Ekonomist Bayraktar anlattı: Kur korumalı mevduat sistemi çözüm mü?

Kur korumalı mevduat sistemi ve ekonomideki öngörülen değişimlerle ilgili konuşan Ekonomist Sinan Bayraktar, "Hükümet faizi indirse de bankalar kredi faizlerini indirmedi. Sistemin ana sebebi yaşanan enflasyondur." dedi.

Ekleme: 12.01.2022 10:05:06 / Güncelleme: 12.01.2022 10:05:06 / Güncel / İstanbul Haberleri
Destek için  Haberin Videosunu İzle

Ülkemizde son dönemde yaşanan yüksek enflasyon, kurlardaki ani değişiklikler sebebiyle yaşanan olumsuzlukların bir nebze de olsa önüne geçilmesi ve dövize olan talebin azaltılması için Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından 20 Aralık tarihinde yeni ekonomik model açıklandı.

Yeni sistemin açıklanması ile birlikte kurlarda ciddi gerileme yaşanırken yatırımcıların dövize yönelmemesi için kur korumalı mevduat sistemi devreye alındı. Sisteme göre; parasını bu şekilde TL olarak bankaya yatıranlara kurlar değişse de aradaki fiyat farkı devlet tarafından ödeneceği ifade edildi. Yeni sistemin açıklanması sonrasında birçok yatırımcı parasını bu sistem üzerinden bankaya yatırmaya başladı ve süreç içerisinde bugüne kadar ciddi oranda döviz TL'ye çevrildi.

"Vatandaş enflasyona karşı rant araçlarına yöneliyor"

Kur korumalı mevduat sistemi ve dünyadaki ekonomik gelişmelerle ilgili İLKHA muhabirine konuşan Ekonomist Sinan Bayraktar, "Kur korumalı mevduat hesabının ana sebebi ve kök nedeni enflasyon. Aşırı yüksek bir enflasyon var. Şu anda bütün dünyada bizde de aynı şekilde enflasyon yüksek gidiyor. Hiper enflasyona doğru gidiyoruz. Enflasyondan kendini korumak isteyen fertler doğal olarak yatırım araçları seçecekler. Çünkü her gün markete, pazara, piyasaya çıktıklarında, fiyatların arttığını görüyorlar. Kendilerini korumak için tedbir almaları lazım. Enflasyondan korunmanın yolu, elinizdeki değerleri rant etmek para kazandırmaktır. Burada enflasyona karşı koyabilecek bir yöntem seçerken vatandaş bir takım rant araçlarına yöneliyor. Türkiye'de yatırım araçları bellidir. Bunlar sermaye piyasası araçları, döviz, kıymetli madenler ve mevduat şekilleridir. Mevduatı yatırırsınız bankalara bankalar da bu emanet karşılığı size faiz verir.

Yabancı paralar Türkiye'de kur değerlendirme sistemi ile değerleniyor. Bizde piyasanın dinamiklerine göre artan değerlerde arz talep dengesi ile oluşan bir kur politikası vardır. Bu kur politikası da vatandaşları dövize yönelmesine neden oluyor. Dördüncü araç olarak ta değerli madenler altın, gümüş ve diğer madenlere doğru gider vatandaşlar. Türkiye'de enflasyonu doğuran ana sebeplerin başında baktığınız zaman hammadde ve enerji konusunda ithalatçı bir ülke olarak devam ediyoruz, bu ithalat zorunluluğu da döviz ihtiyacını oluşturuyor ve dövize talep olması da kurları yükseltiyor ve enflasyona sebep oluyor" dedi.

İhraç ettiğimizden fazlasını ithal ediyoruz

Ticari açığın bugünlerde 14 milyar dolara kadar gerilediğini ancak bunun yüksek kur nedeniyle fazla ithalat yapılamamasından kaynaklandığını ifade eden Bayraktar, "Biz ithalatçı bir ülkeyiz. Aldıklarımız ile sattıklarımız arasındaki fark, aldıklarımızın lehine yüksek. Daha fazla mal alıyoruz, daha az mal satıyoruz. 225 milyar dolar ihracat yaptık. 240 milyar dolar civarında ithalat dönüyor. Bu fark aldığımız ürünlerin dolar karşısında, dolarizasyondan dolayı fiyatları arttırıp enflasyona neden oluyor. Artan dolar fiyatlarından dolayı, artan piyasa zamlarından dolayı kendilerini korumak isteyen tasarruf sahipleri doğal olarak  için bu yatırım araçlarına müracaat edecektir." diye konuştu.

