Ramazan Ayı, Allah Teâlâ’nın mü’minlere büyük bir ihsanıdır. Çünkü ramazan ayı; Kur’an, oruç, iyilik ve güzellik ayıdır. Tövbelerin, duaların, hayır ve hasenatın kabul olunduğu mübarek bir aydır.
Bizleri bu mübarek aya eriştiren Allah’a ne kadar şükretsek, ne kadar hamd-ü sena etsek yine de azdır.
Ramazan, kelime olarak yüksek dereceli sıcaklık veya güneşin şiddetli hararetiyle yerin ve taşların ısınması ve kızması anlamlarına gelmektedir.
Bu ayda, tutulan orucun verdiği açlık ve susuzlukla ‘yanma’ veya oruçla günahların yanıp silinmesinden dolayı ‘yakma’ anlamı ile ilgili olarak ‘Ramazan’ adı verilmiştir.
Bazı âlimlere göre ise; ramazan, Yüce Allah’ın isimlerinden biridir ki, Allah’ın af ve mağfiretiyle günahların yanıp yok olması demektir.
Kur’an-ı Kerim’de ve hadis-i şeriflerde adı geçen ramazan, İslâm takviminin dokuzuncu ayıdır. Ramazan ayı, eşsiz faziletlerle dolu çok şerefli bir aydır. Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim bu ayda indirilmiştir.
Ramazan ayı ki; Yüce Rabbimizin bir Hadis-i Kudsi’de: “Oruç benim içindir, onun mükafatını bizzat ben veririm” buyurduğu, oruç, bu ayda tutulmak üzere farz kılınmıştır.
Ramazan ayı ki; oruç tutan, ibadet ve taatte bulunan, hayır ve hasenat yapan, tevbe ve istiğfarda bulunan mü’minler için rahmet ve mağfiret ayıdır. Ramazan ayı ki; orucu, iftarı, sahuru, teravihi, cemaatla dolan camileri, dinlenen vaazları ve okunan mukabeleleri ile kurtuluş ayıdır.
Ramazan ayı Kur’an-ı Kerim ayıdır!
Ramazan ayı, Kur’an-ı Kerim ayıdır. Kalplere nur, gönüllere şifa, mü’minlere rahmet ve bütün insanlığa hidayet olan Kur’an-ı Kerim, bu ay içerisinde bulunan Kadir Gece’sinde indirilmeye başlanmıştır.
Allah Teâlâ, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmuştur: “Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır...”
Ayet-i Kerime’de ramazan ayında indirildiği bildirilen Kur’an-ı Kerim, son İlâhî kitaptır ve Allah’ın son kelamıdır. O, bir kanundur, hükümleri Kıyamet’e kadar devam edecektir. Kur’an-ı Kerim insanlığı iyiye, güzele, doğruya götürecek olan tek hayat kaynağıdır. Yüce Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki bu Kur’an en doğru yola iletir; iyi davranışlarda bulunan mü’minlere, kendileri için büyük bir mükâfat olduğunu müjdeler.
“Ey insanlar! Size Rabbi’nizden bir öğüt, gönüllerdekine bir şifa, mü’minler için bir hidayet ve rahmet gelmiştir.”
“Biz Kur’an’dan öyle bir şey indiriyoruz ki o, mü’minler için bir şifa ve rahmettir; zalimlerin ise yalnızca ziyanını artırır.”
O halde, çeşitli felaketlerle kuşatılmış olan insanlık, huzur ve saadet istiyorsa Kur’an-ı Kerim’e koşmalı ve hayat programını Kur’an’a göre çizmelidir. Dünya ve ahiret saadetinin prensipleri Kur’an-ı Kerim’dedir. Yeter ki, insanoğlu bu gerçeği anlayıp, Kur’an-ı Kerim’e sarılsın!..
Ramazan ayı oruç ayıdır!
Ramazan ayı, oruç ayıdır. Allah Teâlâ, mü’minlere bu ayda oruç tutmayı emretmiştir, yani farz kılmıştır. Yüce Mevlamız, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmuştur:
“Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki (oruç tutmak suretiyle kötülüklerden) korunursunuz.”
“... içinizden kim ramazan ayına erişirse, orucunu tutsun...”
Peygamber Efendimiz (s.a.s.) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır: “Mübarek ramazan ayı geldi. Allah Teâlâ, onda oruç tutmanızı size farz kıldı. O ayda gök kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve azgın şeytanlara prangalar vurulur. Allah’ın o ayda bin aydan hayırlı bir gecesi vardır. O gecenin hayrına nail olmayan büyük bir mahrumiyete uğramıştır.”
