Yarım asırdır sönmeyen ateş: Kıble Mescidi yangını

Siyonist işgal rejiminin 1948'den bu yana uyguladığı kültürel soykırımın en ağır sonuçlarından olan 21 Ağustos 1969'daki Kıble Mescidi saldırısında, Kudüs fatihi Selahaddin-i Eyyubi'nin Mescid-i Aksa'ya hediye ettiği tarihi minber küle dönmüştü.

Ekleme: 20.08.2022 15:05:12 / Güncelleme: 20.08.2022 15:09:41 / Dünya
Destek için 

Siyonist işgal rejimi, 1948'den beri Kudüs şehrinin İslami medeniyet kimliğini ortadan kaldırmak amacıyla planlı bir şekilde kültürel soykırım uyguluyor.

Bu kültürel soykırımın en acı vereni 21 Ağustos 1969'da Kıble Mescidi'nde yaşandı. Yangının üzerinden tam 53 yıl geçti ancak Mescid-i Aksa halen bir yangın yeri...

O gün, Avustralyalı aşırılıkçı Dennis Michael Rohan, Gavanime Kapısı'ndan Mescid-i Aksa'ya baskın düzenledi ve Mescid-i Aksa'daki Kıble Mescidini ateşe verdi.

Tarihi minber başta olmak üzere bir çok önemli eşya küle döndü

Saldırıda, Mescid-i Aksa'nın güney cephesinde yer alan mescidin doğu kanadında, Mescid-i Aksa'nın cephelerinde, çatısında, nadide halıları, süslemeleri, Kur'an-ı Kerim, mobilya ve tüm unsurlarında yangın çıktı.

Yangında Müslüman dünyasını üzen en önemli olay ise Nureddin Zengi tarafından yaptırılan ve Selahaddin-i Eyyubi'nin, Kudüs'ü Haçlılardan geri aldığı 1187'den sonra hediye ettiği tarihi minberin küle dönmesi oldu.

Saldırgan, son derece yanıcı maddeleri Kıble Mescidinin içine ve dışına dökerek büyük bir yangına neden olmuştu.

İşgalci rejim yangının büyümesine neden oldu

Yangını büyük bir sevinçle karşılayan azgın siyonist işgalciler, bununla da yetinmedi Kıble mescidi ve çevresindeki suyu kesmiş, itfaiye araçlarını bölgeye sevk etmede ağır davranmıştı.

Filistinliler kendi çabalarıyla ateşi söndürmeye çalıştı

İşgalcilerin bu tavrına karşılık tarihi mirasa sahip çıkmak isteyen Filistinliler, büyük bir özveriyle hem kıyafetleri hem de Mescid-i Aksa'nın kuyularından topladıkları su ile ateşe söndürmeye çalıştı.

O dönem 8 yaşında olan ve yangına şahit olan Osman Al Hallabi, işgalcilerin eski yöntemlerle yangını sözde söndürmeye çalıştığını, ancak bunun yangının daha da büyümesine neden olduğuna dikkat çekmişti.

Her ne kadar işgalci rejim, yangının elektrik devresinden çıktığı yalanını uydursa da Arap mühendisler yangının kasıtlı olarak çıkarıldığını belgeledi.

Daha sonra yangının Avustralyalı aşırılıkçı Dennis Michael Rohan tarafından çıkarıldığı ortaya çıktı.

Avustralya vatandaşı bir Hristiyan olan Rohan, yaklaşık 4 aydır Netanya yakınlarında bir Komünizme dayalı bir yaşam sürülen Yahudi köyü Kibbutzta'da yaşıyordu.

Yangına neden olan saldırgan "akli dengesi yerinde olmadığı" yalanıyla serbest bırakıldı

Rohan, ilk ifadesinde Kıble Mescidi’ni kendisinin ateşe verdiğini itiraf etmiş, “Tanrı’dan emir aldığını” ve “Mesih’in gelişini hızlandırmak için” yangını başlattığı yönünde akla ziyan ifadeler kullanmıştı.

Rohan, olaydan iki hafta önce benzer bir kundaklama girişiminde bulunduğunu da itiraf etti. Bir süre gözetim altında tutulan Rohan, "akli dengesinin yerinde olmadığı" yalanının uydurulmasının ardından ülkesi Avustralya’ya geri gönderildi.

