HÜDA PAR: Mülteciler ile ilgili acil olarak insanî ve ahlakî bir çözüme ihtiyaç duyulmaktadır

​HÜDA PAR, "Mültecileri ötekileştirmek, ırkçı saldırıların hedefi haline getirmek, can ve mallarına kast ederek kaos oluşturmaya tevessül etmek, insanlık suçudur." diyerek başta yetkililer olmak üzere herkesi sorumlu davranmaya davet etti.

Ekleme: 09.05.2022 16:30:12 / Güncelleme: 09.05.2022 16:46:12 / Güncel
Destek için 

HÜDA PAR Genel Merkezi'nden iç gündeme ilişin yapılan değerlendirmede; küresel bir sorun haline gelen mülteciler konusu, Ankara Emniyetinde yapıldığı iddia edilen sistematik işkence, artan enflasyon ile valilik ve belediyelerin gözetiminde gerçekleştirilen toplumun inanç ve kültürüne aykırı festival, konser, şenliklerin düzenlenmesi ele alınırken, dış gündem değerlendirmesinde ise Yemen’de nisan ayında iki ay süreyle ilan edilen ateşkes ve işgalci siyonistlerin, Aksa’ya baskın düzenleyerek içeri girmeye çalışmaları ele alındı.

Mülteciler üzerinden rant devşirmek

Küresel bir sorun haline gelen mülteciler ile ilgili acil olarak insanî ve ahlakî bir çözüme ihtiyaç duyulduğuna dikkat çekilen gündem değerlendirmesinde "Dünyanın birçok ülkesinde şiddet, kaos, işgal ve yoksulluğun ileri boyutlarda olması, insanlığı büyük bir mülteci krizi ile baş başa bırakmıştır. Bu anlamda bütün dünya, büyük bir insanlık imtihanı ile karşı karşıyadır. İnsanlık imtihanını en iyi şekilde veren toplumumuz, bir ensar fedakârlığı ile mülteci kardeşlerimize kucağını açmış, onlardan hiçbir şey esirgememiş ve onları bağrına basmıştır. Dünyada en fazla mülteci barındıran ülkelerden biri olmamız da bunu göstermektedir. Ancak siyaset, medya ve benzeri kimi çevrelerden insanlığını kaybetmiş bazı kesimler, toplumumuzun bu erdemli hassasiyetine gölge düşürmeye çalışmaktadır." denildi.

"Mülteciler üzerinden siyaseti dizayn etmeye çalışmak, siyasi çıkarı için suistimal etmek ve toplum mühendisliği aracına dönüştürmek utanç vericidir." ifadelerinin yer verildiği değerlendirmede, "Hele hele mültecileri ötekileştirmek, ırkçı saldırıların hedefi haline getirmek, can ve mallarına kast ederek kaos oluşturmaya tevessül etmek, tam anlamıyla bir insanlık suçudur. Halk da siyaset kurumu da devlet ve hükümet de bu konuda büyük bir sorumlulukla hareket etmelidir. Türkiye’nin yapması gereken; mültecilerin kendi memleketlerine, kendi köylerine ve şehirlerine güvenli geri dönüş şartlarını oluşturmaktır. Mültecileri başka insanların yerlerine yerleşmeye zorlamak ise demografik yapıyı değiştirmek, bütün coğrafyayı kalıcı bir şekilde kaosa mahkûm etmektir." ifadeleri kullandı.

