HÜDA PAR Genel Sekreteri ve Parti Sözcüsü Şehzade Demir, partisinin iç ve dış gündeme dair haftalık gündem değerlendirmesini paylaştı.
Partisinin Ankara'daki genel merkezinde açıklama yapan Demir, Newroz, emlak sektörü, muhtaç sayısındaki artış, gündüz kuşağı programları, Rusya-Ukrayna savaşı ve Hindistan'daki başörtüsü yasağı konularına değindi.
Newroz'un baharın müjdecisi olduğunu belirten Demir, "Baharın gelişiyle tabiat yeniden dirilir. Gökyüzü karanlık perdesinden sıyrılır. Güneş hayat veren ışığını bir kez daha tabiata yayar. Evlerinde, yuvalarında bir kış boyunca mahsur kalmış tüm canlılar tabiatın kalbine göçer. Tıpkı tabiat gibi insan da yeniden dirilir. Bu nedenle Newroz bir bayram telakki edilmiş; neşe, coşku, heyecan gibi bütün güzel his ve duyguların simgesi olmuştur." dedi.
Bediüzzaman Said Nursi'nin, "Newroz, mahlûkatın bayramıdır" sözüne atıfta bulunan Demir, "Yani bütün canlıların ortak sevincidir. İnsan da mahlûkat taifesinin bir azası olarak bu bayrama iştirak eder. Yeniden dirilişin ve zorluklardan sonra genişliğe kavuşmanın şükrü gerektirdiği bilinciyle kutlamaların meşru dairede gerçekleşmesini diliyoruz." ifadelerini kullandı.
Newroz'un, insanlığı dil, din, renk ve ırk farkı olmaksızın ortak bir bayram paydasında buluşturduğunu ve hepsinin kaynağının bir olduğunu ispat ettiğini söyleyen Demir, ayrıca bu coğrafyada yaşayan tüm milletlerin de müşterek süruru olduğunu belirtti.
"Newroz pîroz be"
Demir, "Newroz, Asırlardan beri çok yönlü baskı ve şiddete maruz kalan Kürtlerin tarih ve kültür hafızasında da önemli bir yeri olan newroz, zorluk ve sıkıntıların bitmesini, özgürlüğü ve güzelliği ifade eder. Bu anlamda Newroz’un başta İslam milleti olmak üzere tüm insanlığın zihninde barış, kardeşlik, adalet ve ilerleme şuurunun gelişmesine, taassupların sebebiyet verdiği ihtilafların aşılmasına vesile olmasını temenni ediyoruz." diye konuştu.
Demir, "Newroz li ser axa me bibe wesila aşitî u aramiyê. Bo hemû zindîyan u bi taybet bo însaniyetê Newroz pîroz be!" şeklindeki Kürtçe mısraları paylaştı.
"Sosyal konut projeleri hayata geçirilmelidir"
Arsa, demir, çimento ve işçilik başta olmak üzere girdi maliyetlerinde yaşanan artışların, konut yapımını durma noktasına getirdiğine dikkat çeken Demir, bu durumun konut sorununu yeniden ciddi bir probleme dönüştürdüğünü söyledi.
Konut arzının, artan talebi karşılayamayınca fiyatların tavan yaptığını belirten Demir, "Yapılan konutlar da yabancılara hitap eden üst segment şeklindedir. Arz talep dengesinin bozulması kiralarda ödeme güçlüklerine yol açtı. Kiracı mülk sahibi anlaşmazlıklarında açılan davalar hızla arttı. Enflasyon baskısı karşısında alım gücü zayıflayan kiracılar, büyük bir sorunla karşı karşıyadır." dedi.
