Sibirya'da Tunç Çağına tarihlenen bir mezarda bulunan ve insan kemiği ile boncuklardan yapılmış tılsım, bir çok mezardan dağınık halde çıkan boncukların muhtemelen ilk başta mezarlara bu şekilde konulmuş olabileceğine dair bir ipucu verdi.
Tılsım, tarih boyunca birçok kültüre ev sahipliği yapan Güney Sibirya'nın günümüzde Hakasya Özerk Cumhuriyeti sınırları içinde yer alan verimli Minusinsk havzasında, Geç Tunç Çağı'ndan Demir Çağı'na kadar tarihlenen Tagar Kültürüne ait, Kazanovka 1 olarak adlandırılan bir mezar alanında, 2020 yılında gerçekleşen kazılarda ortaya çıkarıldı.
Tagar kültürü, adını Yenisey Nehri'ndeki bir adadan alıyor ve Hakasya'daki Minusinsk havzasında Geç Tunç Çağı'ndan Demir Çağı'na, yani yaklaşık olarak MÖ sekizinci yüzyıldan üçüncü yüzyıla kadar baskın arkeolojik kültürdü. Karasuk kültürü ile Taştık kültürü arasında varlık gösteren Bozkır Kültürünün, İskitlerle ya da onlarla çağdaş başka bir bozkır kültürü ile bağlantılı olduğu tahmin ediliyor.
Tagarlarla ilgili ilk arkeolojik keşif 18. yüzyılda, Sibirya'daki ilk arkeoloji kazıları sırasında elde edildi ama önce “Minusinsk kurgan kültürü”nün bir parçası olarak tanımlanırken, 1929'da ortaya çıkan yeni bulgulardan sonra “Tagar” olarak adlandırıldı. Bugüne dek bine yakın Tagar mezar höyüğü kazıldı; onlarca yerleşim yeri keşfedildi ve günümüzde birçoğu Abakan'daki Khakass Ulusal Müzesi'nde sergilenen yüzlerce petroglif ve binlerce bronz eşya bulundu.
Ancak 2020 yılında, bir altyapı çalışmasından önce, Rusya Bilimler Akademisi Sibirya Şubesinde görevli Rusya Arkeoloji ve Etnografya Enstitüsü'nden arkeolog Evgeniy Bogdanov liderliğinde gerçekleştirilen bir kurtarma kazısı sırasında keşfedilen mezarlardan birinde bulunan tılsım diğer arkeolojik bulgulardan oldukça farklıydı.
Kurtarma kazıları esnasında bulunan mezarlardan ortadaki ikisinin üzeri kütüklerle kapatılmış ve dikdörtgen planlı yassı taşlarla örtülmüştü.
Üç merkezi mezarın güneyi, sadece zeminin üstünde değil, altında da çok farklı bir gömü içeriyordu. Bu gömü bir kadına aitti. Kadın 2,5 x 4,45 metrelik bir çukura gömülmüş ve çukurun içine taş levhalı basamaklardan oluşan bir merdiven inşa edilmişti. Mezar örtüsünün üzerine bir at kafatası yerleştirilmiş, basamak boyunca uzanan levhaların arasındaki ve etrafındaki boşluklar küçük yassı taşlarla kapatılmıştı.
Kadının cenazesi yaklaşık olarak toprağın bir metre altındaydı. Başı batıya dönük olarak sırtüstü yatırılmıştı, kolları vücudunun yanındaydı ve parmakları hafifçe kıvrıktı. Gövdenin yanına çömlek kaplar yerleştirilmiş, mezar hediyesi olarak pelvisinin yanında deri çantalı yuvarlak bronz bir ayna ve sağ omzunun yanına bronz levhalar ve iğneler yerleştirilmişti. Deri çantanın içinde bronz bir bıçak ve bir bız vardı.