"Kur korumalı mevduat ile iyi bir adım atıldı ancak yüksek enflasyon devam ediyor"

Kurlarda yaşanan artışlar sebebiyle hükümetin 20 Aralık'ta yeni bir tedbir aldığını hatırlatan Bayraktar, "Siz bu işin sahibi olduğunu söylemezseniz, içerde ve dışardakilerin söylemleriyle bu iş devam eder. Eğer konunun sahibi ve yöneticisi olduğunu belirlerseniz kontrol size geçer. Arz talep dengesinde insanlar kendilerini koruyabilmek için bir yerlere yönelmek zorundadırlar. Dövize yurtiçi ve yurtdışından aşırı talepten dolayı Türk Lirası zayıfladı, döviz kurları yukarıya doğur çıktı. Ürkütücü bir şekilde artıyor ve kontrol edilemiyordu. 18 liralara varan bir yükseliş ile bir çeşit devalüasyon kaygısı yaşatmıştı. Nitekim 2021 yılında yüzde 79,8 gibi bir kayıpla yaşamış bir Türk lirası ile karşılaştık. Ekonomi yönetimi, Biz bu işin sahibiyiz dediler ve bir takım tedbirler getirdiler. Kur destekli bir mevduat sistemi oluşturdurlar ve bir nebze olsun güven ortamı olutu.Vatandaşa şunu söylüyorlar; Kura, dövize gitmeyin ben devlet olarak sizin Türk Lirası olarak yatırdığınız paraları Merkez bankasından destek farkı vererek kayıplarınızı gidereyim. Güzel bir tedbirdi. Bu hamle ile kurlar aşağıya doğru indi. Vatandaş da, 'ben döviz almayayım Türk Lirası mevduatına yatırayım faiz alırken aradaki farkı nasıl olsa dolar 18 de olsa 20 de olsa 50 de olsa bunu bana verecek' diyor. Devlet bu konuda tedbir aldı. Mecliste bu kararname çıkarıldı. Kanun hükmünde bir kararname ile de tescil edildi. Ancak sorun hala bitmiş değil. Yüksek enflasyonla yaşıyoruz. TÜİK'in verilerinde yüzde 36 ya varan enflasyon, yüzde 80'e varan üretici fiyat enflasyonu ile karşı karşıyayız." şeklinde konuştu.

"Kur korumalı mevduat sistemi faiz indirimi ile birlikte başlamalıydı"

Bir ülkenin para politikasını ve hazine kontrolünü Maliye yönetimi ile beraber Merkez Bankası'nın yürüttüğünü belirterek, Merkez Bankası'nda başkan değişimleri ve bu değişimlerde yaşanan ortamın güven sarsıcı nitelikte olması şeklinde algılandı. Politikaların yeterli olmaması sebebiyle dış piyasalara ve piyasaya karşı güven kaybettiğini vurgulayan Bayraktar, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:

Hükümetin ekonomi politikası olarak ön gördüğü 'yüksek faiz ile kalkınıp büyüyemeyiz, kredi faizlerinin düşmesi gerekir' tarzındaki yaklaşımı 'size yüksek faiz vermiyorum! Merkez Bankası'ndaki fiyatları düşürüyorum' demekti. Bankalar arası işlemlerde faizi 14'e kadar 2'şer baz puan geri çekerek yürütmesi, mevduattaki kaçışı dövize doğru yöneltti. Bu eşyanın tabiatında olan bir şey. Para piyasaları bileşik kaplar sistemi gibi arz talep dengesine göre çalışır. Orada bir taraftan kaçan para, diğer rant kalemlerine doğru gider. Bunun sebebi de enflasyondur. Merkez Bankası, faizleri 14'e kadar indirdi. Bundan dolayı tüm faizler 14'e kadar indi mi? Bu nokta çok önemli siz politika faizini 14'e kadar düşürüyorsunuz fakat diğer yatırım araçlarında sistemsel olarak koruma altına almanız gerekiyor. Bu işlem faizleri düşürürken yapılmalıydı. Faizden indirim yapılırken eğer kur korumalı mevduat hesabına girilseydi dolar, döviz veya diğerleri buraya kadar gelmezdi. Bu, sonradan alınmış üzerindeki aşırı şişmeyi kontrol edecek bir sistem olarak devlete maliyet getirdi.

