Allah’a hamd olsun. Hamd, yalnızca Allah'adır.
Birincisi:
Kıymetli müslümanlar! Ramazan ayına nasıl hazırlık yapılması gerektiği konusunda bu sorunuzla çok güzel bir konuya değindiniz. Zirâ orucun hakikati hakkında pek çok insanın anlayışı haktan sapmış, öyle ki Ramazan ayını yiyecekler, içecekler, tatlılar, geceleri uykusuz kalma ve uydu yayınlarını izleme mevsimi hâline getirmişlerdir.Bunun için de bazı yiyecek ve gıda maddelerini bulamama veya fiyatları yükselir endişesiyle Ramazan ayından uzun bir süre önce oruç için hazırlık yapmaya başlamışlardır. Dolayısıyla bu kimseler, yiyecek ve gıda maddeleri satın almak, içecekler hazırlamak, hiçbir uydu yayınını kaçırmayıp hepsini seyretmek için de televizyon programlarını araştırır hâle gelmişlerdir. Böylelikle onlar, Ramazan ayında orucun hakikatini gerçekten bilememişler, bu ayı ibâdet ve takvâdan soyutlamışlar, mideleriyle gözlerinin doyacağı bir ay haline getirmişledir.
İkincisi:
Diğer kimseler ise Ramazan ayı orucunun hakikatine dikkat etmişler ve bu ay için Şaban ayından itibaren, hatta bazıları bundan önce hazırlık yapmaya başlamışlardır.
Ramazan ayı için yapılması dînen övülen hazırlık şekillerinden bazıları şunlardır:
1. Samimi tevbe.
Samimi tevbenin her zaman yapılması gerekir. Fakat büyük ve mübarek bir ay olan Ramazan ayına gireceği için kendisi ile Rabbi arasındaki günahlar ile kendisi ile insanlar arasındaki haklardan dolayı Rabbine tevbe etmekte acele davranması, kul için daha uygun bir davranıştır. Böylelikle mübarek Ramazan ayı girdiğinde gönlü temiz ve kalbi huzurla dolu olsun ki, bu ayda salih amel ve ibâdetlerle meşgul olabilsin.
Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
... وَتُوبُوا إِلَى اللَّهِ جَمِيعاً أَيُّهَا الْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ [ سورة النور من الآية: 31]
"Ey mü'minler! Hep birlikte tevbe edin ki kurtuluşa eresiniz!"[1]
el-Ağar b. Yesâr'dan -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
يَا أَيُّهَا النَّاسُ تُوبُوا إِلَى اللَّهِ؛ فَإِنِّي أَتُوبُ فِي الْيَوْمِ إِلَيْهِ مِائَةَ مَرَّةٍ. [ رواه مسلم ]
"Ey insanlar! Allah'a tevbe edin. Çünkü ben, günde yüz defa O'na tevbe ediyorum."[2]
2. Duâ.
Nitekim seleften bazı kimseler, kendilerini Ramazan ayına kavuşturması için Ramazan ayından altı ay önce, Ramazan ayı bittikten sonra da beş ay amellerini kabul etmesi için Allah'a duâ ederlerdi.
Bu sebeple müslümanın, kendisini dîni ve bedeninde hayır üzere Ramazan ayına kavuşturması için Rabbine duâ etmelidir. Ayrıca O'na itaatte kendisine yardım etmesi ve amelini kabul etmesi için Allah'a duâ etmelidir.
3. Bu büyük ayın gelişine sevinmek ve bundan mutluluk duymak.
Zirâ Ramazan ayına kavuşmak; Allah Teâlâ'nın müslüman kulu üzerindeki büyük nimetlerindendir. Çünkü Ramazan, cennet kapılarının açıldığı ve cehennem kapılarının kapandığı, hayır ve iyilik mevsimlerindendir. Ramazan, Kur'an ayıdır ve dînimizde hak ile bâtılın birbirinden ayırt edildiği gazveler bu ayda meydana gelmiştir.
Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
قُلْ بِفَضْلِ اللهِ وَبِرَحْمَتِهِ فَبِذَلِكَ فَلْيَفْرَحُوا هُوَ خَيْرٌ مِمَّا يَجْمَعُونَ [ سورة يونس الآية: 58 ]
"(Ey elçi! Bütün insanlara) De ki: Ancak Allah'ın lütfu (İslâm) ve rahmeti (Kur'an) ile, yalnız bunlarla sevinsinler. Bu, onların (dünya malı olarak)toplayıp durduklarından daha hayırlıdır."[3]
4. Farz orucu tutarak vicdanını rahatlatmak ve kendini borçtan kurtarmak.
Nitekim Ebu Seleme'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, o şöyle demiştir:
"Âişe'yi -Allah ondan râzı olsun- şöyle derken işittim:
كَانَ يَكُونُ عَلَيَّ الصَّوْمُ مِنْ رَمَضَانَ فَمَا أَسْتَطِيعُ أَنْ أَقْضِيَهُ إِلا فِي شَعْبَانَ. [ رواه البخاري ومسلم ]
"Benim Ramazan'dan oruç borcum olurdu da Şaban gelinceye kadar onu kaza edemezdim."[4]
Hâfız İbn-i Hacer -Allah ona rahmet etsin- bu hadisin şerhinde şöyle demiştir:
"Âişe'nin -Allah ondan râzı olsun- Şaban'daki bu gayretinden, bir önceki Ramazan orucunu, bir sonraki Ramazan orucunu girinceye kadar geciktirmenin (ertelemenin) câiz olmadığı hükmü çıkarılır."[5]
5. Oruç ile ilgili hükümlere vâkıf olabilmek ve Ramazan orucunun fazîletini bilmek için ilim öğrenmek.
6. Ramazan ayında müslümanı meşgul edebilecek amelleri bir an önce bitirmeye çalışmak.
7. Hanım ve çocuklar gibi ev halkıyla oturup onlara orucun hükümlerini bildirmek ve küçük çocukları oruç tutmaya teşvik etmek.
8. Evde okunabilecek bazı kitaplar hazırlamak veya Ramazan'da cemaate okuması için mahalledeki câmi imamına hediye edilebilecek bazı kitaplar hediye etmek.
