Hizbullah Cemaati Rehberi Gümüş'ten "17 Ocak" mesajı

​Hizbullah Cemaati Rehberi Edip Gümüş, Cemaatin kurucu lideri Hüseyin Velioğlu'nun şehadetinin 22'nci yıl dönümü münasebetiyle yayımladığı mesajında önemli tavsiyelerde bulundu.

Ekleme: 17.01.2022 00:05:08 / Güncelleme: 17.01.2022 22:10:28 / Güncel
Destek için 

Hizbullah Cemaati'nin kurucu rehberi Hüseyin Velioğlu'nun şehadetinin yıl dönümü münasebetiyle bir mesaj yayımlayan Hizbullah Cemaati Rehberi Edip Gümüş, mesajında israf, kanaatin önemi, ticaret ahlakı, evliliklerin zorlaştırılması, İslam gençliği, Afganistan, Kudüs davası ve Kürd meselesi ile ırkçılık gibi konularda önemli uyarı ve tavsiyelerde bulundu.

Mesajına, "Müminler içinde Allah’a verdikleri sözde duran nice erler var. İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir; kimi de (şehitliği) beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde (sözlerini) değiştirmemişlerdir. (Ahzâp 23)" ayetiyle başlayan Gümüş, Allah'a hamd, Hazreti Muhammed'e salat ve selamlarda bulundu.

"Hayatı boyunca İslami mücadelenin çeşitli merhalelerinde aktif olarak çalışan ve bu bereketli ömrünü 17 Ocak 2000 tarihinde çok arzuladığı şehadetle taçlandıran rehberimiz Hüseyin Velioğlu’nun şehadetinin 22'nci yılında kendisini rahmet ve minnetle yâd ediyoruz." diyen Gümüş, ocak ayının, İslami davet, tebliğ ve cihad için yola çıkmış olan kendileri için ağır bir imtihan döneminin başka bir aşaması olduğunu söyledi.

"17 Ocak çok acı, hüzünlü ve zorlu bir dönemdi"

Gümüş, "17 Ocak öncesinde de ağır bedeller ödeyerek ve büyük fedakârlıklar yaparak çalışıyorduk. Rabbimiz, 17 Ocak tarihinde yaşadığımız hadise ile bizi daha farklı bir imtihan sürecine sevk etti. Çok acı, hüzünlü ve zorlu bir dönemdi. Rabbime hamdolsun ki, şehitlerimizin kanı, davetçilerimizin alın teri, yaşlılarımızın duası ve yetimlerimizin döktüğü gözyaşı gayretimize bereket kattı. Bugün de elimizin eriştiği her yerde Allah’ın bizlere yüklediği vazife doğrultusunda imkânlarımız dâhilinde çalışıyor ve hizmete devam ediyoruz." dedi.

Gümüş, "Bu vesile ile kardeşlerimizle hasbihal ederek birkaç meseleyi dile getirmek istiyorum." dedi ve şunları ekledi:

"Ölçü çok nettir; israf haramdır"

"Kardeşlerim ve bacılarım!

İnsanoğlu dünyayı çok hızlı bir şekilde tüketti ve bu tükenişin yansımalarını hep birlikte yaşıyoruz. Bir tarafta çılgınca harcayan ve saçıp savuran şımarıklar, öteki tarafta açlık sınırında yaşayan insanlar, açlıktan ölen çocuklar var. Hangi konumda ve maddi imkâna sahip olursak olalım, biz Müslümanlar için Kur’an ve Sünnette harcamada bir sınır belirlenmiştir. Ölçü çok nettir; israf haramdır ve Allah israf edenleri sevmez. Az harcama ve bol infak etme peygamber efendimizin, ehli beytinin ve ashabının bize bıraktığı en güzel miraslardandır. Asr-ı Saadet, israfı terk eden ve infakta birbirleriyle yarışan kadın ve erkeklerin örnekleriyle doludur. Bu ölçülere dikkat edelim. İslami hassasiyeti ve duyarlılığı olmayan insanlar gibi olmayalım. Müslümanlar olarak az yeme, az giyecek ve az eşya ile hayatımızı sürdürmeyi öğrenmeliyiz. Bunu yapalım ki, yakın ve uzak akrabaya, ülke içindeki ve ülke dışında perişan bir vaziyette olan kardeşlerimize daha çok yardımcı olabilelim.

