6284 sayılı kanun, genç yaşta evlenen çiftlerin mağduriyeti ve süresiz nafaka uygulamasının yol açtığı mağduriyetler toplumun birçok kesimi tarafından tepki toplamaya devam ediyor.
Türkiye Aile Birliği Platformu, aile yasalarının oluşturduğu mağduriyetlere dikkat çekmek amacıyla basın açıklaması düzenledi. Kadıköy Meydanı'nda düzenlenen basın açıklamasına söz konusu uygulamaların mağdurları ve vatandaşlar katıldı.
Toplanan grup adına basın açıklamasını Cengiz Dinçer okudu.
"Evli olan genç insanların nikâhlı eşine tecavüz ettiği iddiası ile halen cezaevlerinde tutulması da vicdanlarımızı yaralayan ağır bir mağduriyettir"
İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Sayılı Kanun iyi niyetle hazırlanmış olsa dahi uygulama sonrası toplumda öngörülemeyen pek çok mağduriyet ve soruna yol açtığını belirten Dinçer, "Genç evlilik yapmış insanların evli olan genç insanların nikâhlı eşine tecavüz ettiği iddiası ile halen cezaevlerinde tutulması da vicdanlarımızı yaralayan ağır bir mağduriyettir. Çocukları babalarına düşman eden kadınlardan velayetin alınmaması bir neslin ruhsal çöküşe sürüklenmesi ve zürriyetsiz bir topluma gidiş demektir. Velayetin sorgusuz sualsiz cinsiyet ayrımcılığı yapılarak kadına verilmesi hem uluslararası hukuka hem de iç hukukumuza aykırıdır ancak yargı birçok kararında olduğu gibi karşı tarafın savunmasını dikkate almadan kararlar almaktadır." dedi.
"Kadın beyanı tek başına esas olamaz, ispat ve delil gibi başka hukuki kaynaklar da alınmalıdır"
6284 sayılı kanun ve TMK'nin ailelerde daha büyük mağduriyetine sebep oluşturduğuna dikkati çeken Dinçer, "Bir an önce yerli ve milli yasalara dönülmelidir. Bu iki kanun dokunulmaz değildir, toplumun ihtiyaçlarına göre yeniden düzenlenmelidir. Edinilmiş mallara ortaklık rejimi ve TMK 175 ile erkekten alınan süresiz nafaka uygulaması adeta kadına boşanma teşviki, kocadan emeklilik sistemi olarak uygulanmaktadır. 6284 Sayılı Kanun ve TMK kaynaklı boşanma davaları; eşlerin maddi ve manevi olarak yıpranmasına, parasal kaynaklarının boş yere harcanmasına ve mahkemelerde aşırı dosya yoğunluğuna sebep olmaktadır. Bu nedenle kadın beyanı tek başına esas olamaz, ispat ve delil gibi başka hukuki kaynaklar da alınmalıdır. Devletimiz süresiz nafaka alan kadını; çalışmazsan, evlenmezsen de eski eşinden nafaka bağlarım diyerek gelir garantisi vermemelidir. Tam tersine onlara ekonomik olarak destek vermeli, mesleki eğitimler vermeli ve onlara iş imkânı sağlamalıdır." diye belirtti.
"İstanbul Sözleşmesi'nin içimize soktuğu hançer gibi zararlı 6284 sayılı iftira ve aile yıkım kanunu ile benzer uygulamalar halen devam etmektedir"
İstanbul Sözleşmesi'nin uluslar üstü bir oyun ve sözde kadını korumuş gibi görünen özde ise daha büyük mağduriyetlere zemin hazırlayarak nesilleri bitirmeye kararlı bir proje çalışması olduğunu hatırlatan Dinçer, "Hiçbir bilimsel temeli olmayan; kerameti kendinden menkul kadın erkek eşitliğinin, şiddeti bitireceği öngörüsüyle hazırlanan bu sözleşmenin uygulamadığı hiçbir ülkede şiddet azalmamıştır tam tersine beslenerek daha da büyümüştür. İstanbul Sözleşmesi’nin yıkıcı ve daha büyük sorunlara yol açan sonuçlarını etkilerini gören sayın Cumhurbaşkanı, bu sözleşmeden çekilme kararı almıştır. Ancak İstanbul Sözleşmesi'nin içimize soktuğu hançer gibi zararlı 6284 sayılı iftira ve aile yıkım kanunu ile benzer uygulamalar halen devam etmektedir. Bu benzeri yasaların acilen değiştirilmesi gerekir." ifadelerini kullandı. (İLKHA)