Son günlerde sanat ve ifade özgürlüğü adı altında İslam'ın kutsal değerlerine hakaret ve tacizler gerçekleştiriliyor.
Söz konusu çirkin saldırılar ve sözler, yüzde 99'u Müslüman olarak Türkiye'de halkın haklı ve ciddi tepkilerine neden oluyor.
Sanatçıların mesleklerini icra ederken, halkın değer yargılarına ve kutsallarına saygı duyması gerektiğini ifade eden Din Görevlileri Birliği Derneği (DİN-BİR-DER) Şanlıurfa Şube Başkanı Hacı Kurt, sanatçıların yaptıklarının toplumun dğer yargılarına uygun olması gerektiğini ifade etti.
"İyi sanatçı hayırlı bir iş yapan kişidir"
Sanatçıların icra ettiği sanatları ile iyi veya kötü olabileceklerini belirten Hacı Kurt, "Sanat kelimesi sözlükte, bir meslek veya bir iş anlamına gelir. Sanatçı ise bir meslek veya bir işi icra eden kişi demektir. Dolayısıyla sanatçının yapmış olduğu meslek veya iş insanların dinleri, dünyaları ve ahiretleri hakkında hayırlı bir meslek veya hayırlı bir iş ise o sanatçı iyi bir sanatçıdır. Yok, eğer kötü bir meslek veya kötü bir iş ise o sanatçı da kötü bir sanatçı olur. Mesela, bir yapı ustası, yani yapı sanatıyla uğraşan bir sanatkâr eğer bir cami, bir hastane veya toplumun menfaatine olan bir yapı yaparsa iyi bir sanat yapmış olur. Yok, eğer bir meyhane veya kumarhane yaparsa bu defa kötü bir sanat yapmış olur. Veya bir ses sanatkârı, içeriği, insanları Allah ve ahiret sevgisine yönlendiren bir çalışmasını, İslam'ın cevaz verdiği bir sunum ile seslendirecek olursa iyi bir sanat icra etmiş olur. Yok, eğer içerik olarak, insanların nefsanî ve şehvet duygularını kamçılasa ya da dini değerlere ve insanların kişilik haklarına hakaret şeklinde yapsa ya da sunumu itibarıyla İslam'ın cevaz vermediği bir şekilde takdim etse o zaman kötü bir sanat icra etmiş olur." şeklinde konuştu.
"Sanatçı, 'La Yüs’el' yani hesap sorulamayan bir kişi olarak görülmemelidir"
Sanatçıların hesap sorulamayan kişiler olarak görülemeceğini ifade eden Hacı Kurt, "Yani bazı insanların sanat ismi altında haktan ve hakikatten uzak bazı şeyleri, gerek ses aracılığıyla şarkı olarak söylemesi, gerek heykel, resim ve benzeri bazı şekillerle bir yapıt ortaya koyması ve gerekse sinema ve tiyatro dalında gösteriler takdim etmesi; kötü sanatın ayrıca birer örneği olarak gösterilebilir. Hal böyle olunca kendini sanatçı olarak takdim eden veya toplumda sanatçı olarak tanınan bazı kişilerin, hiçbir dinin kutsalına veya hiçbir kimsenin kişilik hakkına hakaret etmeye hakları yoktur. Sanatçı, 'La Yüs’el' yani hesap sorulamayan bir kişi olarak görülmemelidir. Sanatçı, gerek dinlerin kutsal değerleri, gerek genel ahlak kuralları ve gerekse insanların kişilik haklarına karşı saygılı olmak mecburiyetindedir. " diye konuştu.
"Müslüman, yaptığı iyi şeylerden dolayı mükâfata nail olurken, kötü şeylerden dolayı da cezaya müstahak olur"
İnsanın nasıl hareket edeceğini İslam Dini'nin en ince ayrıntısına kadar belirlediğine dikkat çeken Hacı Kurt, "İnsanoğlu dünyaya, Allah'a kulluk etmesi için gönderilmiştir. Bu kulluk görevinin ise Cenab-ı Allah'ın ve Hazreti Resulullah'ın göstermiş olduğu dairede olması lazımdır. Bir Müslüman'ın hangi şeyleri yapması veya yapmamasının gerekli olduğunu İslam Dini en ince teferruatıyla izah etmiştir. Bir Müslüman, yaptığı iyi şeylerden dolayı mükâfata nail olurken, kötü şeylerden dolayı da cezaya müstahak olur. Bir ayete kerimede: 'O gün insanlar, amellerinin karşılığı kendilerine gösterilmek üzere bölük bölük çıkacaklardır. Her kim zerre kadar hayır işlemişse onu görecektir. Her kim, zerre kadar şer işlemişse onu görecektir.'(Zilzal Suresi: 99/6-8.) diye buyurulmuştur." ifadelerini kullandı.
"RTÜK zararlı yayınlar yapanları cezalandırmalı"
RTÜK'ün genel ahlakı ve aile yapısını koruması gerektiğini vurgulayan Hacı Kurt, "Bugün dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi bizim ülkemizde de 'sanatsal yapıt' ismi altında özellikle sinema, tiyatro ve görsel medya organları tarafından İslam'ın kutsal değerlerini ve cemiyetin genel ahlak yapısını hedef alan birçok tahribatlar yapılmaktadır. Kuruluş amacı toplumun genel ahlak ve aile yapısını korumak olan RTÜK kurumunun, bu zararlı yayınları durdurması ve yapanları da cezalandırması gerekir. Çünkü Kâinatın Sultanı Hz. Resulullah Efendimiz, kötülüklerin engellenmesi ile ile ilgili, 'Sizden biriniz bir münkeri (kötü olan bir işin işlendiğini) gördüğü zaman onu eli ile değiştirsin, Eğer (buna) gücü yetmezse dili ile (değiştirsin). Eğer (buna da) gücü yetmezse kalbi ile (nefret etsin) Bu ise imanın en zayıf (olan)ıdır.' diye buyurmuştur." dedi.
"Hazreti Adem ve Hazreti Havva ile ilgili nahoş ifadeler o zatların ulvi makamlarına leke sürmez"
Bir sanatçının Hazreti Adem ve Hazreti Adem ile ilgili kullanmış olduğu çirkin ifadeye dikkat çeken Hacı Kurt, "Son günlerde İslam Dini'nin birer yüce şahsiyet olarak bizlere tanıtmış olduğu Hazreti Âdem ve Hazreti Meryem hakkında bazı kişiler tarafından nahoş ifadelerin kullanılmış olması; bu zatların ulvi olan makamlarına en küçük bir leke sürmediği gibi bilakis o nahoş ifadeleri kullanan kişilerin ancak cehaletlerini ve iftiralarını ortaya koymuş oldu. Çünkü güneş, balçıkla sıvanacak kadar küçük değildir. Şairlerin Sultanı olarak bilinen Necip Fazıl Kısakürek, sanatın, kulu Allah’a ulaştıran bir araç olduğunu şu beyitiyle ifade etmiştir: ' Anladım işi, sanat Allah'ı aramakmış; Marifet bu, gerisi çelik-çomakmış…' Hakikaten bugün, sanat ismi altında takdim edilen velâkin haktan, hakikatten, güzellikten ve insani değerlerden uzak olan birçok çalışma 'çelik-çomak'tan başka bir şey değildir. Yüce Mevla’mızdan cümlemizi hak ve hakikat yolundan ayırmamasını ve bizleri iyilerle beraber etmesini niyaz ederiz. " ifadelerini kullandı. (İLKHA)