"Tartıda, ölçüde, almada ve ödemede hassas olun. Zarar etseniz bile doğruluktan ayrılmayın"

Esnaf Kardeşlerim!

Ekonomik krizin olduğu bir süreçte özellikle ticaret ve iş ahlakında ciddi bir sıkıntı yaşandığını görüyoruz. Evvela, iş akitlerinizde Kur’an’ın prensiplerinden ayrılmayın. Farz olmasa dahi her şeyi yazıya dökmek, şahit tutmak vs. tavsiyeleri emir telakki edin. Bunlar dostluğa halel getirmez, bilakis dostluğunuzu muhafaza eder. Tartıda, ölçüde, almada ve ödemede hassas olun. Zarar etseniz bile doğruluktan ayrılmayın. Peygamber efendimizin son vasiyetleri arasında olduğu rivayet edilen 'Doğruluktan (sıdk) ayrılmayın. Doğruluk sizi iyiliğe (birr), iyilik de sizi cennete götürür…' hadis-i şerifi düsturunuz olsun. Esnaf komşularınızın, dostlarınızın hatta sizi sevmeyenlerin bu özelliğinizle sizi örnek almalarını istiyoruz. Her Müslüman esnafın böyle olması gerekir. Özellikle, İslam’a ve Müslümanlara hizmet etmede bedel ödemiş kardeşlerimizin ve onların çocuklarının buna daha çok riayet etmelerini bekliyoruz.

"Maddi beklentilerin karşılanamaz boyutta artması gençleri evlilikten soğutuyor"

Evlilik, evlilikleri kolaylaştırma, evliliklerin devamı için gençlere yol gösterme ve yardımcı olma her zamanki gündem maddelerimizden biridir. İslam, kadın-erkek beraberliğini nikâh üzerine bina ediyor ve sağlam aile bağları ile oluşmuş sağlıklı bir toplum oluşturulmasını istiyor. Artış gösteren boşanma vakaları ve azalan evlilikler ya da evlilik yaşının otuzlu yaşlara çıkması Müslümanlar arasında da yaygınlaşıyor. Maddi beklentilerin karşılanamaz boyutta artması gençleri evlilikten soğutuyor. Yine, maddi saiklerle yapılan, bencillik ve rahat yaşama arzusu üzerine kurulu evlilikler ne yazık ki uzun ömürlü olmuyor. Hayat tecrübemiz şunu göstermiştir ki, şatafatlı düğünler, damadı ve ailesini borca sokacak gereksiz masraflar, alınan bilezikler ve kolyeler kimseye saadet getirmemiştir. Bu şekilde evlenenler, üç-beş parça lüzumlu eşya ile yetinenler kadar mesut da olmamışlardır. Tüm bunlar bir yana, evliliklerin devamı, bir ömür sürmesi ve boşanmaların önünü almak da ikinci bir meseledir. Vefa, merhamet, fedakârlık, anlayış ve karşılıklı hürmet ile bir ömür süren evlilikleri gençlerimize öğretelim, gösterelim. Onlar da anne-babaları gibi bir yastıkta kocasınlar ve yaşlılıkta birbirlerinin yanında olsunlar.

Gençler! Kendinize takvalı eşler seçin. Ebeveynler! Evlilikleri kolaylaştırın. Gençlere kolay evlenmenin, yuva kurmanın ve bu şekilde haramdan uzaklaşmanın yolunu açın. Biz istiyoruz ki gençlerimiz daha öğrencilik dönemlerinde dahi evlenebilsin, gerekirse tek göz evlerde kalıp öğrenimlerine devam etsinler. Bu şekilde omuz omuza birbirlerini destekleyecekler ve mücadele ile başladıkları evliliklerin kıymetini daha iyi bilecekler, bağları daha kuvvetli ve sürekli olacaktır inşallah.

"Gençler! Sizler bizim ümitlerimiz, bu davayı emanet olarak devralacak istikbalimizsiniz"

Genç kardeşlerim!

