UMHD Başkanı Demir: Uluslararası kamuoyu Yunanistan'ın mültecilere yönelik eylemlerine karşı çıkmalı

Yunanistan'ın mültecileri geri iterek ölüme terk etmesinin hukuka aykırı olduğunu belirten Uluslararası Mülteci Hakları Derneği (UMHD) Başkanı Av. Abdullah Resul Demir, yaşananlara karşı uluslararası kamuoyunu tepki gösterme davet etti.

Ekleme: 12.02.2022 10:45:13 / Güncelleme: 12.02.2022 10:46:26 / Güncel / İstanbul Haberleri
Destek için  Haberin Videosunu İzle

Yunanistan sınırına girmek isteyen mültecilerin eşyaları ve kıyafetlerinin gasp edilerek sınır dışı edilmesi sonrasından 19 mültecinin donarak ölmesi kamuoyu tarafından tepki çekmişti.

Yunanistan, yıllardır hem kara sınırları hem de Akdeniz'den Yunanistan üzerinden Avrupa ülkelerine geçmek isteyen mültecilere sert bir şekilde müdahale ediyor.

Yunanistan; kimi zaman mültecilerin botlarını batırmak, kimi zaman da kara sınırından geçiş yapmak isteyenlere işkence yapmak, eşyalarını gasp edip açlığa ve soğuk havaya terk etmek suretiyle çok sayıda mültecinin ölümüne sebebiyet verdi.

Avrupa'nın adeta gönüllü jandarmalığını yapan Yunanistan'ın hukuksuz eylemlerine karşı ise Türkiye hariç maalesef uluslararası kamuoyunda veya Avrupa ülkelerinde yeteri kadar tepki gösterilmiyor.

 

Yaşanan hukuksuzlukla ilgili İLKHA muhabirine konuşan UMHD Başkanı Abdullah Resul Demir, Yunanistan'ın hem uluslararası anlaşmalara hem de iç hukuka aykırı olan tutumlarından vazgeçmesi için uluslararası kamuoyunu tepki göstermeye, BM'nin yetkili komitelerini de görevini yapmaya davet etti.

"Mültecilerin eşyaları alınarak Türkiye sınırına ölüme gönderilmişlerdi"

Demir, "Hepimizin bildiği gibi son zamanlarda Yunanistan sınırına giden mültecilerin geri gönderilmeleri sebebiyle Edirne'de donarak hayatlarını kaybettiklerini gördük. Toplam 19 mülteci önce Yunanistan sınırına girmiş ancak ne yazık ki Yunanistan'ın uyguladığı politikalar sebebiyle geri itilmiş, üzerlerindeki kıyafetler, cep telefonları, paraları alınmış ve hatta kimlikleri de alınmak suretiyle sadece Türkiye sınırına değil adeta ölüme gönderilmişlerdi." dedi.

"Ölen mültecilerin kimlikleri dahi tespit edilemedi"

Dernek olarak ilk günden itibaren Edirne'de olduklarını, söz konusu kişilerin kimliklerinin dahi belirlenemediğini gördüklerini söyleyen Demir, "Çünkü Yunanistan kimliklerini dahi almıştı. Bu politika Yunanistan'ın uyguladığı ilk politika değil. Hatırlanacağı üzere Türkiye bir ara sınırlarını açtığında mülteciler Yunanistan sınırlarına girmeye çalışmıştı. Orada da bizzat şahit olduk ki; Yunanistan sınırına geçmeyi başaran mültecilere ayırım yapmaksızın kadın, erkek, çocuk demeden belli bir işkenceden geçirdi. Üzerlerindeki kıyafetleri alarak iç çamaşırlarıyla nehire atıp tekrar Türkiye sınırlarına göndermişti. Dernek olarak bu hususta mağdur olanların vekâletlerini alarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvurmuştuk." diye konuştu.

UMHD Başkanı Av. Abdullah Resul Demir

"İnsani olmayan uygulamalarla uluslararası sözleşme ve iç mevzuat hiçe sayılıyor"

