Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ‘15 Mart'ı 'Uluslararası İslamofobi ile Mücadele Günü' olarak kabul etti.
Karara Fransa, Avrupa Birliği ülkeleri ile Hindistan itiraz etti. Birleşmiş Milletler tarafından tanınan uluslararası bir günün oluşturulmasına karşı çıkan bu ülkelerde İslam karşıtı siyasi ve gayri hukuki kararların son bir yılda arttığı kayıtlara geçti.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu üyeleri salı günü, Pakistan'ın 2019 yılında Yeni Zelanda'da iki camiye düzenlenen ve 51 kişinin hayatını kaybetmesine neden olan saldırının yıl dönümü olan 15 Mart'ı anmak için önerdiği tasarıyı kabul etti.
Karar, Suudi Arabistan, İran, Mısır, Türkiye, Katar, Suriye, Cezayir, Fas ve Körfez ve Kuzey Afrika'daki diğer birçok ülke dahil olmak üzere İslam İşbirliği Teşkilatı'nın (İKÖ) 55 Müslüman ülkesi tarafından da desteklendi.
Çarşamba günü kararı memnuniyetle karşılayan İİT Genel Sekreteri Hüseyin İbrahim Taha, kararın “Müslümanlara karşı nefret ve fanatizm tehdidine ilişkin küresel farkındalığı pekiştireceğini” söyledi.
Karar ayrıca Ukrayna'yı işgal etmeye çalışan Rusya ile Doğu Türkistan’da Müslümanları soykırıma maruz tutan Çin tarafından da desteklendi.
Kendi Müslüman toplulukları tarafından İslamofobi suçlamalarıyla karşı karşıya kalan Fransa ve Hindistan temsilcileri ise karara karşı çıktıklarını dile getirdi.
Fransa'nın BM Daimi Temsilcisi Nicolas de Riviere, kararı "tatmin edici olmayan" bir karar olarak niteledi. Genel Kurul'a konuşan Fransa'nın temsilcisi, tüm dinlerin ve inançların korunmasını desteklediklerini, ancak belirli bir dinin ayırt edilmesini sorguladıklarını söyledi.
Aynı Fransa Antisemitizm kararlarında ise oldukça hevesliydi. Siyonist işgal rejimi ile yapılan anlaşmalar çerçevesinde üniversitelerde Antisemitizm üzerine dersler verdiren Fransa’nın laiklik anlayışının da ikiyüzlü bir tutuma sahip olduğu yorumları yapıldı.
Riviere ayrıca, “İslamofobi teriminin uluslararası hukukta, din veya kanaat özgürlüğünden farklı olarak, üzerinde anlaşmaya varılmış bir tanımı yoktur. Ama Fransa'nın savunduğu şey bu özgürlüğün yanı sıra ifade veya mahkumiyet özgürlüğü gibi diğer tüm kamu özgürlükleridir” iddiasında bulundu.
Riviera İslam dinine hakaret edilmesinin normal bir durum olarak gördüğünü ifade ettiği açıklamasında, “Bu tabir aynı zamanda korunanın inananlar değil, dinin kendisi olduğunu gösteriyor. Yine de teşvik etmemiz gereken şey inanma ya da inanmama özgürlüğü ya da dini değiştirme hakkıdır." dedi.
De Riviere'nin söylemleri BM'de daimi gözlemci statüsüne sahip ancak oy hakları olmayan 27 Avrupa ülkesinden oluşan bir blok olan AB tarafından da kabul edildi. Riviera, BM'nin 2019'da 22 Ağustos'u
"Din veya İnanç Temelli Şiddet Eylemlerinin Kurbanlarını Anma Uluslararası Günü" olarak kabul etmesinden sonra İslamofobiye odaklanmanın "gereksiz bir tekrar" olduğunu söyledi.
Hindistan'ın daimi temsilcisi TS Tirumurti de yaptığı konuşmada, “Bir dine karşı duyulan fobiyi, diğerlerini dışlayarak uluslararası bir gün düzeyine çıkarmaktan endişe duyuyoruz" dedi.
Hindistan hükümeti, insan hakları grupları ve BM İnsan Hakları Konseyi tarafından Müslümanlara karşı ayrımcılık yapmak ve Hindu milliyetçilerinin Müslüman topluluklara karşı şiddet ve nefret suçlarını körüklemekle suçlanıyor.
'Uluslararası İslamofobi ile Mücadele Günü’ kararının kabulü, ‘Birleşmiş Milletler'in din veya inanç özgürlüğü özel raportörü’nün geçen yıl hem Fransa hem de Hindistan'daki İslamofobi örneklerini aktaran bir rapora atıfla yaptığı konuşma sonrası alınması dikkat çekti. Raporda Müslüman karşıtı nefretin "salgın boyutlarına" ulaştığı ifade ediliyor ve Fransa ile Hindistan’daki İslamofobiye atıf yapılarak bu ülkeler uyarılıyordu. Haksöz haber