HÜDA PAR Malatya İl Gençlik Kolları tarafından, Merkez Battalgazi ilçesi Şehit Oğuzhan Günaydın Konferans salonunda 'Şubat Ayı Şehadet Ayı' programı düzenlendi.
Program, Berat Özsayın’ın Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başladı. HÜDA PAR Malatya İl Başkanı Mehmet İlker Dönmezer’in açılış konuşmasının ardından, şehadet üzerine ilahi ve ezgilerin seslendirilmesi ve küçük erkek çocuklarının hadisi şerif okumalarıyla devam etti.
Günün anlam ve önemine binaen bir konuşma yapan HÜDA PAR GİK Üyesi Yunus Emiroğlu, şehit ve şahitliğin önemine dikkat çekerek, şahitliği idrak edip şehitlerin mirasına sahip çıkılması gerektiğini söyledi.
“Asıl meselemiz şahitlik meselesidir. Şehitlik, şahitliğin zirve noktasıdır”
Şubat ayı denildiğinde akıllara şehadetin, şahitliğin ve adanmışlığın geldiğini Emiroğlu, “Şehadete dair elbette çok şeyler söylenebilir ama müsaadenizle şahitliğe dair biraz konuşmak isterim. Çünkü bizim asıl meselemiz şahitlik meselesidir. Şehitlik, şahitliğin zirve noktasıdır. Şehadet mektebimiz Hazreti Habil Aleyhisselam’a kadar dayanır. O günden bugüne bu kervan hamdolsun devam ediyor. Ara ara sendeliyoruz, tam düştük düşeceğiz Allah’u Teala (Celle Celaluhu) öyle bir rahmet indiriyor ki en az bir yarım asır götürüyor. Allah aramızdan şehitleri eksiltmesin. Bu kardeşlerimiz hangi haleti ruhiyeyle şehit oldular? Mutlaka bunun arkasında bir bilinç olmalı. Mutlaka bunun özenmesi gerekir ki, insanın et tatlı canıdır. Nasıl bir bilince varıyorlar ki en tatlı canını hiç çekinmeden, tereddüt etmeden kurban edebiliyorlar.” diye dikkat çekti.
“Önümüzde iki seçenek var. Ya adanmışlardan olacağız ya da aldananlardan”
Bu sürecin adanmışlar ile aldanmışların mücadelesi olduğunu belirten Emiroğlu, “Önümüzde iki seçenek var. Ya adanmışlardan olacağız ya da aldananlardan. Ortada başka bir şık yok. Allah’u Teala bizleri şahitliği idrak edenlerden eylesin. Elbette şehitlere yönelik birçok şeyler söyleniyor, söylememiz lazım ama şahitlik meselesini idrak edersek o zaman işi biraz daha yukarıya tırmandırmış oluruz. Çünkü şahitliği idrak eden insan bu dünyada ne yapması gerektiğini bilen insandır. Bu dünyanın geçici olduğunu; bu dünyaya zevk ve sefa için gelmediğini bilir. Çünkü ondan önce gelenler hak yolunun yolcuları öyle yaşadılar; Ondan ibret alır, yol alır, istikamet alır. Dünyanın hepsi bizim olsa Hazreti Nuh Aleyhisselam gibi ömrümüz olsa, sonunda öleceğiz. Madem öyle lütfen ayık olalım, bunu sürekli hatırımızda tutalım çünkü bu fırsat bir daha elimize geçmez.” diye uyarıda bulundu.
“Şehitler tarih boyunca gerçekten muazzam bir rol üstlenmişler”
HÜDA PAR GİK Üyesi Yunus Emiroğlu
Şehitlerin tarih boyunca muazzam bir rol üstlendiklerine vurgu yapan Emiroğlu, “Şehitlerin hayatını okumak, onların mücadelelerini öğrenmek, onlardan ders almak, o mektepte nasıl eğitim gördüklerini bilmek? Kuşkusuz motivasyonumuzu, heyecanımızı arttırır. Sadece bununla da yetinmemeliyiz. Allah’u Teala şehitlerin ölümsüz olduğunu daha dünyadayken bize gösteriyor. Rahmetli Şeyh Said, İskilipli Atıf Hoca, Esad Erbili Hazretleri şehadetlerinin üzerinden 100 sene geçti. Hazreti Habil Aleyhisselama götürün her devirde mutlaka bunları yad eden birileri var. Allah daha dünyada isimlerini yaşatıyor kıyamette de ebedi yaşatacak. Madem öyle bizde bu süreci iyi idrak edelim ki, yani tanıklık ettiğimizi kıyamet gününde başımız dik alnımız açık ifade edebilelim.” ifadeleri kullandı.
