1990'lı yıllarda FETÖ üssü haline gelen Diyarbakır'ın merkez Kayapınar ilçesine bağlı Pirinçlik Karakolu komutanları ile Güleçoba Mahallesi (Aşıqan) korucularının ittifakları neticesinde Sağ Kulak Mahallesine (Xatuni) yapılan baskında şehid edilen Molla Ahmet Kaya, Nevfel Yoldaş ve Nihat Yoldaş'ın şehadetlerinin üzerinden 26 yıl geçti.
Sağ Kulak Mahallesinde yapılan İslami çalışmaları hazmedemeyen bir grup PKK'li, yapacakları katliamları yasal çerçeveye oturtmak, bölge halkına zulmetmek, kendi menfaatleri uğruna yapacakları her türlü faaliyeti meşru göstermek için koruculuk sistemine geçti.
O dönemlerde adeta FETÖ'nün merkez üssü haline gelen Pirinçlik Karakolundaki komutanlar ile söz konusu PKK'li korucular, bölge halkına yaptıkları zulüm yetmiyormuş gibi çevrede yürütülen İslami çalışmalardan rahatsızlık duymuş, katliam planına geçmişlerdi.
"Çocukluğu ve gençliği medreselerde ilim tahsil etmekle geçti"
Tarih 7 Şubat 1996'yı gösterdiğinde Müslümanlar Ramazan orucunun 17'nci günü için sahur yapmış, sabah ezanının okunmasını bekliyordu. O mübarek ayda katliam yapmak üzere köyün etrafını saran korucular, Müslümanları hedef seçmiş, biri misafirliğe gelen imam olmak üzere 3 kişiyi şehid etmişlerdi.
Katliamın yaşandığı dönemde başka bir mahallede imamlık görevini yürütürken Sağ Kulak Mahallesine misafirliğe geldiği esnada hunharca katledilen Molla Ahmet Kaya'nın yakınları, onun güzel ahlakından, İslami endişelerinden ve o gece yaşanan katliamdan bahsetti.
Molla Abdulhaluk Kaya
Şehid Molla Ahmet Kaya'nın kardeşi Molla Abdulhaluk Kaya, aldıkları İslami eğitimin, kendi ikametleri olan Sur ilçesi Sağdıçlı Mahallesinde (Bubya) başladığını belirtti.
Kaya, "1979 yılında amcamızın oğlundan Kur'an-ı Kerim dersi aldık. Şehid, 1981'de medrese eğitimine başladı. Bismil ilçesi Uğrak (Cadde) Mahallesinde Molla Seyfettin'in yanında beraber aldığımız medrese eğitimi sonrası abim Me'ra Mahallesine giderek ilim tahsiline devam etti. 1989'da askerliğini yaptıktan sonra kısa bir süre daha medrese eğitimi gördü ve 1992 yılında icazet alıp Bubya'ya yerleşerek imam oldu." dedi.
"Tek endişesi İslam kültürüne uzak kalmış insanlara İslam'ı anlatmaktı"
Kardeş Kaya, "İmamlık yaptığı dönemde İslam davasıyla tanışan Şehid, sene 1995 yılını gösterdiğinde İslami çalışmalar yürütmek üzere Karacadağ bölgesine gider, ziyaretlerde bulunurdu. Tek endişesi İslam kültürüne uzak kalmış insanlara İslam'ı anlatmaktı." ifadelerini kullandı.
Ağabeyinin güzel ahlakına değinen kardeş Kaya, "Molla Ahmet hem çok merhametli hem de çok cömertti. Onu yakından tanıyan gerek medrese gerekse dava arkadaşları şehidin merhamet ve cömertlik konusunda meziyetlerini anlata anlata bitiremezlerdi. O kadar mert bir insandı ki eline geçen para cebinde durmazdı. Medrese dönemlerinde dahi bir kardeşimiz, 'Molla Ahmet bana bir ayakkabı veya mont alır mısın?' deseydi, yok demez, alıverirdi. Paranın varlığı ile yokluğunun onun için hiç önemi yoktu. Para varsa dağıtırdı. Evet müsrif değildi ama mertti." şeklinde konuştu.
Şehid Ahmet'le hem yaşıt sayılmaları hem beraber medrese okumaları hem de bacanak olmaları dolayısıyla kardeşler içerisinde daha çok kendisine yakınlık gösterdiğinin altını çizen kardeş Kaya, "Şehadetinden önce yanıma gelerek bu kez gidip uzun süre gelemeyeceğini belirterek kişisel eşyalarını koymak üzere bir çanta, bir miktar para ve ailesini gözetmemi istedi. O zamanlarda 3'ü kız, 2'si erkek olmak üzere 5 çocuğu vardı. Ramazan Ayının 17'sinde gerçekleşen katliamdan, 2 gün sonra haberdar olduk." diye belirtti.
"Kelime-i şehadet getirirken zalimler parmağına ateş ederek koparıyor"
Ağabeyinin şehadet sürecini aktaran kardeş Kaya, "O dönemde Mermer Karakolundan babamı çağırıyorlar. Karakola giden babama, Sağkulak Mahallesinde çıkan çatışmada Molla Ahmed'in yaralandığı bilgisi veriliyor. Daha sonradan öldürüldüğü söyleniyor. Babamızın eve dönüşünde ağlamaklı halinden abimizin şehid edildiğini anladık." ifadelerini kullandı.