9. Ramazan orucuna hazırlanmak için Şaban ayından itibaren oruç tutmaya başlamak.
Nitekim Âişe'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, o şöyle demiştir:
كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَصُومُ حَتَّى نَقُولَ لا يُفْطِرُ، وَيُفْطِرُ حَتَّى نَقُولَ لا يَصُومُ، فَمَا رَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ اسْتَكْمَلَ صِيَامَ شَهْرٍ إِلا رَمَضَانَ، وَمَا رَأَيْتُهُ أَكْثَرَ صِيَامًا مِنْهُ فِي شَعْبَانَ. [ رواه البخاري ومسلم ]
"Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bazı aylarda çok oruç tutardı. Hatta biz, onu bu ayda hiç oruçtutmamazlık etmedi, derdik. Bazı aylarda da oruç tutmazdı. Hatta biz, onu bu ayda hiç oruç tutmadı, derdik. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Ramazan'dan başka bir ayın orucunu tamamladığını görmedim.Şaban'daki kadar kendisinin çok oruç tuttuğu bir ay da görmedim."[6]
Üsâme b. Zeyd'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, o şöyle demiştir:
قُلْتُ: يَا رَسُولَ اللَّهِ! لَمْ أَرَكَ تَصُومُ شَهْرًا مِنَ الشُّهُورِ مَا تَصُومُ مِنْ شَعْبَانَ؟ قَالَ: ذَلِكَ شَهْرٌ يَغْفُلُ النَّاسُ عَنْهُ بَيْنَ رَجَبٍ وَرَمَضَانَ، وَهُوَ شَهْرٌ تُرْفَعُ فِيهِ الأَعْمَالُ إِلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ، فَأُحِبُّ أَنْ يُرْفَعَ عَمَلِي وَأَنَا صَائِمٌ. [ رواه النسائي وحسَّنه الألباني في صحيح النسائي]
"Ben dedim ki:
-Ey Allah'ın elçisi! Seni, Şaban'dan oruç tuttuğun kadar diğer aylardan bu kadar oruç tutarken hiç görmedim (bunun sebebi nedir)?
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki:
-O öyle bir aydır ki, insanlar, Receb ve Ramazan (ayları) arasında gaflette olurlar. Oysa o (Şaban ayı), amellerin, Âlemlerin Rabbine arz edildiği bir aydır. Bundan dolayı ben, oruçlu iken amelimin (Allah'a) arz edilmesinden hoşnut oluyorum."[7]
Bu hadis, Şaban ayı orucunun hikmetini beyan etmektedir. O hikmet ise şudur: Şaban, amellerin Allah Teâlâ'ya arz edildiği bir aydır.
Bazı âlimler başka bir hikmet de zikretmişlerdir ki o da şudur: Şüphesiz oruç, farz namazdan önceki sünnet namaz mesâbesindedir. Çünkü sünnet namaz, farz namazı edâ etmek için insan nefsini hazır hâle getirip ona canlılık kazandırır.Aynı şekilde Ramazan'dan önceki Şaban orucu da böyledir.
10. Kur'an okumak.
Seleme b. Kuheyl şöyle demiştir:
"Şaban ayı, kurrâ ayıdır, denilirdi."
Amr b. Kays, Şaban ayı girdiği zaman dükkanını kapatır, Kur'an okumaya çekilir ve bununla meşgul olurdu.
Ebu Bekir el-Belhî şöyle demiştir:
"Receb ayı, tohumu ekme ayıdır. Şaban ayı, ekilen tohumu sulama ayıdır.Ramazan ayı ise, mahsülü hasat etme ayıdır."
Ebu Bekir el-Belhî yine şöyle demiştir:
"Receb ayı, rüzgâr gibidir. Şaban ayı, gökteki bulutlar gibidir. Ramazan ayı ise, yağmur gibidir. Receb ayında tohumu ekmeyen veya bir şey dikmeyen, Şaban ayında da sulamayan kimse, Ramazan ayında nasıl mahsül hasat etmek isteyebilir ki?Oysa Receb ayı geçti. Sen Ramazan ayını istiyorsun, ama Şaban ayında hâlâ hiçbir amel işlemiyorsun?
Bu mübarek ayda senin Nebin Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in ve ümmetin ilk müslümanlarının hâli bu iken, senin bu ameller ve derecelere göre durumun ve hâlin nedir söyler misin?"
Üçüncüsü:
Ramazan ayında müslümanın yapması gereken amelleri öğrenmek için (26869) ve (12468) nolu soruların cevaplarına bakabilirsiniz.
Başarıya ulaştıran Allah Teâlâ'dır.
Müslümanın Ramazan'daki hâli
Ramazan ayının girişi münasebetiyle müslümanlara neyi tavsiye edersiniz?
Allah’a hamd olsun.
Allah Teâlâ, Ramazan ayı hakkında şöyle buyurmuştur:
(( شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِيَ أُنْزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدًى لِلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِنَ الْهُدَى وَالْفُرْقَانِ فَمَنْ شَهِدَ مِنْكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ وَمَنْ كَانَ مَرِيضًا أَوْ عَلَى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِنْ أَيَّامٍ أُخَرَ يُرِيدُ اللهُ بِكُمُ الْيُسْرَ وَلاَ يُرِيدُ بِكُمُ الْعُسْرَ وَلِتُكْمِلُواْ الْعِدَّةَ وَلِتُكَبِّرُواْ اللهَ عَلَى مَا هَدَاكُمْ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ185)) [ سورة اليقرة الآية: 185 ]
"Ramazan ayı, insanlara hak yolu gösteren, doğruyu ve hak ile bâtılın birbirinden ayırt etmenin açık delilleri olarak Kur’an'ın (Kadir gecesinde) indirildiği aydır. O halde sizden kim, Ramazan ayını idrak ederse, onda oruç tutsun.Kim de onda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin. Allah, sizin için (dîninde) kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, orucu bir aya tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine, orucun sonunda (Ramazan bayramında tekbir getirip) Allah’ın adını yüceltmeniz, sizi doğru yola iletmesi (ve size kolaylık sağlamasına karşılık Allah’a) şükretmeniz içindir."[1]
Bu mübarek ay; hayır,bereket,ibâdet ve her türlü salih amel için büyük bir mevsimdir.
Bu ay; sevapları kat kat verilen, işlenen günahları büyük sayılan, cennet kapıları açılan, cehennem kapıları kapanan, her türlü günah ve kötülüklerden Allah'a tevbe edilen büyük bir ay ve kıymetli bir mevsimdir.
