Bütçeye uygun kiralık daire bulmak zor YÜKSEK KİRA KRİZ SEBEBİ

Yükselen kira fiyatları ile birlikte toplumun her kesimini etkileyen gelişmeler de peşi sıra baş göstermeye başladı. Adliye koridorlarını dolduran kiracı-ev sahibi davaları, büyükşehir atamalarını sürgün yeri gibi algılayan kamu çalışanları, Anadolu’nun ucuz bölgelerine doğru göç hazırlığı yapanlar, üniversite tercihlerini bir başka bahara erteleyenler… Tüm bu gelişmeler ne yazık ki fahiş bir şekilde artan kira fiyatlarının, toplumsal krizleri de tetikleyici bir duruma geldiğini gösteriyor.

Ekleme: 27.07.2022 06:40:26 / Güncelleme: 27.07.2022 06:41:02 / Ekonomi
Destek için 

DOĞRUHABER / Hasan Işık 

Türkiye genelinde ailelerin tüketim maksatlı yaptığı harcamalar içinde en yüksek hisse yıllardır hiç değişmeyen kalemde yani konut ve kira harcamalarında. Ülke genelinde ortalama aile bütçesinin üçte birini eriten konut ve kira harcamaları büyükşehirlerde ve özellikle İstanbul’da aile bütçesinin yarısına kadar yükselmiş durumda. Fahiş kira artışlarına karşı önlem almaya çalışan hükümet, dar gelirli vatandaşları korumaya yönelik olarak kira artış oranında yüzde 25 şartı getirdi. Yapılan düzenleme ile birlikte kira fiyatlarına en yüksek yüzde 25 zam yapılabilecek fakat bu durum sadece mevcut evde oturan kiracıları kapsarken yeni kira sözleşmeleri için geçerli değil. Buna rağmen endeksa.com’un verilerine göre haziran ayı itibariyle ortalama kiralar son bir yılda İstanbul’da yüzde 168 artarak 8 bin 107 TL’ye çıktı. Yükselen kira fiyatları ile birlikte toplumun her kesimini etkileyen gelişmeler de peşi sıra baş göstermeye başladı. Büyükşehir atamalarını sürgün yeri gibi algılayan kamu çalışanları, Anadolu’nun ucuz bölgelerine doğru göç hazırlığı yapanlar, üniversite tercihlerini bir başka bahara erteleyenler… Türkiye’de toplumsal kırılmaları tetikleme potansiyeli taşıyan bu sorununu Tüketici Birliği Federasyonu (TBF) Genel Başkanı Mehmet Bülent Deniz, DOĞRUHABER için değerlendirdi. İşte Deniz’in değerlendirmelerinden öne çıkan başlıklar:

“ADLİYELER TIKLIM TIKLIM KİRACI-MAL SAHİBİ DAVALARIYLA DOLMUŞ DURUMDA”

“Şubat ayında çıktı bu kriz, şubattan bu yana çok konuşuldu, hükümet yapa yapa %25’lik bir artış sınırlandırması getirebildi. Biz de bu artış sınırlandırılmasının sadra şifa olmayacağını, karaborsayı artıracağını, hava parasını artıracağını ifade ettik. Nitekim de öyle oldu; ev sahibi ve kiracıların adliyelik davaları üçüncü sayfa haberler de yer almaya başladı. Kira artışları el altından ya yüksek şekilde yapıldı resmiyette gösterilmedi ya da duyduklarımıza göre mal sahipleri biraz toplu para verip kiracıyı davasız çıkarma yoluna gittiler. Sulh hukuk mahkemelerinde İstanbul’da şu anda bugün dava açtığınız zaman en erken ilk duruşma günü 2023 Mart ayına veriliyor. Adliyeler tıklım tıklım kiracı-mal sahibi davalarıyla dolmuş durumda. Bir toplumda bu kadar çok hukuki ihtilafın olması, zaten meselenin çözümlenmediğini ortaya koyuyor.”