"Türkiye olarak Hiper enflasyona doğru gidiyoruz"

Kur korumalı mevduat sisteminin örtülü faiz olduğunu, devletin bu sistemle dövize yönelenleri TL'de kalmalarını sağladığını söyleyen Bayraktar, "Madem böyle bir sistem yapacaktınız o zaman neden Merkez Bankası'ndaki faizleri deştiniz de arı kovanına çubuk soktunuz? Buradan iki şey ortaya çıkar.

Birincisi; Devalüasyon yapmak istiyordu ve bilinçli yaptı. Ki bunu yapmak istediklerini düşünmüyorum. Ancak maalesef bazen böyle yapılıyor. Halk istemez ama piyasadaki üreticiler ve tüketiciler bu enflasyonu isterler. Normalde üretici fiyat enflasyonunu yüzde 80'lere vardığında aradaki ÜFE ve TÜFE farkı olan %40'ı tüketiciye muhakkak yansıyacaktır. Bugün işletmeler hammadde alımında yüksek kur ile alım yapıldığında mutlaka fiyatlara da yansıtacaktır. Genel işletme giderleri malın maliyetini yükseltecektir. Bu malın maliyeti tüketiciye yansıyacak. Burada en fazla mağdur olan tüketici olacaktır. Vatandaş bugün markete ve sokağa çıktığı zaman, 12-13 liralara varan benzin ve dizel yakıt fiyatlarıyla karşılaşıyor. Raflara gittiği zaman ekmekten diğer ürünlere kadar yüzde 60'lara varan bir maliyetle karşılaşıyor. Şu anda gerçek enflasyon yüzde 50'yi aşmış durumda. Türkiye olarak Hiper enflasyona doğru gidiyoruz. 50'yi aşan enflasyon Hiper'dir. Hiper enflasyonunda stokçuluk, ahlaksızlık, fiyat denetimsizliği başlar. Bu denetimsizliğe doğru da giderse ve kontrol edemezseniz sokakta ve evde rahatsızlık yaratabilirsiniz. Bu ortamlardan da sadece sizi manipüle etmek isteyen yeraltı grupları yararlanmaya çalışır ve kaos ortamı çıkar. Nitekim bu gruplara da destek verebilen sosyal medya kalemşörlerini de zaman zaman izliyoruz.

"Merkez Bankası'nın faiz indirimi reelde bankalara yansımadı"

Bayraktar, "Faizler 14'e indi de özel bankalar kredi faizlerini 14'e indirebildi mi? Mevduat oranlarını 14'e çekebildi mi? Bana göre hayır. Bankaları koruma sistemi olarak kur korumalı mevduat hesabı evet bankaların üzerindeki maliyeti biraz alacaksınız. Neticede bir bankanın topladığı bir mevduatın sonucunda o mevduatlara faiz verirken satacağı değerleri düşünerek maliyet hesabı yapar. Örneğin 14-15'ten para topladığınız zaman buna genel giderlerinizi ilave edersiniz. Merkez Bankası maliyetleri, vergileri de vardır. Bankaya 80 liralık bir değer kalır. 80 lirayı satarak 14 liralık maliyetin üzerine bir şeyler koyar. Kredi almaya gelenlere 'benim paramın maliyeti budur' der. Bankalar yaklaşık 6 aydır yüksek maliyette fon topladılar. 18-19'lardan ellerinde fonlar var. Bu fonları belli bir faizle satmış durumdalar. Bunların geri dönüşü 6-7 ay sürebilir. Bankaya gidip kredi talep ettiğinizde, ticari faiz istediğinizde size 24-25 oranları telaffuz ederler. Geçen haftalarda MÜSİAD'ın başkanı bu konuya değinerek, 'reel sektörü krediye erişimi değerlendirmede sıkıntı var. Yüzde 14 olan politika faizi maliyeti, maalesef reel sektörü yansımış değil. En azından yüzde 14 politika faizi varken bankalar bunun üzerine masrafını koyup 18-20'lerde krediye ulaşmamız lazım' diyor. Ben de aynı fikirdeyim. Böyle bir oran yok. Dolayısıyla faizler inmedi. Demek ki, bizim faiz düşürme politikamızda biraz daha dikkatli hareket etmeliyiz. Sıkıntının büyüğü enflasyondur." diye konuştu.

