Kirayı sabitlemek çözüm değil “TOKİ 81 İLDE DARGELİRLİLER İÇİN KONUT YAPMALI”

Türkiye’deki konut sorunu içinden çıkılmaz bir hale geldi. Ekonomik sorunu bahane eden fırsatçılar, kira ve ev fiyatlarında fahiş artışlara gitmesi çok zor günlerden geçen halkı kara kara düşündürüyor. Konut sorunun çözümü için önerilerde bulunan HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, TOKİ’nin dar gelirliler için ivedi olarak 81 ilde konut yapması gerektiğini belirterek, “Bizim bir çağrımız var, TOKİ devreye girip, 81 ilde mutlaka bir an önce sosyal konutları yapma, dar gelirli vatandaşa konut yapma konusunda harekete geçmelidir.” dedi.

Ekleme: 15.06.2022 07:10:55 / Güncelleme: 15.06.2022 07:11:02 / manşetler
Destek için 

Şükrü Tontaş-BİTLİS

Memleket gezileri kapsamında Muş'a gelen Yapıcıoğlu, esnaf ziyareti ve halk buluşmalarının ardından basın mensuplarıyla kahvaltıda bir araya geldi. Basın toplantısında Yapıcıoğlu’na Genel İdare Kurul üyelerinden Mahmut İrtem, İnan Sur ve İl Başkanı Mehmet Şirin Çağlayan eşlik etti.

Yapıcıoğlu, ekonomik krizden ahlak krizine, Suriye meselesinden Yunanistan'a, asgari ücretten sağlık çalışanların taleplerine ilişkin iç ve dış gündeme dair önemli değerlendirmelerde bulundu.

Son birkaç hafta içinde basına ve sosyal medyaya yansıyan görüntüleri hatırlatan Yapıcıoğlu, "Ekonomik krizin yaşandığı şu son süreçte özellikle son birkaç hafta basına ve sosyal medyaya yansıyan bazı görüntüler, bazı olumsuz haberler, aynı zamanda memleketin bir de ahlak krizi yaşamaya başladığını gözler önüne serdi. Sözüm ona özgürlük kılıfı adı altında alenen ulu orta parklarda, bahçelerde, kamuya açık yerlerde sergilenen hayasızca hareketler, işin vahametini ortaya koyuyor. Sadece haz peşinde koşan, geleceğe dair hiçbir kaygısı olmayan, başı boş bir nesil yetiştirerek bütün bir toplum, gençlikten başlamak suretiyle ifsad edilmek isteniyor." dedi.

"BİR AN ÖNCE SOSYAL KONUTLAR YAPILMALI"

Konut yetersizliği ve kira fiyatlarına da değinen Yapıcıoğlu, konutların bir kısmının yabancılara satıldığının altını çizdi.

Yapıcıoğlu konuşmasının devamında, şu ifadeleri kullandı:

Son bir iki yıl içerisinde hem konut hem kira fiyatları çok anormal derecede arttı. Geçtiğimiz günlerde Meclis'te bir kanun çıktı. Kira artışları yüzde 25 ile sınırlandırıldı. Eğer konut arzı sağlanamazsa, ihtiyaç kadar konut üretilip arz edilemezse, bu sorunun üstesinden kanunlarla ya da benzer tedbirler gelmek mümkün olamayacaktır. Şu anda vatandaşın ihtiyaç duyduğu kadar konut yoktur. Buna rağmen bu konutların bir kısmı yabancılara satılmaktadır. TL'nin değerinde çok ciddi düşüş olması nedeniyle dışarıdan gelen insanlara çok ucuz gibi gelen fiyatlar, bizim vatandaşımıza çok yüksek gelmektedir ve konut satın almak zaten dar gelirler için artık bir hayal olmuştur. Konut alamayan insanlar sokakta kalamayacağına göre, kiralık daire bulacaklardır. Ama yeterince daire ve konut olmadığı için kiralar da durdurulamıyor maalesef. Bunun için bazı önerilerimiz olmuştur. Diyoruz ki, eğer siz konut fiyatlarıyla ilgili gerçekten hem kira hem de satın alma rakamlarıyla ilgili bir önlem almak istiyorsanız, bunu durdurmak istiyorsanız, yapmanız gereken birkaç işlem var. Hükümet bir açıklama yaptı; 'Hazineye ait arsaların uygun koşullarda konut üretimi için ihtiyaç sahiplerine tahsis projeleri' Bu bir an önce hayata geçirilmelidir. Bizim bir çağrımız var, TOKİ devreye girip, 81 ilde mutlaka bir an önce sosyal konutları yapma, dar gelirli vatandaşa konut yapma konusunda harekette geçmelidir. Şu an konut fiyatlarının çok yüksek olması nedeniyle yeterince arsa üretimi yoktur. Sınırlı imar alanları vardır. O arsaları ellerinde bulunduranlar, belki bugünün ekonomi şartlarında her şeyin fiyatı artı bunun fiyatı neden artmasın? diyerek onlar da fiyatları katladılar. Özellikle büyükşehirlerde maliyetin yarısından fazlası arsadır. Bu da çok ciddi bir şekilde fiyatları etkilemektedir.

