar yapıldı. Biz başından beri şunu söylüyoruz; israil ile yakınlaşmak, onunla ilişkiler geliştirmek siyonistlerin cesaretini arttıracak, onların zulümlerinin önündeki engeller bir bir ortadan kalktıktan sonra bunlar pervasızca saldırılarına daha fazla devam edecekler. Nihayet Mescid-i Aksa'ya baskınlar devam ediyor. Yahudiler ibadet edecek diye Müslümanların mabetleri olan camiler Müslümanlara kapatılıyor, camilerde ibadet yapmalarına engel olunuyor. Buradan hükümete bir kez daha çağrıda bulunuyoruz; siyonizmin şerri daha fazla size dokunmadan, size daha fazla zarar vermeden onlarla bütün ilişkilerinizi kesin! Onların küresel çapta hâkim bulundukları finans ve özellikle medyadan dolayı onların şerrinden emin olmak için eğer onlara yaklaşma ihtiyacı hissediyorsanız, biliniz ki en zararlı yer onlara en yakın olunan yerdir. Lütfen yakınlaşmaktan, ilişki kurmaktan, ilişkileri geliştirmekten kaçının. Sadece hükümete değil, bütün İslam ülkelerine çağrıda bulunuyoruz." ifadelerini kullandı.
"Hükümetin dış politikasını toptan reddetme ya da toptan destekleme gibi bir pozisyonumuz yok"
Dış politika hakkındaki görüşleri sorulan Yapıcıoğlu, Ukrayna-Rusya savaşında Türkiye'nin takındığı pozisyondan Suriye'de kanın durması ile ilgili görüşmelere, Azerbaycan ve Ermenistan ilişkilerinden Doğu Akdeniz'de atılan adımlara kadar birçok konuda görüşlerini paylaştı.
Hükümetin dış politikasını toptan reddetme ya da toptan destekleme gibi bir pozisyonlarının olmadığının altını çizen Yapıcıoğlu, "Elbette bahsettiğiniz pek çok konu ile ilgili çok hızlı gelişmeler var. Mesela Ukrayna ve Rusya arasında bir savaş var. Türkiye bir NATO ülkesi. Diğer NATO ülkeleri neredeyse yekvücut halde Ukrayna'nın arkasında yer alıp Rusya'ya yaptırım uygulamaya başladılar. Türkiye bu konuda her iki tarafla ilişkilerini devam ettirme kararı aldı ve bence çok doğru bir karardı bu. Bu, diplomaside Türkiye'nin elini güçlendirdi ve gelinen aşamada belki diğer dünya ülkeleri de bu konuda Türkiye'nin diplomatik başarısını gördü ve itiraf etmeye başladılar.
Suriye meselesi ile ilgili biz başından beri yanlış yapıldığını, savaşın bu kadar tırmanmadan diyalog yoluyla müzakerelerle çözümü için ciddi adımlar atılması gerektiğini söyledik, halen de aynı noktadayız. Şu son dönemde kanın durması adına yeniden görüşmelerin başlanacak olmasının dile getirilmesini memnuniyetle karşılıyoruz. Kanın durmasını sağlayacak her adım değerlidir, önemlidir ve bir an önce atılmalıdır, diyoruz.
Doğu Akdeniz'de atılan adımlar ve dış politika ile ilgili o adımların doğru olduğuna inanıyoruz ve mutlaka binlerce kilometre öteden gelen insanların oradaki yeraltı kaynaklarını sömürmelerine engel olmalı, Türkiye kendi hukukunun korumalıdır, diyoruz.
Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki savaşta Azerbaycan haklıydı, Ermenistan işgalciydi ve işgal ettiği topraklardan çekilmesi için Türkiye'nin Azerbaycan'a destek vermesini doğru bulduk, destekledik, halen de aynı noktadayız.
Yani özetle dış politikada ya da herhangi başka bir konuda, muhalefet partisiyiz diye hükümetin atmış olduğu her adımı baştan yanlış bulduğumuzu deklare etmeyiz. Eğer doğruysa, kim yaparsa yapsın herkesin doğrusunun doğru olduğunu söyler, hakkını teslim ederiz. Yanlışı da kim yaparsa yapsın yanlış olduğunu söyler, o yanlışla birlikte doğrusunun ne olduğunu da söyleriz. Yani yapılması gerekenin ne olduğu konusunda da fikirlerimizi açıkça beyan ederiz. Bize göre sağlıklı bir eleştiri de böyle olmalıdır. Yani sadece bir şeyin yanlışlığını söylemeniz tek başına yetmez, doğrusunun ne olduğunu da ilave etmek gerekir." değerlendirmesinde bulundu.
"Herhangi bir sosyal sınıfa, bir kişiye ya da etnik-dini gruba karşı insanları kışkırtmak ciddi bir suçtur"
Türkiye'deki mülteciler ve bunların üzerinden körüklenmek istenen yabancı düşmanlığı konusunda sorulan bir soruya yanıt veren Yapıcıoğlu, "Mülteciler, sığınmacılar ya da muhacirler… farklı farklı yerlerden kendi memleketlerindeki huzursuzluk ya da sömürüden, talandan dolayı insanlar dünyanın farklı yerlerine göç ediyorlar. Bizim Memleketimizde de milyonlarca Suriyeli, Afgan veya başka ülkelerden gelen insanlar var. Biz bunlara muhacir demeyi tercih ediyoruz. Çünkü onlar kendi ülkelerindeki savaş şartlarından ya da talandan, yer altı ve yer üstü kaynaklarının sömürülmüş olmasından, ekonomik kaynaklarına el konulmuş olmasından ya da hayat şartlarından dolayı kendi ülkelerini terk edip buralara gelmişler. Ben inanıyorum ki o insanların önemli bir kısmı, eğer memleketlerine huzur avdet ederse, yeniden sükûnet sağlanırsa geri dönecektir. Ama dönmeseler de bir kısmı burada kalsa da herhangi bir kişinin taşıdığı pasaport ya da kimlik ya da konuştuğu dil nedeniyle ötekileştirilmesi, düşman gibi görülmesi ve diğer insanların onlara karşı kışkırtılması kötüdür. Zira bizim memleketimizden de insanların Avrupa'ya akın akın gittiğini, bunlardan bir kısmının orada vatandaşlık aldığını, orada oturma izni aldığını, orada iş kurduğunu unutmamamız lazım. Herhangi bir sosyal sınıfa, herhangi bir gruba, herhangi bir kişiye ya da etnik-dini gruba karşı insanları kışkırtmak, onları düşmanmış gibi göstermek çok ciddi bir suçtur Sadece ceza kanunu anlamında bir suçtan bahsetmiyorum. Bu, millete karşı da işlenmiş, belki ceza kanunlarında tarif edilmese bile milletin maneviyatını, milletin insani değerlerini tahrip eden, millete karşı işlenmiş bir suçtur. İhtiyaç içerisinde olan insanların milletimiz tarafından kendilerine kucak açılmasını doğru buluyoruz ve dileğimiz temennimiz onların memleketlerinin bir an önce huzura kavuşması ve o kişilerin kendi istekleriyle gönüllü olarak memleketlerine geri dönmesidir." ifadelerini kullandı. (İLKHA)