Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri Michelle Bachelet ve beraberindeki heyet ile birlikte Çin'e bir ziyaret gerçekleştirmelerinin ardından bazı yabancı basın organlarına Çin'in doğu Türkistanlılara yönelik işkence belgeleri servis edildi.
10 Mayısı 2022 tarihinde Zeytinburnu-Kazlıçeşme Nikâh Sarayı'nda Av. Gülden Sönmez öncülüğünde düzenlenen basın toplantısında söz konusu BM heyetinin Çin'e gideceği ancak Çin'in yaşananları olduğu gibi aktarmayacağı endişesi taşıdıklarını beyan etmişti.
24 Mayıs 2022 tarihinde bazı yayın organlarına sızdırılan belgelerde Çin'in doğu Türkistanlılara yönelik işkence ve asimilasyon politikaları yürüttüğü resmen ortaya çıkmış oldu.
Yaşanan gelişme sonrasında Çin yönetimini telin etmek ve toplama kamplarının kapatılmasını talep etmek adına Sarıyer-Tarabya'da bulunan Çin Konsolosluğu yakınında basın açıklaması düzenlendi.
Uluslararası Doğu Türkistan STK'lar Birliği tarafından düzenlenen basın açıklamasına, çok sayıda dernek temsilcisi, kamp mağduru yakınları ve yüzlerce Doğu Türkistanlı katıldı.
Grup adına basın açıklamasını okuyan Doğu Türkistan Hak İhlalleri Derneği Başkanı ve aynı zamanda Uluslararası Doğu Türkistan STK'lar Birliği Sözcüsü Nureddin İzbasar, "Bugün biz burada Uluslararası Doğu Türkistan Sivil Tolum Kuruluşları Birliği olarak 35 Milyon Doğu Türkistanlı adına işgal altındaki Doğu Türkistan'da Çin devlet rejimi tarafından yürütülmekte olan soykırımın durdurulması için tüm dünyaya çağrı amaçlı basın açıklamasında bulunulmaktayız." dedi.
"Doğu Türkistanlılara yönelik işkence ve asimilasyon belgeleri basına sızdırıldı"
Çin'in 2013 yılından itibaren Doğu Türkistan'da planlı bir şekilde toplama kampları inşa etmeye başladığını ve 4 yıllık hazırlık süreci tamamlandıktan sonra 2017 yılından itibaren de Doğu Türkistanlıları kitleler halinde toplama kamplarına kapatmaya başladığını hatırlatan İzbasar, "Çin'in Doğu Türkistan'da yürütmekte olduğu toplama kampı sistemi hacim, konum, sayı ve kullanılan son teknoloji açısından tarihte eşi benzeri görülmemiş bir sistemdir. Bu tesisler Doğu Türkistan'ın bütün bölgelerine dağılmış olup fonksiyon olarak sadece insanları toplayıp işkence etmekle kalmayıp köle işçilik, beyin yıkama, asimilasyon, kısırlaştırma faaliyetlerinin üssü haline gelmiştir. Toplama kampları tüm bölge çapında yüksek teknolojik denetim sistemiyle Doğu Türkistanlı Müslüman Türk toplumunu bir bütün olarak etkilemeye devam etmektedir. Özellikle Uygur Türkleri hedef alınarak telafisi mümkün olmayacak zararlara uğratılmıştır. Faşizan bir düşüncenin ürünü olan toplama kampları Uygurlara ve diğer bölge halklarına tarihinin en karanlık dönemini yaşatmaktadır. Toplama kampından sağ kurtulanların ifadeleri doğrultusunda toplama kamplarında yaşanan olayların açığa çıkması ve kamplardan kurtulduktan sonra psikolojik durumlarının tespiti için yapılan tetkikler neticesinde milyonlarca Doğu Türkistanlının nasıl bir travma içinde olduğunu tahmin etmek zor değildir. Nitekim 24 Mayıs 2022 tarihinde basıma sızdırılan Doğu Türkistan'daki toplama kamplarına ait belgeler yaklaşık çeyrek milyon insanın bilgisini içermekle birlikte 2 bin 884 toplama kampı mağdurunun ayrıntılı kişisel bilgilerini kapsamaktadır. Tüm bu bilgiler Çin'in yıllardır gizlemeye ve meslek edindirme merkezleri olarak süslemeye çalıştığı tesislerin açık bir biçimde soykırımın merkezinde yer alan toplama kampları olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur." diye konuştu.