Bu sebeple hayır ve bereket mevsimlerini, fazîlet vesilelerini ve her türlü nimetleri size bahşetmiş olduğundan dolayı Allah Teâlâ'ya çokça şükredin, kıymetli vakitleri ve fazîletli mevsimleri, Allah'a itaatlerle ve haramları terk etmekle değerlendirin ki, güzel hayatı kazanıp ölümden sonraki hayata hazırlıklı olabilesiniz.
Samimi mü'min için yılın bütün ayları ibâdet mevsimleridir.Onun için ömrün hepsi, Allah'a taat ve ibâdet içindir. Fakat Ramazan ayında hayır işlemek onun azim ve gayreti kat kat artar, ibâdet etmek için kalbi daha canlı bir hâle gelir ve Rabbi Allah Teâlâ'ya daha çok yönelir.
Kerim olan Rabbimiz, oruç tutan mü'minlere olan kerem ve cömertliğinden dolayı bu kıymetli ayda sevaplarının karşılığını kat kat verir, salih amellerine karşılık olarak onlara en güzel şekilde lütuflandırıp mükafatlandırır.
Bu gece, sanki dün geceki gibiydi. (Yani olaylar, gece ve gündüzler ne kadar da birbirine benziyor.)
Bu günler, sanki bir an gibi hızla gelip geçmektedir.Nitekim geçen yıl Ramazan ayını karşıladık, sonra da onu uğurladık. Ne kadar da kısa bir zaman dilimi sanki! Ramazan ayını bir kez daha karşılıyoruz. Bu sebeple bu büyük ayda salih ameller işlemekte acele etmemiz ve bu ayı, Allah Teâlâ'yı râzı edecek ve O'nun huzuruna çıktığımız zaman bizi sevindirecek şeylerle doldurmamız gerekir.
Peki Ramazan için nasıl hazırlık yapmalıyız?
Şüphesiz Ramazan için hazırlık; kelime-i şehâdeti gerçekleştirerek, kusur ve hatalarını gözden geçirmek veya farzları edâ etmekteki kusur ve hataları gözden geçirmek veyahut da şehevî duyguları veya şüpheleri terk etmemekteki kusur ve hataları gözden geçirmek sûretiyle nefsi hesaba çekmekle mümkün olur.
Kul, Ramazan'da ahlâk ve davranışını düzeltmeli ki, îmânda yüksek bir dereceye erişebilsin.Çünkü îmân artar ve eksilir.Îmân, taatle (salih amel işlemekle) artar, günahla eksilir. Kulun gerçekleştirebileceği ilk taat; kulluğu, yalnızca Allah'a gerçekleştirmektir (ibâdeti yalnızca O'na yapmaktır). Kulun, nefsinde Allah'tan başka hak ilâh olmadığına inanıp bütün ibâdetleri Allah'a hâlis kılması ve Allah'a ibâdette O'na hiç kimseyi ortak koşmamasıdır.Bizden her birimizin, kendisine isabet edenin (başına gelecek olanın) şaşmayacağını, isabet etmeyenin de isabet etmeyeceğini (yazılmamışsa, o şeyin olmayacağını) ve her şeyin bir kaderinin olduğunu yakînen bilmesi gerekir.
Kelime-i şehâdeti gerçekleştirmeye aykırı olan her şeyden uzak durmamız gerekir. Bu ise, bid'atlardan ve dînde yenilik çıkarmak gibi şeylerden uzak durmakla mümkün olur.
Yine Velâ ve Berâ mefhumunu gerçekleştirmemiz gerekir.Bu ise, mü'minleri sevmek ve onlara dostluk beslemek, kâfirlere ve münâfıklara düşmanlık edip onları sevmemekle mümkün olur.Müslümanların, düşmanlarına karşı üstün gelmelerine sevinmemiz, Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- ve ashâbını örnek almamız, Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-ile O'ndan sonraki Râşid halifelerinin yoluna uymamız, Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'in sünnetini ve nerede, hangi renkte ve hangi uyrukta olursa olsun, O'nun sünnetine sarılanları sevmemiz gerekir.
Bundan sonra namazları cemaatle kılmaktaki kusur ve hatalarımızı, Allah -azze ve celle-'yi anmak, komşunun, yakın akrabaların ve diğer müslümanların üzerimizdeki hakları konusundaki kusur ve hatalarımızı, selâmı insanlar arasında yayma konusundaki kusur ve hatalarımızı, iyiliği emredip kötülükten alıkoymak ve karşılıklı olarak hakkı tavsiye etmek ve buna sabretmek, çirkin şeyleri işlememeye ve taatleri işlemeye sabretmek, Allah -azze ve celle-'nin takdir ettiklerine sabretmek konusundaki kusur ve hatalarımızı gözden geçirip nefsimizi hesaba çekmemiz gerekir.
Sonra günahlara ve şehevî duygulara devam etmekten nefsimizi yasaklayıp yasaklamadığımızdan nefsimizi hesaba çekmemiz gerekir. Bu günahlar, ister küçük, isterse büyük günahlar olsun, ister Allah'ın haram kıldığına bakmak sûretiyle gözlerimizle olsun, isterse çalgı aletlerini dinlemek sûretiyle olsun veya Allah -azze ve celle-'yi râzı etmeyen ve O'nun hoşuna gitmeyen yere gitmek sûretiyle olsun veyahut da Allah'ı râzı etmeyen ve O'nun hoşuna gitmeyen şeyi elle tutmak veya insanların mallarını bâtıl yollarla yemeye giren fâiz ve rüşvet gibi Allah'ın haram kıldığı şeyleri yemek konusunda nefsimizi hesaba çekmemiz gerekir.