“Bizler burada toplanıp bir şeyler konuşabiliyorsak, bu şehitlerin mücadelesinin bereketidir”
Şehadete yabancı bir toplum olmadıklarını anımsatan Emiroğlu, şöyle devam etti: “Biz şehadeti Hazreti Habil’den, Hazreti Zekeriya’dan, Hazreti Yahya’dan biliriz. Biz şehadeti bedir ovasından, Uhud’da Hazreti Hamza’dan, Musab Bin Umeyr’den biliriz. Biz şehadeti Kerbela’dan hazreti Hüseyin’den tanırız. Biz şehadeti, ‘Şu değersiz dallarda asılmama perva etmem, muhakkak ki mücadelem Allah ve dini içindir’ diyen ve izzetli bir şekilde dar ağacına yürüyen atamız Şeyh Said’den biliriz. Biz şehadeti ‘Rahatından vazgeçenler ancak tarih yazabilirler’ diyen Hasan El Benna’dan tanırız. Biz şehadeti Fatih Camiinde bir sabah vakti soğuk betona kanı dökülen Metin Yüksel’den tanırız. Biz şehadeti Ahmet’ten, Abdüsselam’dan Nur yüzlü Aytaç’ımızdan, gencecik fidanımız Yasin Börü’den tanırız. Biz şehadeti Susa köyünde yan yana düşen 10 yiğitten tanırız, biz şehadeti Susa Camisi avlusunda yan yana dizilen 4 kardeş, Zeki, Said, Mekki ve Medeni ’den biliriz. Biz şehadeti Hacı Ahmet’ten, Emin’den, Abdulhaluk’tan Adnan’dan Hüseyin’den biliriz. Biz bu işin yabancısı değiliz. Mesele bu izzeti sahiplenebilmek. Bu insanlar canlarını, mallarını verdiler. Onlar da yaşamak isterlerdi. Ama bir şeyi ayakta tutabilmek bedel ister. Eğer bugün bizler burada toplanıp bir şeyler konuşabiliyorsak, bu şehitlerin mücadelesinin bereketidir. Bu rahatlığın bedeli önceden kazanmıştır. Onun için şehitlik öyle ulvi bir mekteptir.”
“Eğer bu emaneti taşıyamazsak mahşerde söyleyecek sözümüz olmaz”
“Eğer biz bu emaneti taşıyamazsak mahşerde söyleyecek sözümüz olmaz.” diyerek konuşmasına devam eden Emiroğlu, “Çünkü bu dava bugünlere öyle kolay gelmedi. Şehitlerimizin kanı oluk olsa, Dicle’den, Fırat’tan Nil’e kadar varır. Bütün bunlar bizim 3-5 zevkli gün yaşayalım diye mi? Apartmanlar, plazalar dikip, boynumuza kravatlar geçirip lüks arabalarla gezelim diye mi? Değil. Mutlaka kendimize gelmeliyiz. Yoksa bu dünyevileşme tehlikesi bizi alıp götürecek haberimiz bile olmayacak. Bu ruhu kaybetmeyelim ve bu ruhu ayakta tutalım. Bunu söylerken biz bela ve musibet istemiyoruz ama şahitlik ne gerektiriyorsa onu yapalım. Eşyanın kölesi olmayalım.” diye uyarıda bulundu.
“Dünyevileşme tehlikesine karşı teyakkuzda olmamız lazım. Bu imtihanı başarıyla verelim ondan sonra sonsuza kadar rahat edelim”
Emiroğlu, “Şehitlik bize şu dersi verir. Kazanmak nedir, kaybetmek nedir, galibiyet nedir, mağlubiyet nedir, yenilmek nedir, yenmek nedir düşmek nedir, kalmak nedir, bize bunun dersini veriyor ama bir fark var. İslam’ın galibiyete ve mağlubiyete yüklediği mana başkalarının yüklediği mana gibi değildir. Boynumuzdan ok girer kanımız akar ölürüz ama kazanırız. Bundan daha izzetli ve güzel bir şey yok? Biz hem bu şahitliği idrak etmek hem de şehitlerimizin mirasına sahip çıkmak için ne yapmalıyız? Birincisi, mutlaka bu bilinci kendi içimizde canlı tutmalıyız. İkincisi, dünyevileşme tehlikesine karşı teyakkuzda olmamız lazım. Bunu bilmeliyiz ki ya hakkın şahitleri olacağız ya da dalıp giden insanlarla dalıp gideceğiz Allah muhafaza daha sonra sonumuz berbat olacak. Ben öyle inanıyorum ki henüz o ruhu kaybetmedik ama böyle bir tehlike var. Bu tehlikeye karşı dikkatli olmamız lazım, çocuk çocuğumuzu muhafaza etmemiz lazım. Bu imtihanı başarıyla verelim ondan sonra sonsuza kadar rahat edelim.” dedi.
Program Emin Özel’in yaptığı duanın ardından sona erdi. (İLKHA)