"SORUNLARDAN BİR TANESİ DE ÜLKENİN İÇİNDE BULUNDUĞU EKONOMİK DARBOĞAZ"

Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik dar boğaza da değinen Yapıcıoğlu, şunları kaydetti:

"Uzun bir süredir memleketi dolaşıyoruz. Sorunlardan bir tanesi de ülkenin içinde bulunduğu ekonomik darboğaz ya da buna ekonomik kriz diyelim. Uzun süredir çok anormal bir fiyat artışı var. Özellikle temel tüketim maddeleri ve konut başta olmak üzere insanların hayatını devam ettirebilmesi için zorunlu olarak ihtiyaç duyduğu hemen her şeyin astronomik olarak fiyatları katlanıyor. Adeta fiyatlar geometrik bir şekilde katlanarak gidiyor. Bu anormal fiyat artışları, özellikle dar gelirlileri, başta emekliler, asgari ücretliler ya da geçimini sağlamaya yetmeyen sabit gelirliler muzdarip ve gerçekten geçimlerini sağlama noktasında büyük bir zorluk yaşıyorlar. Bu da ayan beyan ortada...  Görülen o ki bu fiyat atışları bir müddet daha devam edecek. Çünkü açıklanan tüketici fiyat artışı ile üretici enflasyonu arasında halen geniş bir makas var. Bu şu demektir, bir müddet sonra şu andaki girdi fiyatları sabit kalsa bile, üretici enflasyonu yavaş yavaş tüketici enflasyonuna yansımaya devam edecek." diye konuştu.

"VATANDAŞIN GELİR SEVİYESİNİ YÜKSELTİN"

Ekonomi noktasında hükümete çağrıda bulunan Yapıcıoğlu, "Daha önce de hükümete çağrıda bulunduk. Bir kez daha çağrıda bulunuyoruz. Siz fiyat artışlarını durduramıyorsanız, enflasyonun önüne geçemiyorsanız, o zaman yapmanız gereken bir şey var, vatandaşın gelir seviyesini mutlaka yükseltmeniz gerekir. Kendi geçimine yetebilecek kadar bir gelire sahip olması için gerekli tedbirler alınmalı. Haziran ayının sonunda emekli maaşlarına yapılacak olan zamlar hesaplanırken, mutlaka geçim şartları göz önünde bulundurulmalı. Öteden beri yapmış olduğumuz bir teklif var. Mecliste grubu bulunan bütün partilere, hatta bütün milletvekillerine çağrımız şudur; asgari ücret şu anda açlık sınırının altında. Bunun en temel nedenlerinden bir tanesi de asgari ücretin tarifi ve tanımıdır. Asgari ücretin tanımında bakmakla yükümlü olduğu aile fertleri yoktur. Sadece işçinin asgari düzeyde ihtiyaçlarına yetecek ücret. Fakat asgari ücretle çalışan insanların çok önemli bir kısmı aynı zamanda bir aile geçindiriyorlar. Bunun da unutulmaması gerekir." şeklinde konuştu.

"SAĞLIK ÇALIŞANLARININ TALEPLERİNİ KARŞILAYACAK İYİLEŞTİRMELER YAPILMALIDIR"

Sağlık çalışanların sorun ve taleplerine ilişkin hükümete seslenen Yapıcıoğlu, taleplerin neredeyse tamamının haklı talepler olduğunu ifade ederek şu çağrıda bulundu:

Sorunlardan bir tanesi de sağlık çalışanlarının kendi özlük hakları ve çalışma şartları nedeniyle ortaya koydukları tepkilerdir. Dönem dönem işi yavaşlatma ya da durdurma eylemleri yapıyorlar. Bazı talepleri var. Bu taleplerin neredeyse tamamı haklı taleplerdir. Şu anda da hükümetin gündeminde sağlıkla ilgili bazı kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede değişiklik yapma vardır. Bu kanun teklifi meclise sunulmuştur. Ancak yapılması düşünülen teklif, sağlık çalışanlarının talebi karşılamaya yetmiyor. Hükümete çağrımız, mutlaka sağlık çalışanlarımız başta hekimler olmak üzere, onların taleplerini karşılayacak ve yurt dışına göçlerini engelleyecek düzeyde bir iyileştirme yapılmalıdır.