Hz. Peygamber (s.a.s.) başka bir hadis-i şeriflerinde ise şöyle buyurmuşlardır: “Muhakkak ki Allah Teâlâ, ramazanda oruç tutmayı farz kıldı. Ben de onda ki namazı (Teravihi) size sünnet kıldım. Kim bu ayda inanarak ve mükâfatını umarak oruç tutar ve namaz kılarsa, anasından doğduğu gündeki gibi günahlarından kurtulmuş olur.
Görülüyor ki; Cennet kapılarının açıldığı, Cehennem kapılarının kapandığı ve şeytanların zincirlere vurulduğu bu ay mü’minler için oruç ayıdır. Bu sebeple, Müslüman bu ayda orucunu tutacaktır. Zira, oruç sadece aç ve susuz kalmak değil, kalbin Allah’a açılması hayata Allah’ın emrettiği şekilde bakılmasıdır.
Ramazan ayı Rahmet ve Mağfiret ayıdır!
Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de ve Rasûlullah (s.a.s.) Efendimizin dilinde övülen ramazan ayı; İlâhî rahmet ve mağfiretin zirveye ulaştığı ve oluk oluk aktığı bir aydır. Kalbimizi ve bütün organlarımızı kötülüklerden kurtarmak ve ibadetlerle Cenab-ı Allah’ın sonsuz rahmet ve mağfiretine erişmek için, bu ay kaçınılmaz bir fırsattır. Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuşlardır: “Kim, ramazanın faziletine inanarak ve mükâfatını Allah’tan, umarak oruç tutarsa, geçmiş günahları affedilir.”
“Ramazan’ın ilk gecesi gelince şeytan ve cinlerin azgınları bağlanır. Cehennem kapıları kapanır ve hiçbiri açılmaz. Cennet kapıları açılır ve hiçbiri de kapanmaz. Bir münâdi şöyle haykırır:
-Ey hayrı isteyen! Kollarını sıva.
-Ey şerri isteyen! Vazgeç ondan. (Bu ayda) Allah’ın ateşten azad ettikleri vardır. Bu da her gece olur.”
“Benim ümmetime ramazan ayında beş şey verildi ki, benden önceki Peygamberlere bunlar verilmedi:
“Birincisi; ramazanın ilk gecesi oldu mu, Allah Teâlâ ümmetime rahmetiyle nazar eder ve Allah kime de nazar etmişse, ona ebedî azab etmez.
İkincisi; akşama doğru, onların ağzında meydana gelen koku, Allah indinde misk kokusundan daha güzeldir.
Üçüncüsü; melekler, onlar için gece ve gündüz istiğfar ederler.
Dördüncüsü; Allah Teâlâ, Cennetine emir buyurur: “Hazırlan ve zinetlen ki, kullarımın dünya sıkıntılarından (kurtulup) benim yurduma ve lütfuma gelip rahata kavuşmaları yaklaştı.
Beşincisi; ramazanın son gecesi olduğunda, onların hepsini birden mağfiret eder.”
Ramazan ayına kavuşup da, o ayı Allah’ın razı olacağı şekilde geçirenleri Rabbimiz af ve mağfiret edecektir. O halde; evveli rahmet, ortası mağfiret ve sonu da cehennem ateşinden kurtuluşa vesile olan ramazan ayını en iyi bir şekilde değerlendirmeye çalışmalıyız.
Orucun büyük sevabı vardır!
Mü’minlerin iman ve ihlaslarının en büyük delili olan oruç, sevabı ve mükâfâtı çok büyük olan bir ibadettir. Her Müslüman, orucunu büyük bir samimiyetle ve yalnız Allah için tutarak, onun büyük sevabına erişmeye çalışmalıdır.
Allah Rasülü (s.a.s.) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Allah’ın müsâde ettiği durumlar haricinde, ramazanda bir gün orucunu bozan kimse, ömrü boyunca oruç tutsa, ramazanda tutmadığı o günü kaza edemez (ve onun sevabına ulaşamaz).”
Rasûlullah (s.a.s.): “Aziz ve Celil olan Allah Teâlâ şöyle buyurdu: “Ademoğlunun her ameli kendisinindir. Yalnız oruç müstesna. O benim içindir. Onun mükâfâtını ben vereceğim. Oruç ateşe karşı bir siperdir. Sizden biriniz oruçlu bulunduğu günde kötü söz söylemesin, kavga etmesin. Şâyet birisi ona söver veya ona çatıp çekişirse; ‘Ben oruçluyum’ desin. Muhammed’in nefsi yed-i kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki; muhakkak oruçlunun ağız kokusu, Allah nezdinde, misk kokusundan daha hoştur. Oruç tutanın ferahlanacağı iki sevinç (vakti) vardır: Birisi iftar ettiği zaman, diğeri de orucunun sevabıyla Allah’a kavuştuğu andır, buyurmuştur.”