BM Güvenlik Konseyi işgal rejimini kınayan bir karar aldı

Yangın daha sonra uluslararası bir tepkilere yol açtı. Tepkilerin ardından toplanan BM Güvenlik Konseyi, 1969 tarihli 271 sayılı kararla 11 ülkenin lehte kullandığı oy ile işgalci rejim kınandı, Kudüs’ün konumunu değiştirme girişimleri de dâhil olmak üzere aldığı tüm tedbirleri iptal etmeye çağrıldı.

Kararda; işgalci rejimin hamisi ABD başta olmak üzere 4 ülke çekimser oy verdi.

Kararda Güvenlik Konseyi “İsrail’in işgalci askerleri tarafından 21 Ağustos 1969 günü Mescid-i Aksa'da çıkarılan yangının verdiği büyük zarardan dolayı üzüntü duymakta ve bu zarar neticesinde insanlık kültürünün maruz kaldığı kaybın boyutunu idrak etmektedir” denilmekteydi.

Yangının ardından İslam dünyasından tepkiler

Öte yandan bu olay, Arap devletleri ve Müslümanlar arasında son derece büyük öfkeye neden oldu, ardından ülkelerin liderleri Fas'ın başkenti Rabat'ta 25 Eylül 1969 günü toplandı. Toplantıda daha sonra İslam İşbirliği Örgütü olarak isimlendirilecek olan İslam Konferansı Örgütü'nü kurmaya karar verildi.

İslam ülkeleri daha sonra 1976'da Kudüs Fonu'nu kurmuş, bir sonraki yıl da Fas Kralı II. Hasan'ın başkanlığında "Kudüs şehrini ve İslami kutsallarını işgalci rejim tarafından uygulanan Yahudileştirme politikalarına karşı korumak" için Kudüs Komitesi kurulmuştur.

Tepkilerin arkası gelmedi

İşgalci rejim, Arapların ve Müslümanların duyduğu öfkenin "varlığına yönelik bir tehdide" dönüşmesini beklemiş, ancak tepkiler; yapılan mitingler, kınama açıklamaları ve İslam konferansı örgütünün teşkil edilmesinden öteye geçmedi.

İşgal rejimi eski başbakanı: Müslümanlar dört bir taraftan israile girecekler sandım ama korkulan olmadı

Nitekim, işgalci rejiminin o dönemki kadın başbakanı Golda Meir, yangının ardından yaptığı açıklamada, "O gece sabaha kadar uyuyamadım. Zannediyordum ki Müslümanlar dört bir taraftan israile girecekler. Lakin sabah oldu ve korkulan olmadı. İşte o zaman idrak ettim ki biz dilediğimizi yapabiliriz, zira bu ümmet uyuyan bir ümmettir." ifadelerini kullanmıştı.

Restorasyon

Restorasyon Kıble Mescidi'nin yangınından bir yıl sonra, Mescid-i Aksa İmar Komisyonu kurularak restorasyon çalışmaları başladı. Kıble Mescidi yanmış kısmı ile diğer zarar görmeyen revaklarından ayıran bir tuğladan bir duvarı örüldü. Nureddin Zengi minberi yerine demir bir minber konuldu ve restorasyon çalışmaları 1986'ya kadar devam etti. Sonra tuğladan örülmüş duvar kaldırıldı ve caminin güney tarafında namaz kılınmaya başlandı. Demir Minber, 2006'ya kadar hizmet etti, yanmış minberin benzeri birçok İslam ülkesinin katkısıyla Amman Balga Üniversitesi'nde aynı boyutlarda hazırlandı, 2006 yılının sonunda Kıble Mescidi'ne konuldu.

Mescid-i Aksa'ya saldırılar günümüzde de artarak devam ediyor

Öte yandan Mescid-i Aksa'ya yönelik baskı ve saldırılar günümüzde devam ediyor. İşgalci siyonistler hemen her gün Mescid-i Aksa'ya korumalar eşliğinde baskın düzenleyerek avluda ayinler gerçekleştiriyor.

İşgalciler fırsat buldukça protesto için Mescid-i Aksa'da toplanan Filistinlilere saldırıyor, mescidin kutsiyetini çiğniyor.

Mescid-i Aksa'yı kuşatan en önemli tehlikelerden biri de kazılar şeklinde ortaya çıkıyor. Kazılar 1967'de Süleyman Mabedi'ni arama bahanesiyle ev, okul ve camilerin altından başlayarak günümüze kadar devam ediyor. (İLKHA)