"EĞİTİM SİSTEMİ YENİDEN GÖZDEN GEÇİRİLMELİ"

Eğitim sisteminin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğinin altını çizen Yapıcıoğlu, "Mutlaka bu hayasızlıkların, çirkefliklerin, çirkinliklerin önüne geçilmeli. Bütün bu gördüğümüz olumsuz manzaralar, aynı zamanda şunu da gündeme getiriyor. Nasıl bir eğitim sistemimiz var? Önümüzdeki cuma günü okullar kapanacak. Okulların kapanışı yaklaşırken, farklı yerlerde mezuniyet törenleriyle de yine eğitim sistemimiz bir kez daha gündeme geldi. Bütün olarak bu toplumsal çözülmenin önüne geçebilmek için mutlaka eğitim sisteminin de elden geçirilmesi gerekiyor. Batı'dan ithal hukuk ve eğitim sistemi yerine, bizim kendi sistemimizi inşa etmemiz, kendi özümüze uygun, tarihimize, örfümüze, inancımıza, geleneğimize uygun bir sistem inşa etmemiz gerekir. Batı taklitçisi bu eğitim modeli memlekete bir şey kazandırmamıştır. Müfredata da mutlaka adap ve edep dersleri konulmalıdır. Belki eğitimin isminden başlamak suretiyle talim ve terbiyeyi bıraktık. Eğitim ve öğretim dedik. Eğip bükerek gençleri bir şekle sokmaya çalıştık. Gençler ne bize benziyor ne de bütün yönleriyle o benzemeye çalıştıkları Batı'ya benziyorlar. Sadece haz ve hız peşinde koşan bir nesil geliyor. Bu, toplumun geleceği için bir felakettir." ifadesini kullandı.

"YAPILMASI GEREKEN SURİYE'DEKİ SAVAŞIN BİTİRİLMESİDİR"

Suriye için yapılması gerekenin savaşı bitirmek ve huzuru sağlamak olduğunu dile getiren Yapıcıoğlu, "2011 yılının mart ayından beri Suriye'de bir iç savaş, bir iç karışıklık var. 10 yılı aştı Suriye'deki insanların yarısından fazlası ülke içinde yer değiştirdi ya da yurt dışına kaçmak zorunda kaldı. Aşağı yukarı nüfusun üçte biri yurt dışına kaçtı. Bu 8 milyonu aşkın bir rakam demektir. Bunların da yarısından fazlası Türkiye'ye geldi. Türkiye, Suriye'den kaçıp Türkiye'ye sığınan muhacirlerin oraya geri gitmesini istiyorsa, yapması gereken şey, bir askeri müdahale ile onlara bir alan açmak değil. Yapması gereken şey şudur; oradaki savaşın bir an önce bitmesini temin edecek adımlar atmaktır. Orada sulh ve sükuneti yeniden temin etmeye yardımcı olmak ve Suriye vatandaşlarından her birinin terk ettiği kendi memleketine, köyüne, mahallesine, şehrine, evine, tarlasına, bahçesine yeniden kavuşmasını temin etmektir." ifadesini kullandı.

"SURİYE'NİN DEMOGRAFİK YAPISININ DEĞİŞTİRİLMESİ KISA VADEDE KÂRLI GÖRÜNSE DE UZUN VADEDE ORAYI İSTİKRARSIZLAŞTIRACAKTIR"

Suriye'nin demografik yapısının değiştirilmesi, kısa vadede karlı görünse de uzun vadede orayı istikrarsızlaştıracağına vurgu yapan Yapıcıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

Suriye'nin en güneyinden kaçmak zorunda kalan ve buraya gelen kişiyi, siz Suriye'nin en doğusuna ya da kuzeyine ya da batısına, farklı bir yere, başkasının evine yerleştirirseniz, siz doğru bir iş yapmış olmazsınız. Kısa vadede size sığınmış olan, sizden yardım bekleyen, can güvenliği için topraklarını terk eden insanları, bazı yerlerin demografik yapısını değiştirmek için bir fırsata çevirirseniz yanlış yapmış olursunuz. Demografik yapının değişmesini sonuç verecek herhangi bir adım atmak, kısa vadede karlı gibi görünse de uzun vadede oradaki istikrarsızlığı arttıracaktır. İçerde veya dışarda, iç meseleler veya uluslararası meselelerle ilgili herhangi bir adım atılırken, mutlaka meşruiyet zemininde kalınmalı, mutlaka hukuk çerçevesinde, evrensel hukuk prensipleri içerisinde hareket edilmelidir. Suriye ile ilgili yapılması gereken en önemli iş de bize göre oradaki iç karışıklığın ve savaşın bir an önce bitmesi için çaba sarf etmektir. 2011-2012'den beri söylüyoruz, bu savaş uzadıkça mutlaka bu yangın çevresine de şöyle veya böyle bir zarar verecektir.

"EĞER YUNANİSTAN BİRİLERİNİN TAHRİKİNE GELİRSE, EN BÜYÜK ZARARI KENDİSİ GÖRECEKTİR"

Son olarak Yunanistan meselesine de değinen Yapıcıoğlu, "Şu son dönemlerde Yunanistan'ın tavırları, kanaatimce sadece Yunanistan'ın kendisinin karar verdiği bir şey değil. Birileri sanki Yunanistan'ı bazı konularda cesaretlendirip özellikle ortamı germe konusunda tahrik ve teşvik ediyor. Yunanistan bu oyunlara gelmemeli. Eğer gelirse, belki Türkiye'ye zarar verebilir ama en büyük zararı da kendisi görecektir. En büyük zararı kendisi görecekken, birileri sadece onu tahrik etti ve sırtını sıvazladı diye bu maceraya girmemelidir. Her iki halkın da zararına olacak adımlardan şiddetle kaçınılmalıdır."

(İLKHA)