Sizler bizim en kıymetlilerimiz, önceliğimizsiniz. Sizi, alfabenin bazı harfleriyle isimlendirip sınıflandıran, İslam’dan uzak bir şekilde nefsin peşinden koşmanızı ve kendi istedikleri konulara angaje etmeyi amaçlayan akımlara iltifat etmeyin ve bu konuda uyanık olun. Siz Müslüman gençliksiniz. Elbette her zamanın kendi insanını şekillendirdiğini, farklı özellikler kattığını biliyoruz ama bunlar sanıldığı gibi insanlığı temelden değiştirecek, bambaşka bir model üretecek şeyler değildir. Fıtrat birdir ve temizdir, o da İslam’dır. Resulullah aleyhissalatu vesselam; 'Yedi sınıf insan vardır ki Allah kıyamet gününde kendi gölgesinden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı zamanda, onları kendi gölgesinde gölgelendirecektir' buyurmuş ve ardından ikinci sırada 'Allah’a ibadet ederek büyüyüp yetişen genç' diyerek sizleri müjdelemiştir. Hepiniz Allah’a kulluk etmek üzere, buna müsait bir beyin ve ruh ile yaratıldınız. Zamanın ilmi ve teknik zenginliğini alın, fıtratınızdan gelen İslami kimliğinizle birleştirip İslam davasına hizmette istifade edin. Okuyacak, İslam’ı yaşayacak, emirleriyle amel edecek, helal dairesinde kalacak, haramdan uzak duracak ve aklınızdan; mahşeri, hesabı, mizanı, ahireti çıkarmayacaksınız. İffetli, gayretli, merhametli, ihlâslı, dürüst, vefakâr, mescid ehli, ilim ehli, takvalı davetçiler olacaksınız. Sizler bizim ümitlerimiz, bu davayı emanet olarak devralacak istikbalimizsiniz. Bunun bilincinde olup gereğini yapacağınıza inancımız tamdır.

"Afganlar gibi dünyanın her yerinde ezilmiş kardeşlerimize destek olma yükümlülüğümüz var"

Yıllardır işgal, katliam, muhaceret ve zülüm ile karşı karşıya kalan Afgan kardeşlerimiz hepimizi sevindiren bir mücadele ile işgalci Amerika ve yandaşlarını ülkelerinden kovdular ve ülkelerinde İslam nizamını uygulayacaklarını ilan ettiler. ABD ve destekçilerinin –askeri olarak geri çekilmiş olsalar bile– kardeşlerimizi rahat bırakmayacaklarını, istihbarat oyunları, dâhili ve harici bir takım fitneler ile başarısız kılmak isteyeceklerini biliyorduk. Nitekim böyle de oldu. Afgan halkına ait olan malvarlığını dondurdular, paralarına el koydular. Siyasi olarak tanınmamaları için tüm dünya ülkelerine baskı yapıyorlar, diplomatik ilişki kurmalarına izin vermiyorlar. Uzun yıllardır iç ve dış savaşın ortasında iyice fakirleşen, açlıkla boğuşan halkın durumunun iyileştirilmesi ayrı bir zorluk ve sorumluluk olarak idareyi üstlenen Taliban’ın karşısında duruyor. Çok yönlü bir kuşatılmışlığın ve savaşın içinde olmak bu kardeşlerimizin işini zorlaştırıyor. Biz diyoruz ki bu, sadece onların meselesi değildir. Bütün Müslümanlar, özellikle İslami hareketler ellerinden geldiğince ve güçleri nispetince yardım etmeli, sürekli bir irtibat içinde ve yol gösterici olmalıdırlar. Müslüman ülkeler de devlet tecrübelerini paylaşmalı, ekonomik, siyasî ve askeri alanlarda yardımlarını esirgememelidirler. Ülke liderleri bunu İslami sorumluluk bilinci ile yapmalıdırlar. Afgan kardeşlerimiz bu merhaleye canıyla, kanıyla, malıyla mücadele vererek geldi. Bundan sonrasını da yalnız sürdürmeleri belki mümkündür, ancak yine çok ezilecek, darbe yiyecek ve sarsıntı geçireceklerdir. Küfür nasıl ki onların zaferini, sadece Taliban’a ait bir zafer olarak görmeyip, diğer bütün İslami yapılara ve yeni nesle bir ümit olarak görüyor ve tedirgin oluyorsa, düşüşünü de bütün İslami hareketlere bir ümitsizlik kaynağı ve korkup geri çekilme sebebi olarak düşünüyor ve bekliyor. Bu sebeple bizim hem Afganlar gibi dünyanın her yerinde ezilmiş ama izzetini muhafaza etmiş kardeşlerimize destek olma, hem de bu zaferin oluşturduğu enerjiyi muhafaza etme yükümlülüğümüz vardır. Tekrardan hatırlatıyoruz; burada en büyük görev cemaatlere, âlimlere ve İslam ülkelerinin devlet başkanlarına düşmektedir. Allah’tan bu bilinci bütün Müslüman idarecilere vermesini niyaz ediyoruz.