Yaşanan hadiselerin hukuken değerlendirilmesi için Yunanistan'ın uyguladığı politikalar ve Avrupa Birliği'nin jandarmalığını da yaptığı dikkate alarak eleştirel olarak bakılabileceğini hatırlatan Demir, "Öncelikle şunu söylemek gerekir ki; mülteciler Yunanistan'da kalmak için orayı tercih etmiyorlar. Yunanistan da bunu biliyor. Aslında her bir mülteci Avrupa topraklarına, Fransa, Almanya, Hollanda, İsveç, Norveç gibi ekonomik durumu daha iyi olan ülkeleri tercih etmek istiyorlar. Bu ülkelerin de desteğini alan Yunanistan bizatihi onların jandarması olarak bu fiilleri kullanarak mültecileri geri itmeye çalışıyor. Buradaki başlıca ihlal sığınma hakkının ihlalidir. Mülteciler bir yabancı ülkeye gidip sığınma talebinde bulunduğunda gerek Avrupa'nın iç hukuku gerekse de taraf oldukları uluslararası sözleşmeler dikkate alındığında bu başvurunun dikkate alınması gerekir. Başvuru alındıktan sonra olumlu veya olumsuz değerlendirme yapıldıktan sonra bir iade politikası sürdürülmeli ancak bunların tamamı insani koşullarda olmalıdır. Bugün gördüğümüz gibi işkence ederek, döverek, üzerlerindekileri, cep telefonlarını, paralarını alarak olmaz. Burada yaşam hakkının ihlali de söz konusudur. Gönderdiğiniz kişileri adeta kış gününde donmaya, ölüme gönderiyorsunuz. İnsanların yaşam hakkı da uluslararası mevzuat ile koruma altına alınmıştır. Bugün bir Afrika ülkesinde dahi iç hukukta işkence yasağı vardır. İşkence yasağını Avrupa iç hukukunda dikkate aldığımızda bu yasağı da ihlal etmiş durumdalar. Aynı zamanda kişilerin üst başlarına, paralarına el konulması da mülkiyet hakkı ihlalidir. Ne yazı ki daha önce yaptığımız başvurular dahi hala mevcuttur. Açtığımız davaların Yunanistan aleyhine yaptırım uygulanabilecek seviyeye gelmesi gereklidir. Özellikle Avrupa ülkelerinin Yunanistan'ın bu tutumunu sürekli olarak eleştirmeleri gerekmektedir. Aynı zamanda Birleşmiş Milletlerin işkence komiteleri, mülteci komitelerinin bu anlamda Yunanistan'ı incelemeye almaları gerekir. Aksi takdirde bu tür olayları sürekli olarak görmeye devam edeceğiz." şeklinde konuştu.

"Bize sığınmış kişilere karşı davranışlarımızı kontrol etmemiz gerekiyor"

"Sadece Avrupa'yı ve Yunanistan'ı eleştirmeyi de bırakmalı, kendimizi de eleştirmeliyiz." diyen Demir, şunları kaydetti:

Eğer biz tarihinde sürekli olarak yardım kültürü olan, yabancılara dil, din, ırk ayırımı yapmaksızın yabancılara kucak açmış bir milletin fertleriyiz. Dolayısıyla ülkemizden çıkıp Avrupa'ya gitmek isteyen mültecilere esasında biz de sebebiyet veriyoruz. Dolaylı olarak bu şu anlama geliyor; demek ki biz ihtiyaçlarını gerekli bir şekilde gideremedik. Doğru bir ev sahibi olamıyor veya misafire davranılması gibi davranamıyoruz. Bize sığınmış kişilere karşı davranışlarımızı kontrol etmemiz gerekiyor. Aksi takdirde bu insanların hayatlarını kaybettiklerini görmeye devam edeceğiz.

"Yunanistan Sahil Güvenlik Kuvvetleri mülteci botlarına müdahale ederek batmalarına sebep oluyor"

Yunanistan bu tarz tavırlarına devam etmemesi için sadece Türkiye toplumunun değil tüm toplumlarının Yunanistan'a karşı ses çıkarması gerektiğini vurgulayan Demir, son olarak şu ifadeleri kullandı:

"Sadece karasularında değil denizde de aynı şeyleri görüyoruz. Suriye'de savaşın başladığı, Mısır'da darbenin yaşadığı günden bu yana sürekli olarak Akdeniz'de insanlar hayatlarını kaybediyorlar. İlk günden beri söylüyorum! O botlar, tekneler, gemiler kendi kendine batmıyor. Birileri buna sebebiyet veriyor. Son 2-3 yılda açıkça görüyoruz ki Yunanistan Sahil Güvenlik Kuvvetleri mülteci botlarına ve teknelerine müdahale ediyor, hayatlarını hiçe sayıyor, botlarını batırmaya çalışıyor. En iyi ihtimalle de Türkiye kara sularına iteklemeye çalışıyor. Bu da insanlığın yaşam hakkı ihlallerinin bir göstergesidir. Yunanistan açık bir şekilde insan haklarını ihlal ederek sığınmacıları itekleyerek daha muhatap olmadan önlem almaya çalışıyor." (İLKHA)





Haberin Videosunu İzle
İlgili Videolar