Demir, "Türkiye’nin çoğu il ve ilçelerinde başta emekli, asgari ücretli ve açlık sınırının altında yaşayan çok geniş bir kitle için ev kirasını ödeyebilmek ciddi bir soruna dönüştü. Aşırı kira artışlarını önlemek için yasal çözümler geliştirilmeli, bu kesim için kira destek mekanizması devreye konulmalıdır. Öte taraftan konut arzının talebi karşılayabilmesi için pratik adımlara ihtiyaç vardır. Eksiği tamamlamak için hızlı bir şekilde TOKİ vasıtasıyla ihtiyacı karşılamaya yetecek sosyal konut projeleri hayata geçirilmelidir." çağrısında bulundu.
Demir, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının yayınladığı verilerde geçen yıldan bu yana devlet yardımına muhtaç şekilde yaşayan hane sayısının 1 milyon 454 binden 2 milyon 830 bine, bu hanelerde yaşayan muhtaç sayısının da 4 milyon 415 bin kişiden 11 milyon 370 bin kişiye ulaştığını hatırlattı.
"Türkiye’de zengin-fakir arasındaki uçurum daha fazla derinleşiyor"
Ekonomik krizde insanların içerisine düştüğü zorlukların, giderek can yakıcı hale geldiğini belirten Demir, can yakıcı diğer bir halin ise sermaye sahipleri veya sermaye gruplarının kriz sürecinden beslenerek çok daha fazla büyümeleri ve sermayelerini katlamaları gerçeği olduğuna dikkat çekti.
Demir, "Bu durum küresel sömürü sisteminin de en önemli sonuçlarından bir tanesidir. Ekonomide yaşanan daralma ve oluşan zorluklarla ilgili yayınlanan istatistikler, krizlerin dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de de zengin-fakir arasındaki uçurumu daha fazla derinleştirdiğini gösteriyor. İnsani duygulardan arındırılmış sınırsız rekabet eksenli kapitalist ekonomi modeli, fakiri eleyip zengini kayıran argümanlardan beslenmektedir. Bu ekonomik model yürürlükte olduğu müddetçe makas daha da açılacak ve adaletsizlik büyüyecektir."
"Ahlaksız programlara karşı milli seferberlik ilan edilerek mücadele edilmelidir"
Televizyonların gündüz kuşağı programlarında, kadınları koruduklarını iddia edenlerin ne yazık ki yine kadınları örselediğini ifade eden Demir, gündüz kuşağı programları ile özel hayatın gizliliğinin ihlal edildiğini, mahremiyetlerin ortaya saçıldığını, çarpık ilişkilerin sıradanlaştırıldığını ve yaygınlaştırıldığını vurguladı.
Aile değerlerini bitiren bu programların ne yazık ki fütursuzca halen devam ettiğini söyleyen Demir, "Gün boyu bu tür programları izleyerek zehirlenen ve zehirlendiğinin farkında bile olmayan annelerin yetiştirdiği nesiller tehdit altındadır. Toplumumuzu değerleri ile buluşturmak, geleceğini teminat altına almak gerekli ve zaruri bir iştir. Bu ahlaksız programlara karşı insani, vicdani, ahlaki ve milli seferberlik ilan edilerek mücadele edilmelidir." şeklinde konuştu.
Ahlaki değerleri çürütmeye matuf bu programlardan, toplumun fazlasıyla rahatsız olduğunu ifade eden Demir, Said Nursi'nin "Batılı iyice tasvir, safi zihinleri idlal eder." sözüne atıfta bulundu ve şunları ekledi:
İnsanlıktan nasibi olmayan sapıkların gayri ahlaki ve çarpık ilişkilerinin eleştiriliyor ve mahkûm ediliyormuş gibi olsa da saatlerce konuşulması toplumu ifsat amaçlıdır. Milyonda bir görülen fısk ve fücurun sürekli gündemde tutulması, toplumu bu tür sapkınlıkları sıradan vakalar gibi görmesine yol açar. Bu programlara verilen kısmi cezalar caydırıcı olmaktan uzaktır. Zehir saçan gündüz kuşağı programlarına ve bu minvaldeki dizilere ciddi bir yaptırım uygulanmalıdır. Ülke olarak içinden geçtiğimiz bu süreç içler acısıdır. Hükümetin ve ilgili kurumların bu konulara duyarsız kalması çok acı bir durumdur.