“ÇÖZÜM ÖNERİMİZ KABUL GÖRMEDİ”

“Biz de bu noktadan yola çıkarak en başından beri kira artışına sınırlama getirmenin bir faydası olmayacağını, piyasanın kendi işleyişine ters olacağını ifade ettik. Şu çözümü önerdik: İki evden daha fazla evi olanların üçüncü evden itibaren daha fazla emlak vergisi ve kira geliri vergisi ödemesi gerektiğini, bu yapıldığı takdirde piyasada fiyatların sakinleşeceğini söyledik. Ancak bu önerimiz kabul görmedi. Devlet eliyle iktisat biliminin ruhuna aykırı bir sınırlama getirildi. Bunun çalışmadığı da ortaya çıktı.”

“ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİ BU YIL ÇOK BÜYÜK BİR MAĞDURİYET YAŞAYACAKLAR”

“Esas tehlike şudur: üniversite öğrencileri bu yıl çok büyük bir mağduriyet yaşayacaklar. Hatırlarsanız geçtiğimiz yıl sonbaharda yurtların yetmemesi meselesi gündeme gelmişti. Oldukça büyük sıkıntılar ortaya çıkmıştı. Aynı sıkıntı bu sene artarak devam edecek. Artmasının sebebi ekonomik koşullar ve artan kira fiyatları. Okulların açılmasına bir buçuk aylık bir süre kaldı. Öğrencilerle ilgili ne yapılacağına dair henüz hiçbir yaklaşım görülmüyor. Haftaya yerleştirmeler belli olacak. Duyumlarımıza göre birçok üniversite öğrencisi şehir dışında okumaktansa seneye bir daha üniversite sınavına girip bulunduğu şehirde okumaya gayret edecek. Çünkü öğrenciye zaten ev verilmesi sıkıntılıydı. Bir de öğrenci büyük şehirlerden birinde üniversite kazandıysa bu fiyatlarla yer bulması ve barınması da mümkün değil.”

“RANT VERGİSİNİN GETİRİLMESİ GEREKİR”

“Çözüm önerimizle ilgili şunu ifade etmek istiyorum: İki evim olduğunu farz edin. Birinde kendim oturuyorum. Diğerinde de kiracım oturuyor. Her ev sahibinin ödediği bir emlak vergisi var. Eğer iki evim varsa bu iki ev için bir emlak vergisi ödemeyeceğim. Bunu artık toplumsal standart kabul ediyoruz. Ama üçüncü bir konut sahibi olursam ödeyeceğim emlak vergisinin emsallerine göre bir kat daha fazla olmasını öneriyoruz. Şu anda sadece kira değil taşınmaz satış fiyatları da çok yüksek. 2+1 evler bir milyon liradan başlar hale geldi. Yine aynı şekilde benim bir kiracım varsa buna bir ses çıkarmayalım. Farz edin ki emekli biri ikramiyesiyle bir ev almış ve kiraya vermiş. Buna bir itirazımız olmaz. Ancak iki veya üç kiracın varsa, kira geliri vergisinin artması gerekir. Yani bir rant vergisinin olması gerektiğini söylüyoruz. Zaten böyle bir vergi konuşulduğu anda iddia ediyorum taşınmaz satış fiyatları yüzde 25, kiralar da aynı oranda hatta yüzde 50’ye yakın oranda azalacaktır. Bunu çok net söyleyebilirim. Çünkü bu ülkede insanlar en çok vergi vermekten korkarlar. Devlete yakalanmaktan korkarlar. O nedenle bu rant vergisinin getirilmesi gerektiğini düşünüyorum.”

EKONOMİK KRİZ TOPLUMSAL KRİZE DÖNÜŞMEDEN HAREKETE GEÇİLMELİ

Başta Türkiye’nin yansıması olarak görülen İstanbul’da, fahiş kira tutarları nedeniyle bütçelerine uygun ev bulamayan ve halkın büyük bir çoğunluğunu oluşturan dar gelirli vatandaşların karşı karşıya kaldığı artık adliye koridorlarını sıkça aşındırmaya başlayan bu sorun, içinde toplumsal kırılmalara neden olabilecek unsurları barındırıyor. Yetkililer, sadece düzenleme getirmekle kolay kolay çözüme kavuşmayacak olan bu soruna karşı getirilen alternatif çözüm önerilerine kulak tıkamamalı ve yaşanan ekonomik krizin toplumsal krize dönüşmesine fırsat vermeden bir an evvel harekete geçmelidirler.