İTTİHAD üyesi Bozdaş: Ümmetin hiçbir zaman bugünkü kadar tebliğe ihtiyacı olmamıştır

Alimler ve Medreseler Birliği (İTTİHAD) üyesi Molla Celal Bozdaş, “Her insanın eğitim durumu farklı olabilir, insan bildiği kadar, gücünün yettiği kadar tebliğ vazifesinden mesuldür” dedi.

Ekleme: 21.02.2022 13:35:08 / Güncelleme: 21.02.2022 13:35:48 / Güncel / Kayseri Haberleri
Destek için  Haberin Videosunu İzle

Müslüman bir şahsiyetin görev ve sorumlulukları içerisinde tebliğ vazifesinin önemli bir yeri olduğunu vurgulayan Alimler ve Medreseler Birliği (İTTİHAD) üyesi alimlerden Molla Celal Bozdaş, “Alimler peygamberlerin varisleridirler, bu tebliğ vazifesini en güzel şekilde yapanlar, asrımızda aslında alimlerdir.” ifadelerine yer verdi.

“Âlimler bugün maalesef tebliği hakikaten terk etmiş durumdadır”

Alimler ve Medreseler Birliği (İTTİHAD) üyesi Molla Celal Bozdaş

Bütün peygamberlerin bu dini tebliğ ettiklerini ve tebliğ ile mükellef olduklarını söyleyen Bozdaş, “Allah Resulü (sav) peygamber olduktan sonra, Allah (cc), ‘Ya Muhammed seni yaratan Rabbinin adıyla Oku’ dedi, Resulullah okudu, öğrendi ve öğrendiğini de insanlara öğretmeye çalıştı. Evet, tebliğ sadece vaiz değil, aynı zamanda eğitimdir de yani hem eğiteceksin hem de söyleyeceksin. Dolayısıyla alimler peygamberlerin varisleridirler, bu tebliğ vazifesini en güzel şekilde yapanlar asrımızda aslında alimlerdir. Çünkü Allah öyle buyuruyor, ‘hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?’ Bir insan bir şey bilmiyorsa onu nasıl anlatacak? Onun için İmam Gazali şöyle diyor, ‘din üç parçadır, üç parçayı bir araya getirmezseniz sağlam bir din ortaya çıkmaz’ önce öğreneceksiniz, öğrendiğinizi yaşayacaksınız, yaşadığınızı da ihlasla Allah için yaşayacaksınız. Eğer bir kişi bilgi sahibi ise o bilgiye göre hareket ediyorsa ve onda İhlas varsa bu insanın tebliği insanlar üzerinde etkili olur. Dolayısıyla alimler bugün maalesef tebliği hakikaten terk etmiş durumdadır. Yani herkes köşesine çekilmiş, diyor ki ya herkes biliyor, hayır herkes bilmiyor, belki bir şeyler biliyor ama sonucunun nereye vardığını, ondan neler hasıl olduğunu bilemiyor. Mesela bir yerde, bir gün nas suresini tefsir ettim, arkadaşın biri dedi ki ‘ya vallahi bugüne kadar ben böyle bilmiyordum, ben sadece şeytanın cinli olarak olduğunu biliyordum, insi şeytanların var olduğunu ben bu surede hiç bilmiyordum’ halbuki her gün okuduğumuz sureyi celiledir.”

 

“Bizim vazifemiz, mutlak surette bu dini insanlara tebliğ etmektir”

