Danıştay'dan TSK'da başörtüsü kararı

Danıştay’ın en üst karar organı İdari Dava Daireleri Kurulu (İDDK), Türk Silahlı Kuvvetleri’nde (TSK) başörtüsü serbestliğine izin veren kararın iptal edilmesi talebini usulen reddetti.

Ekleme: 22.07.2022 16:35:44 / Güncelleme: 22.07.2022 17:05:40 / Güncel
Destek için 

Danıştay’ın en üst karar organı İdari Dava Daireleri Kurulu (İDDK), Türk Silahlı Kuvvetleri’nde (TSK) başörtüsü serbestliğine izin veren kararın iptal edilmesi talebini usulen reddetti.

Milli Savunma Bakanlığı (MSB), 15 Şubat 2017’de Türk Silahlı Kuvvetleri Kıyafet Yönetmeliği’nde değişiklik yaptı. Düzenlemeyle birlikte kadın subay, astsubay ve askeri öğrencilerin resmi kıyafetlerinin üzerine başörtüsü takabilmelerinin yolu açıldı.

İslam düşmanlığıyla malul Halkın Kurtuluş Partisi  (HKP) ise, söz konusu yönetmelik maddesinin iptali ve yürütmesinin durdurulması talebiyle Danıştay’da dava açtı. Düzenlemenin orduyu ve subayları bir din devleti yapılanmasına götüreceği belirtilen dilekçede, laiklik ilkesiyle bağdaşmadığı savunuldu.

Danıştay 2. Dairesi, 20 Aralık 2017’de yürütmenin durdurulması talebini bire karşı 4 üyenin oyu ile reddetti. Ardından Daire, 19 Kasım 2020’de ise TSK’de başörtüsü serbestliğine izin veren yönetmeliğin iptalini usulen oy çokluğuyla reddetti.

1 ÜYE KARARA MUHALİF KALDI
Cumhuriyet'ten Mehmet Oflaz'ın haberine  göre, HKP avukatları, Danıştay 2. Dairesi’nin başvuruyu reddetmesi üzerine davayı Danıştay’ın en üst karar organı İdari Dava Daireleri Kurulu’na taşıdı. Kurul, Hasan Güzeler’in başkanlığında toplandı. Toplantıda, başkanla birlikte 12 üye TSK'de başörtüsü serbestliğine izin veren yönetmeliğe onay verirken; üyelerden Z. Ö. karara muhalif kaldı.

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, 12 Mayıs 2022’de HKP’nin “dava açma ehliyetinin olmadığı” gerekçesiyle davanın usulen reddedilmesine karar verdi. Cumhuriyet’in ulaştığı İDDK kararında, “Davacının, davaya konu ettiği kıyafet değişikliğine ilişkin düzenleme ile değişen hukuki durumun tarafı ya da yararlananı olmadığından güncel, kişisel ve meşru bir menfaat ilişkisinin bulunduğunun kabulüne imkân bulunmamaktadır” denildi.