"Kudüs ve Mescid-i Aksa’yı işgalden kurtarmak için kavli dualarımızla birlikte fiilen de çalışmalı"

Kudüs davası her zaman olduğu gibi asli meselelerimizdendir. Filistin’de yaşanan her gelişmeyi yakından takip ediyoruz. Bize düşen ne varsa destek noktasında geri durmadık, durmayacağız da. Ancak bu meselede bir yere varabilmek ancak İslam âleminin vahdet ve eylem birliği ile mümkündür. İnşallah bunu da sağlayacağımız günler gelecektir. Siyonist düşmanı yenmek, zafere ulaşmak, Kudüs ve Mescid-i Aksa’yı işgalden kurtarmak için kavli dualarımızla birlikte fiilen de çalışmalı, çaba ve gayretlerimizi iki katına çıkarmalıyız. Bu yolda hiç kimsenin gevşeklik göstermeye ve tembellik yapmaya bahanesi olamaz. Siyonistleri İslam dünyasının kalbinden söküp atmalıyız. Bunun için de bu görevi üstlenen HAMAS ve İslami Cihad hareketleri ve destekleyicileri ile dayanışma içinde olmalıyız. 'Normalleşme' adıyla işbirliği yapanları normalleşme safsatasından geri çevirmeliyiz. Ümmete kurulan tuzağı bozmalı, komploları boşa çıkarmalıyız. Siyonist rejime karşı İslam âleminin her yerinde siyasi, askeri, ekonomik ve kitlesel olarak harekete geçmeliyiz. Kardeşlerimize ve bütün Müslümanlara çağrımız, Kudüs ile ilgili programları iyi takip edin ve katılın. Bu katılımlarınıza çocuk-genç yakınlarınızı da dâhil edin. Kudüs davası ve tarihi ile ilgili bilginizi de mutlaka artırın, çocuklarınızı bu bilgilerle donatıp yetiştirin.

"Kürt halkının yıllardır yaşadığı mazlumiyet ve mahrumiyet, daha fazla sürüncemede bırakılmadan çözülmesi gereken bir meseledir"

Irk, milliyet, renk ve dil; Müslümanlar arasında üstünlük sebebi olamaz. Bizim için üstünlük ancak takvada, Allah’a ve peygamberine imanda ve teslim olmadadır. Bu bakımdan, hiçbir millet dilini ve kültürünü (İslami sınırlar dâhilinde) korumaktan alıkonamaz. Allah’ın kullarına verdiği bu hak ve ölçüye rağmen Kürt halkının yıllardır yaşadığı mazlumiyet ve mahrumiyet, daha fazla sürüncemede bırakılmadan çözülmesi gereken bir meseledir. İlgili ülke yöneticileri çeşitli bahanelerle sürekli ötelenen veya şartlara bağlanarak ertelenen en tabii haklarının karşısında durmaktan artık vazgeçmelidirler. Müslüman ülkeler, kendi milli menfaatlerinin peşinde koşarken, başkasını bu şekilde görmezden gelmenin vebalini üstlenmemeli, hoşlarına gitmese de destek vermelidirler. Ülke genelinde bir milliyetçilik rüzgârı estirilmektedir. Görsel ve yazılı basın aracılığıyla da bu hava pompalanmaktadır. “Kan ve soy” üstünlüğü üzerinden bunca edebiyatı yapanlar ve gösteri sergileyenler, bu tehlikeli söylemin izleyici ve dinleyici kitle üzerinde nasıl bir etki bıraktığını hesap etmeli, aynı hissi başka ırka mensup olanlarda da uyandırdıklarını hesap etmelidirler. Ayrıca her fırsatta birlik beraberlik çağrısı yapanlar, aynı kandan olmayanları görmezden gelerek bu çağrıyı anlamsızlaştırdıklarını bilmeli, anlayış ve davranışlarına bir çekidüzen vermelidirler."

Gümüş, mesajına, "Duaların en makbul olduğu vakitlerde Rabbimize el açıp en doğru kararları vererek, en doğru işleri yapmamız için dualarınızı bekliyoruz. Allah’a emanet olun. Kardeşiniz Edip Gümüş." ifadeleriyle son verdi. (İLKHA)