Suç ve suçlu ile mücadelede hukuk

Ankara Barosu'nun geçtiğimiz günlerde Ankara Emniyetinde sistematik işkence iddialarına ilişkin Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunduğunun hatırlatıldığı gündem değerlendirmesinde, "Baronun mağdurlarla yapmış olduğu görüşme ve tespitler neticesinde bu yılın şubat ve mart aylarında, Ankara Emniyet Müdürlüğünün çeşitli birimlerinde yapıldığı belirtilen 9 sistematik işkence vakası iddiası gündeme getirilmiştir. Hukuk, şartlar her ne olursa olsun insan onuru ve haysiyetiyle bağdaşmayan davranışları reddetmektedir. İşkence de hukukun reddettiği bu davranışların başında gelmektedir. Bu vahim iddialar derinlemesine bir araştırma yapılmasını gerektirmektedir. Yetkilerini ve gücünü hukuktan alan kolluk güçleri, hukuk dışına çıkmaktan ve her türlü kötü muameleden sakındırılmalıdır. Bunun gerçekleşmesi için de sorumlu makamlar, denetim mekanizmalarını daima etkin bir halde bulundurmalıdır." denildi.

Hukukun arkasını dolaşma geleneğinin sonlandırılması çağrısında bulunulan değerlendirmede "Siyasi makamların hukuk dışılığa göz yumması, memleketin adım adım huzursuzluğa sürüklenmesine sebebiyet verir. Hangi suç işlenmiş olurlarsa olsun, suç ve suçlu ile ancak hukuk içerisinde kalınarak mücadele edilmelidir. İşkence, büyük bir cürümdür. Bu yüzden iddialar üzerinde büyük bir ciddiyetle durulmalı, suçlularla mücadele edildiği gibi ağır bir cürüm olan işkence ve kötü muamele ile de mücadele edilmelidir." ifadelerine yer verildi.

Artan enflasyon karşısında ücretler korunmalıdır

Açıklanan nisan ayı rakamlarıyla birlikte tüketici enflasyonunun yıllık yüzde 69,97, üretici enflasyonunun da yüzde 121,82 oranına ulaşarak yeni rekorlar kırdığı hatırlatılan değerlendirmede, şunlar kaydedildi:

Tüketici ile üretici fiyat endeksleri arasında her geçen gün daha fazla açılan makas, üretim maliyetlerinde yaşanan artışların bir şekilde tüketiciye yansıyacağını, dolayısıyla enflasyon artış hızının bir süre daha devam ederek yeni rekorlara koşacağını göstermektedir. Ayrıca Merkez Bankasının 2022 yılsonu enflasyon tahminini yüzde 23,2’den yüzde 42,8’e çıkarması, bunun kanıksandığını göstermektedir. Bu durum, tüm kesimlerin alım gücünü her geçen gün biraz daha eritmektedir. Bu gidişattan en çok etkilenenler ise kuşkusuz dar ve sabit gelirlilerdir.

Başta asgari ücretli ve emekliler olmak üzere ücretleri dönemsel olarak güncellenen çalışanlar, hız sınırı tanımayan enflasyona ezdirilmemelidir. Söz konusu kesimlerin alım gücünü yaşanan artışlara karşı korumak için yıllık veya altı aylık periyotları beklemek yerine daha dinamik bir formül uygulanmalıdır. Bu durumda yapılabilecek en iyi uygulama, geçmişte de uygulanan “Eşel Mobil Sistemi” benzeri bir uygulamadır. Enflasyon oranlarına bağlı olarak aylık veya üç aylık periyotlar halinde ücretlerde iyileştirme yoluna gitmek, rutine dönüştürülmelidir.

Festival ve kültürel etkinlikler

Valilik ve belediyelerin gözetiminde çeşitli vesilelerle toplumun inanç ve kültürüne aykırı düzenlenen bir takım festival, konser, şenlik türü “kültürel” etkinliklere tepki gösterilen değerlendirmede "Kültür, bir toplumun değerler bütünü, geçmiş ile gelecek arasında kurulacak en güçlü bağdır. Günümüzde küresel emperyalizmin toplumları sömürmeye başladığı ilk alan kültürdür. Kültürel değerlerini kaybeden toplumlar tarih sahnesinde kendilerine yer bulamazlar. Batılılaşma sürecinin etkili olduğu alan da kültür ve eğitimdir." denildi.