Mezarda sığır ve davardan oluşan et parçaları bırakılmıştı. Mezara et bırakma geleneğinin Karasuk kültürü cenaze törenlerinde de bulunması, iki kültür arasına bağlantı olabileceğine yorumlanıyor. Vücudunun çevresinde başka koyun kemikleri de bulundu.
Ancak mezardaki en heyecan verici buluntu, kadının sağ dirseğinin yanındaydı. Bu üst kısmı dişli boru şeklindeki bronz ve akik boncuklarla oluşturulmuş X ve ortasında insan kemiğinden bir parça ile alt kısmı beyaz arjilit boncuklar ile bir yaban domuzu dişinden oluşan bir tılsımdı.
Tılsımın ne anlama geldiği ve mezara neden konulduğu bilinmiyor.
Arkeologlar, ortada, aralarında ipeksi bir bez çanta olabilecek parçalar ve bir insan kaburga kemiği parçası da buldular.
Bölgedeki diğer mezarlarda da boncuklar, hayvan kemikleri, yaban domuzu veya misk geyiği dişleri ve kuş pençeleri vardır.
Söz konusu tılsımı oluşturan eşyalar, havzadaki özellikle de kadınlara ait bir çok mezardan çıkmıştı. Ancak onların mezara böyle sistemli bir şekilde konulup, konulmadığına dair bir bilgi söz konusu değildi.
Kazı Başkanı Arkeolog Evgeniy Bogdanov, tılsımda bulunan insan kemiğinin teorik olarak sihir veya özel bir amaç taşıdığına inanıyor ve cenaze ritüelleri ile özel bir bağı olduğunu tahmin diyor.
Tagarian kültürünün sonraki aşamalarında, mezardan çıkan bazı insan kalıntılarının rahtip içerdiğinin bilindiğini belirten Bogdanov, "Örneğin Kurgan No.2'de bir mezarda büyük bir kap içinde insan kaburga kemiği bulunmuştu, diğer mezarda ise küçük bir kap içinde insan bilek kemiği bulundu. Bu çok ilginç. Belki etnografik paralellikler bu eski uygulamalara biraz ışık tutabilir. Örneğin, Sibirya'nın uzak kuzeydoğu bölgelerindeki Kolyma nehri havzasında yaşayan Yukagir halkının 19. yüzyılın sonlarında bir şamanın vücudunu tılsım için parçaladığı belgelenmişti. Tagarian mezarında bulunan insan kemiğinin buna benzer bir uygulama olması tahmin edilebilir" yorumunda bulundu.
Vybornov, "Tagar kültürü, tüm güney Sibirya kültürleri arasında en çok çalışılanlardan biri olmasına rağmen, özellikle ritüelleri ve cenaze kıyafetlerinin kullanımı hakkında öğrenilmesi gereken çok şey var. Ne yazık ki, bu eksikliğin nedeni büyük ölçüde çok sayıda Tagarian cenazesinin definelerce yağmalanması. Ayrıca, mezarların bulunduğu alanlar organik ve hassas malzemeleri korumak için uygun koşullara sahip değil. Üçüncü bir neden de birçok alanın daha önceki arkeologlarca, kurtarma çalışmaları sırasında, metodolojik yöntemlere uygun olmaksızın, binlerce yıllık ayrıntılar gözardı edilerek aceleyle kazılmış olması. Bin yıl sonra, bir vücudun etrafına dağılmış boncuklar bulunduğunda - ilk yerlerinin ne olduğunu bilmek zor, bu da kostümün veya vücudun hangi bölümünü süslediklerini bilmeyi çok daha zor hale getiriyor. Bu mezarda boncukların bozulmamış halde bulunması diğer mezardakiler hakkında da fikir veriyor. Kazanovka 1 bize eski Sibiryalıların büyülü dünyasına girme şansı verdi. Umarım, Tagarian ve diğer mezarların daha fazla araştırılması ve kazılması, ataların zihinlerine girmemize ve yaşam ve ölümü nasıl algıladıklarını ve aralarındaki ilişkileri daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır" dedi.