Yine Allah Teâlâ'nın, gece günah işleyenin tevbe etmesi için gündüz elini açtığını, gündüz günah işleyenin tevbe etmesi için de gece elini açtığını gözönünde bulundurmamız ve böyle bilmemiz gerekir.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
((وَسَارِعُوا إِلَى مَغْفِرَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا السَّمَاوَاتُ وَالْأَرْضُ أُعِدَّتْ لِلْمُتَّقِينَ 133 الَّذِينَ يُنْفِقُونَ فِي السَّرَّاء وَالضَّرَّاء وَالْكَاظِمِينَ الْغَيْظَ وَالْعَافِينَ عَنِ النَّاسِ وَاللهُ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ 134 وَالَّذِينَ إِذَا فَعَلُوا فَاحِشَةً أَوْ ظَلَمُواْ أَنْفُسَهُمْ ذَكَرُواْ اللهَ فَاسْتَغْفَرُوا لِذُنُوبِهِمْ وَمَنْ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلاَّ اللهُ وَلَمْ يُصِرُّوا عَلَى مَا فَعَلُوا وَهُمْ يَعْلَمُونَ 135 أُوْلَـئِكَ جَزَآؤُهُمْ مَغْفِرَةٌ مِنْ رَبِّهِمْ وَجَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَنِعْمَ أَجْرُ الْعَامِلِينَ 136)) [ سورة آل عمران الآيات: 133-136 ]
"Rabbinizden bir mağfirete, genişliği göklerle yer arası kadar olan ve takvâ sahipleri için hazırlanmış bulunan cennete koşun. Onlar (takvâ sahipleri) bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler ve insanları affedenlerdir. Allah, iyilik edenleri sever. Yine onlar, çirkin bir iş yaptıkları veya nefislerine zulmettikleri zaman Allah'ı hatırlayıp hemengünahlarınınbağışlanmasınıisteyenler -ki Allah'tan başka günahları kim bağışlar- ve bile bile işledikleri (günah) üzerinde ısrar etmeyenlerdir. Onların mükâfatı; Rableri tarafından bağışlanma ve içinden ırmaklar akan cennetlerdir ki, orada ebedî kalacaklardır.(Allah yolunda) çalışanların mükâfatı ne güzeldir!"[2]
Allah Teâlâ başka bir âyette şöyle buyurmuştur:
قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذِينَ أَسْرَفُوا عَلَى أَنْفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ اللهِ إِنَّ اللَّهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمِيعًا إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ [ سورة الزمر الآية: 53 ]
"(Ey elçi! Günahlara dalan kullarıma) de ki: Ey nefislerine karşı aşırı giden kullarım! (Günahlarınızın çokluğundan dolayı) Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, (kullarından tevbe edenlerin günahlarını) çok bağışlayandır, (onlara) çok merhamet edendir."[3]
Allah Teâlâ yine şöyle buyurmuştur:
وَمَنْ يَعْمَلْ سُوءًا أَوْ يَظْلِمْ نَفْسَهُ ثُمَّ يَسْتَغْفِرِ اللهَ يَجِدِ اللهَ غَفُورًا رَحِيمًا [ سورة النساء الآية: 110 ]
"Kim bir kötülük yapar veya (Allah'ın hükmüne aykırı davranarak) kendine zulmeder, sonra da (yaptığına pişman olarak Allah'a döner ve O'nun mağfiretini umarak) Allah'tan bağışlanma dilerse, Allah'ı çok bağışlayıcı, çok merhamet edici bulur."[4]
Bu nefis muhasebesi, bu tevbe ve istiğfar ile Ramazan ayını karşılamamız gerekir.
Nitekim Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
الْكَيِّسُ مَنْ دَانَ نَفْسَهُ وَعَمِلَ لِمَا بَعْدَ الْمَوْتِ، وَالْعَاجِزُ مَنْ أَتْبَعَ نَفْسَهُ هَوَاهَا، وَتَمَنَّى عَلَى اللَّهِ الْأَمَانِي. [رواه الترمذي وأحمد والحاكم وابن ماجه]
"Akıllı kimse, nefsini hesaba çeken (Allah'ın emrine itaatkâr kılıp O'nun hükmüne, kaza ve kaderine boyun eğdiren) ve ölüm sonrası için çalışandır. Âciz (Allah'ın emirlerine karşı ihmalkâr davranan) kimse ise, nefsini hevâsına tâbi kılan ve Allah'tan dileklerde bulunarak bunu yeterli gören kimsedir."[5]
Şüphesiz Ramazan ayı, ganimet ve kazanç ayıdır. İşini bilen tüccar, kazancını arttırmak için kazançlı mevsimleri fırsat bilip kollar.
O halde siz de bu ayı; ibâdet, çok namaz kılmak, Kur'an okumak, insanları affetmek, başkalarına ihsanda bulunmak ve fakirlere tasadduk etmekle değerlendirin.
Zirâ Ramazan ayında cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır, şeytanlar zincirlere vurulur ve bir münâdî şöyle seslenir:
"Ey hayırlı şeyler yapmak isteyen kimse! Bu isteğini yerine getir, hayırlı işleri yap, ey kötü işler yapmak isteyen insan! Bu isteğinden vazgeç."
Bu sebeple ey Allah'ın kulları! Nebiniz Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in sünnetine sarılıp selef-i salihinize uyarak hayır ve iyilik ehli olun ki, Ramazan ayından günahları bağışlanmış ve salih amelleri kabul edilmiş olarak çıkalım.
Biliniz ki Ramazan ayı, ayların en hayırlısıdır.
İbn-i Kayyim -Allah ona rahmet etsin- bu konuda şöyle demiştir:
"Bunlardan -yani Allah'ın yarattığı şeylerin birbirinden fazîletli oluşlarından birisi de- Ramazan ayını, diğer aylardan ve son on gecesini de diğer gecelerden üstün kılmasıdır."[6]
Ramazan ayı, şu dört şeyle diğer aylardan üstün kılınmıştır:
Birincisi:
Ramazan ayında yılın en hayırlı gecesi vardır ki, o gece de, Kadir gecesidir.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
(( إِنَّا أَنْزَلْنَاهُ فِي لَيْلَةِ الْقَدْرِ 1 وَمَا أَدْرَاكَ مَا لَيْلَةُ الْقَدْرِ 2 لَيْلَةُ الْقَدْرِ خَيْرٌ مِنْ أَلْفِ شَهْرٍ 3 تَنَزَّلُ الْمَلَائِكَةُ وَالرُّوحُ فِيهَا بِإِذْنِ رَبِّهِم مِنْ كُلِّ أَمْرٍ 4 سَلَامٌ هِيَ حَتَّى مَطْلَعِ الْفَجْرِ 5)) [ سورة القدر ]
"Şüphesiz biz onu (Kur'an'ı) Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin? Kadir gecesi (içerisinde Kadir gecesi olmayan) bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve Ruh (Cebrail) o gecede, Rablerinin izniyle (bu gecede takdir olunan)her türlü iş için iner de iner.O gece, tan yerinin ağarıncaya kadar esenlikle doludur."[7]
Bu gecede yapılan ibâdet, bin gecede yapılan ibâdetten daha hayırlıdır.