Açıklamada, "Rol model olmaktan uzak karakter ve yaşantıya sahip kişilerce çıplaklık, içki ve fuhşiyatın sanat olarak yutturulmaya çalışıldığı bu etkinlikler, toplumu ifsat çalışmalarının odağı haline gelmiştir. Bu festivallerin finansörlerinin kültür ve değerlerimize savaş açan yerli ve yabancı kişi ve kuruluşlar olması da göz ardı edilmemelidir. Din, aile, maneviyat ve diğer mahremiyetlerimiz bu tarz etkinliklerle zayıflatılıp yok edilmektedir. Kadim kültürümüze, geleneğimize ve değerlerimize zarar veren etkinlikler sanat olamaz. Kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları ve toplum, bu konularda gerekli duyarlılığı göstermeli, geleceğimizi karartan bu tür etkinliklere asla izin verilmemelidir." çağrısında bulunuldu.

Yemen’de gerçekleşen ateşkes ihlalleri

HÜDA PAR'ın dış gündem ile ilgili yaptığı değerlendirmede ise Yemen’de nisan ayında iki ay süreyle ilan edilen ateşkesin ülkede barışın sağlanması için umutları yeşerttiği ancak ateşkes sürecinin zaman zaman taraflarca ihlal edildiği belirtildi. Açıklamada "Uzun yıllardır iç savaşla çökertilen ve nüfusun büyük bölümünün kıtlık ve salgın hastalıklar nedeniyle insanî yardıma muhtaç olduğu ülkede artık istikrarın sağlanması gerekir. Yemen’de birbirleriyle iktidar yarışına giren taraflar sivil halkın refahını öncelemeli, bu doğrultuda öncelikle ateşkesin süresiz olması ve ihlallerin sona ermesi için güçlü bir irade ortaya koymalıdırlar. Taraflar üzerinde etkili olan bölgesel güçler bu süreçte garantör rolü üstlenmeli, ülkede istikrarın sağlanması için harekete geçmelidir. Mağdur durumda olan sivillerin insanî yardıma erişimi ivedilikle sağlanmalı, bu ateşkes sürecinde siyasi geçiş takviminin hızlandırılması için çaba gösterilmelidir." denildi.

Siyonistlerin taşkınlıkları artıyor

Dış gündem değerlendirmesinde ayrıca, işgalci siyonistlerin 5 Mayıs Perşembe günü ‘Bağımsızlık Günü’ kutlamaları bahanesiyle işgalci asker ve polislerin koruması altında Mescid-i Aksa’ya baskın düzenleyerek içeri girmeleri ve işgal rejiminin bayrağını Kattanin Kapısı’nın üzerine asma girişiminde bulundukları hatırlatılarak, "Mescid-i Aksa külliyesinin en büyük camisi durumundaki Kıble Camii’ne girmeye çalışan Siyonistler, içeride olan Filistinli kardeşlerimize gaz bombaları, gerçek ve plastik mermilerle saldırdılar. Bu saldırılarda onlarca kişi yaralanmış, onlarcası da elleri bağlanarak esir edilmiştir. Bu saldırıların amacı; Aksa’yı korumaya çalışan Müslümanların iradesini kırmak, fanatik Yahudilerin buraya rahatça girmelerini ve ayin yapmalarını sağlamak ve nihayetinde tamamen işgal etmektir. Aksa’ya yönelik bu saldırı ve işgal kabul edilemez. Aksa, bütün Müslümanların kutsalıdır ve korumak da bütün Müslümanların görev ve sorumluluğudur. İslam ümmeti bu saldırılar karşısında tepkisiz davrandığı için Siyonistlerin azgınlıkları her geçen gün daha ileri boyutlara çıkmaktadır. Bu konuda İslam ülkelerinin yöneticileri ve ümmet gereken tepkiyi göstermeli ve Mescid-i Aksa yalnız bırakılmamalıdır." ifadelerine yer verildi. (İLKHA)