"Çin Komünist Partisi tüm Doğu Türkistanlıları yok etmeye çalışıyor"
İzbasar, "Şu ana kadar yapılan araştırmalar, sızdırılan belgeler ve bilgiler ışığında şunu net olarak söyleyebiliriz ki, toplama kampları Çin Devlet Başkanı Xi Jinping başta olmak üzere Çin'in iki numaralı devlet yöneticisi Li Keqiang gibi üst düzey ÇKP yöneticileri tarafından bizzat planlanarak uygulamaya konulmuştur. Çin yasasında bile suç olarak belirtilmeyen namaz kılmak, hacca gitmek, Kur'an okumak, yurt dışına çıkmak, yurt dışında yaşayan biriyle iletişimi olmak, pasaport sahibi olmak gibi durumlar Doğu Türkistan'da suç sayılarak insanlar özgürlüğünden mahrum bırakılmıştır. Dahası tanımları net olarak belirlenmemiş bazı insani davranışlar radikallik ve aşırılık belirtileri olarak değerlendirilerek insanlar hapis cezasına çarptırılmıştır. Anayasal olarak suç olmayan normal davranışlar geriye dönük cezalandırmak için bir nevi bahane haline gelmiştir. Özellikle 1980'li ve 1990'lı yıllarda doğmuş olanların güvensiz bireyler olarak nitelendirilmesi Çin Komünist Partisi rejiminin amacının bu sistemle bütün bir Doğu Türkistan toplumunu imha etme niyetinde olduğunu gözler önüne sermektedir." şeklinde konuştu.
"Çin dünyayı kandırmaya çalışıyor ama yaptıkları tüm çıplaklığıyla ortaya çıktı"
Toplama kamplarına 15 yaşından 70 yaşına kadar her yatan insanın keyfi olarak tutulduğunu aktaran İzbasar, "Çin devlet rejimi ilk başta toplumun önde gelenlerini hedef almakla beraber bütün meslek gruplarından insanları toplama kampına alınmıştır. Toplama kamplarında ağır fiziki ve psikolojik işkenceler yapılmaktadır. İşkence yöntemleriyle korku atmosferi yaratılarak insanları dininden, etnik kimliğinden, kültüründen ve yaşam tarzlarından vazgeçirmeye zorlamaktadırlar. İşin daha trajik olan tarafı ise bütün bunları yaparken insanlar her gün Çin Komünist Partisi ve Xi Jinping'e teşekkür etmeye mecbur bırakmalarıdır. Çin Komünist Partisi, kendisinin seçtiği medya mensuplarına, diplomatlara ve gazetecilere geziler organize ederek dünyayı kandırmaya çalışmaktadır. Ne var ki en son yayınlanan gizli belgeler, tarafsız araştırmacıların araştırmaları bölgedeki soykırımı tüm çıplaklığıyla ortaya koymuştur." dedi.