İkincisi:
Ramazan ayında nebilerin en fazîletlisi Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'e, kitapların en fazîletlisi Kur'an-ı Kerim nâzil olmuştur.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
(( شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِيَ أُنْزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدًى لِلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِنَ الْهُدَى وَالْفُرْقَانِ فَمَنْ شَهِدَ مِنْكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ وَمَنْ كَانَ مَرِيضًا أَوْ عَلَى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِنْ أَيَّامٍ أُخَرَ يُرِيدُ اللهُ بِكُمُ الْيُسْرَ وَلاَ يُرِيدُ بِكُمُ الْعُسْرَ وَلِتُكْمِلُواْ الْعِدَّةَ وَلِتُكَبِّرُواْ اللهَ عَلَى مَا هَدَاكُمْ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ185)) [ سورة اليقرة الآية: 185 ]
"Ramazan ayı, insanlara hak yolu gösteren, doğruyu ve hak ile bâtılın birbirinden ayırt etmenin açık delilleri olarak Kur’an'ın (Kadir gecesinde) indirildiği aydır. O halde sizden kim, Ramazan ayını idrak ederse, onda oruç tutsun.Kim de onda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin. Allah, sizin için (dîninde) kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, orucu bir aya tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine, orucun sonunda (Ramazan bayramında tekbir getirip) Allah’ın adını yüceltmeniz, sizi doğru yola iletmesi (ve size kolaylık sağlamasına karşılık Allah’a) şükretmeniz içindir."[8]
Allah Teâlâ başka bir âyette şöyle buyurmuştur:
(( إِنَّا أَنْزَلْنَاهُ فِي لَيْلَةٍ مُبَارَكَةٍ إِنَّا كُنَّا مُنذِرِينَ 3 فِيهَا يُفْرَقُ كُلُّ أَمْرٍ حَكِيمٍ 4 أَمْراً مِنْ عِنْدِنَا إِنَّا كُنَّا مُرْسِلِينَ 5)) [سورة الدخان الآيات: 3-5]
"Şüphesiz biz onu (Kur'an'ı) mübârek bir gecede (Kadir gecesinde) indirdik. Çünkü biz, (Allah'ın hucceti kulları üzerinde ikâme olsun diye elçiler gönderip kitaplar indirerek insanlara fayda ve zarar veren şeylerle insanları) uyarırız.Katımızdan bir emirle her hikmetli iş (eceller ve rızıklar) o gecede ayırt edilir (takdir edilir). Rabbinden bir rahmet olarak biz (insanlara) elçiler göndeririz."[9]
Vâsile b. el-Eska'dan -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
أُنْزِلَتْ صُحُفُ إِبْرَاهِيمَ أَوَّلَ لَيْلَةٍ مِنْ شَهْرِ رَمَضَانَ، وَأُنْزِلَتِ التَّوْرَاةُ لِسِتٍّ مَضَيْنَ مِنْ رَمَضَانَ، وَأُنْزِلَ الْإِنْجِيلُ لِثَلَاثَ عَشْرَةَ مَضَتْ مِنْ رَمَضَانَ، وَأُنْزِلَ الزَّبُورُ لِثَمَانَ عَشْرَةَ خَلَتْ مِنْ رَمَضَانَ، وَأُنْزِلَ الْقُرْآنُ لِأَرْبَعَ عَشْرَةَ خَلَتْ مِنْ رَمَضَانَ. [ رواه أحمد الطبراني في المعجم الكبير وحسنه الألباني في سلسلة الأحاديث الصحيحة ]
"İbrahim'in Suhufu (sahifeleri), Ramazan ayının ilk gecesinde nâzil oldu.Tevrat, Ramazan'ın altıncı gecesinde nâzil oldu. İncil, Ramazan'ın onüçüncü gecesinde nâzil oldu. Zebur, Ramazan'ın onsekizinci gecesinde nâzil oldu.Kur'ân, Ramazan'ın yirmidördüncü gecesinde nâzil oldu."[10]
Üçüncüsü:
Ramazan ayında cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar zincirlere vurulur.
Nitekim Ebu Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
إِذَا جَاءَ رَمَضَانُ فُتِّحَتْ أَبْوَابُ الْجَنَّةِ، وَغُلِّقَتْ أَبْوَابُ النَّارِ، وَصُفِّدَتِ الشَّيَاطِينُ. [ متفق عليه ]
"Ramazan geldiği zaman cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar bağlanır."[11]
Yine Ebu Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
إِذَا جَاءَ رَمَضَانُ فُتِّحَتْ أَبْوَابُ الرَّحْمَةِ، وَغُلِّقَتْ أَبْوَابُ جَهَنَّمَ، وَسُلْسِلَتِ الشَّيَاطِينُ. [ رواه النسائي وصححه الألباني في صحيح الجامع ]
"Ramazan geldiği zaman rahmet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar zincire vurulur."[12]
Başka bir rivâyette Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
إِذَا كَانَ أَوَّلُ لَيْلَةٍ مِنْ شَهْرِ رَمَضَانَ صُفِّدَتِ الشَّيَاطِينُ، وَمَرَدَةُ الجِنِّ، وَغُلِّقَتْ أَبْوَابُ النَّارِ، فَلَمْ يُفْتَحْ مِنْهَا بَابٌ، وَفُتِّحَتْ أَبْوَابُ الجَنَّةِ، فَلَمْ يُغْلَقْ مِنْهَا بَابٌ، وَيُنَادِي مُنَادٍ: يَا بَاغِيَ الخَيْرِ أَقْبِلْ، وَيَا بَاغِيَ الشَّرِّ أَقْصِرْ، وَلِلَّهِ عُتَقَاءُ مِنَ النَّارِ، وَذَلكَ كُلُّ لَيْلَةٍ. [ رواه الترمذي وابن ماجه وابن خزيمة وحسنه الألباني في صحيح الجامع ]
"Ramazan ayının ilk gecesi olduğu zaman şeytanlar ve cinlerin azgınları zincire vurulur, cehennem kapıları kapatılır, onlardan hiçbirisi açılmaz. Cennet kapıları açılır ve onlardan hiçbirisi kapanmaz. Bir münâdi şöyle seslenir.