Müslim’in rivayetinde ise, şöyle buyurul- muştur: “Ademoğlunun her ameli (nin karşılığı) kat kat verilir. Bir iyilik on mislinden yediyiize kadar mükâfâtlandırılır. Yalnız oruç müstesna. Onun mükâfatım ben veririm. Zira, yemesini ve nefsanî arzularını, sırf benim için terkediyor. Oruçlu için iki sevinç ânı vardır. Biri iftar ettiği, diğeri de Allah’a kavuştuğu vakittir. Ağzının kokusu da Allah katında misk kokusundan daha hoştur.”
Görülüyor ki; oruç, sevabı büyük olan bir ibadettir. Her ibadetin belirli bir sevabı olduğu halde, orucun ecir ve sevabı ancak Allah Teâlâ bilmekte ve; “mükâfatını ben veririm” buyurmaktadır.
Oruç Cennete götürür!
Cennet kapılarının açılıp, cehennem kapılarının kapandığı ve şeytanların zincirlere vurulduğu ramazan ayında, ihlas ve samimiyetle oruç tutan mü’minlerin varacağı yer Cennet’tir. Peygamber Efendimiz (s.a.s.), şöyle müjdelemiştir: “Cennet’te Reyyan adında bir kapı vardır. Kıyamet Günü’nde oradan yalnız oruçlular girer. Onlarla birlikte başka kimse giremez. Nerede oruç tutanlar? Diye çağrılır ve onlar da o kapıdan girerler. Sonuncusu da girdi mi artık kapı kapanır, kimse giremez.”
“Cennet’te Reyyan adında bir kapı vardır. Kıyamet Günü, oruç tutanlar nerededir? denilerek çağrılır. Kim oruç tutanlardan olmuşsa ona girer. Kim de ona girmişse, ebediyyen susamaz.”
Ashab-ı Kiram’dan Ebû Ümame (r.a.):
“Ya Rasûlallah! Bana bir amel öğret ki, Allah onunla beni mükâfâtlandırıp cennete koysun,” dedi. Bunun üzerine Allah Rasûlü (s.a.s.) Efendimiz şöyle buyurdu:
“Oruca devam et, onun misli yoktur.” Görüldüğü gibi; oruç, mü’minleri cennete götürecek bir ibadettir. Öyleyse, oruçlarımızı her türlü noksanlıktan uzak olarak, tam bir samimiyetle tutalım ve bu büyük müjdelere nail olmaya çalışalım!..
Oruç Cehennemden korur!
Allah Teâlâ’nın rızası gözetilerek, ihlas ve samimiyetle tutulan oruç, sahibini Cehennem ateşinden korur. Peygamber-i Zişan Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuşlardır:
“Savaşta sizden birinizi koruyan bir kalkan gibi, oruç da Cehennem’den koruyan bir kalkan, ateşe karşı bir siperdir.”
Ashab-ı Kiram’dan Muaz bin Cebel (r.a.)’in: “Ya Rasûlallah! Beni cennete kavuşturup cehennemden uzaklaştıracak bir ameli bana haber ver? Sorusuna verdiği cevapta Allah Rasûlü (s.a.s.), orucu da bu ameller arasında saymıştır.
Oruçlunun duası kabul olur!
Allah Teâlâ, oruçlu Müslümanın duasını kabul eder. Bu bakımdan, Müslüman oruçlu olduğu zaman Allah’tan dünya ve ahiret saadeti istemeli; yeryüzündeki bütün mü’minler için, bilhassa sıkıntı ve çile içerisinde olan kardeşlerimiz için dua etmelidir. Allah Rasûlü (s.a.s.) Efendimiz, şöyle buyurmuşlardır: “Üç kişinin duası reddolunmaz: Adaletli devlet başkanı, iftar edinceye kadar oruçlunun, bir de mazlumun (yani zulme uğramış kimsenin) duası.”
Oruç ve Kur’an-ı Kerim Şefaat eder!
Mü’minlerin tuttukları oruçlar ve okudukları Kur’an-ı Kerim, Kıyamet Günü kendilerine şefaat edecektir.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuşlardır:
“Kıyamet Günü, oruç ve Kur’an kula şefaat ederler. Oruç der ki: Ey Rabbim! Ben onun yemesine ve nefsanî arzularına engel oldum. Şefaatimi ona kabul et. Kur’an der ki: Ben onun gece uykularına mani oldum. Ona şefaatimi kabul et. Her ikisi de şefaat ederler.”
Hayati OTYAKMAZ