Cinsiyetini değiştirmek isteyen bu çocuklar deccalizmin kurbanlarıdır!

İstanbul Medeniyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Akın, katıldığı bir programda gençlerin cinsiyet değiştirmek için sırada olduğunu, toplumun çökmek üzere olduğunu söyledi. bu ifadeler 300 yıldır alemi fesada uğratan sekülerizmin saçtığı tehlikenin boyutlarını gösteriyor. İslam Dünyası şu hazcı teröre karşı tebliğ ve davet misyonu ile ayağa kalmak zorunda.

Ekleme: 17.06.2022 11:44:42 / Güncelleme: 17.06.2022 17:09:06 / Güncel
Destek için 

Mustafa Karakaş/Doğruhaber

"Cerrahpaşa'da 4 bin kız, erkek olmak için bekliyor. Zeynep Kamil'de de 2 bin 700 erkek kız olmak için bekliyor" sözleri ile durumun vahametini ortaya koyan Prof. Dr. Ahmet Akın, sapkınların avukatlığını yapan basın tarafından hedef alındı.

Akın, cinsiyet değiştirmek için gelenlerin müzik, moda, sinema ve dizilerden 'etkilendiğini' "Yaşlarının henüz 12 ile 19 yaş arasında" olduğunu ve yüzde 99'unda kesinlikle hiçbir sorun olmadığını söylüyor.

Bu çocukların dindar ailelerin çocukları olduğunu çünkü isimlerinin Ebrar, Ayşe, Hümeyra, Betül, Zümra, Meryem, Asiye gibi isimler olduğunu ifade ediyor.

Bir bilimadamının şu önemli tespiti karşısında “nerde hata yaptık” deyip sorgulamak gerekirken tetikçi siyonist basın, hocayı hedef tahtasına oturttu.

Peki nasıl oldu bu.

Şu İslam memleketinin çocukları nasıl ve neden cinsiyet değiştirme, deist olma hastalıklarına kapıldı?

Öncelikle (insanlık olarak) bir saldırı altında olduğumuz gerçekliğini kabul etmeliyiz.

Bu saldırı son derece ahlaksız ve vicdansız.

Ne Moğol ne de Haçlının saldırılarına benziyor.

Onlar da sömürmek için buradaydılar ama onur avcılığı yapmadılar…

Şimdi ise dinsel bir yanı olmayan korkunç bir saldırı dalgası ile karşı karşıyayız. Buna belki deccalizm saldırısı demeliyiz, belki şeytanın, kutsalları yeryüzünden silme harekâtı demeliyiz.

Belki nefsini ilah edinenelerin taarruzu demeliyiz.

İsimlendirme o kadar da önemli değil.

Ama saldırı açık

Taarruzu Fransa’da başlatanlar “özgürlükçülük” sloganı ile yola çıkmıştı.

Kanaatimizde hikâye orada başlıyor.

Kutsallara savaş açma, sekülerleşme, nefsini ilah edinme, “zevklerim için her şeyi yaparım” döneminin başlangıcı orası olsa gerek.

İlk talepleri yani özgürlük talepleri çok masum ve yerindeydi üstelik haklıydılar da.

İlk saldırıda kilise ayaklar altına alındı. Dedik ya haklıydılar.

Sonra gelenekleri ayaklar altına aldılar. Zamanla akılların birleşiminden devasa bir fikriyat doğdu.

Bilim kurgu filmi gibi gelebilir ama komplike bir akıl türedi!

Yüzlerce kolu olan bir ahtapotun harekete geçmesi gibi harekete geçtiler

Hristiyanlığı 100 yıl içinde un ufak ettiler.

Tabiri caizse yok ettiler..

Artık hedeflerinde en çok direnen vardı.

Müslümanlar..

Hikayeyi özetlersek

Ahtapotun kolları artık bizim yakamızı tutmuştu.

Bir kol modernizmi kutsarken diğer kol geleneği yıkmakla uğraşıyordu.