-Ey hayırlı şeyler yapmak isteyen kimse! Bu isteğini yerine getir, hayırlı işleri yap.Ey kötü işler yapmak isteyen kimse! Bu isteğinden vazgeç. Allah, Ramazan ayında birçok insanı cehennemden azat eder. Bu durum Ramazan'ın her gecesinde devam eder."[13]
Soru:
Şeytanlar, Ramazan'da bağlanmış ve zincire vurulmuş iseler, çoğu zaman her türlü kötülüklerin ve günahların Ramazan'da vukû bulduğunu nasıl görebiliyoruz? Oysa bunların vukû bulmaması gerekirdi?
Cevap:
Bunun anlamı; orucun şartlarını muhafaza eden ve âdâbını gözeten kimseden bu kötülüklerin ve günahların vukû bulması azalır.
Veya zincire vurulanlardan maksat; şeytanların hepsi değil de sadece azgın olanlarıdır.
Veyahut da bundan maksat; kötülük ve günahların bu ayda azalmasıdır. Nitekim bu, gözle görülen ve hissedilen bir durumdur. Çünkü bu ayda vukû bulan kötülük ve günahlar, diğer aylara oranla daha azdır. Ayrıca şeytanların hepsinin zincire vurulması, hiçbir kötülük ve günahın vukû bulmamasını gerektirmez. Zirâ kötülük ve günahların vukû bulmasının, şeytanların dışında başka sebepleri de vardır.Tıpkı kötü nefisler, çirkin âdetler ve insî şeytanlar gibi.[14]
Dördüncüsü:
Ramazan ayında pek çok ibâdet vardır. Bu ibâdetlerin bazısı, diğer aylarda yoktur. Örneğin oruç, kıyâm (gece namazı), fakir ve yoksullara yemek yedirmek, itikâf, sadaka ve Kur'an okumak gibi.
Azamet sahibi Allah Teâlâ'dan, bu gibi amellerde hepimizi muvaffak kılmasını ve oruç, kıyâm, salih amelleri işlemek ve kötülükleri terk etmek gibi konularda bize yardım etmesini niyaz ederiz.
Hamd, Âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.
Ramazan süresince müslüman için önerilen program
Öncelikle kıymetli Ramazan ayının girişi münasebetiyle sizi tebrik ediyor ve Allah Teâlâ'dan hepimizin oruç ve kıyâmını kabul etmesini temenni ederim.
Bu fırsatı mümkün olduğunca ibâdet etmek ve ecir elde etmekle değerlendirmeyi temenni ederim. Bu sebeple bu ayı hayır ve salih amellerle değerlendirebilmemiz için sizden bana ve âileme uygun bir program sunmanızı istirham ediyorum.
Allah’a hamd olsun.
Hamd, yalnızca Allah'adır.
Allah Teâlâ, herkesin güzel söz ve salih amelini kabul etsin, bize, gizli ve açık amellerimizde ihlas nasip etsin.
Bu mübârek ayda müslüman için önerilen program şudur:
Müslümanın Ramazan'daki bir günü:
Müslüman, gününe, sabah namazından önce sahur ile başlamalıdır. Mümkün olduğunca geceden en kısa sürenin kaldığı vakte kadar sahuru ertelemek daha fazîletlidir.
Müslüman, bundan sonra ezândan önce sabah namazı için hazırlık yapmalıdır. Evinde abdest alıp ezân okunmadan önce evinden çıkmalıdır.
Mescide (câmiye) girince iki rekât Tehıyyet'ul-Mecid'i (Mescidi Selâmlama Namazı'nı) kıldıktan sonra oturup ezân okununcaya kadar duâ etmekle veya Kur'an okumakla veyahut da zikirle meşgul olmalıdır. Ezân okunurken de müezzinin söylediklerini tekrar etmeli ve ezânı bitirdikten sonra Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'den gelen duâları okumalıdır. Sonra kalkıp iki rekât sabah namazının sünnetini kılmalıdır. Ardından sabah namazının farzı için kâmet getirilinceye kadar zikir, duâ ve Kur'an okumakla meşgul olmalıdır. Böylelikle müslüman, namazı beklediği sürece namaz kılıyormuş gibi olur.
Sabah namazını cemaatle edâ ettikten sonra namazda selâmın akabinde meşrû kılınan duâ ve zikirleri okumalıdır (tesbihatı yerine getirmelidir). Bundan sonra güneş doğuncaya kadar mescitte oturup zikir ve Kur'an okumakla meşgul olmak isterse, bu daha fazîletlidir. Nitekim Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- sabah namazından sonra böyle yapardı.
Ardından güneş doğduktan sonra yükselmeye başlar ve yaklaşık olarak onbeş dakika devam ettikten sonra Duhâ (Kuşluk) namazını kılmak isterse, bu da güzeldir. Duhâ namazının en azı iki rekâttır.Eğer Duhâ namazını en fazîletli vaktine kadar ertelemek isterse, -ki bu, sıcaklığın arttığı ve güneşin iyice yükseldiği vakittir-, bu daha fazîletlidir.
Sonra işine dinç gitmek için biraz uyumak isterse, Allah Teâlâ'nın izniyle ecir kazanması için uykusuna, ibâdeti edâ etmekte kendisine güç vermesi ve rızık elde etmek için niyet etmelidir. Uykudan önce de uyku için şer'î olan amelî ve kavlî âdâbı uygulamaya gayret etmelidir.
Daha sonra işine gitmelidir. Öğle namazı vakti geldiği zaman, namaza önceden hazırlıklı olmak için, ezândan önce veya ezândan hemen sonra olmak üzere mescide erken gitmelidir. Ardından iki selâmda olmak üzere dört rekâtlık öğle namazının ilk sünnetini kılmalıdır. Sonra namaz için kâmet getirilinceye kadar Kur'an okumakla meşgul olmalıdır. Kâmet getirildikten sonra namazı cemaatle kılmalıdır. Farzdan sonra iki rekâtlık öğle namazının son sünnetini kılmalıdır.
Namazdan sonra mesai bitimi vaktine kadar yarım kalan işlerini bitirmelidir. İşten ayrıldıktan sonra eğer ikindi namazına uzun süre kalmış ve orada biraz dinlenme imkânı varsa, biraz dinlenmelidir. Yok eğer vakit yeterli değilse ve uyuduğu takdirde ikindi namazını kaçırmaktan endişe ediyorsa, namaz vakti girinceye kadar kendisini uygun bir şeyle meşgul etmelidir.