Hindistan’da başörtüsü yasağı
Demir, açıklamasının devamında Hindistan'ın Karnataka eyaletinde mahkemenin, okullarda Müslüman öğrencilere getirilen başörtüsü yasağına İslam için bir "esas" olmadığı iddiasıyla onay verdiğini belirtti.
Neredeyse 200 milyon Müslümanın yaşadığı Hindistan’da yükselen Hindu milliyetçiliği ve yönetimin ırkçı politikalarının, Müslümanlara yönelik baskıyı artırdığına işaret eden Demir, "Hak ve hürriyetleri engellenen Müslümanlar, milliyetçi çetelerin soykırım tehdidiyle karşı karşıya bulunuyorlar. Bu yasağın tüm ülkeye yayılması hedeflenmektedir. Müslüman kamuoyu ve İslam İşbirliği Teşkilatı faşist Hindistan yönetiminin baskı politikalarına karşı ivedilikle harekete geçmelidir. Hindistan yönetiminin son tutumu, dünyanın her yerinde zulme uğrayan Müslümanların durumu ile birlikte değerlendirildiğinde, hukuki ve siyasi anlamda dünya Müslümanlarını himaye edecek kurum ve mekanizmaların kurulmasının artık bir zaruret haline geldiği görülmektedir." değerlendirmesinde bulundu.
"Suriye'de 610 bin kişi öldürüldü"
Demir, Dünya, Rusya-Ukrayna savaşına kilitlenmişken savaş ve çatışmaların sürdüğü diğer coğrafyalarda da ölüm, yıkım ve mahrumiyetin artarak devam ettiğine dikkat çekti.
Suriye'de ölümler hakkında bilgi aktaran Demir, şunları söyledi: "Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), geçen hafta Suriye’de 11 yıldır devam eden iç savaştaki ölüm ve yıkımın bilançosunu açıkladı. Rapora göre bugüne kadar 610 bin kişi öldürüldü. 120 bin 158’i erkek, 15 bin 237’si kadın ve 25 bin 286’sı çocuk olmak üzere toplam 160 bin 681 sivil bu çatışmalarda katledilmiştir. Bu istatistiğe DAİŞ, YPG ve dışardan gelen diğer milislerin on binlerce kaybı ile rejimin hapishanelerinde katledilen 49 bin 359 kişi dâhil değildir. Ölümlerin yanı sıra 2,1 milyondan fazla Suriyelide ise kalıcı sakatlıklar oluştu. 13 milyonu aşkın kişi de evini terk ederek sığınmacı durumuna düştü."
"Dünyada barış ve huzurun sağlanması silaha yatırım yapmakla olmaz"
Demir, "Suriye ve Yemen savaşlarının devam etmesi için milyarlarca dolar harcanırken BM, Yemen’de ihtiyaç duyulan insani yardım için gerekli olan parayı bulamadı. Her 3 Yemenliden 2'si yani 20 milyon kadın, erkek ve çocuğun aşırı derecede yoksulluk çektiği ülkede yardım için gerekli olan para miktarının çok azı taahhüt edildi. Toplanması gereken 4,3 milyar dolarla 17 milyon insana uluşmayı hedefleyen BM, ancak 1,3 milyar dolar toplayabildi. Bu miktar tam bir hayal kırıklığı oluştururken yardım fonlarından üçte ikisinin kesilmesiyle sonuçlandı. Rusya-Ukrayna savaşı bu yardımları sekteye uğratmamalıdır. Bilmek gerekir ki dünyada barış ve huzurun sağlanması silaha yatırım yapmakla değil, savaş ve çatışmaların sonlandırılması, yoksulluk ve fakirliğin bitirilmesi ve adil bir dünya ile ancak mümkün olabilir." şeklinde konuştu. (İLKHA)