Şehidin naaşı mahalleye getirildiğinde, cenaze yıkama esnasında abisinin şehadet parmağının kopuk olduğuna şahit olduğunu söyleyen kardeş Kaya, konuşmasını şöyle sürdürdü:
Oradaki arkadaşlardan öğrendiğimiz kadarıyla silahlı unsurlar hakaret ettiği esnada Şehid Ahmet kelime-i şehadet getirirken zalimler parmağına ateş ederek koparmışlardı.
Hacı Muhammed Kaya
Beraber hac ibadetini yerine getiren Şehidin amcaoğlu ve aynı zamanda kayını olan Hacı Muhammed Kaya ise, Şehid Ahmet'in Allah Resulü'ne olan sevdasını anlattı.
Onun abid kişiliğine değinen Kaya, "Şehadetine baktığımızda kısa sürede büyük mükafat aldı diyebiliriz. Kendisi benden bir yaş küçüktü. 1994 yılında hacca gitmek üzere Reyhan Sınır Kapısına gittik ama izin verilmediğinden dolayı geçiş sağlayamadık. Bir sonraki sene beraber hacca gittik. Otelde istirahat ettiğimiz saatlerde o Ravza-i Şerif'e gider, sabah kapılar açılır açılmaz içeri girip dua etmek için saatlerce beklerdi." dedi.
"Sohbetlerinde özellikle Şeyh Said Hazretlerine vurgu yapmadan geçemezdi"
Şehidin hacdan döndükten bir sene sonra artık ailesiyle görüşemez duruma geldiğini belirten Hacı Kaya, "Bir gün pasajlarda gezerken gördüğü Risale-i Nur Külliyatını almak istemiş fakat parası eksik olduğundan benden ödünç para istemişti. O, aynı zamanda Fi-Zilali'l Kur'an setini okumaktan geceleri yatamaz duruma gelmişti. İlme olan sevdasından dolayı ailesiyle görüşemez duruma gelmişti. Nitekim 6-7 aylık kısa bir sürede okuduğu kitaplarla kendini müthiş bir şekilde geliştirmiş, tam bir alim olmuştu." şeklinde konuştu.
Hacı Kaya, "Tüm sohbetlerinde özellikle Şeyh Said Hazretlerine vurgu yapmadan geçemezdi. Muhakkak onun o kıyamından bahseder ve ona ihanet edenlerin ömürleri boyunca iflah olamayacaklarını dile getirirdi. İnsanların arasına karışarak İslam'ı anlatmasına rağmen ne yazık ki kimse onu anlayamadı, davasını anlayamadı." diye belirtti.
"Bu davayı terk edenlerden kıyamet günü davacı olacağız"
Mahallesine geldiği zamanlarda da Şehidin kendilerine tefsir dersi verdiğini aktaran Hacı Kaya, şehadetinin üzerinden 26 yıl geçmesine rağmen o günden bu yana her cuma akşamı mezarı başına giderek Enfal Suresinin 20'nci ayetinden 29'uncu ayetine kadar okuduğunu ve şu ana kadar bir an dahi olsun aksatmadığını söyledi.
Şehidin hayatından kesitler aktarmaya devam eden Hacı Kaya, sözlerini şöyle sürdürdü:
Ahmet, mazlumane bir şekilde şehid edildi. Zulmün ve haksızlığın artığını belirtiyor, bu durum karşısında yerinde duramadığından söz ediyordu. Nitekim o dönemlerde birkaç arkadaş bir araya gelmiş, Kur'an-ı Kerim'e el basarak yemin etmiştik. Yeminimizde, 'Allah'ın dini üzerine, alacağımız son nefesimize kadar İslam davası uğruna mücadele edeceğiz. Bu davayı terk edenlerden de kıyamet günü davacı olacağız.' diye sözleşmiştik.
Molla Ahmet'in şehadet anını anlatan Hacı Kaya, son olarak şunları söyledi:
"Fahri imamlık yaptığı dönemde Sağkulak Mahallesine misafirliğe gitmişti. Sağ Kulak mahalle sakinleri İslami davayı kabullenmişken karşıdaki Güleçoba PKK'liydi. Sağkulak Mahalle sakinleriyle defalarca kez karşı karşıya gelen Güleçobalılar koruculuğa başvurarak sırtlarını karakoldaki FETÖ'cü komutanlara dayadılar. Nitekim dönemin 'Zalim Mustafa' lakabıyla tanınan FETÖ'cü karakol komutanı mahalleye geldiğinde anlatılanlara göre yaptığı zulümden dolayı köpekler dahi orayı terk edermiş. İşte bu komutanla iş birliği yapan korucular, Sağkulak Mahallesini basarak Molla Ahmet, Nihat ve Nevfel Yoldaş'ı katlettiler. Müslümanlara karşı öyle bir kin besliyorlardı ki onları kurşuna dizdiklerinde Şehid Ahmet şehadet parmağını kaldırdığı esnada ateş ederek parmağını dahi koparmışlardı." (İLKHA)