Uygurları kültür ve inanç bakımından asimile ederek komünizme hizmet etmeleri için baskılarına devam eden Çin, özellikle 2016 yılından bu yana kurduğu binlerce toplama kampında her yaştan ve her meslekten milyonlarca insanı sözde eğitmek için dönüşümlü olarak toplama kamplarına kapatmaya devam ediyor.
Kamplardaki insanların birçoğunu pamuk tarlalarında, fabrikalarda ve ağır işlerde köle işçi olarak çalıştıran Çin, uluslararası kamuoyunda da hiçbir şey yokmuş gibi haberler servis etmeye ve bağımsız kuruluşların özgür bir şekilde kampları gezmelerine de izin vermiyor. Dünyanın farklı ülkelerinde buluna Doğu Türkistanlılar ise geride bıraktıkları ailelerinden yıllarca haber alamıyor.
Doğu Türkistan'da yaşanan hak ihlalleri ve son gelişmeler hakkında İLKHA muhabirine konuşan Doğu Türkistan İnsan Hakları İzleme Derneği (EHTR) Başkanı Nureddin İzbasar, toplama kamplarında devam eden haksız tutuklamalar ve yaşanan soykırımın son bulması için İslam işbirliği Teşkilatı başta olmak üzere uluslararası kamuoyu ve kuruluşlara çağrıda bulundu.
"BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Michelle Bachelet, sızdırılan belgelere rağmen kampların kapatıldığını iddia etti"
Çin yönetiminin 2016 yılının sonundan itibaren Doğu Türkistan'da geniş çapta bir tutuklama gerçekleştirdiğini belirten İzbasar, "Şu anda sayısını bildiğimiz bin 400 toplama kampı var. Buralarda da milyonlarca insan var. 2022 yılının Mayıs ayının sonunda Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri Michelle Bachelet Doğu Türkistan'a gitti. Tam da o sırada BBC tarafından Doğu Türkistan'da toplama kamplarındaki bilgisayarlardan sızdırılan belgeler yayımlandı. Bu belgelerde yaklaşık çeyrek milyon insanın bilgisi var. 2 bin 884 kişinin ise tam detaylı bilgileri var. Kimin nerede doğduğu, nerede yaşadığı, toplama kamplarına neden alındığı, akrabaları ile ilişkileri gibi detaylı bilgiler yer alıyor. Michelle Bachelet, Doğu Türkistan'ın Kaşgar, Urumçi gibi birkaç iline gittikten sonra toplama kamplarının kapatıldığını, Çin'in öyle söylediğini iddia etti ve o şekilde online bir basın açıklaması yaparak durumu örtbas etmeye çalıştı." dedi.
"10 yıl önce namaz kıldıkları için toplama kamplarına alınanlar var"
Doğu Türkistan'da toplama kampları devam ettiğini, insanlar yine çeşitli bahanelerle tutuklandığını vurgulayan İzbasar, "Yayımlanmış gizli belgelerde de çok detaylı bilgiler var. İnsanlar yurtdışına çıktıkları, 10 sene önce namaz kıldıkları veya bir akrabası tutuklandığı için toplama kamplarına alınıyor. Hatta bir çocuk morali yerinde olmadığı için yapılan araştırma sonucunda ailesinin toplama kamplarına alındığı bilgisi sonrasında çocuk da toplama kampına alınmış. Belgede çocuk üzgün diye toplama kampına alındığı yazılı. Toplama kampına alınan bazı çocuklar için de suçlarının tespit edilemediği yazılı. Böyle feci bir durum ortadayken artık Birleşmiş Milletler'in işe yaramaz bir kurum olduğu açıkça ortaya çıkmış oldu. Doğu Türkistan'daki durum Çin'in veya Birleşmiş Milletlerin söylediği gibi değil." diye konuştu.
"Çin'in yargılanması için uluslararası alanda çalışmalar var"
2018 yılından sonra Doğu Türkistan ile ilgili birçok hukuki başvuruların yapıldığını, özellikle Amerika'daki bazı STK'ların insanların soykırıma tabi tuttuğu için Çin'i Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne (UCM) şikâyet ettiğini ancak delil yetersizliği sebebiyle şikâyetlerin kabul edilmediğini hatırlatan İzbasar, "Geçtiğimiz yıl Londra'da Uygur mahkemesi yapıldı. Bu halk niteliğinde bağımsız bir mahkemeydi. Orada da bağımsız avukatlar bir araya gelerek Doğu Türkistan'da yaşananların tam olarak bir soykırım olduğuna dair kanaat getirildi. Yaklaşık 7 ülkenin parlamentosu Doğu Türkistan'da toplama kamplarında kalanları dinleyerek durum değerlendirmesi yaptı ve yapılanın soykırım olduğuna karar verdiler. Bu ülkelerin mahkemelerinde bazı çalışmalar yürütülüyor. Yine Türkiye'de Çinli yetkililerin cezalandırılması için mahkemeye başvurular var. Türkiye ve diğer ülkelerdeki Doğu Türkistan diasporası STK'lar üzerinden çalışmalar yürütüyor. Birleşmiş Milletler'e üye olan herhangi bir ülkenin Çin'i Uluslararası Adalet Divanı'na şikâyet etmesine yönelik çalışmalar yürütülüyor. Bunun gibi hukuki çalışmalar Doğu Türkistan'da yürütülmekte olan soykırımın durdurulması için bir hukuki yoldur. Bu yolu da sonuna kadar denemeliyiz." şeklinde konuştu.
"Çin'in yargılanması için adımlar atılmalı"
Türkiye başta olmak üzere İslam ülkelerinden Çin'in Uluslararası Adalet Divanı'nda yargılanması için harekete geçmeye davet eden İzbasar, son olarak şu ifadeleri kullandı:
"İslam İşbirliği Teşkilatı'nın (İİT) bir ülkeyi tayin ederek Rohingya'daki soykırım sebebiyle Myanmar'ı yargılamıştı. Onun gibi biz de aynı şekilde herhangi bir ülkenin, özellikle İslam İşbirliği Teşkilatı'na, Türk Devletler Birliği'ne üye olan devletlere, özellikle Türkiye'ye Çin'in Uluslararası Adalet Divanı'nda yargılanmasına ilişkin adım atılmasını istiyoruz. Bu şekilde çalışmalarımız yürütüyoruz." (İLKHA)