Âlimlerin peygamberlerin varisleri olduğunu belirten Bozdaş, “Allah (cc) bir ayeti kerimede Hazreti İsa’nın havarilerinden bize örnek veriyor, Hazreti İsa diyor ki, kimdir bu dini yaymak, bu dini insanlara ulaştırmak için bana yardımcı olacak olan, havariler diyor ki, ‘ey Allah’ın Resulü biz senin yardımcılarınız, biz el ele verip bu davayı, bu dini insanlar arasına yayacağız.’ Allah insanlara örnek göstererek bizlere diyor ki, ‘ey iman edenler siz de benim dinime yardımcı olunuz’ yani Allah’ın dinine yardımcı olmak ne demektir? Bu dini önce yaşamak ve yaşatmaya çalışmak. Nasıl yaşatacaksın? İnsanları bilgilendireceksin, insanlara söyleyeceksin, insanlara öğreteceksin, insanları eğiteceksin, sen bunu yaparsan dolayısıyla sen Allah'ın dinine yardım etmiş oluyorsun. Bazı insanların tebliğ noktasında geri durduklarını gözlemliyoruz, bunun birçok nedeni olabilir, bazı insanlar ‘artık kimse dinlemiyor’ diyorlar, hayır senin üzerine düşen söylemendir, dinleten Allah’tır. Önemli olan senin bildiğini aktarman, hidayet Allah’ın elindedir, ama bizim vazifemiz, mutlak surette bu dini insanlara tebliğ etmektir. Diyorlar ki camiler de vaiz veriliyor, hayır, camilerde vaiz verilse de bu yeterli değildir. Birebir insanla karşı karşıya gelip bir şeyler anlatmak ayrı bir şeydir, bir de camii de yüzlerce, binlerce insana hitap etmek ayrı bir şeydir. Başa baş bir tebliğ insanlara daha çok etki eder ki bir deyim var, ‘insanların anlayabileceği bir dil ile konuşunuz’ sen bir insana bir davayı anlatırken o insanın durumunu göz önünde bulundurarak, bu insanın eğitim durumuna, bulunduğu ortamın durumuna, hangi konuda zayıf olduğu durumunu tespit ederek o konuda o insanı eğitmeye çalışıyorsan, tebliğ etmeye çalışıyorsan, bu daha çok faydalı olur. Her insanın eğitim durumu farklı olabilir, insan bildiği kadar, gücünün yettiği kadar bu durumdan mesuldür.” ifadelerine yer verdi.

Fetva konusunda insanların çok rahat bir şekilde konuşabildiklerini söyleyen Bozdaş, “Fetva diyorlar, fetvayı herkes veremez ki. Öyle bir hal almış ki Müslümanlar o kadar İslam’dan uzak kalmışlardı ki, adama bir bakıyorsun fetvası cebinde, diyor ki ‘bana göre böyledir.’ İşte bu cehaletin alametidir, bu cesaret nereden geliyor, sen bu bilgiyi nereden aldın? Burada alimlerin sorumlulukları vardır, alimler fetvaları kimin verebileceğini, hangi derecede olacağını insanlara bildirmeleri gerekir.” diye belirtti.

“İnsanlara tebliğ ederken o insanın hangi yönü zayıfsa onu güçlendirmeye çalışacağız”

Bugün üniversitede okuyan bir öğrenci bir bilgiye sahipse, bir arkadaşıyla beraberse, o arkadaşının bir zayıf yönünü biliyorsa onu düzeltmek için tebliğde bulunmasının gerekliliğini vurgulayan Bozdaş, “Onun namaz eksikliğini görüyorsa ona namaz konusunda tebliğ etmesi gerekmektedir. Bütüncül bir İslam’ı bir günde bir insana tatbik etme şansın yok ki, hangi insanda, hangi noksanlıkları görüyorsan, işte o noksanlıkları telafi etmek için hareket edilmesi gerekiyor. Resulullah (sav)’e bir adam geliyor, Resulullah onun hangi konuda zayıf olduğunu bildiği için gelen adama ona o amelin hayırlı olduğunu söylüyor. Yani aynı soruyu birkaç kişi sormuş, fakat her birisine ayrı bir cevap veriyor, bunun nedeni nedir? Bu insanın bu tarafta zayıflığı, eksikliği vardır ki bunu telafi etsin, yani biz de insanlara tebliğ ederken o insanın hangi yönü zayıftır onu güçlendirmeye çalışacağız hangi eksikliği vardır onu gidermeye çalışacağız.” dedi.

“Ümmetin hiçbir zaman tebliğe bugünkü kadar ihtiyacı olmamıştır”

Bozdaş, “Resulullah (sav), Hazreti Ali’ye diyor ki, ‘ya Ali, Allah senin elinle bir insana hidayet nasip ederse, senin için dünya ve dünyadakilerden daha hayırlıdır’, başka bir rivayette ‘sürülerle kırmızı develerden daha hayırlıdır’ yani demek ki insanları hidayete getirmek için onlara tebliğ etmek zorundayız, yani sen bir insanla konuşmasan, sen bir insanı dinlemezsen, sen o insanın sorununu bilmediğin gibi, ona yardımcı olma şansın da olmaz. Önce sorunu tespit edeceksin, ondan sonra o sorunu gidermek için çaba sarf edeceksin. Dolayısıyla Müslümanların bugün her günden daha fazla tebliğe ihtiyacı vardır, çünkü hakikaten kalpler kararmıştır, hakikaten haramlar çoğalmıştır, hakikaten emirler eksilmiştir ve bundan dolayı ümmet böyle bir duruma genel olarak, bugünkü kadar ümmetin tebliğe ihtiyacı olduğu kadar olmamıştır diye düşünüyorum.” şeklinde konuştu. (İLKHA)



Haberin Videosunu İzle
İlgili Videolar