Dünya Kudüs Haftası kapsamında İTTİHADUL ULEMA öncülüğünde Kudüs İçin Uluslararası Alimler Buluşması düzenlendi.
İTTİHADUL ULEMA'nın Diyarbakır'daki Genel Merkezi'nde düzenlenen programın ikinci oturumunda; Selâhaddîn-i Eyyûbî Enstitüsü Başkanı Dr. Abdulkadir Turan, “Selahaddîn Eyyubî ve Müslümanların Birliği” başlıklı bir sunum yaptı.
Kudüs'ün, Haçlıların işgali altına girdiğinde Müslümanların, askeri olarak zayıfladıkları için Kudüs'ü kaybettikleri düşüncesine kapıldığını söyleyen Turan, ilerleyen süreçlerde islam alimlerinin, kaybın asıl nedeninin askeri olmadığını anladığını belirtti.
"İttifak edenler ihtilaf edenlere galip gelir"
Turan, "Ümmet bir bütündür. Bütün olunca zafer kazanılıyor. Sadece ümmetle alakalı değil bu mesele; sünnetullahtır. İttifak edenler ihtilaf edenlere galip gelir. Haçlıların Urfa'dan Kudüs'e vardığı koridora baktığımız zaman o koridorun Fatımi ve Abbasi sınır hattı olduğunu göreceğiz. Bu çok garip bir şeydir. Bizim ihtilaf sınır hattımız, onların Kudüs'e varan kanalı olmuş. Bunu ulema fark etmiş. Demişler ki bu ümmet çözülmüş, bunun yeniden bütünleşmesi gerekiyor." dedi.
Turan, "Nasıl dağılmış peki? Sultanlar sadece sultan olmuşlar. Komutanlar sadece komutan, köle sadece köle… Alimler ne yapmışlar? Alimler de kendi dergahlarında en zor fıkhi ve akidevi meseleleri tartışmakla vakit geçirmişler. Alimler ile toplum birbirinden kopmuş. Toplum, alimleri anlamamaya başlamış." diye ekledi.
"Selahaddin ve Nureddin'in yetişmesi için İmâdüddin gibi birinin himayesine ihtiyaç vardı"
Dönemin ulemasının miladi 1126 yılında Musul'da bir karara vardığını anlatan Turan, şöyle konuştu.
Dönemin valisi vefat etmiştir. Valinin oğlu, gelenek gereği valinin yerine geçer. Lakin Bahaüddin eş Şehrezori ile Selahaddin el Yağısiyani adlı bir emir, Musul'dan Bağdat'a giderler ve derler ki gönderildiğimiz vazifeyi yapmayacağız. 'Haçlıları def edecek, Kudüs'ü kurtaracak bir vazife yapacağız. Kim Kudüs'ü kurtaracaksa biz onu getirip kendimize vali yapacağız. Gerekirse hile ve rüşvetle bunu başa getireceğiz' diyorlar.Bakmışlar ki valiler arasında, komutanlar arasında ideal bir kimse yok. İmâdüddin Zengî diye bir genci buluyorlar. 'İlim ve takvası zayıf ancak ama küffarla en iyi mücadeleyi bu yapar' diyorlar. Rivayetlere göre yüz bin dinar rüşvet verirler ve onu getirip Musul'a vali yaparlar. İmâdüddin'in yaptığı iş, derhal Müslümanları bütünleştirmektir. Musul'dan Halep'e, bu hattan bugünkü Diyarbakır-Maden civarına kadar bir coğrafik bütünlük.
İmâdüddin, bu iki ulemanın ideal insan tipi değildir. Gayeleri onun devrinden istifade etmektir. Burada ulemanın en güzel vasıflarından biri, o ulemanın ideale, mükemmele giderken; mükemmeli bulmazken mümkünü terk etmemesidir. Mümkün olan İmâdüddin idi. Mümkün olan henüz Selahaddin ve Nureddin Zengi değildi. Selahaddin ve Nureddin'in yetişmesi için İmâdüddin gibi birinin himayesine ihtiyaç vardı. Zira umera, ulemaya karışıp onların iş yapmasına engel oluyordu. Bu çok farlı bir ulemaydı. Nasıl? Eski ulemanın varisleriydiler. Farklıydılar: Çağlarının ulemasıydılar. Müslümanların günlük ihtiyaçlarını bilincindeydiler ve ona çözüm getirecek ilim ehli idiler. Bu doğrultuda ümmeti birleştirmeye çalıştılar.