Örneğin evin ihtiyacı olan bazı şeyleri satın almak için markete veya pazara gidebilir veya işi bittiği andan itibaren doğrudan mescide gidebilir ve namazı kılıncaya kadar mescitte kalabilir.
İkindi namazından sonra insan durumuna bakar. Eğer mescitte oturup Kur'an okumakla meşgul olabilecekse, bu büyük bir ganimettir. Yok eğer insan kendisini yorgun ve bitkin hissediyorsa, geceleyin Terâvih namazına hazırlanmak için bu vakitte dinlenmesi gerekir.
Akşam ezânından önce iftar için hazırlık yapmalı ve iftardan önceki bu anlarda Kur'an okumak, duâ etmek veya hanım ve çocuklarla faydalı bir konuda konuşmak gibi, kendisine fayda verecek bir şeyle meşgul olmalıdır.
Bu vakitte meşgul olunabilecek en güzel şey; oruçlulara yemek getirme veya onlara yemek dağıtma ve bunu organize etme işine yardım etmek gibi oruçlulara iftar verme işine katkıda bulunmaktır. Bunun lezzetini, ancak deneyen kimse bilir.
İftardan sonra namazı cemaatle kılmak için mescide gitmelidir. Akşam namazının farzından sonra iki rekât akşamın sünnetini kılmalıdır. Sonra evine dönüp çok yememek kaydıyla bulabildiği yemeği yemelidir. Sonra kendisi ve âile halkı için bu vakti faydalı bir şekilde değerlendirmek için çaba göstermelidir. Örneğin kıssalar kitabından veya ilmî hükümler kitabından veya müsabaka (İslâmî genel kültür) kitabından pasajlar okumak veya mübah olan bir konuda konuşmak veyahut da insan nefsinin şevkle dinleyebileceği ve onu basın-yayın organlarında yayımlanan haramlardan alıkoyacak faydalı başka bir fikirde konuşmak gibi. Zirâ bu vakit (iftardan sonraki vakit), basın-yayın organlarının zirve yaptığı vakitlerdir. Nitekim akîdevî ve ahlâkî münkerleri içermesine rağmen en çekici ve özlemle beklenen programları bu vakitlerde yayımladıklarını görürsünüz.
Bu sebeple kıymetli müslümanlar! Kendini bu programlardan yüz çevirmeye çalışmalısın ve kıyâmet günü ondan sorulacağın elinin altındakiler konusunda Allah'tan korkmalısın. Bu sebeple kıyâmet gününün sorgusu için cevap hazırlamalısın.
Sonra yatsı namazı için hazırlık yapıp mescide doğru yönelmeli ve Kur'an okumak veya mescitteki dersi dinlemekle meşgul olmalısın.
Bundan sonra yatsı namazının farzını edâ ettikten sonra yatsının iki rekâtlık sünnetini kılmalısın. Ardından imamın arkasında Terâvih namazını huşû ile ve düşünerek kılmalısın. İmam namazı bitirmeden sen mescitten çıkıp gitmemelisin.
Nitekim Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- bu konuda şöyle buyurmuştur:
مَنْ قَامَ مَعَ الْإِمَامِ حَتَّى يَنْصَرِفَ كُتِبَ لَهُ قِيَامُ لَيْلَةٍ. [ رواه أبو داود وصححه الألباني في صلاة التراويح ]
"Teravih namazını imamla birlikte sonuna kadar tamamlayan kimseye, o geceyi bütünüyle ibâdetle geçirmiş gibi sevap yazılır."[1]
Sonra durumuna ve kişisel bağlantılarına uygun olarak Terâvih namazından sonra kendine bir program yapmalısın.
Bunun için şunları gözönünde bulundurmalısın:
Bütün haramlardan ve haramlara götüren sebeplerden uzak durmalısın.
Âile halkını haramlardan birisine veya haramlara götüren sebeplere düşmekten hikmetli bir şekilde uzak tutmalısın.
Örneğin onlara özel programlar hazırlamak veya onları dînen mübah olan yerlere pikniğe götürmek veyahut da onları kötü arkadaşlardan uzak tutmak ve onlar için iyi arkadaşlar aramak gibi.
Fazîletli bir ameli bırakıp ondan daha fazîletli amellerle meşgul olmalısın.
Sonra erken uyumaya gayret etmelisin. Bunun yanında uykudan önceki fiîlî ve sözlü dînî âdâbı unutmamalısın. Eğer uykudan önce Kur'an'dan veya faydalı İslâmî kitaplardan bir şeyler okuyabilirsen, bu güzel olur. Özellikle de Kur'an'dan günlük olarak okuduğun cüz veya cüzleri okumayı bitirmemişsen, onları bitirmeden uyumamalısın.
Sonra sahurdan önce duâ ile meşgul olmak için yeterli olan bir vakitte uyanmalısın. Bu vakit, gecenin üçte birlik bölümünün sonundaki ilâhî nüzûl vaktidir.
Nitekim Allah -azze ve celle- bu vakitte istiğfarda bulunanlara övgüde bulunduğu gibi bu vakitte duâ edenlerin duâsına icâbet edeceğini ve tevbe edenlerin tevbelerini kabul edeceğini vâdetmiştir. Bu sebeple bu büyük fırsatı kaçırmamalısın.
Cuma günü:
Cuma günü, haftanın en fazîletli günüdür. Bu sebeple ibâdet ve taat konusunda Cuma günü için özel bir programın olması gerekir.
Cuma günü şu konuların gözönünde bulundurulması gerekir:
Cuma namazına erken gitmek.
Cuma günü ikindi namazından sonra mescitte kalıp bu günün son anına -güneş batıncaya- kadar Kur'an okumak ve duâ etmekle meşgul olmak. Çünkü ikindi namazından güneş batıncaya kadar olan vakit, duânın kabul olunduğu vakittir.
Bu günü (Cuma gününü), hafta içinde bitiremediğin işleri bitirmek için bir fırsat olarak değerlendir.
Örneğin bir haftada Kur'an'dan okuduğun cüz veya cüzleri veyahut kitabı bitirmek ya da dinleyemediğin kaseti dinlemek gibi yarım kalan işleri tamamlamalısın.
Ramazan'ın son on günü:
Ramazan'ın son on gününde bin geceden daha hayırlı olan Kadir gecesi vardır. Bunun için insanın, Ramazan'ın bu son on gününde mescitte itikafa girmesi meşrû kılınmıştır. Nitekim Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- Kadir gecesini aramak için Ramazan'ın son on gününde itikafa girerdi. Bu sebeple kim, Ramazan'ın son on gününde itikafa girme imkânını bulursa, bu onun için, Allah Teâlâ'dan büyük bir minnet ve lütuftur.