"Doğu Türkistan'ın asıl sahipleri Çin'in politikalarıyla haritadan silinmek isteniyorlar"
Doğu Türkistanlılar işkence, tecavüz ve şiddetten ibaret planlı, bilinçli ve sistematik yönetilen toplama kamplarına kapatılarak yeryüzünde insanlık uygarlığından adeta tecrit edildiklerini vurgulayan İzbasar, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
"Toplama kamplarında zorlaştırılan yaşam şartlarından dolayı insanlar temizlik ve hijyenden uzak koğuşlarda güneş ışığı dahi alamamaktadır. Hastalandığında tedaviden mahrum bırakılmakla kalmayıp her türlü tıbbi deneylere maruz bırakılmaktadır. Toplama kampları sahip olduğu üstün teknolojik gözetim sistemi ve Çin'in devlet gücüyle birlikte 2. Dünya Savaşı'ndan sonra insanlığın karşılaştığı en büyük toplu yok etme merkezine dönüşmüş durumdadır. Ebeveynleri toplama kamplarına alınan çocuklar bizzat Çin hükûmeti tarafından işletilmekte olan yetimhanelere götürülerek asimilasyona tabi tutulmaktadır. Toplama kamplarında kadınlara toplu tecavüz edilmesi ve bu tecavüz sahnesinin diğer erkek tutsaklara izletilmesi insanlık onurunu yerle bir etmiştir. Çin'in ırkçı politikası ve faşizan devlet anlayışı yüzünden kadim uygarlığın merkezlerinden biri olan Doğu Türkistan ve bölgenin asıl sahipleri olan Müslüman Türkler haritadan silinmeye çalışılmaktadır. Son ortaya çıkan bilgilerle birlikte Doğu Türkistan'da olup bitenler artık soykırımın ne kadar ileri boyuta ulaştığını göstermekle birlikte insanlık tarihi ve insanlık vicdanının kırılma noktalarından biri haline gelmiştir. Doğu Türkistan'daki soykırım dünya tarihine gerçekleştirilen en büyük soykırım olma yolundan ilerlemektedir. Bu zulüm karşısında insanlığın ve dünya kamuoyunun bir an önce harekete geçmesi çok büyük önem arz etmektedir.
"Çin'in uygulamaları soykırım olarak kabul edilmeli ve Uluslararası Adalet Divanı'nda yargılanmalı"
Uluslararası Doğu Türkistan Sivil Toplum Kuruluşları olarak Birleşmiş Milletler, İslam İşbirliği Teşkilatı ve insanlığa çağrıda bulunan İzbasar, son olarak şu ifadeleri kullandı:
"Hâlihazırda Çin'de faaliyette bulunun BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Michele Bachelet ve beraberindeki heyetin tarihi görevini layıkıyla yerine getirmeye, Çin'in işlemiş olduğu suçları yerinde tespit etmeye ve dünya kamuoyuyla paylaşmaya davet ediyoruz. Bu vesileyle Birleşmiş Milletleri Çin'in Doğu Türkistan'daki politikalarını soykırım olarak tanımaya, Tüm BM kurum ve kuruluşlarını harekete geçirerek Çin'i Doğu Türkistan'daki soykırım politikasından vazgeçmesi için ikna etmeye, genel kurulda yer alan tüm ülkelerin temsilcilerinden oluşan bir gözlemci heyeti Doğu Türkistan'a göndermeye ve Adalet Divanı'nda Çin'e karşı soykırım davası açma kampanyası başlatmaya davet ediyoruz.
Yine Avrupa Parlamentosunu Çin'in Doğu Türkistan'daki politikalarını soykırım olarak tanımaya, Çin Doğu Türkistan'daki soykırımı durdurana ve bölge sınırlarını dünyaya açana kadar Çin ile olan tüm ticari sözleşmeleri askıya almaya ve Çin mallarının Avrupa'ya girmesi yasaklanmaya, köle işçilik tedarik zincirinde yer alan tüm markaların Avrupa'da stok ve satış yapmasını yasaklamaya davet ediyoruz. İslam İşbirliği Teşkilatını Çin'in Doğu Türkistan'daki Müslümanlara yönelik soykırım politikasını acilen kınamaya ve Çin ile olan tüm ilişkilerini dondurmaya, Rohinga soykırımında olduğu gibi Çin'in adalet divanında yargılanmasını sağlamaya davet ediyoruz. Türk Devletler Birliği Teşkilatı ve Türkiye Cumhuriyeti devletimizi Doğu Türkistan'daki Çin uygulamalarını soykırım olarak tanımaya ve Uluslararası Adalet Divanına Çin'i şikâyet etmeye davet ediyoruz. İnsanlık âlemi Çin'in insanlık onurunu yerle bir etmelerine izin vermemeli ve bu soykırımın durdurulması için bir an önce harekete geçmelidir." (İLKHA)