Bir kol, “benim bedenim, benim kararım” deyip kürtaj ve açıklık propagandası yaparken diğer kol dindar ailelerde kızların baskı altına alındığını işledi.

Bir kol inançları sorgularken, dindar görünümlü diğer kol hadisleri çöpe atmak peşinde koştu.

Bir kol piyasanın nasıl giyineceğine moda üstatları (onları da onlar üstat yaptı) aracılığı ile karar verirken, diğer kol unisex elbiseler üretmeye başladı. Artık hepimiz dar pantolon giymek zorundaydık. Çünkü piyasa dar istiyordu!

Artık erkek bebekler mavi, kız bebekler pembe giymek zorunda değildi.

Piyasa unisex(cinsiyetsiz) istiyordu!

Geleneğine bağlı sanatçılar hızla piyasadan silinirken/sildirilirken, eşcinsellik ilanında bulunan yabancı sanatçılar bir anda sosyal medyanın da etkisi ile gençleri zehirli bir sarmaşık gibi sardı.

En çok küfreden, en çok açılan, en çok içen, af buyurun en namussuz en ünlü olmaya başladı.

Ünlü olmak gençleri etkilemek ve onların patronu olmak demekti.

Yırtık pantolon giydiler, giydirdiler.

Aldattılar, aldatıldılar hülasa i kelam ifsat için gereken her şey yapıldı.

Tarantula avını yakalamıştı.

Birçok koldan faaliyet yürüten ifsad hareketleri, bu koca ahtapotun kolları olmuştu.

Ahtapot adını verdiğimiz şeye belki sanal deccal denilebilir. Kutsalları yok etmeye çalışan modern zamanın Deccal’i elbette çocukları da hedef aldı.

Deccalizm yayılırken filmlerde eşcinsel/sapkın ilişkileri neredeyse sıradanlaştırdı. Bundan 30 yıl önce izlediğiniz çizgi filmleri derinlemesine tahlil ettiğinizde ayrıntılardaki sapkınlıkları fark edebileceksiniz.

Çocuk bir ağaca baktığını sanıyordu, daha doğrusu ekranda o vardı ama ağacın yaprakları ile (ilk bakışta asla fark edilemez) çocuğun beynine çıplaklık, ahlaksızlık cinsiyet objeleri enjekte edildi.

İzlediğiniz Aslan Kral’ın burun kısmında çıplak bir kadının olduğunu belki bu yazıyı okumayana kadar siz de görmediniz.

Ama bilinç altınız onların hepsini gördü. Bugün cinsiyet değiştirmek istiyorum diyen zavallı gençler 25. Kare denilen sapkın bilinçaltı operasyonlarının kurbanlarıdır.

Bu çocuklar sanal deccalizmin kurbanlarıdır!

Peki şu durumda ne yapmalıyız?

İyice umutsuzluğa mı kapılmalıyız? Asla!

Biz 300 yıllık resmi çekmeye başladık.

Oysa İnsanlık tarihine bakıldığında tek başına Firavun karşısına dikilen bir Hz Musa’yı görüyor, Nemrud’a karşı Hz İbrahim’i, Mekke Şirk devletini ve Arabistan coğrafyasında 23 yılda muazzam bir inkılap gerçekleştiren bir Hazreti Resuli Ekrem’i(sav) görüyoruz.

Ya bugünlere gelecek olursak Moskofa direnen bir Şamil, bir Afganistan direnişi…

70 yıldır siyonizme direnen bir Filistin görüyoruz.

Bu devasa ahtapot karşısında elbette umutsuz değiliz

Ama saldırının boyutunu bilmeliyiz ki savunmanın gerekliliğini ve yerindeliğini kavrayabilelim.

Madem küresel bir ifsat vardır o zaman Müslüman gençlik, aydınlar, sanatçılar, siyasetçiler ayağa kalkmalı ve küresel davet ve tebliğ için kolları sıvamalıdır

Çünkü bu ümmetin tarihi, teslimiyetin değil; tuğyana karşı direnmenin tarihidir