Kırım-Kongo kanamalı ateşi (KKKA), dünyada en yaygın olarak görülen viral kanamalı ateşlerin başında geldiğini söyleyen Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Meltem Öner, KKKA virüsü kene aracılığıyla veya infekte insan veya hayvanların kan ve vücut sıvılarına temas sonucunda bulaştığını söyledi.
Hastalığın Türkiye’de ilk kez 2002 yılında görüldüğünü belirten Dr. Meltem Öner, “2002 ve 2016 yılları arasında 10 bini aşkın olgu bildirilmiştir ve ölüm oranı yüzde 5 düzeyindedir. İnsanlar KKKA virüsünü çoğunlukla kene aracılığıyla alırlar.” dedi.
Kırım Kongo Kanamalı Ateşi, mevsim şartlarına göre ülkemizde genellikle Nisan-Mayıs ayında başladığına ve Ekim ayına kadar devam ettiğine dikkat çeken Öner, “Bunun nedeni, hastalığın taşıyıcısı durumundaki kenelerin yaz mevsiminde aktif olmasıdır. Aynı zamanda insanların kenelerle karşılaşması da bu dönemde artar. KKKA herhangi bir yaş gurubuna özgü değildir. Hastalığa yakalanma açısından en önemli risk faktörleri tarım ve hayvancılıkla uğraşmak ve kırsal bölgeye ziyaret öyküsüdür. Ayrıca laboratuvar ve sağlık çalışanları da nozokomiyal bulaş açısından risk altındadır” şeklinde konuştu.
Klinik Bulgu
Virüsün, kene veya kan teması sonucu vücuda girdiğini ifade eden Öner, “Özellikle kırsal kesimde evcil hayvanlar üzerinden toplanan kenelerin çıplak elle ezilmesi enfeksiyona neden olabilir. Virüsün alınmasını takiben bazı insanlarda 1-7 gün süren kuluçka döneminin ardından yaygın kas ağrıları, ateş, bitkinlik, kırgınlık, baş ağrısı ve ishal görülebilir. Hastalığın ilk aşamasında grip benzeri bir tablo oluşur. Hastaların, bu bulguları saptadıklarında erken dönemde doktora gitmeleri önerilir. Erken dönemde antiviral tek ilaç olan “ribavirin” başlanabilirse etkilidir. Klinik seyir, oldukça hızlıdır, 7-10 gün içinde ölümle sonlanabilir” dedi.
Korunma ve Kenenin Çıkarılması
“Kene tutunmasına maruz kalan insanlar ana risk grubunu oluşturmaktadır” diyen Ören, “Endemik bölgelerde yaşayan insanlar, kenelerin yoğun olduğu bölgelerden uzak durmak, sık sık kene tutunup tutunmadığını kontrol etmek, vücudun açık yerlerini kapatmak gibi kişisel korunma önlemlerine dikkat etmelidirler. Veterinerler, mezbaha işçileri, dış ortamlarda çalışanlar ve hayvancılıkla uğraşanlar risk altındadırlar. Hayvan kesimi yapan işçiler hastalığa yakalanabilirler. Hayvan kesimi sırasında kenelere maruz kalmanın asıl riski oluşturduğu bazı olgularda ileri sürülmüştür. Hayvancılıkla uğraşanlar eldiven ve uzun önlükler kullanmalı, infekte doku ve kan ile temas etmemelidirler. Ayrıca deri koruyucu kimyasallar da kullanılabilir. Halk arasında söylenen ‘keneyi çıkarmak için üzerine sıvı sabun dökün’, ‘bir parça pamuğu top haline getirin ve üzerine sabun dökerek tamamen sabun ile kaplanmasını sağlayın, 15-20 saniye sonra kendiliğinden çıkar’ anlayışı yanlış bir bilgidir. Kene, parçalamadan ve patlatmadan bir an önce çıkarılmalıdır. İnce uçlu bir pens ile (cımbız keneyi iyi tutamamakta ve kaymaktadır) kenenin vücuda yapıştığı en yakın yerinden tutulup, sabit ve devamlı bir kuvvetle çekilerek çıkartılmalıdır (Bunların dışında herhangi bir yöntem (sabun, gaz yağı, vazelin, sigara, yanan kibrit) kenelerin sinir ve kas sistemlerinin reaksiyon vermesine neden olabileceğinden büyük risk oluşturabilir. ”dedi.
KKKA Tedavisi
Kırım-Kongo kanamalı ateşi tanınması ve izlenmesinde bazı güçlüklerin söz konu olabileceğine de dikkat çeken Öner, “Hastalığın ciddi seyri, sekonder yayılım riski, halk arasında paniğe yol açması, hekimler arasında tanınmaması gibi nedenler, bu güçlüklerden bazılarıdır. Tedavide sıvı replasmanı ve kan ürünleri kullanımının yanı sıra antiviral ilaç olan ribavirin kullanımı değerlendirilmelidir. Antiviral alternatifler arasında ribavirin, in vitro çalışmalarda KKKA virusuna karşı en etkili olan ilaçtır. Ribavirin, gözlemsel çalışmalarda yararlı bulunmuştur. Sağlık çalışanlarında KKKA ile yüksek riskli temas olması durumunda mutlaka ribavirinle profilaksi yapılması önerilir. Bugüne kadar temas sonrası ribavirin başlananlarda ölüm görülmemiştir. Ribavirinin temas sonrası profilakside yararlı olduğunu kabul etmek, ilacın hastalığın erken döneminde de etkili olduğunu kabul etmek anlamına gelmektedir” diye konuştu. (İLKHA)