"Hükümetin gıda ürünlerinde KDV indirimine gitmesi halinde indirimler raflara da yansımalı"

Hükümetin bu günlerde gıda fiyatları üzerindeki KDV oranlarını düşürmesi hatta sıfırlaması gibi bir çalışmasının olduğunu söyleyen Bayraktar, "Tüm gıda ürünleri üzerindeki KDV'nin yüzde 1'e indirilmesi, sıfırlanması, uzun bir süre alınmaması konusu hem STK'ların talebi hem de vatandaşların maliyet yüksekliği serzenişi üzerinden zannediyorum ki KDV sıfırlanacak. Burada önemli olan soru şu; Bu KDV indirimleri fiyatlara yansıtılarak fiyatlar indirilecek mi Marketlerde kurların artış aşamasında fiyatlardaki etiketlerin değiştirilmesi için eleman tutuyorlardı. Şimdi etiketleri indirmek için de adam tutup tutmayacaklarını merak ediyorum.Fiyat artışlarında bana göre stokçular fırsat kollamıştır. Marketçilerin, tedarikçilerin çoğunluğunda bu sıkıntı var. Fiyatlar artıyor diye malları sevk etmeyip stokladılar. Yüksek maliyet var diye ellerindeki fiyatları yukarı çektiler. Vatandaş çaresiz, gidip temel ihtiyacına göre alım yapar. Bir süre sonra alım yapamayacak hale gelebilir. Bu da bir süre sonra ekonomide durgunluğun yaşanmasına sebep olur." şeklinde konuştu.

"Asya'da 15 ülkenin ortaklığıyla imzalanan RCEP (Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık) anlaşmasıyla dünyada ekonomi dengeleri değişebilir"

2022 yılının Türkiye ve dünya için önemli kırılma yıllarından birisi olacağını belirten Bayraktar, son olarak şu ifadeleri kullandı:

"2023'te yapılacak seçimler dünyayı da ilgilendiriyor. Seçimler yapılacağı zaman önemli kriterler olabilir. Çünkü Türkiye, bölgede önemli bir aktör olarak çok önemli rol alacağını biliyorlar. Bugün dünyadaki küresel sistemdeki değişimleri zaman zaman farklı televizyonlarda anlatıyorum. Asya'da RCEP (Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık) denilen 15 ülkenin ortaklığıyla bir konsorsiyum (şirketler birliği) 1 Ocak 2022'de imza altına alındı. 30 trilyon dolarlık bir birliktelik var. Çin, Japonya, Avustralya, Yeni Zelanda, Malezya gibi ülkelerin bu sistem içerisinde gümrük birliği anlaşması yaparak korkunç bir birliktelik oluşturdular. Bu, Avrupa Birliği'nin, Amerika'nın karşısında büyük bir güçtür. 30 trilyon dolarlık bir sermayeyi yönetmek 8 milyarlık bir insan topluluğu içerisinde 2,5 milyar, Dünya gayrisafi hâsılasının yüzde 30'una hitap edecek bir birliktelik geldi ve önümüzdeki günlerde ticarete başlayacak. Bunu aksatabilecek önemli olaylardan birisi pandemidir. Çin bu konuda çok hassas davranıyor. 2 kişi Covid-19 olsa şehri kapatıyor. Bu da tedarik zincirinin bozulmasına, fiyatların farklılaşmasına sebep oluyor. Bu sorun bittiğinde bu birliktelik dünyayı çok ciddi etkileyecek. Bilim adamlarının 2022-2023'te bu salgının bitmesi yönünde öngörüleri var. Bu duruma bakıldığında 2022-2023 yılları önemli yıllar olarak karşımıza gelecek." (İLKHA)



Haberin Videosunu İzle
İlgili Videolar