Mavi Marmara Derneği, Türkiye ile işgal rejimi arasında başlayan normalleşme süreci ile ilgili İHH Şanlıurfa Şubesi önünde basın açıklaması düzenledi.
Basın açıklamasını Mavi Marmara Derneği temsilcisi Abdullah Kamar okudu.
Basın açıklamasının başında, bugün gelinen noktada Filistin topraklarının neredeyse tamamının işgal edildiğini belirten Kamar, "Kurulduğu günden itibaren bölgedeki hak ihlallerine devam eden israil, uluslararası hukuku ayaklar altına alarak bölgede bitmek bilmez bir kriz sarmalı üretmiştir. Bu kriz, sadece Filistin toprakları ile de sınırlı kalmamış; dalga dalga tüm dünyayı etkisi altına alan bir virüse dönüşmüştür.İsrailin son yıllardaki karnesine baktığımızda, hemen hemen her gün ayrı bir hak ihlali ve yerinden etme ile geçmiştir. Çocuk, yaşlı ve kadınlar üzerinde uyguladığı sert ve acımasız politikalar ile milyonlarca insanın yerinden edilmesi, evleri yıkarak toprakların işgal edilmesi, mabetlere saldırarak din özgürlüğünün elinden alınması bu ihlallerden yalnızca bazılarıdır. Filistinlilerin yaptığı insancıl gösterilere uyguladığı orantısız güç ile binlerce gencin sakat kalmasına ve bir ömür boyu tekerlekli sandalyeye mahkûm olmasına sebep oldu." ifadelerini kullandı.
"İşgal rejimi Türkiye içinde bir güvenlik sorunudur"
Açıklamanın devamında Mavi Marmara Gemisine yapılan hain saldırıya vurgu yapan Kamar, "Son 70 yıldır Ortadoğu'da sadece problemden, kandan ve gözyaşından beslenen siyonist işgal çeteleri, sadece Filistin için değil; Türkiye içinde bir güvenlik sorunudur. 2010 yılında insani yardım taşıyan Mavi Marmara Gemisine, uluslararası sularda yaptıkları hukuksuz saldırı ile 9 vatandaşımız şehit edilmiş, 1 kişi 4 yıl boyunca komada kaldıktan sonra şehit olmuştur. 56 insani yardım gönüllüsü de, ağır bir şekilde yaralanmıştır. Bu saldırı sonrasında yaşanan süreçte Mavi Marmara Derneği olarak tam 12 yıldır süren hukuk mücadelesine başladık. Ailelerimiz ve arkadaşlarımız adına ulusal ve uluslararası mecralarda yaptığımız kişisel başvurulara, gayri hukuki şekilde engel olunmaya çalışıldı. Mülkün temeli olan adalet; Yahudi lobisinin gizli görüşmeleri ile engellenmeye çalışıldı. Bağımsız Türkiye mahkemeleri, taraflı tutumu ile insanların hak ve hukuk arayışlarına engel üstüne engel koydu." şeklinde konuştu.
"İsrail ile başlatılan siyasi yakınlaşmayı anlamakta güçlük çekiyoruz"
Türkiye'nin işgal rejimi ile yakınlaşmasına anlam veremediklerini belirten Kamar, "Bu süreçte apartheid israil güçleri, Türkiye'ye onlarca söz verdi. Gazze'de hala devam eden karadan ve denizden ambargonun kaldırılması, Kudüs'te bulunan Müslüman nüfusun taciz edilmesinin durdurulması, İslam dininin kutsal mekanlarından biri olan Mescid-i Aksa'daki saldırıların önlenmesi ve Filistinlilere seyahat/ din özgürlüğü tanınması gibi yerine getirilmeyen onlarca söz verildi. Yaşanan bunca sıkıntının ve hesabı hala sorulmamışken ve bu hukuksuz saldırının üstüne, Türkiye devleti yöneticilerinin işgalci apartheid rejimi israil ile başlattığı siyasi yakınlaşmayı anlamakta güçlük çekiyoruz. Türkiye'nin de milli güvenliğini tehdit eden çeteleri ve örgütleri fonlayan, 15 Temmuz Darbe girişiminin bir tarafgiri, Ortadoğu'daki kronikleşen birçok problemin esas tetikleyicisi olan bu yapı ile siyasi yakınlaşmanın daha büyük problemlere kapı aralayacağına inanıyoruz. Apartheid rejiminin en önemli özelliği istikrarsızlıktan ve problemden beslenen bir gelenekte oluşudur." diye konuştu.
"Gelin bu yanlıştan yol yakınken ayrılın"
İşgal rejiminin verdiği sözleri asla yerine getirmediğine değinen Kamar, "İşgal rejimi, bölgedeki istikrarsızlıktan beslenmektedir. Siyonist inancın temelinde; kendisi dışındaki bütün din, dil ve renklere yaşam hakkı tanımamak yatmaktadır. Buradan siyasi yetkililere sesleniyoruz.Türkiye tarihi mirası ve kültürü ile dünyanın bütün bölgelerine adalet ve yardım götürmüştür. Devlet geleneği olarak teröristlerle, haydutlarla ve hırsızlarla işbirliği içinde olmamıştır. İşgal rejimi, senelerdir tüm Ortadoğu'da finanse ettiği terörü ve Türkiye Cumhuriyet vatandaşlarını katlederek sergilediği şımarık tutumu görmezden gelerek, siyasi bir yakınlaşmanın daha büyük problemlere yol açacağını biliyoruz. Apartheid rejimi israilin, Türkiye'nin dış politikası için bir tehlike olduğunu iyi biliyoruz. Halkın iradesini yok sayarak ve kendi vatandaşlarının hukuki mücadelesi hala devam ediyorken bu tür bir yakınlaşmanın, ülkemizdeki adalet sistemini yerle bir edeceğini iyi biliyoruz. Gelin bu yanlıştan yol yakınken ayrılın." dedi.
Kamar, basın açıklamasını şu ifadelerle sonlandırdı:
"Mavi Marmara'nın, Hatay'da verdiğimiz şehitlerin, Gazze'deki ablukanın, Mescid-i Aksa'ya saldırıların hesabı sorulmadan israil ile başlayacak bir normalleşme; sadece bölgedeki krizlerin daha da kurumsal zeminlerde karşılık bulmasına sebep olacaktır. Son olarak şunu bilmenizi isteriz. Bizim seferimiz hala bitmedi ve Mavi Marmara yoluna devam ediyor." (İLKHA)