"Tam 60 yıl bu farklı ulema çalışmışlar"
Ulemanın, Selahaddin ve Nureddin gibi kişileri çocukluktan yetiştirmeye başladığını söyleyen Turan, "Bu iki ulemanın, Bağdat'a gidip İmâdüddin'i vali seçmesiyle Kudüs'ü kurtarması arasında 60 yıl vakit geçmiş. Tam 60 yıl bu farklı ulema çalışmışlar. Artık bir emir tipi yetişmiştir; Nureddin Zengi gibi. Nureddin Zengi; alimdir, adildir, zahittir. Komutanları onu aradıklarında onu camide ibadet ederlerken buluyorlardı. Ve artık özel kalem müdürü yoktur bir nevi; halkla iç içedir." şeklinde konuştu.
"Çözülmüş bir ümmetin ilim, adalet, züht, sosyal dayanışma üzerine bütünleşmesi"
Selahaddin Eyyubi'nin, Mısır'a hakim olduğunda yaptığı ilk işinin işkencehaneyi kapatıp yerine medreseyi açmak olduğunu belirten Turan, "Selahaddin'in yeğeni Takıyyüddin ise eğlence yerini kapatıp medrese yapar. O güne kadar Müslümanlar işkence ve eğlenceyle yönetilirdi. Selahaddin artık onları ilimle, toplumla bütünleştirdi. Eskiden köleler sultanlara hizmet eder, sultanlar adına zulmederlerdi. Selahaddin döneminde köleler artık İslam'ın mücahitleridirler. Çözülmüş bir ümmetin ilim, adalet, züht, sosyal dayanışma üzerine bütünleşmesidir bu." değerlendirmesinde bulundu.
Turan, şöyle devam etti:
Selahaddin, bütün gayri şeri vergileri lağvetti, onun yerine zekatı ihya etti. Zekat hem ilim dergahlarına yarıyordu hem de Müslümanlara kaynak oluyordu.Selahaddin içinde bulunduğu hal ile geçmişi de bütünleştirip bir araya getiriyordu. Geçmiş ve gelecek bir araya gelince makam yükselir, insan, insanlığa önder, imam olur.
Selahaddin nerde bir medrese açsa yanında sufiler için bir dergah açmış. Zikrin ve ilmin bütünleşmesidir bu.
Haftada en az iki kere halkla bir araya gelir, onların dertlerini bizzat onlardan dinlerdi.
Ebu Ubeyde Bin Cerrah hazreti Ömer'i çağırıp Kudüs'ü fethettiğinde ehl-i salibi katletti mi ki Selahaddin haçlıları katletsin. Selahaddin, kendisinden önceki yolun devamını getirmiştir. Yeni bir yol ihdas etmiyordu. O, ümmetin bilinen yolunu ihya ediyordu.
"Stratejiniz varsa en günahkarlarımız bile en mukaddes davamıza hizmet edebilir"
'Farklı ulema' meselesinin çok önemli olduğuna dikkat çeken Turan, "Mevcudumuzu sürdürecek, ilmin varisi olacak; bununla beraber bu çağda bizi tekrar Kudüs'ün fethine götürecek, bütünlük stratejisini sürdürecek bir ulema. Selahaddin ve Nureddinleri yetiştirecek bir ulema. Yanlarına gelen çocuklardan herhangi birine 'Sen bir gün Nureddin olacaksın, Selahaddin olacaksın' diyecek bir ulema. Bu 60 yıl da sürebilir. Lakin eğer stratejiniz varsa, davanız varsa mesele sadece gündem değilse günahkarlarımız bile en mukaddes davamıza hizmet edebilir. Ama bir davamız, stratejimiz yoksa en alimlerimiz, en zahidlerimiz, en mukaddes davamız için engel teşkil edebilir." ifadelerini kullandı. (İLKHA)