İhracat Artıyor Ama DAR GELİRLİ NEDEN ZORDA?

Türkiye ekonomisi istikrarlı bir şekilde büyümeye ve ihracatta da peş peşe rekorlar kırmaya devam ediyor? Peki ama bu olumlu rakamlar neden vatandaşın refahına yansımıyor? Neden hep dar gelirliler kemer sıkmak zorunda kalıyor? Artık “orta direği” kalmayan bu ülkenin sabit gelirli büyük bir kesimi, ne zaman “geçim derdi” ateşinden kurtulacak?

Ekleme: 08.06.2022 06:48:35 / Güncelleme: 08.06.2022 06:49:02 / manşetler
Destek için 

DOĞRUHABER / Hasan Işık -  Öncelikle Türkiye ekonomisinin büyümeye devam ettiğini ve hemen her ay yeni ihracat rekorları kırıldığını resmi kurumların açıkladığı rakamlarla ortaya koyalım. Bir hafta önce   Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Ocak-Mart 2022 dönemini kapsayan gayrisafi yurt içi hasıla (GSYH) verilerini açıkladı. Veriler, Türkiye ekonomisinin ilk çeyrekte yıllık bazda yüzde 7,3 büyüdüğünü gösterdi. Bu ilk resmi rakamı açıkladıktan sonra ikinci olumlu resmi rakama geçelim. Yine aynı günlerde Ticaret Bakanı Mehmet Muş, 2022 Mayıs ayına ilişkin dış ticaret verilerini açıkladı. Buna göre, mayıs ayı ihracatı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 15,2 artışla 19 milyar dolara ulaştı. Muş, “Bu tüm zamanların en yüksek mayıs ayı ihracatıdır” dedi. Şimdi pandemi döneminde ekonomiye “daralma” olarak yansıyan yol kazasını saymazsak ülke ekonomisi düzenli bir büyüme periyodunda. Ve Türkiye ihracatta da peş peşe rekorlar kırmaya devam ediyor? Bu rakamlar, bu ülkede yaşayan ve ülkesini seven her vatandaşı sevindiren rakamlar.

BU RAKAMLAR NEDEN VATANDAŞIN REFAHINA YANSIMIYOR?

Peki ama bu olumlu rakamlar neden vatandaşın refahına yansımıyor? Artık “orta direği” kalmayan bu ülkenin sabit gelirli büyük bir kesimi, ne zaman “geçim derdi” ateşinden kurtulacak? Bu ülkede artık ya açlık sınırında ve “yoksul” bir kesim var ya da alabildiğine almış gitmiş “zengin” bir kesim var. Bu durum sosyoekonomik açıdan vahim bir durum. Çünkü aslında ülkeyi ayakta tutması gereken kesim; geçimini geliri ile dengeli bir şekilde karşılamaya gayret edebilenler yani “orta direk” olmalı. Ama gelin görün ki orta direk, yüksek enflasyon ile çatırdamış hatta kırılmış vaziyette. Neden? Şimdi yukarıda açıkladığımız makro ekonomik verilere biraz daha dikkatlice bakalım….

VATANDAŞIN TÜKETİMİ ARTINCA BU BÜYÜMEYE YANSIDI

Türkiye ekonomisinin ilk çeyrekte yıllık bazda yüzde 7,3 büyüdü ama büyümeye ilk çeyrekte en yüksek katkının tüketimden geldiği görüldü. Hanehalkı tüketimi ilk çeyrekte büyümeye 11,6 puan katkı yaptı. Tüketimi 3,5 puanla net ihracat izledi. Devlet harcamaları ve yatırımların büyümeye katkısı ise sınırlı kaldı. Stoklar ise büyümeden 8,2 puan götürdü. Yani vatandaşın tüketimi artınca bu büyümeye yansıdı. Peki bu ne kadar sağlıklı bir yansıma… Daha önce 100 liraya aldığı ütüyü 500 liraya almak zorunda kalmasından olabilir mi? Hanehalkı tüketiminin artması vatandaşın daha çok alım yapmasından mı yoksa rekor enflasyon nedeniyle daha fazla ödemek zorunda kalmasından mı kaynaklandı? Çünkü tüketimin alt kalemlerine bakıldığında dayanıklı mal tüketiminin yılın ilk çeyreğinde yıllık yüzde 19,8 büyüdüğü görüldü. Bu büyüme verisi son 3 çeyreğin en yüksek büyümesi olsa da bir önceki yılın aynı çeyreğindeki yüzde 22,5'lik büyüme performansının gerisinde kaldı!

GEREKTİĞİNDE “KOTA” UYGULANMASI GEREKMEZ Mİ?

İhracatın rekorlar kırıyor olması gerçekten de çok önemli. Hatta özellikle pandemi dönemi ve sonrasında tüm dünya ekonomilerini sarsan ekonomik çöküşlere karşın bugün hala bir “Türkiye ekonomisi”nden bahsedebiliyorsak bunda ihracatın çok büyük bir payı var. Fakat ihracat kesimi de sorgulanmalı değil mi? İhracat artsın da nasıl artıyorsa artsın demek doğru mu? Ülkenin ihtiyacı olan ama yüksek getirisinden dolayı iç piyasaya değil de ihracata giden nice ürünlerimiz yok mu? Bunlara yurt içi ihtiyaçlar göz önünde bulundurularak gerektiğinde “kota” uygulanması gerekmez mi? Dünyada birçok ülke yurt içi piyasaların dengesini bozacak bir ihracata kesinlikle izin vermiyor, kota uyguluyor. Biz neden bunu yapamıyoruz. Yapmadığımızda o ürünlerin piyasada daha da pahalanmasını dolayısıyla enflasyonun artmasını kendi ellerimizle gerçekleştirmiş olmuyor muyuz?

ENERJİ VE DÖVİZ KARA DELİK GİBİ

Türkiye’nin enerji ithalatına bağımlı olması ve yüksek kur rakamlarına esir olması yukarıda gerçekleşen makro ekonomik rakamları vatandaşın kursağında bırakıyor. Dar gelirli vatandaş zorda. Vatandaş artık, çocuklarının nasıl daha iyi bir eğitim alacağını, evladına nasıl yuva kuracağını ya da kiradan nasıl kurtulacağını düşünemiyor. Sabit ve dar gelirli insanlar artık “bu ayı nasıl kurtarabilirim”in derdine düşmüş durumda…