Ramazan'ın son on gününden birisinde itikafa girme imkânı bulamazsa, bu geceleri ibâdet, taat, kıyâm, Kur'an okumak, zikir ve duâ ile meşgul olmaya gayret etsin. Bunun için de geceleyin uykusuz kalabilmek için gündüz bedenini rahat ettirmesi ve dinlenmesi gerekir.
Uyarılar:
Bu program, önerilen bir program olup her fert, kendi imkânı ve şartları doğrultusunda değiştirme imkânı olan esnek bir programdır.
Bu programda Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'den sâbit olan sünnetleri zikretmeye sıkı sıkıya bağlı kalındı. Dolayısıyla bu programda zikredilen şeylerin hepsinin vâcip veya farz oldukları anlamına gelmemelidir. Aksine bu programdaki pek çok şey, sünnet ve müstehap türündendir.
Amellerin Allah Teâlâ'ya en sevimli olanı; az da olsa devamlı olarak yapılanıdır. Bu sebeple insan, Ramazan ayının başında taat ve ibâdetleri yerine getirmekte aşırı gayretli ve istekli olabilir. Fakat daha sonra da kendisine bir bıkkınlık ve gevşeklik gelebilir. Bu durumdan sakınmalısın. Bu ayda edâ edeceğin bütün amellere devam etmeye gayret etmelisin.
Müslümanın, bol bol hayır ve salih amel işlemek gibi büyük fırsatları kaçırmamak için bu mübârek ayda vaktini düzenlemeye çalışması gerekir.
Örneğin insan, âile halkının ihtiyacı olan şeyleri Ramazan ayı girmeden önce satın almaya gayret etmelidir. Aynı şekilde evin günlük ihtiyaçlarını, çarşı ve pazarın kalabalık olmadığı vakitlerde satın almalıdır.
Başka bir örnek verecek olursak:
İnsanın kişisel ve âile ziyâretleri, kendisini ibâdetinden alıkoymaması için önceden düzenlenmesi gerekir.
Bu mübârek ayda birinci hedefin; bol bol ibâdet etmek ve Allah Teâlâ'nın rızâsına vesile olacak amelleri işlemek olmalıdır.
Ramazan ayının başından itibaren namaz vakitlerinde mescide erken gitmeye, Allah'ın kitabı Kur'an-ı Kerim'i hatmetmeye, bu büyük ayda geceleri devamlı olarak ibâdetle geçirmeye ve malından imkânın nisbetince harcamaya kesin karar vermelisin.
Ramazan ayını, Allah -azze ve celle-'nin kitabı ile olan bağlantını güçlendirmek için bir fırsat olarak değerlendirmelisin.
Bunun için şu yollara başvurmalısın:
Kur'an âyetlerini doğru ve düzgün okumaya çalışmalısın. Bunun yolu ise, iyi Kur'an okutan birisinin yanında kıraatını düzeltmendir.Bu imkânı bulamazsan, Kur'an'ı iyi okuyan hafızların kaset veya CD'lerini dinlemek sûretiyle bunu elde edebilirsin.
Allah -azze ve celle-'nin ezberlemesini sana bahşettiği sûreleri tekrar tekrar okuyarak gözden geçirmeli ve ezberini arttırmalısın.
Anlamadığın âyetlerin tefsirini okumalısın. Bunu ise, ya sana karmaşık gelen âyetleri anlamak için Beğavî tefsiri, İbn-i Kesir tefsiri, Sa'dî tefsiri gibi güvenilir tefsir kitaplarına başvurmalısın, ya da tefsir kitaplarından birisinden düzenli bir şekilde okumak için kendine bir program yapmalısın. Okumaya da Amme cüzünden başlarsın, sonra Tebâreke ve diğer cüzlere geçersin.
Allah -azze ve celle-'nin kitabını okurken âyetlerde geçen emirleri uygulamaya önem vermelisin.
Allah -azze ve celle-'den, orucunu tam olarak tutmak ve gecelerini ibâdetle geçirmek sûretiyle Ramazan ayını idrak etme nimetini üzerimize tamamlamasını, amellerimizi kabul etmesini, kusur ve eksiklerimizi bağışlamasını niyâz ederiz.
[1] Ebu Davud, hadis no: 1370. Elbânî, "Terâvih Namazı" adlı kitabının 15. Sayfasında hadisin sahih olduğunu belirtmiştir.
[1] Bakara Sûresi: 185
[2] Âl-i İmrân Sûresi: 133-136
[3] Zümer Sûresi: 53
[4] Nisâ Sûresi: 110
[5] Tirmizî, Ahmed, Hâkim ve İbn-i Mâce rivâyet etmişlerdir.
[6] "Zâdu'l-Meâd", c: 1, s: 56
[7] Kadir Sûresi
[8] Bakara Sûresi: 185
[9] Duhân Sûresi: 3-5
[10] İmam Ahmed 'Musned'de, Taberânî de 'el-Mu'cemu'l-Kebîr'de rivâyet etmişlerdir. Elbânî de, "Silsiletu'l-Ehâdîsi'-Sahîha", hadis no: 1575'de hadisin hasen olduğunu belirtmiştir.
[11] Buhârî ve Müslim
[12] Nesâî rivâyet etmiş, Elbânî de, 'Sahihu'l-Câmi'de( hadis no: 471) hadisin sahih olduğunu belirtmiştir.
[13] Tirmizî, İbn-i Mâce ve İbn-i Huzeyme rivâyet etmişler, Elbânî de, 'Sahihu'l-Câmi'de( hadis no: 759) hadisin hasen olduğunu belirtmiştir.
[14] "Fethu'l-Bârî", c: 4, s: 145
[1] Tevbe Sûresi: 31
[2] Müslim, hadis no: 2702
[3] Yunus Sûresi: 58
[4] Buhârî, hadis no: 1849. Müslim, hadis no: 1146
[5] "Fethu'l-Bârî", c: 4, s: 191
[6] Buhârî, hadis no: 1868. Müslim, hadis no: 1156
[7] Sünen-i Nesâî, hadis no: 2357. Elbânî 'Sahih-i Nesâî'de "hadis hasendir" demiştir.